15 Mayıs 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14

15 Mayıs 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mİ iv hü Selçuk Kültür hayatı hakkında araştırmalar: SELÇUKLARDA İLMİ İNKİŞAF YS A ZAN: I 3S MM A I L. Ga Ü N İğ 'TESİRLERİ: Edebiyatmızda iki büyük Niyazinin dilinden Yunus dürür söyleyen şairin sürekli tesiri olmuştur |1). Bunların biri Yunus, öbürü Puzulidir. Yunus, yalnız halk şairine değil, divan edebiyatı şairlerine de tesir etmiştir. Esasen kendisinin bir divan edebiyatı şairi de sayılabileceğini söylemiştik. Zamanından itibaren aynen onun edasını taklit eden şairler yetişmiş ve Ahmedi gibi üstat bir divan şairi bile «Bana seni gerek seni» re- dili gazelini, fakat aruz ile tanzir etmiştir. Yunusun en eski muakkibi olarak Sait Emreyi ve sırasile Eşrefi Rumi (Hişref oğlu), hacı Bayram Veli, Gaygusuz Abdal, Gayfusuz Vizel Alâttin, Ahmet Sarban, Hatayi bir sul- tan, Kul Himmet, Oğlanlar şeyhi İbrahim, Gaybi Nızam sğlu, Niyazii Nısri Himmet efendi, Himmet zade Abdullah ve Abdüssemet, Nakşii Ak Kırmaniyi ve nihayet Kuddusiyi görüyoruz. Bu saydığımız isimle, Yunusun en meşlirr ve maluf muakipleridir. Yoksa sofi şairlerin - Velevki divan ede- biyatı şairi olsun - hemen hepsi bu tesir altın. da kalmışlardır. Bunların içinden Eşrefoğlu, Gaygusuz Alâettin, Nizam oğlu, Niyazi Ve Himmet efendi, en ziyade muvaffak olanların- dandır. Bunlardan da bilhassa Eşref oğlu ve Niyazi; Yunusu hakkile temsil etmişlerdir. Yunus, ne kadar oMevlânalaşmışsa bu üç şairde o kadar Yunuslaşmışlardır. Niyazi Yunusa yazdığı bir nazirede: fil Mevlânanın tesiri bilvasıtadır. Mevlevilik vasıtasile ku. rulan (sistem dolayısiledir. Bir çok şairlerimiz, Meviâna tesiri altındadır. Fakat benim burada aradığım tesir, temsil derecesine gelen bir müessir oluştur. Bu, müessir olanın şahsiyetinden ziyade tesire kaptlanın şahsiyetine bağlıdır. Eğer, şair tesiri altında kaldığı şairin bir kopyasım çikasına bu, pek alelâde olur. Fakat öyle olmazda onun ruhun ve sanatını benimser, tek sözle ayni ruha malik olursa o vakit iptakâr kudreti diğer büyük bir kudretle birleşmiş demektir. Ya, o tesiri kendisine erftir Ona yeni bir hususiyet verir ve daha mükemmel bir varlık meydana getirir, yahut onun şabsiyetinde taşahhus eder, ona bir mümessil olur, mamatih kendi hususiyetlerini de muhafaza eder. İşte Mev- lânayı bizim edebiyatımız da bu ikinci tarzda temsil eden tek şair vardir. Yunus Emre, Yunusu de Eşref oğlu Nizam oğlu ve Niyazi, syni suretle temsil etmişlerdir. 312 — Servetifünun — 2334 Her kese çun can gerek Yunus dürür can bana derki hakikatan çok doğrudur. Hamami İsmail efendi (Dede efendi, Zekâi efendi gibi en büyük bestekârlar onun ilâhile- rini bestelemişlerdir. Bu suretle musiki haya- tımızda da Yunus son zamana kadar bütün kuvvetile yaşamıştır. BEKTAŞİ - KIZILBAŞ edebiyatının kuru- luşunda Yunusu, yegâne amil olarak göstere. biliriz. Bu edebiyat, Yunus edasını benimse- diği gibi istihzalı müeddeasınıde Yunusun mü- nacatı gibi bazı şiirlerinden almıştır. 15 inci asır da yetişen Gaygusuz Abdalla 16 ıncı asır- da yetişen Hatai (ŞAH İSMAİL SAFAVİ) nin bu edebiyatın kurulmasına ve bilhassa husu- siyetlerinin meydana gelmesinden en mühim tesiri olmuştur ki bu iki şairin de ilham men- balarını Yunusta bulmuşlardır. Hacı Bayram Veli ile başlayıp Gaygusuz Alâettin, Ahmet Sarban, Oğlanlar şeyhi İbrahim ve Gaybi gibi mümeşsiller yetiştiren melâmi edebiyatıda Yu- nustan ilham almıştr. Nihayet tasavvufi ve tasavvufi Zühdi halk edebiyatımızıda Yunus yolunda yürüyen bir edebiyatttır. Bütün bu edebiyatlar, aynı kaynaktan çıkan bir sudur ki kol kol ayrılmışlar ve aktıkları yerlerin huşu- siyetini almışlar. Hsasen tasavvufi halk ede- biyatını bektaşi - kızılbaş, melâmi, tasavufi ve tasavvufi - Zühdi halk edebiyatı diyerek ayı- rışımıza bu hususiyetler sebep olmuştur. Burada bu hususiyetleri uzun uzadiya anlatacak değiliz. Ancak kısaca işaret edip geçeceğiz: Bektaşi - Kızılbaş edebiyatı çok defa müs- tehiz bir edaya maliktir. «Dar dört kapu, kırk makam, meydan, ayini cam, Horasan birleri yahur oerleri, dem...» gibi bu zümrenin istilâhlarını ve keza inanişlarını, ananelerini ihtiva eder. Vahdetivücut, pek tâli ve belirsiz- dir. Zaten tevelli ve teberride çok çok müfrit olan bu zümre vahdetivücudu katiyetle benim- semişlerdir. Tevelli ve teberride şiirlerin de müfrit bir surette barizdir. — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: