13 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

13 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

13 Mart SON POSTA Siyaset Âlemi Tevfik Riişîü Bey Sofyada Sofya 12 — Tevfik Rüştü Bey Operada birinci perdeyi seyret- tikten sonra Başvekil M. Muşa- nof'un ziyaretine gitmiştir. Gü- zergâhta halk, vekili hararetle alkışlamıştır. Otomobil tezahürat arasında güçlükle ilerlemiştir.Ziya- fette bir nutuk söyliyen M.Muşanof, Tevfik Rüştü Beyin Sofyada ika- metinin iktısadi meselelerin hab Hni ikmale hâdim olacağı kana- atini izhar ederek Gazi Hz. nin sıbhatine içmiştir. Tevfik Rüştü Bey de dostluk esasatı dahilinde bir nutuk söylemiştir. Tevfik Rüştü Bey Gazeteciler Birliğinin verdiği baloya gitmiştir. Bütün gazeteler Tevfik Rüştü Beyin ziyaretinden ve bunun hayırlı neticelerinden bahsetmiştir, 'Tevfik Rüştü Beyin sofyadaki ziyareti Balkan devletleri arasın daki dostluğu takviye edici ma- biyette olduğundan İtalyan me- hafilinde büyük bir sempati ile karşılanmıştır. Tevfik Rüştü Bey kendisine —karşı — Bulgaristanda gösterilen samimiyet ve tezahürat bakkındaki ihtisaslarını şu şekilde izah etmiştir: * Bulgar hududuna girdiğimiz gdakikadan ilibaren şahsıma Tür- kiyeye ve Türkiyenin büyük Şefi- ne karşı gösterilen dostane teza- hürlerden çok mütehassis oldum. Türkiyenin Bulgaristan ve onun büyük devlet reisi Kıral Hz. ne karşı beslediği hislerin en iyi makesini gördüm. Bu tezahürala şabhit olmakla bahtiyarım, ,, Tevfik Rüştü Bey, Başvekili ve Sobranya Reisini ziyaret ede- rek kart bırakmıştır. Müteakıben saraya giderek Kıralın defteri mahsusunu imzalamıştır. Başvekil ve Sobranya reisi kart bırakarak ladci ziyaret etmişlerdir. Öğle üzeri sefir Tevfik Kâmil Bey tarafından 40 kişilik bir zi- yafet verilmişrir. Hindenburg Mu, Hitler Mi? Berlin, 12 — Yarın (Bugün) yapılacak olan reisicümhur - inti- habı münasebetile hükümet fev- kalâde tedbirler almıştır. Bunun sebebi müfrit milliyetperverlerin reisicömhur — intihabının ferdası günü birtakım isyanlar çıkarmak kararını verdiklerinin haber alın- masıdır. Bir şayia mahiyetinde olma- Hariciye VekiliTevfik Rüş İngilterede İngilterede Para Meselesi Londra 12 — Maliye Nanrırı Avam Kamarasımda nakit mese- lesi hakkındaki hükümetin noktai nazarını yeniden anlatmıştır. Bu noktai nazara göre İngiliz İirası ahval ve 'şerait müsaade eder etmez altın esasına istinat ve avdet edecektir. Maamafih paraya esas olarak diğer madenlerin de istimal edilmesi ihtimalinin mevcut — olduğunu mazır. inkâr etmemiştir. Bunun üzerine altın esasını terkeden kanunun 12 ay daha temdit edilmesi meselesi müza- kere olunmuştur. Nazır, İngiliz hükümetinin, İngiliz lirasmın temevvüç etmesini ve daha fazla çıkmamasını iste- diğini söylemiştir. Dresdner Bank Meselesi Berlin 12 — Aciz baline düş- dükten sonra Alman büküme- tinin yardımı ile kurtulan Dresd- ner Bank, Alman bükümetine 417 milyon marka malolmuştur. Hikümet bu paranın ancâk (85) milyonunu istirdat edile- bileceğini ümit etmektedir. Bina- enaleybh mütebaki 352 milyonu Alman mükellefi ödemiş ola- caktır. Bir Mütekait Zabitin Asabiyeti Eks an Provans, 12 — Pen- ceresinin önünde gürültü eden ve ihtarlara rağmen uzaklaşm- yan talebelere mütekait bir zabit çocuk ve karısının hasta olması- nın verdiği teessürle üzerlerine tabanca ile ateş etmiştir. Bir ta- lebe yaralanmıştır. ——— — sına rağmen, bu haberin mey dan alması Gzerine — bükümet çok şiddetli tedbirler almıştır. Dahiliye Nazırı M. Severing po- lise emir vererek isyan hareke- tini, nüve halinde iken buoğ- mayı İlüzumunu bildirmiştir. Ayni zamanda en şiddetli vasıtalara müracaat edilmesinden de kaçı- nılmasını tavsiye etmiştir. Zabıta, harekete amade bir | l A î_" Hitler taraftarlarına natuk söylüyor Bugün, Almanyada Reisiclinhur Aintibabı yapılıyor. Bu Intihabın Avrupa için ne derece ehemmiyetli olduğunu şimdiye kadar verdiğimiz İzahat göz- termiştir, Banırız, meticesi, umuml bir siyaset tebeddülünü intaç edecek olan bu intihabatta başlıca rakip, bugünkü Cümbur Reisi Mareşal Hindenburg ile müfrit milliyetperverlerin reisi Hitlerdir. Bakalım, neticeyi kim kazanacak? Mareşal Hindenburg S ST baldedir. Siyasi gurupların kam- yon ve yük arabalarile nakledil- mesi menolunmuştur. — Polis, kış- lalarda bulumtacak ve verilecek emre göre hareket edecektir. Kışlaların avlularında projektör- lerle mücehhez bulunan otomobil- lere icabında içlerine mitralyözler konulacaktır. Polislere, ellerinde bulunan sopalardan başka oto- matik tüfekler ve tabancalar verilmiştir. 'lHiııdı'standa Bombardımanlar Peşaver 12 — İngiliz askeri tayyareleri Mahut ve Şamoze mıntakalarındaki bamı kasabaları bombardıman — etmişlerdir. Bu kasabalarda, — İngiltereye — karşı mukaddes cihat ilân edilmiştir. Bir Casus Kadın Öldürüldü Helsingfors 12 — Beynelinilel bir casus telâkki edilen ve son milliyetperver Lappo hareketini idare edenlerle münasebeti olan Minna Aravher ismindeki kadın, evinde tabanca ile öldürülmüştür. Siyasi bir cinayete kurban gittiği zannolunuyor. Müthiş - Zelzeleler Bandanera, 12 ( Avustralya adaları) — Volkan indifalarını takip eden arazi heyelânı neti- cesinde yeniden birtakım yanar- dağ ağızları açılmıştır. Birçok köylerin ahalisi ormanlara iltica etmiştir. M. Briyanın Cenazesinde Paris 12 — M. Tardiyö, M. Briyanın cenaze merasimi esna- sında bir nutuk söylemiştir. Mu- maileyh, Briyanım Fransaya yap- tığı hizmetlerden, sulh lehindeki faaliyetinden, teşril kudret ve meziyetlerinden, sevimli şahsiye- tinden, hoş sohbet tabiatinden uzun uzadıya bahsetmiştir. tü B.Sofyada Para Meselesi Sır Tutabilir Mi? Fransada, her nedense, ka- dınlara fazla itibar etmezler, yani kıymet vermezler demek istemiyorum. Yoksa salonlarda kadına Fransızın gösterdiği dak kavukluğu hiçbir millet yapmaz. Fransız, kadınımna bir süs, bir tuvalet eşyası, bir zevk vasıtası olarak baktığı için, onun fikir ve his kabiliyetine inanmaz. Nite- kim bütün milletler kadınlarına intihap etmek ve edilmek hakkı verdiği halde, Fransa ancak bu hakkı bu sene tanıdı. Fransız kadını avukat olabilir, fakat sır tutmıya mecbur olan kâtibi adil olmaz. Geçende ka- dınların kâtibi adil olabileceği hakkında hazırlanan bir lâyihayı, ayan meclisi “kadınlar sır tuta- maz., diye reddetti. Bunun üze- rine Fransız matbuatında yenli bir münakaşa mevzuu görüldü; “ Kodın Sır Tutabilir Mi? ,, Siz ne dersiniz? Kadın dok- torlara, kadın avukatlara bakarak insanın kadın lehinde hüküm ve- receği geliyor amma, söz aramız- da, bu hususta verilecek hüküm her halde aleyhimizdedir. Kadın, umum! seviyesi itiba- rile, çocuk gibidir. Mücerret mev- zulardan hoşlanmaz. Daima mev- zuu şahıslara indirir. Müşahhas şekli görmedikçe mevzu onu sar- maz. Meselâ siyasetten bahse- derseniz, muayyen — diplomattan bahsetmedikçe, kadın bahse ka« rışmaz, edebiyattan bahsederseniz anlamaz, fakat edipten bahseder- seniz derbal söze karışır. Hele okumamış kadın, hiç şahsi olmiıyan mevzularla alâka- dar olamaz. Mevzu şahıslara intikal ettiği zaman ise sır tutmak hayli güçleşir. Kadının, erkeğe nisbetle, daha Az sır tutmasının sebebi budur. Benden size tavsiye. Sırrınını kadına vermeyiniz. Yahut bir kadına bir sır verdiğiniz. zaman onun yayılacağını bilerek veriniz. Sonra sukutu hayale uğramayınız. HANIMTEYZE -— TAKVİM —- / PAZAR )| $1 Gün 13- Mart -932 — Kasımi Arabt Rurat 4 « Zillade « 1350 — | 28 -Şubat- sanl - 1M3| Vakit JEzaat | V. tt | Vaküi JEzan! | V. tt Güneş İi 2K 1s Aı,ııı*ıı.—!:ı 1 Öğle |& 1012 İ Yat | L 3019 4! » İkindi 1s. «3| İmsak ha 234 EDEBI TEFRİKAMIZ : 56 AÇLIK Ertesi sabah, gündüz olunca yatağımın içine oturdum ve ma- kalemi aldım. Bu vaziyette öğleye kadar kaldım. On satırdan yirmi satıra kadar doğurmuştum. Ve hâlâ makalenin sonuna gelmiş değildim . Yerimden kalktım, kundurala- rımı giydim ve ısmmak için oda- da enine boyuna — dalaşmıya başladım. Pencerelerin camları buz tutmuştu : Dışarıya baktım; kar yağıyordu, avlunun aşağı ta- rafında kalın bir kar tabakası, çeşmeyi ve kaldırımı örtmüştü. Odamda boşu “boşuna vakit geçirdim, rastgele oraya buraya Mücllifi: Knut Hamsun Mütercimi: P. S. gidip geldim, hiçbir. maksadım olmadan, fakat sükün ve ihata ile, ssanki mühim bir meseleyi düşünüyormuşum — gibi tırnakla- rımla duvarişrı. kaadım, başımı ihtiyatla kapıya koydum, şehadet parmağımla yere vurdum. Bunun- la beraber, kendi kendime işit- tirmek — için, — Üstüste — yüksek sesle söyledim: Fakat, Allahım, bu deliliktir! Ve daha parlak bir surette bu hareketlere devam ettim. Uzun bir müddet, belki de bir çift saatten sonra, bütün kuvvetlerimi topladım, dudakla- rımı isırdım ve mümkün olduğu kadar gerildim. Artık bu sonuna ——— — gelmeliydi. Çiğneyecek bir yonga aradım ve kat'? olarak yazmıya başladım. z Hiç olmazsa başlıyabileyim diye —güçbelâ —birkaç cümle, kendi kendim'en bütün kuvve- timle kopardığım — yirmi ka- dar zavallı kelime karaladım. Sonra, durdum, kafam boştu, artık elimden gelmiyordu. Ve biraz daha ilerlemiye katiyen müuktedir olmadığım için, alabil- diğine açtığım gözlerimi bu son kelimelere, yarım kalmış yap- raklara diktim, ürpermiş küçük yüzler gibi beni gözetliyen, kâğıt- lardan çıkan bu titrek harflere tuhaf tuhaf bakıyordum — ve hiç birşey düşünmemiye başladım. Vakit geçiyordu. — Sokakta münakalâtı, araba ve at gürül- tülerini duyuyorum; ahırda hay- vanlara — lâkırdiı. - söyliyen — Jens OÖlenin sesi bana kadar geliyor- du. — Kat'i sersemlemiştim, dilimi hafifçe şaklatıyor, başka birşey yapamıyordum. Göğsüm hazin bir halde idi. Ortalık — gittikçe kararmıya başlamıştı, — halsizlikten gitgide göküyordum, — yorgunluk| — beni yıktı ve tekrar yatağa girdim. Ellerimi ısıtmak için parmaklarımı saçlarımın arasına geçirdim. Par- maklarımın arasında kalan ve yas- tığı dolduran küçük saç parçalarını çekiyordum. Vücudumun bütün azasına bir sis gibi dolan bu uyuşukluğu sarsmıya yeniden uğ- raştım; yatağın içinde oturdum. Elimi dizlerime vurdum, göğsü- mün müsaadesi nisbetinde öksür- düm, yeniden yatağa düştüm. Hiç birşey fayda etmiyordu; hiç bir çare bulamadan, — gözle- ( rim apaçık, ; tavana — dikili, sönüyordum. Nihayet — şehadet parmağını — ağzıma. soktum ve emmiye başladım. Beynimde bir şeyler kımıldanmıya başladı, bir fikir kendine yol açıyordu, tama- mile delice bir icat: Ha! Isırsam? Bir dakika düşünmeden gözlerimi kapadım ve dişlerimi sıktım. Sıçıradım. Nihayet uyanmış- tım. Parmağımdan biraz kan sızıyordu ve onu ölçü ile yalıyor- düm. Canım acımıyordu, yara da ehemmiyetsizdi; fakat bir anda kendime gelmiğtim; başımı salla- dım, pençereye gittim ve yara için bir bez aradım. Bununla va- kit geçirirken gözlerim doldu ve yalnız keadim için sessizce ağ- ladım. Bu ısırılmış zayıf parmağır ne incinmiş bir hali vardı. Ey gök yüzünün allahı, ne vaziyetle- re düşmüştüm! ( Arkası var ) *

Bu sayıdan diğer sayfalar: