29 Şubat 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15

29 Şubat 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 15
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HİKAYE Baska dünya Adamı... — «Yalan söylüyorum.. duyuyor musun hepsi ya- lan.. büğün anlattıklarım !.. Ne için bana bukadar İnamıyorsun?... Neden yüzüme kuşkuyla bakmiyorsun- du samimi bir heyecanla, bütün bunlara sevindiğini söylüyorsun? Yalan söylediğimi anlamıyormusun 1.. Yalan diyorum sana, hepsi.. bütün anlattıklarım!» Yüzüne endişe ile baktım, Gözleri büyük büyük açılmıştı, Soğuktan gerginleşen esmer yanaklarında karlara takılan iki damla yaş titriyordu. Güzini meklepten tanırdım, Bizden bir kaç &inıf yukarda, haylı büyük bir kızdı. Ufacık boyuna çuku- ra kaçmış sarı gözlerine, çıkık elmacık kemiklerile dar alnının maymunlaşlığı çirkin yüzüne rağmen, muvafiakiyetli maceralarile tanınmış talebeler ora- sadaydı. Deralerimizin hafif olduğu günlerin muta- len gamanlarında, kapıya nöbetçi koyarak, onu he- heycanla ve birazda kıskanarak dinlediğimiz akşam- ları bugünmüş gibi gene aynı vuzuhla hatırlarım, Neler anlatmazdı.. ne güzel gençler, onun yüzün den buğazlaşmışlardı.. ne zengin adamlar, ayakları altına servetlerini (o dök- müşlerdi. Ne büyük şöhret- li ınsanlar, çecuklarını gör. KESTEN DAHA FAZLA miyecek kadar ona bağ- HİSSEDİYOR VE İÇİN lanmışlardı. Bizi anl heye- İÇİN ACISINI ÇEKİYOR. canlandıran çocukluğunu yaşadığı yerlerdi. Başından neler, ne korkunç mace- ralar geçmemişti. Vahşi kurtlar arasında kalmış, kor- kunç uçurumlar geçmiş, karlı dağlarda eşkiya hü- cumlarına uğramıştı. Biz, gözlerimiz heyecanla bü- yümüş, ağzımız yarı.açık, kendimizden geçerek onu dinlerdik. Güzin, birbirlerine karışan bütün bu maceralar- dan bir kahraman gibi çıkardı. Bazı, ıztıraplarına rağmen,-büyük bir feragatle-sevdiği adamı bir baş- kasına bırakır; bazı, bir kralıçe azametiyle herşeyi isbihkar ederek uzaklaşır; bazı bir hemşire gibi te- selli eder, bir hoca gibi nasihat eder; bazı da, &08- yal gdâvaların, cemiyetteki nizamların en büyük müdafif gibi görünürdü. Bu, yatma ziline kadar , böyle devam eder, en yaramazlarımız bile, yerimiz- den kımıldamağı aklımıza getirmezdik... Güzin bizim için, bizden başka bir şeydi. Büyük ablalar, çok zaman ona bir çok mânasız sualler sorarak, onunla alay ederlerdi. Fakat benim yaşım- daki kızlar-bilhassa ben-onun tiryakisi olmuştuk. O anlatırken başka bir âleme sürüklenir; okuduğum romanlarda, düşündüğüm, tahayyül ettiğim yerlerde yaşiyorum zannederdim. nu bir &ene sonra kaybetmiştik. Başka bir mektebe; yahud başka bir memlekete gitmişti, Son- ra seneler geçti. Her birimiz mektepten ayrıldık. Tesadüf bizi, Nerimanla ayni kasabada karşılaştırdı. Çalıştığımız yer, oturduğumuz sokaklar birdi. Artık hergün birbirimizi görüyorduk. 238 Servetifünun O HER ZAMAN KAH. KAHA İLE GÜLER VE AŞKI TATMADIĞINI SÖYLERDİ. HALBUKİ BUGÜN... ONU HER- Güzin, çekil itibariyle hiç değişmemişti. Ayni küçük boy, ayni elmacık kemikleri çıkık yüz, ayni sarı gözler!.. Fakat içi, sesi ve hareketleri bayret edilecek kadar değişmişti. Güzin, mektepteyken anlattığı büyük macerala- rında, daima tapılan bir ilâh gibi mağrur ve bigâ- ne gözükürdü. Bazı ablalar sorarlardı: — «Güzin dikkat et âşık oluyorsun!» O her seferinde kahkaha ile gülerek, aşk denen şeyi tanımadığını söylerdi. halbuki bugün onu tat- mıştı. Seviyordu. Bunu bana, bir ağustos akşamı anlatmıştı. Sıcak bir günden yorgun çıkmıştık. Kışın ter ve yosun kokan balıkçıların; yazın esans kokan süslü kadınla- rın dinlendiği sahil kahvelerinden birindeydik. Güzin gözleri dalgalarda, dalgın dalgın konuşmuş- muştu : Sevdiği adam genç ve güzeldi. Avrupada oku» muş denizaltı gemilerinin mühendisi idi. Bir gile toplantısı buuları birbirine bağlamıştı. İnsanın içine bakan gözleri, harikulâde güzel dişleri, fevkalâde sıcak sesi, model kadar muntazam vücudu vardı!... Ya Güzine olan sevgisi, düşkünlüğü... Nasıl se- vişmişler, herelere gitmişler, neler konuşmuşlardı. Bunların hepsini kendinden geçerek anlatmıştı. Ve ben bir anda gerilere gürüklenmiş; kendimi, ai- yah göğüslüğüm mürekkepli parmaklarımla tahta sıramda görmüştüm. Sonra, tekrar günler, haftalar aylar geçmişti. Boş vakitlerimizde, bilhassa herkesin çekildiği ılık gecelerde, konuştuğumuz yegâne gey, Güzinin sevgisi, Güzinin sevgilisi, Güzinin mektup» larıydı.

Bu sayıdan diğer sayfalar: