7 Ağustos 1941 Tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10

7 Ağustos 1941 tarihli Servetifunun (Uyanış) Dergisi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Halkevlerimizin Yvyazan: « Stanbul Halkevlerinde sevimii, kudretli geneler ararında ferdi yaradılışlan, şahai kabiliyetleri, İl bilhaasa ibdâ' kudreti bakımından velüd, müş- tesna gördügüm üç genç tanırım, (Galatasaray evlâdı Melih Artel, Emirgânlı Celâl Çağdaş, «Şehre- mini Helkevir den Hikmet Demirsöz..) (Kemâl Küçük) e vâris olduğunu isbat eden: «bBey- oğlu Halkevi» nin münevver ve, her mânada <Meliyh» çocuğu «Artel», bunların en kültürlüsüdür, Onun <«neşati> si, «avukat sebati» si sahnemizde tek- dir. (Celâl Çağdaş) a gelince : (Zemâl Küçük) gibi boyunun kısalığından, biraz da acele konuşmasından başka hatası olmıyan bu çocuğun, sesiyle, mizanseniyle ve sahneyi kucakla- masiyle (Kemâl Küçük)ü istihlâf etdiği muhakkak.. Celâl'in bence (o <« Eyyüb Halkevi» nın çalışkan rejisörü «Nurullah Kâzım Tilken» kadar kiyme- ti vardır. O, ba işe hakiykaten emek vermişdir. Onu evvelâ«Defterdar»da Osman Cemâl'in «Büyücü» sinde, sonra <EByyüb Halkevin» de, daha sonra «Beyoğlu Halkevi» nde; nihayet «Yılmaz Ali> filminde hep katılarak, hayran olarak seyretdik. Yaratıcı bir kudretle üstünlüğünü iylân eden, sahnede ve sahne dışında “Vasfı Rıza,, tonejiyle ko- nuşan (Hikmet Demirsöz), talebemin en genci, en yenisi olmakla beraber - kudret ve istidad iytiba- riyle - hepsinin başında gelir.. (Melih)i, (Celâl)i - diğer bir kıymet olan eşki talebemden (Celâl Nâil)i ve en eskilerinden (Şinasi Okur)la (Şevkı Çayırcı)yı, (Musa Çapın)ı, geçen sene «Servetifünun», «Vakıt>, «Yeni Gün> ve «Yeni Sa- bali» da bilmünasebe yazmışdım. Bu yazımı da yal- nız (Hikmet Demir gözjün sevimli şahsıyyetine tah- sis ediyorum : Hüseyin Hikmet Demirsöz 1920 de İzmitde doğdu. İlk tahsilini «Feyziati> de, orta ve lise tahsilini de «İstiklâl lisesi» nde bi- tirdi. 1938 da diploma aldı. Babası iki sene kadar evvel vefat eden İstanbulun ıma'rüf demir tatirle- rinden Süleyman Demir Söz onun babası yine tica- retle meşgul Hüsameddin Beydir. (Hikmet)in kulla- nılmıyan diğer adı: (Hüseyin), sahnede verilen isimi: «Ayyüz» dür. “Ayyüz,lü Hikmet, yalnız «Şehremini Halkevi» nin değil diğer talebeminde en genci, en yenisi, olmakla beraber en şüh, en sempatik; bilhassa istidad bakıdanmın en kâadir, ve en velâd olanıdır. w Onu evvelâ «Şehremini Halkevi» ndeki makiyaj 140 — Servetifünun -— 2346 Cemâleddin SERVER odasında görmüşdüm. Sahne için uçan, çıldıran, fev- kalâde sevimli orijinal bir gene... 1937 da fikir arkadaşım (Kemâl Küçük)ün ihti. faliyle meşgul olduğum günlerde idi. «Karagöz» ün tarihi ve karakteri hakkında konferans vermek üzere «Şehremini Halkevi»ne davet edildim. O zaman temsil kolu başkanı olan arkadaşım muallim (Şinasi Okur)la sahnenin arkasından kürsünün bulunduğu tarafa doğ- ru giderken Sarışın, güler yüzlü, câzib bakışlı bir gene- le karşılaşdık. Nâzik, terbiyeli konuşuyor, fekat ne- dense mahcub ve sıkılgan görünüyordu. Parlak, muntazam saçlarını eliyle arkaya doğru tarıyarak yanimıza sokuldu; «Karagöz> hakkında bir şey sormak istediğini fekat cesaret edemediğini zan etdim. — «Karagöz müf..» diyecek oldum. Kelimenin son hecesi ağzımda kaldı.. — « Hayır efendim; bendeniz Karagöz değil; elâ göz..» dedi. Unutmadığım, unutamıyacağım bu sevimli, sihirli sese ve onun, def'aten nükte yapan mâhir, dilber sahibine sempati duymamak elimden gelmedi. İçin- den gülen gözlerine bakdım, Hakikaten söylediği gibi elâ ve ra'nâ idi, Yazar çizer olduğumu anlayınca büsbütün açıldı hayatının defterlerini önüme gerdi. Sekiz yaşında sahneye çıkmış. <İstiklâl»i bitirmiş. sAynaroma «Kadı» yapmışlar. Hoş görmüş.. «Jekizinci> def'a evlenmiş. “Beki âdetler, in hâ- kim olduğu devirlerde «Ni'met»den sayıldığı da ol- muş. Kendi arzusiyle «Hizmetci>lik etmiş Fasib rumcagı, kıvrak edası, onu nârin, nermin bir «Aspas- ya» olarak tanıtmış, Bir aralık «Haremağa» lığından «Kızlar ağa» lığına kadar rütbe almış. (Naşid)e nis- bet olsun diye fışırık «Sürpik> i tâ Gedikpaşadan Şel- remini sahnesine getirmiş. Bütün akraba ve te'allu- katının « Kirli çamaşırlar »inı göstermiş, Bununla da kalmamış; «Bak ne süret görünür hüsnü edây-i perdede» diyerek «Karagöz» tü ibret perdesine çıkar- mış. Hemde ne «Hikmetler savurtımuş görseniz” Fekat - bana kalırsa - o, asıl diplomayı «İstiklâl lisesi» nden değil de, sahnede istiklâlini tesis ve iylân maksadiyle fıtret ve istidad fakültesinden almış. » Hikmet, - en son talebem olmak dolayısile - en az emek verdiklerimden, fakat en çok beğendikle- rimdeudir. Onun rejisörsüz yetişmesi, velüd kabili- yeti ve bu meziyetini yalnız kendine medyun olması, fazla olarak pek genc yaşda mahir bir temaşa san'atkârı kadar «Karagöz»e «Hikmet» perdesinde dll vermesi cidden gıbta olunacak muvaffakıyetlerin- dendir. Halkevlerinde gördüğüm, yetiştirdiğim genc» ler arasında onun çağında ve çapında bir sanat'kâr hatırlıyamıyorum, Bilhassa staklid» jenrınde.. — Devamı var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: