8 Eylül 1930 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

8 Eylül 1930 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İttihatçılar Divanı A Âlide Hesap Verıyorlar.. Hayır; Ortada Kanunu Esasiye Muhalıf Hiçbir Hareket Yoktur!. Sabık Maarif Nazırı Bu Nokta Üstünde İsrar Etmişti.. Başkumandan vekilinin Mısır seferine teşebbüs — etmesinin sebebi, Maarif nazırının ifşa ettiği cümlelerle — anlaşılmış oluyordu. Fakat benim de artık sabrım tükenmişti. Yanımdaki arka- daşın kulağına gayri ihtiyari fısıldadım : *— Bu işi “Don Kişot , ta bu kadar düşünebilir!.., Şimdi sıra, takrirdeki beşin- €i suale gelmişti. Reis, etrafı- na bir göz gezdirdikten sonra: — Beşinci suale geçiyoruz; dedi. Ben, gözlerimi Şükrü beye dikmiş, onun yüzünde ve nefes | “ışı idaki değişiklikleri görmek, anlamak istiyordum. Reisin bu: “ beşinci sual ,, kelimeleri Şükrü Beyin canını sıktı. Dudakları bafifçe kıpır- dadı. Benim anladığıma göre sabık nazir “ Artık — yetişir; insafl , der gibi oluyordu. Rcis devam etti: — Şükrü Beyefendi; harp esnasında, Kanunu Esasimizin mMetnine ve ruhuna tamamen | muhalif bir takım kanunlar ve Bizamlar yapılmış ve bu suret- le koyu bir şiddet siyaseti ta- kip olunmuş. Neticede de memleket bir fecayi sahne- sine döndürülmüş! Böyle id- dia ediliyor. Hepimiz cevap bekliyorduk. Fakat Şükrü B. sadece: —Bu sualden birşey anlama- dim. Sorulmak - istenilen asıl mesele nedir? Demekle iktifa etti. Bu kurnazlığa diyecek yok- tu. Şüphesiz sabık Maarif na- zi suali pek “iyi anlamıştı. Fakat vereceği kaçamaklı ce- Vabı zihninde iyice toparlıya- bilmek için vakit kaunmık istemiş ve birşey anlamadığını söylemisti. Şunu itiraf etmeliyim ki gü- nün ve belki de tarihin bu pek mühim meselesine ait is- ticvap safhasını meharetle ida- re eden reis, Şükrü beye bu fırsahı vermedi ve darhal izah etti: — Tehcir kanunu, bir âmirin madununu öldürmesi hakkında- ki Kanun ve bunlara benzer bir kaç kanun daha... Bunların kanımu esasimize muhalif ol- duğu iddia ediliyor. Reis bir noktayı eksik bı- rakmıştı. Onu da Tekirdağı meb'usu Harun Hilmi Efendi tamamladı: — Hiçbir tahkik ve muha- kemeye lüzüm — görülmeden adam öldürmek — hakkındaki kanun vesaire... Şükrü Bey etli, canlı ve biraz da kanlı olduğu için hid- deti derhal belli oluyordu. Bu suale de çok kızdığı anlaşılı- yordu ve o hiddetle de ceva- bıni sert bir lisanla ifade etti: — Tehcir kanunundan bah- sediliyor. Bu kanun memleketi müdafaa — etmiye — uğraşan ordunun emniyeti için yapıl- mıştı. İlk zamanlar ordu ku- mandanlarından, — karargâhlar- dan bazı raporlar” gelmişti. Bunlarda “ordunun hattı ric'ati emin değildir, cümlesi- kabi- nenin nazarı dikkatini celbet- mişti. Hükümet te uzun müzake- relerden sonra ordunun geri hatlarını emniyetli bir hale getirmiye ve bu emniyetsizliğe sebep olanları harp mıntakası haricine çıkarmıya karar verdi. Mürekekbi Kurumadan Geri Alınan Azil Kararının Sebebi Ne Olabılırclı'P Cavabını yarın Okuyacaksınız Fakat bu kararım tatbiki için elde bir kanun ve bir mizam- name yoktu. İşte bahsolunan Tehcir ka- nunu bu düşünce ile yapılmış- tır. Öteki kanuna gelince; bu da ordunun — inzibatımı te- min için tanzim edilmişti. Şükrü Bey cevabmı bu noktada kesti. Biraz düşündü ve devam etti: — Müsaade ederseniz, bu kanunların Kanumtu esasimize muhalif olduğu iddiasını ka- bul etmediğimi söylemek iste- rim. Çünkü meb'usan — meclisine — göster- meden —muvakkat — kanunlar yapmıya — salâhiyet vermiştir. Kabine bu kanunları yapmış olmakla kendisine verilmiş bir hakkı ve bir salâhiyeti kullan- maş oluyordu. Bengayri ihtiyari içimden bir “acaba?,, dedim, Reis anlamak - istiyordu: — Bu kamınların tanzimine sebep olacak hadiseler vuku buldu mu? Bu gibi hadiseler hakkında hükümete malümat verildi mi? — Evet, şimdi pek iyi ha- tırladığıma göre o zamanlar Van ve Bitlis taraflarında ge- rek ordunun emniyetini tehdit eden, gerekse memleketin u- mumi asayişini tehlikeye dü- şürmek istidadını gösteren çok mühim hadiseler olmuştu. Hatta zannedersem bu hu- susta meb'usan meclisine de malümat verilmiş, bir takım münakaşalar bile olmuştu. Sabık Maarif nazırı bugün haylı sıkışık — vaziyetlere düş- müştü. Cevabını bitirdikten sonra geniş bir nefes aldı. Bır Hazıne Donanmamız Önünde Sevinç Sevınçler Denizin Dıbındenb Çıkarılmıya Çalışılıyor Brest— 1922 senesinde (200) kiymetinde altın kâlçe- sini bamil bulunan ( ;; hamındaki İngiliz sefinesi ( nehri mansabı açıklarında di- ger bir gemi ile musademe Beticesi batmıştı. Geçen sene zarfında İtalyan ları bu Zeminin enkazını rri et Mişlersede ( 120) metre derin- indeki bu mıntıkada gemi- Karadeniz Halkının A ÇUA 8 Coşkun İstikbali I Donanma Zonguldak Önünde _l kanunu — esasi" hükümete müstacel zamanlarda |- [ | Dertlerimiz Meydanda | BUNLARA SÜRATLE DEVA İ B'JI.UNMASINI İSTİYORUZ Nıhbıdm ait bazı garip yolsuzluk- ları sıraslle tesbit ettim. Hak ve hakikat Hamina neşrini rica ederim 1 Hiçbir yerde görülmemiştir KI siyasi fırkalar belediy dalrelerinin kucağına iltica etmiş görünsünler. Halbuki bizim Sarıköyde bu böyledir. Fırka, belediye dalresinde oturur. Bu bir. Gelelim asıl derdimize : Fethi B. de buyurduğu gibi vergiler halkın tahammülünü aştı. Bana bususl | teklilleri de Hüve ederseniz, sırttaki yük taşınılmaz bir hal alır. En ufak bir köye gidiniz : varidat menbalarını kuru- muş görürsünüz Buna mukabil tekâlif artmış, çiftçiyi zarurete düşmüş, İnler göreceksiniz. Bunların sebeplerlal birer birer sayalım : 1 — Köy kâtibi Ücretleri, 2 — Yangın korucuları, $ — Gazete aboneleri. 4 — Fırka sidatı. $ — Gelen misafir yemeği. € — Hayvanlarının yemi, 7 — Santral memurumun maaşı., Ve buna benzer yeyler. Bunlara ait te birsx izahat vereyim. 1— Köy kanunu der kit İhtiyar heyetleri, kararlarımı yazdır- mak için kâtip kullanabilirler. Bu, ayda yüz lirayı bulan bir yüktür. Bu vazifeyi görmek için köylerde adam bulmak güç olmasa gerek. 2 — Köy korucutu vuken yangın korucusuna lüzam nedir ? Ormanlar hazineye «it olduğuna göre bu korucuların maaşları da devlet büt- çesinden verilmek lâzım gelmez mi? 3 — Yevmi gazeteler vardır ki bun- lara abene yarılmak zaruri ve mecburi- ir. Maksat halkı tenvir ise bu yoldan mı yürünür. Bunun için husus? bir mecmuaa ve gazete çıkarılamaz ma ? A4— Hususi işleri için köylü telefon- dan istifade etmediği halde niçin san- tral memurunun maaşını versin, $ — Fırka — aldatı meeburiyeti ne demektir. Bir nabiyeye iki bin kilo arpa tarhedilirse artık varın gerisini «iz dü- günün. & —Memurlar, vazife ile gittikleri za- man harcırah alırlar. Maaşları vardır. Fakat bunlardan barıları köylere giltik- lerizaman karnını köylünün ambarından doyururlar. Bu hal doğru mudur? Eğer Halk hırkası erkânı bu hakikatleri bilmiyorsa kendilerine alenen — bildi- riyorum. Bu hale bir çare — bulmalıdır. Lakırdi Üe hakikat tahrif edilebir mi ? İhsan MUALLİMLERİN MAAŞI Dört beş aydanberi vilüyet bütçesi- nin tasdik edilmemesi yüzünden el'an avant almaktayız. Neden ?.. Şapka kabul edildiği sene hükümet her memura verdiği gibi bir muallimle- ve de şapka avassı verdi. Muhaşebel / hüsüsiyesi - fakir olan vilâyetlerden bazları bu avansı affettiği halde İzmir gibi zengin bir muhitin hu- Sunl muhasebesi İkramiye kabilisden olan bu parayı her ay aylığımızdan kermektedir. Bu hareket dogru mudur?, Alâkadarlaranın nazan — dikkatini cel- betmenizi rica ederim efendim. İzmir Karilerinizden bir muallim İstimlâk İşleri Bayentta fen fakültesi kö- şesinde ınlnebıh iki binanın i edilerek HAKİKİ HAYAT HİKAY ELEZİNDEN Felaketlı Bir Omur 16 lBabam Bütün Parasını | Rakıya Veriyordu riyetile iki sene san'atta ça- hıştım. Fakat, gönlüm istemi- yordu, tahammül ediyordum. Bildiklere gizli gizli - yalvardım ve bana başka bir iş arama- larını rica ettim. Hayır sahibinin biri beni telgraf müvezziliğine tayin et- tirdi, Yirmi lira maaş alacak- tım. Babama söyledim, bu ha- beri küfür ve dayakla karşıladı: — Sen bana haber verme- den kendi başına iş yapıyor- sun, diye kıyametler kopardı. Annem babama yalvardı, yakardı, nihayet benim telgraf- ta çalışmama müsaade kopar- srb (d l Benim hayatımda felâketler, doğduğumun üçüncü — ayından başlar. Daha üç aylıkken ölüm derecesinde hastalanmışım.Hat- ta beni öldü zannetmişler - ve suyumu bile ısıtmışlar, Sekiz yaşımda, gene ölüm derecesinde bir hastalık ge- çirdim, gene öldüğümü zannet- mişler, suyumu kaynatmışlar. İki defa beni kucaklıyan ö- lüm fırsatlarını kaçırdığıma ve hayatta — kaldığıma — yandım, durdum. Ben, hayatı pek te tatlı geç- miyen bir ailenin ikinci oğlu- yum. Bir de küçük kardeşim | dı. var. Fakat, bana gene kara tali Babam sarhoş. Eve bakmaz, pençesini takmıştı. anneme, bize fena muamela eder, hepimizi döver, hepimi- ze söver, evin içinde yaşama- nin tadını bırakmaz. Ben mektebe gitmek, cahil kalmamak istiyordum. em de mektebe gitmeme taraf- tardı. Fakat, aksi bir adam olan babam, buna da itiraz ediyor, tahsilime ve istikbali- me mani oluyordu. Bundan bir kârı daha vardı: Beni san'- atta çalıştırarak ev masrafına iştirak ettirmek ve kendisine daha bol rakı. parası bulmak istiyordu. Büyük sözü dinlemek mecbu- (Arkası var) Bıyıkların Günahı Nedir? Çatalca'da Bu Yüzden Bir Cinayet Oldu Çatalca, 6 (Hususi)— Burada Hadiseyi unutmıyan Meh- Çadirtepe denilen yerde bir | met, gece Zekeriya Ef. uyur- — cinayet olduğunu haber ver- | ken bir balta alıp kafasına — miştim. Vak'anın tafsilâtı şudur: | dehşetli bir darbe indirmiş, Komisyoncu Fuat Bey na- | baltayı bostanların içine atmış, l mında bir zatım burada bos- | kaçmıştır. 1 Zavallı annem ağır bir has- talığa'tatuldu. Tam bir buçuk sene, anneme, elimden gelen bütün fedakârlığı yaptım. Ba- bamdan hayır yoktu. Aldığı parayı rakıya veriyordu. — Baba, annem fenalaşı- yor, hastaneye yatıralım diyor- dum. Kızıyor, köpürüyor: — Ne ile kaldıracağız? Pa- ra nerede; birşeyi yok, geçer. Cevabını veriyordu. Annemin hastalığı gün geç tikçe ziyadeleşiyordu. tanları ve bunları bekliyen Takibe memur edilen Ha- korucuları vardır. Bu korucu- | dumköy jandarma kumandanı lardan Arnavut Zekeriya EF. | Kâzım B. caniyi yakalamıştır. bıyıklarını tıraş ettirmiş. Bunu | Kanlı adam cürmünü itiraftan gören korucu Kürt Mehmet: | çekinmemiş: 4 — Sen bıyıklarını tıraş et- —Obcıudövdl.benüi de- zaman sen anlarsın; demiş. Ve | miştir. 1 tirdin ya? Kürt ordusu geldiği | onu öldürmek istedim! bu sözü için, haklı olarak mü- Mdadmınuı!yd kemmel bir dayak yemiş. Futbol Şekavet ; Avrupa -Final |25 Haydut Dağa Maçı Ne Oldu? Çıktı : Avrupa fathol Sasl kupam | < Kakaik, 4 Gime)e CARLİ bir halk kültesi önünde yapık- | dan bir habis (25) arkadaşı ı=— Bi 3 i.dığıçıiııııtı&ı maça iştirak edenler i halkı H < C DA lam AeRS NK | içinledir ” Gd takibata — Zenevenin Ricuperri ıı— büdür. Maç, yirmi dakika | başlanmıştır. ı:'imiılu İtalyan tahlisiye Şir temdit edilmesine rağmen (1-1) Ö Atilâ İ ğ::ü'”“““'_' ::ıbueııwuıç z Ü. Ş K ta ve TTi hararetli olmuş, Macarlar ;—kmıın ookazını: balarıştar. | TLRE a Keramet Ünifor- it WM dalgiçlar ge- | — Zonguldak—(H.)İstanbula dönen donanmamızın bu Bu arada ufak bir de hadise mada ım' i Halkın olmuştur. 1Ş.. ide bulunan iki yüz milyon- | radeniz ziyareti bizleri sevinç neş'e içinde bıraktı. İi Külçelirini çıkarar | gemierimlzi germek içik M;:if tebalükün derecesini taklardır, edemem. Ahali, birkaç mislini bulmasını temenni ettiği Türk donanmasını alkışlamaktan usanmamıştır. Beledryenın Garip Z — Bir Kararı. Belediyenin daimi kımınk dl"“luı mecburiyet hasıl olma- kça şehrin ı.ıemdı istihdam 1 Eylüle * kadar sokak baş- — Baba Dövülür Mü? gın Bir Sığır Hasköyde bakkal Nikoli Efendinin oğlu Avram baba- ııııdın pın verme- fa codıı ea pnlııF'hi endiye hakaret Allıh.Allılı.bndı etmiş. — Avram ııılıkemqı . ııikuldır KA lacaktır..

Bu sayıdan diğer sayfalar: