26 Temmuz 1931 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

26 Temmuz 1931 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kari Gördüklerimiz Gözile Cıhıngır Sokakları Toz Deryası Halindedir mgından sonra Ci- Malüm bangir ve Firuzağa semtleri birer barabe haline gelmişler, tek bir ev kalmamıştı. Seneler — geçti. Buralara milyonlarca İiralar dö- küldü. Bütün o harabe yepyenl ve büyük binalarla süslenmiştir. Bugün burada hemen tek bir boş arsa kalmamıştır. Fakat buna mukabil yolları kaldınmısızdır. Kışın çamur bataklığından, yazın da toz yığınlarından geçmek ve yürümek mümkün değildir. Ge- çenlerde Şehir Meclisi buradaki yollara taş döşenmesine karar ver- di. Fakat bu karardan sonra aylar geçtiği ve bilhassa iİnşant meval- minin sonuna gelindiği halde tek bir taş konmamıştır. Belediyeden ricamız şudur: Blzi toz ve çamur deryasından bir an evvel kur- tarsın. Cihangir N. F. Düzca Belediyesinden Şikâyet Geçen gün babamla sine! gitmek için yola çıktık. gitmeseydik. Düzcenin arka so- kaklarında — yürüyebilmek — İçin “İnsanın elinde mutlaka bir baston “olmalı ve bununla lskandil etmeli. Yolların borukluğu şöyle dursun, n yürümek ve nefes almak mümkün değil. Sinemaya yakın bir yerde yolun tam orta- sında bir de açık var ki her tarafa pislik ve koku fışkarıyor. Yanımdakilere sordum; dediler kl: — Bü sinema binası Belediye- nin malı. Bu yol da Belediyenin malikânealdir. Bunun içindir ki eaddeye plalik akıtmak salâhiye- tini Belediye kendisi için bir hak olarak telekki ediyor. Siz ne dersiniz? Gevaplarımız Bostancıdan N. imzaslle mek- tup gönderen karlimiİze: Mektubunuzdaki — mütalealar oldukça şayanı dikkattir. Fakat bunların halledilmesi için zaman lster. Biz şimdiki halde hüsnü- niyetle ümit beslemekten başka bir şey yapacak vaziyette değilir. Bununla beraber temas ettiğiniz meselelerle fırsat buldukça alâ- kadar olmaktayız. * Şerafettin, Abdürrahman, Ah- met Yılmaz Beylere: Efendim bahsettiğiniz sinema artist mektebi Almanyada, Ber- Hnde açılmıştır. Şeraitini maal- «esef biz de elde edemedik. »— TAKVİM — Gün a1 27-Temmuz-93! Wcr 28 Rumt 146 Haziran » 147 yakıt-ezani-vasat! gz —| 1931 1.SIİDL. 24 air u 92 Arabi 11 “Rebülevvel-3s0 gakit-ezanl-vasat! Güneşl09. 19 451 Öğle | ct aze İkimdi| 845 İlKI7 ]rlkıııın:No Yatan Tassak müş, fikirlerini tesbit etmiş, tunu okurlarsa berhalde zarar Yegâne Türk cevahircisi Ferit B. diyor ki: — Kuyumculuğun — tahsili yoktur. Fakat umumi malü- mat sahibi bir — kuyumcu, Üphesiz, muvaffak olmak için mühim bir şartı haizdir. Evve- 1â kuyumculuk, birçok muhte- lif kısımlara ayrılır: - Altın alı- cısı, altın eriticisi, taş İşleyici ve saire... Bu kısımların erbabı - nasıl terzi, marangor, kunduracı ya- mında yetişmiş çıraklar varsa - öylece çıraklıktan yetişir. Bun- ların arasından “elmasçı,, ola- bilecekler, altına elmas mıhla- yıcı — olmakla mesleklerine dahil olabilirler. Adeta, elmasçılığa ıılıiıyı- cılıkla başlanmış olur. Bu Mesleğin Sırri Her işte olduğu gibi, fakat her şeyden fazla bu mesleğin sırrı çok namuskâr ve dürüst olmaktadır. Mücevhercinin en ziyade - dikkat edeceği — şey kendi yaptığını yalnız kendinin bilmesi, işlerini kimseye söyle- memesidir. Benim elmasçı oluşuma ge- lince; bu bir tesadüf eseridir. Harbı Umuminin kolayca, çok para — kazanılan devirlerinde benim bu çarşıya devamım bir Ermeni ile ortaklığıma vesile oldu. Bu adam az zamanda bendeki çalışma kabiliyetini takdir etti. Müştereken çalış- tık. Aldık, sattık, kâr ettik, zarar ettik... Ve neticede İşte ben de bir elmasçı oldum. Gençlere Derim Ki... Bugünkü gençler hep oku- muş, yazmış kimselerdir. Hal- buki bütün çarşıyı dolduran Ermeni kuyumcular ne Türk- çenin, ne Ermenicenin, ne de “KUCAKTAN KUĞAĞA SERVER BEDİ Feridin yüzünden bir sevinç alevi geçti. 'Atıf Bey münakaşaya de- vam ediyordu: — Canım... Bu insanların hepsi de züpbe değil ya... Nermin dudak büktü: — Aman bilmem, - dedi, topu da sinirime dokumuyor. Atıf B. Feride döndü: — Sen de bu fikirde misin ? diye sordu. Ferit doğruldu. - Öksürdü. | Güldü. Yüzünden müthiş bir kinin gölgesi geçmişti. En kuvvetli sözleri arar — gibldi. Sağa sola bakındı. Halinde kavgaya hazırlanan bir külhan bey edası belirip kaybolmuştu. Biran için biç ©o mazik ve sikılgan çocuk - döğildi. kendini topladı, bir daha ök- sürdü : — Vallahı, dedi, kızmayaca- ğınızı bilsem ... Atıf Bey güldü: Tahsillerini bitiren birçok ıııçler vardır ki şimdi bir mes- lek seçmek gibi mühim bir müşkül karşısında bulunuyorlar. - Gençliğin bu vaziyetini düşünen “Son Posta, daha evvel ha- yata girerek muvaffak olmuş birçok meslek sahiplerile görüş- fikirlerini anlamıştır. Böyle vaziyette bulunan gençler bu sü- * SON POSTA —Ü —— — ——7 —Ş DOEÜNEŞEŞLLı L <— — ö Hayata Yeni Gırecek Gençler Ve Aileleri Okusun I Kadın: Ve Kaln- İt Kadını Eve Hapset- muvaffakıyet sırrı. hakkındaki etmemiş olurlar. başka bir lisanın yazıp oku- masını bilmezler. Demek ki | onlarla rekabet kolaylaşmıştır. Yetişme meselesi ise iki şeki- de olabilir. Ya mevcut ustala- ra çırak olmak suretile, yahut Şehremaneti muhamminleri ya- nında çalışarak. Şehremanetinin bir muham- minlik kısmı vardır. Her gün orada yüzlerce malın kıymeti tahmin edilir. Oraya intisap edecek gençler bu işi öğrene- bilirler. Anadolunun birçok merkez- lerinde -kuyumculuktan anlar kimse yoktur. Oraların halkı işleri düştükçe İstanbula gel- miye mecbur olurlar. Ben bazı gençler tanıyorum ki burada biraz çalıştılar, açıkgöz dav- randılar ve şimdi Anadoluda Yalnız altın eritmek, sade- kârlık, mıhlamacılık gibi kı- sımlarda ihtisas sahibi olacak- - lar İstanbulda işe yarar. Bun- ları umumi surette öğrenecek- ler ise Anadoluda büyük bir memurdan daha müreffeh ya- | gıyabilirler. Sermayenin Rolü Bunlardan başka, xannedil- diği gibi elmasçı olmak - için mutlaka para lâzım değildir. İn- ; san ya parasız olmalı, yahut ta çok — zengin olmalı ki ©o parayı batırıp tekrar para sahibi olsun. Çünkü bu iş bir cesaret, bir kumar meselesi değildir. Dediğim muayyen İş- leri öğrendikten sonra, ça- lışmıya ve zekâya da lüzüum yardır, Türklerin İstanbula gelişin- denberi tam manasile bir ce- vahirci olarak ben yetişmişim. Cevahirciliği bir ticaret ve — Aman birader, niçin kı- zayım? Ben kibar halkın Avu- katı değilimya ... Ferit kaşlarını çattı ve yum- ruklarını sıktı: — Bana kalsa ben bü züp- belerin hepsini teker teker kır- baçlarım. — Nermin Hanimın yerden göke kadar bakkı var. Nermin bir — kahkahasını zaptedemedi: n — Fakat siz de çok ileri gidiyorsunuz, dedi. Ferit biraz utandı ve ifratını tadil için gülümsiyerek: — Eh, tabii, efendim, dedi, biz erkeğiz. Nizam yolunda — arabadan indiler. Atıf Bey Nadirenin lkolııııı girerek —onu — biraz pek âAlâ kuyumculuk ediyorlar. || Mesleğinizi Seçmeden Evvel Bü- l Iyi Bir Mücevherci Olmak İçin Ne Gibi Şartlar - Lâzımdır?.. || Cevahirci Ferit Bey l san'at şeklinde yapan yegâne Türk benim. Eski Mücevherciler Vaktile —“ Bedestenli — Ali Bey,, nevinden meşhur olmuş koyumcular varmış. Fakat bun- lar cariye alıp satmakten tu- tun da her türlü alım satım işlerine —karışan adamlarmış. | Cevabirciliği bir meslek, bir şan'at olarak addetmezlermiş. I ki bu, bir san'attir. * Harbı Umuümide Bosnalı Emin B. isminde bir adam vardı. Aşot isimli bir Ermeni l& ortaktılar. Harbiye nezareti müteahhitlikleri yaptılar. Deh- şetli paral.. kazandılar. Harp sonunda Emin 'B. yüz elli bin liva alarak ortağından ayrıldı. l Fakat işten anlar olmadığı için âz zamanda parasını batırdı ve pek sefilâne bir halde ölüp gitti. Aşot Efendiye gelince: O da şimdi Paristedir. Ve dünya cevahir piyasasına hâkim olan adamlardan biridir. Cevahircilik Türklerin eline geçebilirdi. Şimdiye kadar biz bu , işlere ehemmiyet verme- mişiz. Yeni gençlik bunu mü- kemmelen başarabilir. ve ba- şarmalıdır da... Lâkin unutma- malıdır ki: Bu işte her şeyden fazla namuskâr olmak, dürüst ve ketum olmak şarttir. uzaklaştırmış, Nerminle Feridi başbaşa bırakmıştı. Genç, yalnız kalır kalmaz, Nermine şu sözleri söyledi: — Ah.. Ne güzel söylüyor- sunuz, adeta kalbime lisan veriyorsunuz. Nermin, yüzünü de sözlerine göre idare etmek mecburiye- tinden kurtulmak için başını Feridin görmiyeceği taraflara çevirerek mırıldandı : — Ben küçüktenberi böyle düşünürüm, hep böyle.. Ferit canlandı: — Sağolsun, bizim Atıf Bey.. Diye başladı, Fakat patron aleyhinde söylemenin tehlike- lerine biranda intikal ederek lâkırdıyı değiştirdi : Zorla Geçım Olur mu? Aldığım bır ıızktuphın Hanımteyze! Ben iki defı evlendim. Bi- rincisinde karım, aile dostları- na hiç İltifat etmedi; dostunu hariçte aradı ve buldu. Ayrıl- mıya mecbur kaldım, uıııu- fih o kadından hayır ceğini düşünerek se! yeni kocasına İçimden: lvıı '"l: dedim. inci karımla Üç k iyi geçindim. Mes'ut I:İx îir de çocuğumuz oldu. Dördüncü senede kadının neşesiz ve zihnen başka biri ile meşgul olduğunu sezdim. Acaba aile dostu mu? Tetkiklerim müsbet netice vermedi. Ben, karı koca rabıtasını yalnız et namusundan ibaret telekki — etmiyorum. — Ondan daha mühim bir de his mese- lesi vardır. Kadın başkasını severse ayrılmak gayet tabbi- dir. Başkasını sevdiğine kani olduktan sonra onunla daha fazla yaşamak bile bile lâdes değil midir? Hatta onun aşkı- nn tamamen plâtonik olduğu- nu bilsem meselenin mahiyeti hiç değişmez. Bazı kocalar buna az ehemmiyet verirler. Onların nazarında et mese- lesi daha mühimdir. Allah bu gibilerine akıl, sabır. ve metanet versin! Karım yalan — söylemekten hoşlanmazdı. Bir gün kendisi ile apaçık görüştüm. İtiraf eder gibi oldu. Neticeyi bildir- dim. — Ağladı, —ağladı. ve: Ya çocuk! dedi. Çocuk se- nindir; benimdir. ve nihayet cemiyetin ve — kendisinindir. Dedim ve kendisine ne için ıtlıdığıııi sordum: Biribirimize alışmıştık. Dost — gibi idik! önden!! dedi. Kızdım belli etmedim. Ni- hayet dostça ayrıldık. Aradan on sene geçti. Ço- cuk mükemmel okuyor. Artık evlenmeyi düşünmüyorum. İşin tuhafına bakın ki, birinci ve ikinci karılarım kurdukları yu- vayı temadi ettiriyorlar ve tahkikatıma göre her ikisi hal- SÜD M dayieacdee sızı lum. ba, dedim, bu işte kabahatli ben miyim? Vaktile kavga ettiğimiz zamanlarda, her ikisinin bana söyledikleri — sözleri hatırlıyo- rum da kabahatin yüzde yet- mişini kendi Özerime alıyorum Demek ki ben münevver kadın idaresini bilmiyorum. Karı koca geçimi iyi ise, dost must tehlike teşkil etmez. — Bu memlekette sizin gibi düşünen yüz kişi daha olsa... Nermin, başını hep uzakla- ra çevirerek düşünüyordu : “Atıfın dediği gibi çok saf geymiş bu... Saf ta değil de... RUS DİRİŞ MAKARALARI yüklerinizin Tavsiyelerini dinleyin| mekten Ne Çıkar? Bu Haftaki Patronumu: Düne kadar çıkan 15 kupos u kabilinde vereceğimiz patronla yukânı da renmini gördüğünüz zarif elbisey yapabilirsinir. Bu petronu da, şimdiye kadar ver diğlmiz patronlar gibi kullanacaksınız Yani parçaların birleşeceği noktalarda bir defa yanyana getirip) muayen edinl... Kumaş Üzerine tatbik edinli Boyunuza — gelmiyoran, evvelâ patre üÜzerinde tadilât yaparak uzatıp ktsal tınız. Herhalde dikişten ax çok anlıya birisinin yardımını İsteyinlz. Kuponların kabul müddeti İstanbı için bir hafte, taşra için on beş gündü Taşra karilerimiz kuponlarla bizlikt l hıı'ld ta posta palu lTefletmelidir Tehlike membalarını kapamal çocukluktur. Bu - gizli iş gör miye mâni midir? Yaramazlı| eden çocukları, — yaramazlı| etmesin diye odaya hıpul menin manası olmi aile hayatı için de- Kanunu gibi - hyıt.lıı nın manası yoktur. serbest Iııyıltı hyıt ve .u ile aile namusunu etmek, akıntıya kürek çekmi ye benzer, Bundı. ııu:lğ]ım mesele geçinemiyen lerin ayrıl masını kolaylaştırmaktır. Dike üzerinde yaşıyan ailelerin ma nevl sefaleti korkunç bir lâv hadır. Geçimli aileleri yalt mak - gayedir. ÇBnUM sandet ve sıhhat 'ancak yuvalarda canlanır. İhtiyar Doıll z Adeta... Budala budala... Fq kat biz de rollerimizi çok yapıyoruz ya... Ben bunun ye rinde — olsaydım .ıd.ııııj mıydım ? ,, ç İ (Arkası M ) * » 1ı Sağlam « ucuzdur. ,$7. Arayımî Köpek “ARKAUARA OŞ Nalça DİKK

Bu sayıdan diğer sayfalar: