14 Mart 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

14 Mart 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ABPULHAMİDİ Gon GÜENLERİ: Abülhamidin 75Senenin Kahrını Çeken Vücudu Artık Çö üyordu Maamafih Soylerken Sözlerinin İntizamını Kaybetmiyordu NAKİLİ ZİYA ŞAKIR Her hakkı mahfuzdur — 259 — Abdülhamit, buna pek sevin- di. Ellerini oğuşturarak mütebes- sim bir çebre ile cevap verdi: — Bilmukabele selâm ve ka- dim olan dostluğu umnutmadıkla- rından dolayı arzı şükran ede- rim. Bununla beraber, biraderim Sultan Reşat Harzretleri bakkın- da da ayni dostluğun devam etti- Şini görmekten mütebassıl mah- zuziyetimi de ilâveten beyan ey- lerim, Bu esaada kahve gelmişti. Resmi tebligat, tepşirat ve mü- kâlemat ta hitam bulduğundan artık Abdülhamit, mutadı olan samimiyetle konuşmıya — başla- mişti. Abdülhamit evvelâ cihan si- yaseti ve sonra Umumi Harp va- ziyeti hakkında uzun uzadıya tafsilât aldı. Kendince hallede- mediği birçok — meselelerin ve meçhul noktaların tenevvür - et- mesinden pek memnun kaldı. Epeyce uzun süren bu mülâ- kattan sonra Enver Paşa avdet ederken Abdülhamit küçük Sul- tanın resmini istedi ve sonra, bu- rada bulundukça ara sıra gelip kendisini görmesini rica etti. * İmparator, bu gece Çanakka- leye gidecekmiş. 17 Taeşsinlevvel 917 Abdülhamitten bu sababh yine hastalandı. Doktor, muayeneden sonra endişe edecek birşey o madığını temin ve her gece al- dığı sinameki —miktarını biraz azaltmayı tavsiye etti. 18 Teşrinlevvel 917 Artık Abdülhamidin sıhhatin- de, açıktan açığa bir inhitat ese- ri görünüyor. Yetmiş beş seneyi mütecaviz bir bayatın ağir yüklerini taşık mış, iyi ve kötü günlerin heye- canlarile sarsıla sarsıla yıpranmış olan bu vücut; kudret ve meta- netini kaybeden bir makineye benziyor. Hemen hergün, küçük ve büyük, muhtelif şikâyetler... Böyle olmaklaberaber onda daha hbâlâ bir zindegi var. Yürürken sar- #ılmıyor. Hiçbir şeyde, kimseden muavenet istemiyor. Kısa olan uyku zamanından fazla yatakta yatınıyor. Hergün banyosunu ya- piyor. Namazının bir farzını bile bırakmıyor. Okuduğu zamanlar müstesna —olmak Üzere kali- yen gözlük kullanmıyor. Uzun lâkırdı — söylemekten — yorulmu- yor. —Söylerken, sözlerinin ve fikirlerinin intizamını kaybetmi- yor. Yalnız, bazan isimleri ve tarihleri biribirine karıştırıyor ve bir de, evvelce naklettiği birşeyi bazan mufassal ve bazan da daha muhtasar olarak — tekrar anlatıyor. Fakat bu noktaya dikkat ettim. Şimdi değil, da- ha Selânikte iken — bile — böyle idi. Rugun hıklye emgı bir şeyi, birkaç gün sonra yine tekrar ederdi. Hafızası, metane- tini muhafaza ediyor. Daha hâlâ, en basit işleri bile bütün tefer- rüatile öğrenimek istiyor. | kendisi pembe salonda oturup ta gazete okuürken, sorsanız: — Efendim, mutfakta acaba ne yemekleri pişiyor ? Deseniz, hangi yemeklerin, hangi tencereler içinde ve hangi ocaklarda piştiğimi derhal size söylemiye muktedirdir... Bilhassa harem dairesindekilerin maddi ve manevi hayatlarile pek fazla alâ- kadardır. Herhangi bir kalfanın baş veyabut diş ağrısımı nasil ehemmiyetle — takip — ediyorsa, onun neşe veyahut teessürünü de Ayni suretle gözünden kaçırmaz, Hulâsa, yavaş yavaş umum! ııh- Meselâ | I hatinin muhtel olmasına rağmen manevi kuvvetlerinden ve bilhassa hassasiyetinden biçbir şey kaybet- | memiş gibidir. ( Arkası var ) I Sinema Ve Tiyaatro I ALKAZAR — Şehir ışıkları ALEMDAR — Köşdaiir ARTİSTİK ASRi ELMAMRA BTUVAL GLORYA HİLÂL KEMAL B. MAJİK MELEK MA OPERA ŞK — İstanbul sokaklarında Kadıköy Süreyya — Büyük — ihtiras Üsküdar Hale — Esir Melike Kadıköy Yeldeğirmen Lüka uslmemada Kamçılı Medeniyet Resminizi x ; Zekidir. Tut- tuğu işi yarı- da bırakmak istemez, ken- dini ve men- faatlerini faz- la — düşünür. Tarzı — teleb- büste — müş- külpesent de- gildir. Muha- tabına — uysal- hk göstermez, ketdi tarm hare- ketini tercih öder, sevgi mesal- linde kıskanç ve kadın Gzerinde tahakküme mütemayildir. 27 DUHTER H. ( fotoğrafının dercini istemiyor ) Saftır. Her- şeye inanır, çabuk kanar, Filt mücadeleden dedikodudan müç- teniptir. Muamelesinde —müşkül- pesent değildir, uysallığa tema- yül eder. Çok söylemez, cesareti medeniyesi zayıftır. Ev işlerinde muvaffak olur. Fotoğraf Tahlil Kuponunu 11 inci Sayfamızda bulacaksınız. Bize * ze Tabiatinizi | l e—7 — a Gönderiniz, x4 Söyliyelim... ARTİN EFENDİ ; Zeki ve beceriklidir. ğ Şöhreti *; menfaatleri ni Ş < sever, kanaat- kür - değildir. BSevgide ma- ceraya müte- mayildir. Ben- liğini gözetir başkalarına miİnnet etmekte müstağnidir. İğbirarı devamlı olur. z 24 SELMA H.; ( Ffotoğrafının dercini istemiyor ) Şımarıkçadır. Maahaza bu hali etrafını &ıkmaz, sevimli hareketleri meyanına da- bil olur. Çabuk gücenir, alımır, menfaatlerini hüsnü istimâl etme- sini ev işlerile meşgul olmasını bilmez, kendisini pek takyit et- merx, dilediği gibi serbest bulun- masını arzu eder. Ve arzularına itiraz edilmesine tahammül ede- mez, hırçınlaşır. Çabuk acır, mu- avenet ve iyilik hususunda fera- gate mütemayildir. Sevimli ve temiz kalpli bir kız hissini ver- mektedir, ve MENSUĞAT SANTRAL -e sirken Tel, 21128 YEDİKULE YÜN boyar büker PAMUK Boyar Büker Kasarlar Parlatır Merserize eder) İSTANBUL Tel 21128 FLOŞ iplikle büker boyar Grizet Yapar. Pamuk İpek BOYAR KASARLAR ve Yün Bezleri ÜTÜLER GENİŞLETİR Mensucat ve Trikotaj Fabrikalarına lüzumu olan noksanları TAMAMLAR. SANTRAL Himayeyi S ANTR A L dan arayınız. | emin Wdönmı:k istiyo DAKTİLO Bugünün Romanı KA 6 N Yazan: Z. Şakir Karaköye gelince şeytan dürt- tü... Saate baktım, altıya çeyrek vardı. Hocamın yediye kadar atölyede kaldığını — biliyordum. Ona gitmek, bugünkü rezaleti hikâye etmek, hiç olmazsa, içime biriken acı hisleri dökmek - ihti- yacını duydum. Hemen, tram- | vaydan atladım. (S.) Hanım, büyük bir teessür- le beni dinledi ve birçok teselli ettikten sonra; — Sakım ha, delilik etme.. Mesleğe bu kadar - girdikten sonra, hiç gidip te yine tütün ameleliği edebilir misin?. İmkânı yok.. .Bu meslekte, hepimizin | başından ufak tefek maceralar geçmiştir. Fakat senin talihinden, hep böyle sunturluları rasgeliyor.. Sabret, hele dur bakalım. Dedi ve içeriki odaya geçerek uzün uzün — telefonla görüşlü. Tekrar yanıma geldiği zaman, | yüzü gülüyordu. — Bak Kevserciğimi. Şimdi sana bir iş var. Bizim tamamen olduğumuz, temiz ve na- muslu bir yer. Fakat muvakkat bir iş. Ancak üç ay kadar devam | edebilecek. Ozamana kadar da hak var, rahmet var. Dedikten sonra izahat verdi. Hacı Necip Ef. isminde bir fabrikatör varmış. Bu zat, fabri- kasına bir yazı makinesi almış, kızını, kendisine kâtip yapacak- mış. Hem kizina makine öğret- mek hem de fabrikanın işlerini görmek şartile bir daktilo iste- miş. Bu şeraiti kabul eden daktiloya, ayda kırk lira vere- cekmiş. Tabil, derhal kabul ettim. ( 8. ) Hanımın tekrar tekrar e- lerini öperek teşekkür ettikten sonra büyük bir sevinçle oradan çıktım... Okadar memnun — ve mesrurdum ki bir saat evvel geçen © kanlı macerayı — bile unutmuştum. Birdenbire önümde açılan bu geniş ufka, bir kuş gibi uçuyordum. Karaköyden tramvaya atla- diım. Eve geldiğim zaman an- nem biraz fazlaca çatkın bir ;:hrc ıle kuşılıdı Eınen bu- nu tahmin etmiştim. Derhal an- nemin boynuna sarılarak: — Möjde anneciğim... Buka- dar sabrettim, çile çektim am- ma.. Artık muradıma da erdim. Şimdiye kadar, (S.) Hanımın yanında idim, Doğru oradan geliyorum. — Allah — razı olsun, bana, çok temiz, çok namuslu bir yerde güzel bir iş buldu. Hem de aylığı, kırk lira... Dedim, Anneciğimin, — yüzü —güldü. Verdiğim izahatı büyük bir mem- nuniyetle dinledi. — Haydi bakalım.. Hakkında hayırk olsun. Dedi. Evimizin, ne zamandanberi bozulan neşesi, bu akşam yerine gelmişti. İki aydanberi ilk defa olarak bu gece gülüşe söyleşe tatlı bir yemek yedik. Yatağıma uzandığım zaman, gözlerimi ka- padın. —Müsterih bir uykuya hazırlandım. Fakat şeytan bırakıyor mu?.. Hiç istemediğim halde, mütemadiyen Zülfü Beyin yazihanesini hatırlatıyor.. Yazıha- nenin hali, müşterileri, o terbiye- siz oğlan, sonra o pis yazı ma- kinesi, Zülfü Beyin karma şık masası ve nihayet Zülfü B... Bunlar hep sıra ile gözümün Bnünden geçiyor. Yavaş yavaş Zülfü Beyle aramızdaki son mu- havere başlıyor, mücadele faslı canlamyor. Sanki © macerayı şimdi yine hakikat olarak yaşı- yormuşum gibi sinirlerim ysniden buhrana — kapılarak — Barsılıyor. Hokkayı kaldırıp kafasına atı- yorum. Fakat bunu nasıl yapabilmi- şim ? Şimdi kendime şaşıyorum. Hele hokkayı tamamen hedefe isabet ettirişim.. Buna, bütün, bütün hayrette kalıyorum. Ya o ahlâksız herifin mürekkep ve kanla boyanan suratı.. Acaba onları nasıl temizliyecek ? Sabit mürekkebin İlekesi, tabil kolay çıkmaz, kimbilir ,nekadar uğra- şacak. Belki de bir lekeciye gidecek... Daha mühimmi var.. (Arkanı var ) karı- Maaş Yoklama Mahalle- rinin Hazin Manzarası Şu maaş yoklama işini bir türlü| halledip intizama sokamadık, vesse lâm. Evvelki cumartesi günü Fatih, Malmüdürlüğünde yapılan maaş yoklama — manzarasını — yörmüş olanlar, bu şikâyet ve teessürü- müzün hakikatın ne derece du- nunda olduğunu anlarlar, Kadın, erkek bir arada, temiz, kirli. omuz omuza ve burun buruna, seyyal bir dalğa halinde gişelere doğru ilerleyip gerılcme hareket- | leri, itişip kakışmalar görülecek ve cidden hayret edilecek bir şeydi. Çünki herkes bu cendere- den bir ân evvel kurtulm ve işine Bu şırada uzunca boylu bir imam efendi bağırdı: — Eyvah saatim çalındı! Hemen zabıtaya haber verildi, * etraf kordon altına alındı. ve herkesin üzeri aranacağı söylen- di. Az sonra bu saatin abdest- hane taşları üzerinde bulunduğu görüjdü. Belki bizzat İmam Ef. onu oraya düşürmüş veya bir yeddi- | gayip onun koynundan alarak yakalanmak tehdidi önünde gö- tüörüp barakıvermişti. Yine bir ara bir kadın âvazesi yükseldi: —Aman, ama l Hı,uı yine € lu, yine et l :kaı- in üz vurul yine dı..

Bu sayıdan diğer sayfalar: