29 Şubat 1940 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4

29 Şubat 1940 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HAFTA HASBIHALİ Talim ve terbiye hayatı - bu hayatı yetiştiren kıymetli dimağ- lara karşı patırdı yapan cım karnında bir noktalar K çıkamaz oldu. Sokaklarda dolaşanlar, sert rüzgâra karşı yürürken zor nefes $lıyorlar. Evvelki haftaki hağbıheller de bahsini etti- gim Servetifünun odasındayım, Köşede büyük çini sobaya, ısınsın diye arkamı çevirdim, pencerenin önündeyim, Karşıma bakıyorüm. Eski Mülkiye mektebi binasının rengi solmuş duvarları da bana bakıyor. Benim eski mektebimin kapısı penceremin ta karşısında... Gözümü kapadım, Çok genç bir mektep talebesi olarak o kapıdan girip çiktiğım zamanları canlandırdım. Büyük kapıdan itibaren mektebin bahçesine doğru uzanan 47 me- yilli yolda yürürken, sevgili hocalarımıza rast geldikçe nasıl saygı ile orları karşıladığımızı bugünmüş gibi hatırladım. Ben tam bu hisler al- tında iken önümdeki masanın üstüne günün gazetelerini getirip koydular. Bir makale adı: Kâzım Nami'ye cevab. Ömrünü mekteblerde talebe yetiştirmeğe, kitab yazmağa hasrederek çok kıymetli bir mevki kazanmış olan Kâzım Nami, Büyük Millet Metlisinde arkadaşımdır. Durmayıp yazan ve yazdıklarını neşreden Köâ- zım Namiye karşı verilen cevabı okuyunca benl derin bir hüzün aldı, ama şaşmadım. Çünkü; cevab veren; dev aynasına bakar gibi kendini çok yüksek bir âlim zanneden bir yazıcıdır. Bü y#zıcının sağa sola hürmetalzce hücumlarına alışığız. Bu hücumların manev! kiymeti yok- tar, Kâzım nami kardeşime söyliyeceğim de şndur: Aldırma geçi... arayel fırtınası iki gündür devam eğiyor. Vapurlar açık denize Ben gene, oturduğum yerdeyim; fırtınanın zoru pebceremin önündeki ağacın dallarını sallayıp savuruyor, gözlerim, Mektebi Mül- kiyenin kapısında adlarını deri. hürmetle andığım, eski hocalarımın oradan Iğeriye birer birer girdiğini görür gibi oluyor. Onların her biri bizlere verdikleri derslerin dışında çok yüksek ahlâk ve fazilet pren- sipleri öğretmişlerdi. Bunlar dimağımızda nakşolunmuş olarak duruyor. İşte rahmetli ABdürrahman Şerefin her vakit tekrarladığı göz ; İlme ve temiz ahlâka ve ilmi size öğretenlere sevgi ve saygı gösteriniz. Tarihçi Murad'ın sözü: Ruhunuzun hâkimi ahlâk prensibi olsun, menfaat kaygusu değil ! Portakal Paşa: Evlâdlarım; tarikınız istikamet, mesleğiniz namus olstm ve nihayet merhum Hacı Zihni Efendi şunları söylerdi: Cahil. den korkun, fakat ondan daha tehlikelisi eğe cahil mürekkep derler, yani bilmiyen fakat b adamlar... İşte İşte cahil alrekinei o Hocalarımın sözlerinden daha yazabiliri Bint ayni yüksek pren- sipleri tekrarladıkları için lüzum görmüyorum. Sakilâbların olduğu mem- ieketlerde ahlâki kargaşalıklar Kusule gelir, Alt tabakadaki bazı adam- Ige değerleri olmadıkları halde yukarılara iksir, bül bol cahil mürekkep- ler yekiğir, fakat; bu muvakkat bir devredir, ilanlı itikılildarı takib eden bü anormal devre çok sürmez, onun İwinizleyicileri ortaya çıkar ve ken- dilerini dev aynasında görüp koltuklarını .ulür sabun köpüğü ibi uğuverir. Türk gençliğini yetiştiren Maarif vekâletinin başında & “ ÂLI Yücel gibi meslekden yetişmiş, mahviyetli ve kıymetli bir kil “taşdır. Onun yanında müsteşar İhsan gibi çok büyük ilim ve azilet sahibi bir şahsiyet bulunuyor. Üniversitemizin başında son yir- mi senelik hayatını yüksek ilim profesörlüğüne ve gayet dürüst talim Ve terbiye organizatörlüğüne hasretmiş Cemil Bilsel gibi son derede temiz ruhlu temiz şhlaklı bir fazıl vardır. Yetişecek ve yetişmekte olan gençliğin, yani istikbalin hazırlanma- gı böyle kıymetli ve değerli ellerde iken, etrafda yupılacak şamatalara ye onları yapanlara cım karnında bir noktasınız der geçerim. Ahmed İhsan TOKGÖZ kendini âlim sanan İraLar BLMLEĞİ “248 “Servetifünun *. Hakikatin ifadesi B Türk milletinin tarihini ya- ratanların fazilet ve feragatı ka- dar büyük bir tekâmül varlığı kaydetmedi. Şahsi emellerin, ferdi endişe- İerin daima üstünde kalmış fazi- letli şereflerinin yücelendiği Türk milleti, ictimai tekâmül dünya sulhune amil ve hadim ol- maktan başka endişe bilmiyor ve bunun içindir ki cihanda en ge“ niş noktai istinad olan ictimaij kudretine bağlı bulunuyor. Bunu ta, can evinin en derin hislerine kadar anladığı içindir ki Türk ca- mıası, tek bir vücut, tek bir kalb, tesanüdile hareketleniyor. İşte ufak bir miçal: Zelzele felâketi. Bir anda şahlanan Türk icti- mai ahengi bu kahhar darbeye en vakur ve fakat en içten gelen bir aile vifakiyle karşı koydu. Ne- si varda verdi, tabiatın en menfi şartlarını yenerek kardeşinin im- dadına, en fedakâr koştu ve İctimai yarayı yerinde sardı. Bu mevzii feliketi;i Türk milleti bu vuzifesini, Şefinin ilk işaretine nasıl yapmayı bildik ise umumi bir tehlike anında da, o işaret ve irşad önünde canını ver- mekte de tereddüt etmiyecek ka- dar benliğini müdriktir. bir feragatle Binaenaleyh; istiklâline hör- met eyledikce, ictimai sükün ve refahını ihlâl edilmedikçe, Türk milleti, dünya sulhunun amili ka- lacaktır. Bu netice, aklen olduğu kadar mantıkan da şimdiye kadar böy- le tecelli etmişiir. Aksini iddia etmek, mantıkın hezyanı olur. Fahri PEKER ütün dünya gördü ve bili- ğ yor ki hiç bir milletin tarihi, yolunda GN Bee ME — e si tike #

Bu sayıdan diğer sayfalar: