26 Temmuz 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

26 Temmuz 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Buğday Meselesi : Beynelmilel Bir Meseledir İmmun M. ZEKERİYA Bir müddettenberi Halk Fır- kasını, devlet adamlarını ve matbuatı işgal eden buğday meselesi, yalnız (Türkiyenin meselesi değildir. Buğday ihraç eden bütün memleketler bir iki seneden- beri bu mesele ile meşguldür. Hatta (ogeçen o senedenberi buğday meselesi, beynelmilel bir mahiyet almıştır. Geçen sene zarfında buğday mesele- sini halletmek üzere biri Pa- riste, ikincisi Romada, üçün- cüsü Londrada olmak üzere üç beynelmilel konferans aktedik miştir, * Buğday meselesi niçin bir- denbire böyle beynelmilel bir mesele halini almıştır ? Bütün dünyada ziraat sına- ileştirilmektedir. Ziraatte ma kinenin daha ziyade kullanıl ması, sun'i gübrenin günden güne fazla istimali; bir iki se- nedenberi (oObülün (dünyada bereketli (mahsul (alınması, buğday istihsalâtını arttırmış- tar. Umumi harptanberi buğ- day istihlâki yüzde yirmi beş arttığı halde, buğday istihsali yüzde yüz tezayüt etmiştir. Bu ani tezayüt, buğday fiat- larını şimdiye kadar misli gö- rülmemiş bir dereceye indir- miş, buğaday istihsal ve ikraç ederek iktisadi muvazenesini temin eden bütün memleket- leri sarsmıştır. Geçen sene bütün dünyada 1,200,000,000 kental buğday istihsal edilmiştir. Bunun 200 milyon kentalını Kanada vermiştir. Amerikada 300 milyon ken- tal buğday yetişmiştir. Rusya 100 miyon Kesal buğday çıkarmıştır. GS enbt Amerika devletle- lerindede 200milyon kental buğ- day mahsulü elde edilmiştir. Geri kalan miktarda Ro- mauya, sa aekirakye, Lehis- tan, Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye gibi Merkezi Av- rupa memleketlerile, Şimali Afrikada ; yetişmiştir. Bu miktar, dünyanın istihlâk edebileceği (o miktardan çok fazladır. Va b b e maştar. sene bu miktar- ge da fazla buğday istihsal edileceği tahmin edilmektedir. Çünkü bu sene, geçen seneden elde kalmış mühim miktarda stok vardır. Şimdiye kadar bütün buğdaycı memleketler- den gelen raporlar, mahsulün bereketli olduğunu göstermek- tedir. Bu sene zirsatte daha fazla makine ve daha fazla sun't gübre kullanılmıştır. İşte bugün bütün buğday istihsal eden memleketleri o meşgul eden mesele budur. Bu fazla istihsale karşı ne tedbir al- malıdır? * Buğday buhranı karşısında her memleket kendisine mah- sus hususi birtakım tedbirler aldığı gibi, aktedilen beynel- milel konferanslarda da birçok fikirler yürütülmüş, bazı ted- birler tavsiye edilmiştir. (Devamı 6 ıncı sayfada) Hazin Bir İrtihal Mülga Cemiyeti * umuiniyal belediye azasından Şirketihayriye hukuk müşaviri - Avukat Necati Beyin kızı Handan hanım vefat etmiştir. Cenazesi bugün ikindi vakti Maçkada Teşvikiye camli karşısında Modern apartımanın- dan kaldırılarak cenaze nemazı mezkür camide eda edildikten #onra medfeni mahsusuna defne- çdilecektir. Allah rahmet eyliye 1 — İnsanım en büyük meziyeti çalış. mak kabiliyetini balz olması 2 — Çalışmak istemesi, | 3 — Çalışmaktan zevk almasıdır. İzmirde Çok Garip Bir Haydutluk Hâdisesi Oldu: Yolcuları Biribirlerine Bağladılar Üç Kamyon Şakilerin | İ 0 | Matbuat Kanunu Millet Meclisi Tarafın- dan Kabul Edildi (Baş tarafı 1 inci sayfada) Beş Kuruş Hikâyesi Sırrı Bey muhalif gazetele- rin neşriyatım kazanç meselesi olarak telâkki ediyordu. Sü- rüm temini, beş kuruşu almak için bu gibi neşriyat yapıldığı- nı söyledi, İzmit meb'usu istikraz ta- raftarıdır. Bu fikrini Mecliste birkaç defa izhar etti. Yakup Kadri Bey ise Hâkimiyeti Mil- liyede bir makale neşrederek bu zamanda istikrazdan, inhi- sarların fenalığından bahsedi- lemiyeceğini meb'usluk sıfatile mütecasirane - sözler söylendi- ğini söylemişti. Sırrı B. buna da cevap ve rerek: — İşte, matbuatın © gayri mesu'l eller o tarafından idaresinin bu mahzuru vardır, dedi. ER Hürriyeti Matbuat Sırrı Beyden sonra muhte- lit encümen namına Sait Âz- mi B. (Kayseri) söz aldı ve: Bu kanunla matbuat hürriyetinin (o tahdidine doğru asla bir adım atılmamıştır, dedi. Müteakıben Artvin meb'usu Mehmet Asım Bey kürsüye geldi, Sırrı Beyin makalesini gazetesinde neşrettiğini, Obu vaziyet karşısında Sırrı Beyin sözlerinde tenakuz olduğunu söyledi. Celâl Sahir B. kanundaki risale kelimesi yerine mecmua kelimesinin konmasını istedi ve kabul edildi. Celâl Sahir B. kanundaki (Neşriyatı idare eden zat) tabirine de itiraz etti ve bu adama bir isim verelim, dedi. Hakkı Tarık B. bağırdı: — Neşriyat müdürü olsun. Celâl Sahir B. bunun daha umumi olması için (Naşir) ke- limesini ileri sürdü. Ahmet İhsan Bey bu fikir- de değildi. Dedi ki: — Gazetelerin neşrine ne- zaret edenleri ikiye ayırmak lâzımdır. Birine sahip ve naşir diğerine siyasi müdür diyelim. Eskişehir meb'usu (Yusuf Ziya Bey de kanundaki kayde nazaran şirketlerin kendi nam- larına gazete çıkarmak için bir adam kullanmaları mecbu- riyetinde (olduğunu söyledi. Beyannameyi şirket mümessil a * » X ş Ani Bir Baskınına Uğ radı İzmir, 28 (H. M.) — Evvelki gece saat (12) de Ayrancı Ahmet namında birine ait (8) numaralı kamyon İzmire gel mek üzere Tepeköyünden hareket etti. Kamyonda şoförden başka on bir yolcu vardı. Tiryanda çiftliği civarında kamyonun önü kesildi. — Dur. Ve emir verildi: Verilmeyince | otomobile ateş Kamyon durdu. Yolculardan para istediler, açtılar, yolculardan Bayram kolundan ağır surette yaralandılar. Ayni gece bu yoldan geçen diğer bir otomobile de ateş açıldı. Bu otomobil firara muvaffak oldu. Bu hâdiseden sonra Torbalı, Bayendir, Cumaotası jandarmaları muhtelif yerlerde pusu kurdular. Buna rağmen cuma gecesi ayni ma- halde Topaz Mustafanın kamyonunu durdurdular, yolcuları biribirine bağladılar ve bir çukvra attılar. Üzerlerinden (400) lira para aldılar, Gece yarısından sonra bu yoldan geçen jandarmalar sesleri işittiler ve seslere doğru gittiler, yok cuları kurtadılar, bütün gece netiçe vermedi. taharriyat yapıldı. Fakat bir b Bu hâdisenin kabraması mlghür şeki Koca AH olduğu tahmin edilmektedir. Hâdiseye büyük bir ehemmiyet veriliyor. Haydutlar her tarafta takip ediliyor. e maa m yitler ilmi ve fenni mecmua lerinin vermesini istedi. Muhtelit o Encümen Cemil B. dedi ki: — Yusuf Ziye B. 130 saat çalışan Encümende bunu niçin söylemediler, dedi. Yusuf Ziya Bey — Orada buna muhalif kalmıştım. Tahsil Meselesi Sıra gazete ve mecmua çıkaracakların vasıflarma ait maddeye gelince'Celâl Sahir Bey tekrar söz aldı: — Maddede yüksek tahsil veya lise şadetnamesi diye bir kayit var. Bu kaydin mat- buat hürriyetinin sul istimal edilmemesi noktasında ameli bir faydası yoktur. Hakkı Tarık B. bir teklifte bulundu; Reisi — Mahkümiyetlere ait ka- | çıkaracaklara şamil olmasın, Mazbata o muharriri (Vasfi Raşit Bey: — Encümen bu teklifi ka- bul etmiyor. Tahsile gölince, Ali mektep bulunan yerlerde muhakkak âli mektep mezunu olmalıdır. Tarık Beyin teklifi redde- dildi. Tarık B. başmubarrirlerin yüksek tahsilden istisnasını istedi. Çünkü mes'ullerin za- ten yüksek tahsilli olacağın söyledi. Vasfi Raşit Bey: — Encümen buna muvafa- kat edemez, dedi ve Tarık Beyin teklifi reddeildi. Matbuat Suçları 21 inci madde matbuat suç- larına aittir. Bu madde görü- İster İnan, İster İnanma! Dilencilik kanunen | memnudur. Zabıta sokakta rasgeldiği dilencileri top- yarak adliyeye teslim ediyor. e Müddeiumumilik mahkemeye £ sevkediyor. Mahkeme hasta ve alil| olanları serbes bırakıyor, | çalışabilecek olanları da, belediyenin © göstereceği işlerde bir hafta müddetle çalışmıya mahküm ediyor. Mahküm dilenci belediye- ye sevkolunuyor. Fakat belediye, iş olmadığını beyan ederek dilenciyi serbest bırakıyor. Bu şerait dahilinde ka- nunun tatbik edildiğine ve dilenci meselesinin hal- ledilebileceğine, artık, İster İnan, İster İnanma! Yol Parası On Liradan Dört Liraya İndirildi Ankara, 26 (Hususi) — Yol vergisi kanununun bazı maddeleri dün Millet Mecli- sinde kabul edilen bir lâyiha ile değiştirildi. Bu lâyiha mu- cibince yol vergisi 4 liraya indirilmiştir. Bedeni mükelle- fiyet te altı gündür. Fakat vilâyetler ihtiyaç gördükleri takdirde yergiye 2 lira zam ya- pabileceklerdir. Bu takdirde çalışma müddeti 8 gün ola- caktır. Kanlı Sevda İzmir, 26 (Hususi) — Tor- balının Arabacı köyünden Ha- san Ali isminde kırk yaşında bir adam Halil Ef. namında bir zatın kızına âşık oldu. Kendisine ilânı aşk etti, Fakat Torbalının bu en güzel kızı tarafından hakarete maruz kaldı. Nihayet kızın eniştesini para ile kandırdı ve kızı ka- çırmak için bir plân tertip edildi. Kız, kardeşi ve pederi ile birlikte tarlada iken Hasan Ali sevdiği kızı kucaklıyarak ka- çırmak istedi. Kızın büyük kardeşi mütecavizin üzerine atıldı. Hasan Ali mağlüp ola- cağını anlayınca tabancasını çekti, sevdiği kızm beynine ateş ederek öldürdü. Katil ormanlar içerisine kaçtı. Kati- lin şeriki cürmü olan kızın eniştesi de tevkif edildi. wa Hakkı Tarık Bey söz aldı: — Bu madde adaleti mü- teessir etmektedir. Bir suçtan dolayı hem gazete sahibine, hem neşriyat müdürüne, hem de o suçu yapan muharrire ayni ceza veriliyor. Böyle şey olur mu? Bu fikir etrafında hayli münakaşalar oldu ve Adliye Vekili cevap verdi ve madde- deki hem fill kelimeri yerine (Müşterek addedilirler) tabiri konması kabul edildi, Sonra müstehcen neşriyat meselesi etrafında münakaşa- lar oldu. Müteakıben mes'uli- yet meselesi etrafında müna- kaşalar yapıldı ve diğer madde- lere ait bazı tadil teklifleri ka- bull edildikten sonra kanun reye konuldu ve kabul edildi. Fakat yalnız Hakkı Tarık Bey kabul reyine iştirak etmedi, ve “ben kabu etmiyorum ,, dedi. Meclis suretle tatil dev- resine girmiş oluyordu. o Sayfa 3 Sözün Kısası Kişi Noksanını | Bilmek Gibi... Bu satırları yazarken, Mec- lisin Matbuat Kanununa vere- ceği son şekli bilmiyorum. Aleyhimizde bazı şiddetli mad- deler konmuş olabilir. Buna rağmen, Türk (Matbuatının hatalarını saymak istiyorum ve bence bunun günüdür, tam günü. Muhalif gazeteler, tenkitle- rinde sert, acı, yanlış veya mübalâğalı olmakla itham edik diler; fakat muvafık ve mu- balif bütün Türk gazetelerinin müşterek bir hatasma yalnız bir tek meb'us işaret etti, o da hemen susturuldu. Ben Bursa Meb'usu Rüştü Beyi o tamamile Ohaksız bu- lanlardan değilim, Bu müs takil Umeb'us, fikrini anlat- mak için biraz mübalâğaya düşmekten başka hata etme- miştir. Ağır taraflarıni buda» mak icap ederken, bu fikri kökünden söküp attılar. > Türk matbuatının o gözleri miyoptur ve kulakları ağır. işitir. | İstanbulun, Ankaranın ve İzmirin dışında kalan mem- | leket parçalarındaki hâdiseleri göremezler, duyamazlar. Ora” larda ancak bir iki heveskâr” muhabirleri vardır. Bunun için * Türk gazeteleri memleket için değil, bir iki şehir için çıkars lar ve yayılamazlar. “ Taşra haberi,, , tahrir müdürleri için, ğ poturlu, çarıklı, kuşaklı, iriyarı ve kabasaba bir köylüdür. Ona pek iltifat etmezler. Turk © gazeteleri * gişirmediz, Sİ koftur, çoğunda beş satırlık bir haberin elli satırda yazıl dığı o görülür. Lüzumsuz teke çarlar, © başlangıçlar, | sonlar, tekerlemeler, tabirler, edatlar her yazıyı doldurur. Serlâvhalar, ehemmiyetsiz şeye leri büyük mübalağalarla hayki" nırlar ve fazla yer tutarlar. Fi kirden ve haberden ziyade kâğıt ve mürekkep satarlar, . Fikir ve haberden çok; fakir gazetelerimiz, çıplak sim, artist fotoğrafı, rengârenk mizah sayfaları, © bilmece piyango, müsabaka, çifter, çifter tefrika ve fıkralar. la doludur. Kari bunların ço- ğundan tiksinir. Adı sanı ya duyulan genç bir çocuğun bü- yük bir gazetede, edebiyata, felsefeye, cemiyete ve siyasete dair, kof, bayağı, sulu zırtlak, ' iğrenç bir dille hükümler sas vurduğunu görürsünüz. Bir di- ğer sütunda, Rüküş Hanım veya Nane Molla edasile va gülünç kırıtmalarla soğuk nük- teler yapıldığını, hatta ayni üslüpla en yüksek kültur mesi selelerinin halline girişildiğini de görürsünüz. Bir sürü ni da edatlarile, Külhan bey ve ayak takımı tabirlerile, irilli ufaklı kelimelerle, kesik sa- tırlarla şişirilen bu sütunla gazetelerin fikir tarafıdır. R kip kızıştırmak, tefrika 60 mak, dedikodu yapmak ge- yesile, son derece âübali cevhersiz ve adi bir kalemini edebi omülâkatlar yaptığın bütün bir Türk irfanı ve edi biyatı hakkında (O müta ir yürüttüğüne şahit olursunuz. Bunlara kanunla mâni olam: sınız. Halkın fikri ve iktisadi si mevzubahistir. Kof we adi bir matbuat karşısında sari eyr. se j Ginele bir oan ei teşekkül etmektedir. Birar bek liyelim. Türk matbuatının boyalı” ve çıplak resimli tori kâğıdı ticaretinden kurtularak okunm lâyık bir hale gireceği günü bi pek uzak bulmuyorum. Bizim Şeref Ve Haysiyetimiz Vardır. | Akşam: Selâmi İzzet | SEVSİNLER: “ Son Posta, |

Bu sayıdan diğer sayfalar: