15 Şubat 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

15 Şubat 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

204 SERVETİFÜNÜN No. 2969—584 NASIL MUHARRİR OLUNUR? ER lüksten sarfınazar eden Balzac'ın oborçlu olduğu kimselerin takibinden kur- tulmak, hesaplarinı temiz- lemek için para kazanmak isteyi- şini kim ayıplayabilir? Eugenie Grandet muharriri bütün haya tınca zenginlik hayalleri kurdu fe- kat hiçbir zaman para ihtiyacı onun san'atkâr vicdanına tesir et- medi. Zamanının âdetlerinin sadık tarihçisi olarak idealini feda et- meden eserlerini yaratmağa devam etti ve istismar değil fethetmek için uğraştığı okuyucularının hoşu- na gitmek için tasvir ettiklerinden hiçbir şey çıkarmadı. Borçları ona hükmetmediler, ancak kendisini taciz ettiler ve o istidadının şere- fini mahvolmaktan kurtardı. Bal- zac çabuk yazıyordu fekat bu 206- lesinin cezasını tashihte çekiyor- du. Onda ne şahsiyetler, ne mev- zular, ne görüşler, nede beşeri ha- kikatler derme çatma değildir. Stendhalda böyle hararetle yazar- dı ve muvaffakiyeti aramazdı. 0, bir eseri kolayca bitirir ve ancak ölümünden sonra bizzat kararlaş- tırdığı bir tarihte okunmasını di- lerdi. Bu tip muharrirler bugün mey- cut değildir. Yalnız Marcel Proust böyle sabırlılık ve hasbilik mi- sali verebilmiştir. Bugün artık ki- tap yazılmıyor, imal ediliyor. Ben moda olan eserlerini her sene teb- dil eden muharrirler tanırım, On- lar, neşretmek kabil olsaydı des- tanlar bile yazarlardı. Para meselesi edebiyatı altüst ediyor. Her tarafta mukavele, ti- raj, telif hakkı sözlerinden başka birşey işidilmiyor. Tüccarları bile sürüm ve satış işi bu derece şid- detle manyatize edemez. Edebi mükâfatlar bu peşin kazanç hırsı- bı şiddebtilendirmekten başka bir şey yapmazlar, Bu devrin rom&- nının, fena kaliteli oluşu, bu su- retle izah olunabilir. Üç dört müs tesna isimden başka bugün ne muharrir, ne mübdi nede sat'at- kâr bulabiliriz. Herkes baştan sav- ma iş görüyor. Muharrir, mubdi, vi © Antoine Albalat'dan Çeviren: Ziya Yamaç san'atkâr ancak azimle, çalışma ile yetişir. Victor Hugo bir me- mur intizamile çalışırdı. Lügatlar eski destanlar, makaleler, eski De- lille kaflyeleri, eline ne geçerse işine yarardı. Musset, tashih et- mektense ikinci ilhamı beklemeyi tercih ederdi. Lamartine spontane ilhama inanırdı. “Yaratmak iyi şeydir fekat tashih etmek, değiştirmek, boz- mak yavanlık, zavallılıktır. Öylesi duvarcınin işidir san'atkârın de- gil, diyordu. Bununla beraber Lamartin'nin müsveddelerinde karalamalar, tah- viller sık sık görülür. Theophile Gautier: «Herşey soğuğu soğuğuna yapılmalıdır» derdi. O, Buffon'un “Discours sur le style, eserine karşı duyduğu takdir hissini sak- lamazdı. Gautier'deki yazma &u- huleti herkesçe mâlumdur. “Mum- yanın romanı, muharriri iki na- zaliye güdüyordu: ilham ve çe lışma. Goncourt'a inanmak lâzım gelirse, Gautler, ne yazacağını dü- şünmeden eline kalem alanlardan- mış. Hakiketle Gautler daima ça- lişme, taraftarı idi. Esasen roman- tiklerin doktrinleri olmadığı için klâsiklerin doktrinlerini takip edi- yorlardı. Buffonun takdirkârların- dan olan Baudelaire “şiirin talep ettiği emekten,, bahsederken «İl- ham hergün çalışmaktan ibarettir» demekten çekinmezdi. <Sefahat ilhamia kardeş değildir. Besleyici, muntazam gıda verimli muharri- rin yegâne ihtiyacıdır. Muhakkak ilham günlük çalışmanın hemşi- residir derdi. Stendhal ve George Sand gibi bazı muharrirler tashih etmek, ye- niden yazmak hususunda tamamen aciz idiler, George Sand'ın beli insanı şaşırtır. Bu kadın klâsik asırlar sıniflindandır. o Flaubertle sıkı ahpab oldukları için, Madame Bovary'nin zavallı müellifinin kan- ter içinde kalarak azabından şikâ- yetlerini «günlerce bir faslı evirip çevirdiğini bir kelime için biçâre zihnini nekadar zorladığını» görür. dü. Bu didinmeler, zavallı George Sand'a, kendisinin kolayca yaz- masının bir dunluk alâmeti oldu- gunu zannetmesine sebep oluyor- du. «Onun bir roman için garfet- tiği emek bukadar kolay yazmam- dan dolayi bana azap veriyor, y& macı edebiyatı yaptığıma inani- yorum» diyordum. Verimliliği ile Buloz'u bile şa- şırtan, yüze yakın eser veren bu kadının gösterdiği telâş tuhaftır. Bu kadının kır hayatı hakkında yazdıği en iyi romanları için Goethe'nin Ç. Lorrain hakkında: «O hakikate erişmiş fekat realite- ye erişememiştir» dediğini söyle- yebiliriz. Buna rağmen George Sand'ın uslup ve muhaveresinde insana tesir eden birgey vardır. Kitaplarını açınız: hayatı bula- caksınız. Kapayınız ve düişünü- nüz: bu nesirde zamana karşı ko- yacak bir ağırlık, sağlamlık nok- sanlığı bulacaksınız. Onun Flaubert'le muhaberesini tetkik edersek hayret ederiz. Ne cihetten ayrıldıklarını iyice gö- rebiliriz; niçin birleştiklerini ise bir türlü göremeyiz. Metodları ta- mamen zıttır. Birisi çalışkan ta- biatliliği, öteki daimi aceleciliği temsil eder. Her ikiside ayrı yol. lardan büyük muharrir oldular. Üç veya dört cildi ile Flaubert George Sand'ın yüz cildlik şöh- retine erişti. — Devamu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: