17 Ocak 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

17 Ocak 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

R SON POSTA ABPULHAMİDİN , Gon GÜNLERİ Ben Bugun Ahvali Âlemi Eskisinden Daha İyı Görüyorum Fakat Aşkolsuh İshhkamlarımiza, İyi Mukavemet Ettiler NAKILİ — ZİYA ŞAKİR #Her hokkı makfuzdur — 204 — 1 Mart 331 TU Mart isis — Abdülhamit, bugün çok mem- nun. Sabah gazelelerinde Lort (Askit) in, ( İstanbul hakkında bilâhare karar verilir ) diye bir beyanatını görmüş, pek memnun olmuş. — İşte bakınız; Lort Askit gibi İngilterenin en büyük bir siyaset adamını ağzından çıkan bu sözler, bu hususta ( ihtilâh efkâr) olduğunu gösterir. —- Ben, her zaman söylemiyor muyum.. - Kabil değil, İstanbul için uyuşamazlar. Burayı, bizden başka hiçbir devletin idaresinde bırakmıya razı olamazlar... Dedikten sonra bariz bir neşe ile sözüne devam etti: — Ben, bugün ahvali daha iyi görüyorum. Çanakkaleyi de bombardıman etmemişler. Fakat aşkolsun istihkâmlarımıza. Allah için, iyi mukavemet ettiler. Ben evvelce Çanakkalenin tah- kimatına Asaf Paşayı memur etmiştim. Pek okadar büyük bir kıymeti ilmiye ve askeriyesi yok- tu. Fakat çok müstekim bir zatti, Onun için tahkimatta suüstimal olmadı. Ah, Amerikadan iki bü- yük top ta getirtilip biri Rumeli biri de Anadolu sahiline konuk saydı, o zaman biç korku kab mazdı. Maamafih, ben şabhsen, Çanakkaleden korkmuyorum. İn- şallah düçman hiçbir şey yapa- miyacak ve çekilip gidecektir. Abdülhamit, bu — sözlerden sonra, harbin netayicine ait te bazı mütalealarda — bulundu ve nibayet: — Bana öyle geliyor ki, bu barbin sonunda, Rusya Alman- ya ile birleşecek ve Avusturya da,onlara iltihak edecektir. Za- ten Avrupa müvazenesini temin etmek için eski ( ittifakı selâse ) yi ihya etmekten başka çare yaktur. Dedi. * : Abdülhamit iki gündenberi bacaklarında bir üşümeden ve idrarının da az geldiğinden şikâ- yet ediyor. zi dtart SS ö M Çanakkalede düşmana karşı karzanılan yeni muvaffakıyet, Ab- dülhamidi sürur içinde bıraktı. Mütemadiyen — elile — gazetelere wuruyor, ve: — Gördünüz mü bizim koca aslanları. Düşmanın tam beş tane zırhlısını batırmışlar. Gazetelerin rivayetine bakılırsa, tekrar gele- ceklermiş. Pekâlâ.. Gelecekleri varsa görecekleri de var. Bu sefer de inşallah birkaç zırblı daha - batırırlar, onların da aklı başına — gelir.. — Yalnız, — can- mı sıkan bir şey var. Güya Rus- lar Bulgaristandan Rumeliye as- ker geçireceklermiş. İşte bu, dü- ;ünülecck hır muıledu Hele bakalım.. ne olacaksa şu, beş on gün zarfında belli olur. 19 Mazt 831 1 Nisan 515 Havaların — rütubetli gitmesi, Abdülhamidin — romatizmalarına dokundu. Dündenberi muztarip. İki günden'veri gazeteler Çarın Odesaya geleceğinden ve orada teşkil edilen yeni bir orduyu teftiş ettikten sonra bu ordunun cenuba doğru yürüyerek Bulga- ristam geçeceğinden ve doğruca İstanbul üzerine yürüyeceğinden bahsolunuyor. Abdülhamit, bu meseleye çok ehemmiyet veriyor. — Bu mesele, bir Bulgaristan meselesidir. Bulgarlar - isterlerse bu ordunun geçmesine mâni ola- bilirler, Fakat bunu ancak, Al- manların galip geleceğine emin olur's-za yaparlar. Bakalım, ne yapacaklar, Dedikten sonra sözü ( Çar Nikola ) ya intikal ettirdi. — Eğer Ruslar mağlüp olur- larsa, ( Çar) m hali yamandır. Hürriyetperverler, kat'iyyen Çarın başına bir çorap örerler. Zaten ötedenberi efkârı umumiye Çarın aleyhindedir. Hükümetin idare- * 28 VEMAN EF. ; Uslu ve temizdir. İşle- | rinde dikkat | ve intizam vardır. Çok " | söylemez, her | şeyekarışmaz. Hususiyetini ilân etmez, çe- kingen ve tu- Ph 32 ŞABAN FFENDİ; Sakindir. Mihnet ve re- tas H 40 SABİHA H. ( Fotoğrafınin dercini istemiyor ) Şen ve şak- raktır. Elinden iş gelir, fakat üzüntüye gelemez, daima gülmek ve eglenmek ister, alaya gelen .eylerı de ihmal etmez, cömert- tir. Kibarlıktan, büyüklükten haz-« zeder, — kendisini — metedenleri fazla sever. Fotoğraf Tahlil Kuponuna A inci Sayfamızda bulacaksınız. Resminizi Bize Gönderiniz, * Size Tabiatinizi Söyliyelim... sirden ehali memsun değildir, Milyonlarca balk, adeta zadegâ- nn esiridir. Halk bu idareyi çoktanberi yıkmuk ister. Fakat (Geandük) lerle Çarın vükelâsı ve bir de vilâyetlerde Çarın hu- susi bendegânı, halkın bu arzu- sunu — kırmaktadır.. Hükümetin daima şiddetli bulunması, halkı eziyor ve kıskıvrak bağlıyor. Eğer halkın şikâyeti pek fazlala- şırsa, bir taraftan beş on kişi Sibiryaya sürülüyor ve halka dehşet veriliyor, diğer taraftan da hal- kın arzusu kismen tatmin olunu- yor... Benim hastalığım zamanında Rusya Sefiri, M. (Nelulof) ismin- de bir zatti, Zayıf, marin, kibar bir adamdı. Uzun müddet İran ve Türkistanda bulunduğu için güzel Türkçe ve Farisi bilirdi. Gerek bu (Nelıdof) ve gerek İn- giltere Sefiri (Okonor) la Mada- ması, beni pek severlerdi. Hatta hastalığım zamanunda, gözlerin- den yaş gelecek derecede müte- essir olmuşlardı. Sık sık - (Ma- beyn) e gelirler, istifsarı hatırda bulunurlardı. Hediye olarak tür- 10 ilâçlar ve bisküiler getirirler : — Şevketmeap!. Bunlar kuv- | vet verir. Mutlaka yeyiniz... » (CArkası var ) * 34 İRFAN BEY; Dikkatli ve ç düşüncelidir, şarlatanlık yap- maz, daha zi- yade — süküti ve menzevidir, Çabuk müte- €essir ve mün- kesir olur. ve alınır, — İsraf- tan içtinap e- der, faatlerine vu- ku — bulacak müdahaleler e çabuk muha- eder, müşteki vazi- yet alr ve Menfaatleri ni yalnız nefsine hasşreder. Atıl- ' gan ve ceb- bar değildir. u 36 BİR KARİİMİZ ; Sessiz, sakin ve kendi âle- mindedir, şık- sever, kendisine e- İıcınııııyıl ve- rilmesini ister, sakin ve ya« vaş konuşur, muamelesinde nezaket — var- | | Holivuta Nasıl Banyolarımızı yapıp biraz da istirahat ettikten sonra Mister Çangı salonda buldum. O pem- cerenin önünde duruyor, mehta- bın altın harelerile süzülen engin denizlere bakıyordu. — E.. Geliniz bakalım, Mister Çang, şöyle karşı karşıya otura- h. Ve biraz başbaşa konuşalım. Dediğim zaman, Çangın rengi biraz uçar gibi oldu. Havanın çok güzel olmasına rağmen o, sanki —üşüyormuş gibi ropdö- şambısına sıki siki - sarılıyordu. Ve bana karşı muhteriz ve sıkılğan tavırlar alıyordu. — Mis Selma.. ben size.. derbal gidip yatmanızı tavsiye edeceğim. Her halde pek çok yorgunsunuz zannederim. — Hakkınız var azizim. Fil- hakika ben de öyle yapacağım. Fakat.. bütün bu maddi ve ma- nevi yorgunluğum.. yine sizinle birkaç söz konuşmama mâni olamıyacak. Lütfen şuraya, otu- rur musunuz? Çang, sessizce bu arzuma riayet etti. Robunun önünü sıkı sıkı kavuşturduktan sonra yanım- daki koltuğa oturdu. — Söyleyiniz bakalım Mister Çang, insanların şimdiye kadar icat ettikleri kelimelerin hiçbirile ifade edilemiyecek kadar büyük olan minnet ve şükranlarımı size ne suretle ödeye bileceğim. — Oo.. Riza ederim. Siz, her şeyi gözünüzde büyütüyorsunuz Mis Selma... Ben ortada büyük bir şey görmüyorum. Buların hepsi, tali ve tesadüf meselesi.. — Tali ve tesadüf... Evet bunu kismen kabül — ederim. Holivut — sokaklarında günlerce aç kalıp süründükten sonra, tam — can — vereceğim — zaman inle sizinle — karşılaşmam, - bir tali ve tesadüf — meselesidir. Fakat.. Ondan gonra.. artık siz benim - talüme hâkim oldunuz. Beni, okadar kadir ellerinizle tuttunuz, — ve san'at — dünya- dmin — semasına kadar — kal- dırdınız. Eğer bugün bir ( Şark Yıldızı) mevcutsa ve o yıldız ya- rın san'at dünyasına bir nur — ga- çacaksa, bunun şerefi doğrudan doğruya size ait olacaktır. — Niçin ? — ÇünküfSark Yıldızı). sizin eserinizdir. Mis Selma.. teselli çaresi buldunuz.. ödeştik. — Nasıl teselli çaresi.. ihtiyacınız mı var? — Belki ve şüpbesiz.. —Anlıyamadım.. Affedersiniz. — Gayet tabildir ki Mis Selma; bugün veyahnt yarın biribirimizden ayrılacağız. O za- man, ben kimbilir. nerelerde bulunacağım. İşte o bulunduğum yerlere eğer sizin eserleriniz. ge- lirse.. Bir anda bülün vücudum buz kesildi. Gittikçe artan heyecamı- mın sesime verdiği ihtizan sak- hyamiıyarak |sordum : teşekkür — ederim Bana aradığım bir Artık ŞARK YILDIZI Kaçtım.. Yıldızlar Arasına Nasıl Karıştım? YAZAN: Selma Z. — Bu ayrılığa neden hük- mediyorsunuz — Mister — Çang.. Yoksa bir yere mi gitmek fikrin- desiniz ?.. n ı)B- lıı:l;h:nı sanki ezdi. Ba- iraz eğilmişti, İnler gi- bi bir sesle cevap verdi: — Evet Mis Selma.. Birkaç güne kadar Çine gitmek --— buriyetindeyim. y — Niçin? — Rahatsız olan hemşiremi görmek için... Acı acı güldüm: — Zannetmiyorum — Mister Çang.. ben, bu seyabat fikrinize Bizim Daktilo Hani hergün sabahleyin tramvayda, vapurda rastgel- diğiniz — küçük, — sevimli mahbhlük... Elinde çantası veya yemek tası ile işine gider. Evinde hasta anne- sini, yaşatmak için bütün gün parmaklarile çalışır. Onun ıztıraplarını, elem- Terini, — tabassüslerini bilir misiniz ? Pek “ Son yakında Posta ,, sütunlarında onun hayatını kendi — ağzından dinleyeceksiniz. den daha başka bir mana sexzi- yorum.. Sakın bana bir mukabele olmasın. — Hayır.. hayır... — Rica ederim, beni dinle- yiniz.. Siz, çok dürüst bir adame sınız. Yalan denilen şey, haya- tınızda sizden çok uzak kalmak- la beraber, buna nasılsa bir defa temas etmiştiniz. Haniya, benim sizi bırakıp gittiğimin ertesi gü- nü. Evinize geldiğim zaman' yaz- dığınız mektup... Bu, bir yalandı. Bugün de ona ikinci defa olarak temas etmek fedakârlığını göste- riyorsunuz... — Söyleyiniz.. böyle değil mi?. (Arkasm var ) ; ALKAZAR — Hacı murat . ALEMDAR — Btanbal sokakları ARTİSTİK — Çingene aşlı ASRİ — Siyah kuşlar EKLER — Şekerim ELHAMRA — N numaralı cseua ETUVAL — Haydut şarlaı FERAH — Parlak bir reve FRANSIZ. TİYATROSU — Yunan turupu GLORYA — Sarı odamna esran KİLÂAL — Taç deviren canavar KEMAL B — Çıpkın prens MAJİK — € Numaralı ocak MLLEK — Tali MİLLİ — Sovda maceraları OFERA — San maske ŞıK — Küçük d>l.tilş Yalova türkdsüy ÖSKÜDAR HALE — Suaru

Bu sayıdan diğer sayfalar: