25 Ocak 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

25 Ocak 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 No. 2266 —5$1 senin yerinde olsam benim de ya- - pacağım budur. — Sahi mi kız? — Vallahi... — Öyle ise kararımı verdim git- ti. Son mahkemeden çıkarken (ağ- - zinaeliile bir şey atar gibi bir hareket yaparak, şuh ve hazin..) hop, dedi, yallahl.. Devam etti: © — Şimdi Sedadı arıyorum. Yuka- . rılardadır. Bir de ona danışacağım. > Bende hastalık falan yok. Yok ama » ötekine hastalık geçmiş. Muayeneye |. gidiyorum. Tâ eskiden yirmi sene © evvel bir belsoğukluğu geçirdimdi ama.. — Söyleme sakın. Onu da söy- leme, Hiç hastalık almadım de, — Öyle diyeceğim. Birden müthiş şeylere derinden, gizli bir yerden, fakat kati karar . vermiş insanların sarılığını almıştı. Uzun yüzü uzamış, şiş göz kapak- ları o hareketsiz, havuzla benim © aramda bir yere sabit gözlerle bak- © tb. Hipnotize bir halde söylendi: | — Ölüm, dedi. Bugün yarın hepsi bir.. (durdu, biraz sonra) © Hepsi bir değil ama, dedi. Ne ya- » pParsın ?.. (yine düşündü) Hayatta - bir gün bir gündür, dedi. Yüzüne kan gelmişti. Bütün tra- - jediyi mahsus yukarıya gitmeye bir » bahane bulmak için uydurmuş gibi çirkin bir gülümseme ile ayağa kalktı. Bir müddet ayakta ceblerini karıştırdı. Bir cıgara paketi çıkardı. Altındaki yazıyı tetkik etti. Saatine bir daha baktı Dilbere bir cıgara daha verdi. — Ben hele bir Sedadı © yim, dedi. e Ağır ve meyus adımlarla yü- © rüdü. Patikanın başında bir keder- © den silkinmiş gibi çevik ilerledi, © kayboldu. E Dilber, Ali efendinin arkasından bakmadı bile. Benden kibrit istedi. © Zahirde bana söyler gibi kendi » kendine: — Sanki, dedi. Sedadı görüp de ne olacak ? Sedad ona ne yapabi- lir ? Kendisi muhtacı himmet. Ya- rın öbürgün o da kodestedir. Düşündü, bir şey bulmuş gibi üldü : göre- ig Ni — Anladım... dedi. Sedad ha- — pishaneyi bilir, Öteki işi yapamı- yacağını aklı kesti. O yüzden Se- “ dadı görmek istiyor ha! Dur ba- © kalım öyle ise?... UYANIŞ Ayağa kalktı. Şarkı, ıslık, pislik ve Sultanahmed parkı kadınlarına has; bir çok erkekleri tiksindiren, pek çoklarını acındıran ve güldü- ren, bana da uzak, kenar mahalle- lerde kalmış bir genç kızlığın ma- sum şuhluklarını hatırlatan bir sü- zülüşle küçük yola doğru salındı, gitti. Şimdi yukarda, çocuk bahçesi- nin kenarındaki kanapelerde otur- muşlardı, Ali efendi ile Sedad. Sedad : — Hapishaneye alışılır Ali Bey. Hem neler vardır neler? Ben iki sene nasıl geçti, duymadım. Allah insana orada yaşama kuvvetini ve- riyor. Hem canım dur bakalım.. Senin şimdi kaç liran var? — Söyliyemezsin bilirim, ama ben senin birikmişini 500 den faz- la tahmin ederim. Çıkar şunun üç yüzünü gözden. Ver yüzünü ona.. Ondan ötesini de bana bırak ben işi temizlerim. Ali efendi bu tarafa hiç yanaş- mıyor. Mütemadiyen hapishane mev- zuuna dönüyordu : — Nasıldır be, nasıl yerdir ? İşte koğuşlar vardır.. Koğuşla- rın çavuşu vardır. Biraz paralı isen on tane yardakçı peyda olur, Ya- tağını yaparlar. Çişini bile döker- ler. Yalnız abdallığa gelmez hal Neden düştüğünü bir öğrenmesin- İ Sürümü sele verip kavalimı kırdılar HEDİYE Çaldılar gözlerimi görmeyim diye. Kestiler şırıl, şırıl akan suyumu, Götürdüler beni Hediye diye.. >» KAĞNILAR Kağnılar geçiyor, Fasıl, fasıl, kağnılar.. Dışardan şarkılar işitiyorum. Yanımda uyuyan, Dostlar sayıklar.. Bu köy şarkısı ! susun diyorum. Orhon ARIBURNU düz ii 157 ler, Kalillik bile seninkinden iyidir. Hiç olmazsa gözü kanlıdır diye çe- kinirler. Doğrusunu söyliyeyim mi sana? En şereflisi cerhden, katil den gelenlerdir. Oranın ağaları on- lardır. — Ya öğrenirlerse ?.. Ha? — Onun da kolayını buluruz. Yüz bir senelik Deli Ahmede ben bir tezkere yazarım. Sen de gön- lünü hoş eder, paradan yana çe- kinmezsin. Canım bırak bu lâfları Allahesen 1.. Son kelimeyi o da şuh bir eda ie ellerini saçlarına götürerek söy- lemişti. Âli efendi birdenbire kalbinin demir bir elle sıkıldığını duydu. Düşecekti. Bayılmak üzere idi. Müt- hiş bir kalb çarpıntısı ve korku ile kanapeden kalktı. Yarı kendinde... — Ben biraz dolaşayım, dedi. Ali efendi biraz sonra yalnız başına önümden geçip gitti. Onun ardından Dilberle Sedadı iki liseli arkadaş gibi gülüşerek havuz ba şına geldiler. — Ben eminim, dedi. Sedad, o kurtulacak. Ama bizde bir şey vurabilsek. Mademki hastalığı yok. Hem olsa bile canım, muayene ola- cak değil mil Onun da kolayı vardır. Beyhude telâşa düşüyor. Parası da kiymetli. Ama ona bu iyi bir ders oldu. Park onun neyi- ne yetmez ki.. Görürsün bu işten kurtulur kurtulmaz artık işinden çı- kar? çıkmaz buradadır. Hem sonun- da ben ona bir oyun oynıyacağım. — Ne oyunu 0? — Görürsün... Dilberin kulağına eğilerek bir şeyler söyledi. Dilber bir deli se- vincile : — Kız deli misin, mı? — Aldıracağım kız, görürsün. Bende postu sizin eve sererim.. Dilber şimdiden iş olmuş bitmiş gibi: — A gel Sedad, başımla bera- ber.. Söyle nasıl yapacaksın ? — Evvelâ metres gibi eve gi- receksin. Olmazsa hizmetçi gibi. Sonrası kolay. Sen kaç yaşındasın doğru söyle? — On yedi. — Öteki iş doğru değil mi? — Sana yalan mı söyliyeceğim? o beni alır — Devamı sor sayıfada —

Bu sayıdan diğer sayfalar: