Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
* Nüfus Hareketleri Memlekette Doğum Ve Olüm Sene 'k 1,000 de, 44,96 ve senelik do- ğum vasatimiz bin de 53 dür. 1927 senesinde nüfusumuzun 13,646,270 ve bir yaşına kadar yaşıyan — çocuğun da 615,346 oluşuna nazaran; Türkiyede bir senelik nüfus hareketimizi bin nüfusta 44,96 olarak hesap ede- biliriz. ğ Bu rakam, tevellüdat vesati- leri binde 16,7 olan İngiltere, 18,3 olan Almanya, 18,2 olan Belçika 18,1 olan Fransa, 20,4 olan Müttehidei Amerika, 25,5 Macaristan, 26,4 olan İtalya, 31,6 olan Lehistan 28,6 İspanya ve hatta 33,6 olan Hindistan, 34,8 olan Japonya, 35,2 olan Roman- ya, 37,0 «lan Bulgaristan ile karşılaştırılırsa: Türk anasırın bir senede memlekete ne kıymet verdiği ve verdiği kıymetin ne misilsiz bir kemiyet olduğu daha iyi anlaşılır. Halbuki bizim Türkiye için kabul ettiğimiz binde 44,96 Tür- kiyedeki tevellüdatı gösteren ra- kam değildir. Bu rakam 1926 senesinde doğan 1927 senesine kadar yaşıyan çocukların adedine aittir. Bu rakamın hakiki tevel- | : | yaretleri olmuştur. Bayram tati- ' linden istifade eden kırk kişilik lüdatı gösterebilmesi için Türki- yede bin canlı doğumda - kaçının öldüğünü tayin etmek lâzımdır. Ne 1927 istatistiği, nüfus harekâtımızn bu mühim membamı tesbit etmiye muvaffak olamamışlardır. Fakat bizim burada neticeye ait rakamlardan büsbütün mah- rüm kalmamak için maişetleri Türkiyeye benziyen — memleket- lerden misaller alarak bir muka- yese yapmaklığımız da imkânsız - Resmi istatistikler 1926 se- nesinde 1,000 canlı doğumda Almanya'da 153, Macaristan'da 179 Hindis- tanda 173 İlh.. Çocuk öldüğünü kaydederler. Türkiyenin sıhhi şeraiti, mem- leketin nüfus kesafetinin bunlar- | larla nisbet kabul etmez derece- -deki azlığı, doğum bakım - teşki- lâtı noksanlığı bu memleketlerin- kine benzememekle beraber, biz memleketlerden lâalettayin birini (hatta hükümde mübalâğaya ka- pılmamak için: en mutavassıtını ) meselâ; Macaristanı misal olarak ahr ve Türkiyede de Macaris- tanda olduğu gibi 1,000 canlı doğumda 179 çocuğun öldüğünü kabul edersek 1926 senesinde Tür- kiyede 122,345 çocuğun doğmuş ve bu suretle Türkiyede *1,000 |nüfustaki tevellüt vasatisinin (53) “Volduğunu tesbit etmiş — oluruz. 1.000 nüfusta: (53). Bu; bü- 'tün bir dünya mikyasında yalnız “Türk anasının malik olduğu bir velüdiyet kudretidir. Dünyanın > hiçbir milletinde doğum vasatisi bu değildir. 1926 senesinde en fazla do- guüm yapan Rusyada bu nisbet 1,000.de 43,4, Mısırda 43,7 idi. Almanyada 1896 ve 1905 ara- , sındaki doğum vasatisi 1,000 de , 95,2, İtalyada, 33,2, İngilterede 28,6, Fransada 21,8 idi. (Davamız) dan NEŞET HALİL nüfus hareketimiz |çarpıyordu. Maden : ne de | ondan sonra neşredilen yıllıklar 96, Bulgaristanda " SAT İ Yi Bre - POSTA Â Zonguldakta Bara Galatasaray İzcileri Kara Elmas Yurduna Neşe Götürdüler Longuldak ( Hususi ) — Bu sene bayram, şehrimizde diğer yıllara — nisbetle daha canlı ve hareketli geçti, bu canlılık ve hareket çarşıda tekâsüf — ediyor ve daha ziyade manifatura dük- kânlarında göze kuyularından köylerine dönen ameleler, kazma- larının ucu ile kazandıklarını Fatma- cığa götüreceği bayramlık (hedaya) için pazara bıraktığı için bayram davullarile beraber yüzü gülenler arasında evvelâ çocuklar, sonra da esnaf geliyordu. Bu, bayram günlerine göze çarpan bir husüsiyet veren, Ga- latasaray izcilerinin şehrimizi zi- bir izci grupunun mevcudiyeti bayram günlerine hareket vermiş, spor sahası, uzun zamanlardan beri hasret çektiği canlı idman tezahürlerine sahne olmuştur. Misafirlerimiz, —şehrin — muh- telif maden mıntakalarini, kö- mür acaklarını, elektrik — san- İzcilere Belediyenin verdiği ziyafetten bir intiba trallarını, — fabrikaları — gezmiş- ler, - Bayramın ikinci — günü de “Zonguldak hars ve spor birliği, takımile samimi bir maç yapmışlardır. Maç 3- 1 Zongul- daklıların lehine neticelenmiştir. Fakat burada hemen haber vere- yim ki, misafirlerimiz şehrimize ancak gezmek için gelmişlerdi. Binaenaleyh böyle bir karşılaş- ma için hazırlıklı değillerdi. Misafirlerimizin şerefine veri- | len hususi birkaç ziyafetten başka Zonguldak belediyesi şehir namına bir çay ziyafeti keşide etti. Ba- şından sonuna kadar çok derin bir samiyet havası içinde ge- çen bu ziyafette, belediye reisi- miz doktor Nihat Bey güzel bir nutuk söyledi; bu- nâ Galatasaray izcilerinin — reisi cevap verdi. Bayram gün- meşhur muganni Fikriye hanım ve Süreyya — opreti mensupla rın dan müteşekkil — bir heyetin — şehri- mizde bulunmuş olmasıdı. Bayramın gö- ze çarpan en acıklı manzarasi da şehrin umu- | mi caddelerinden başlıyarak en hücra köşelerine kadar yayılan dilenci istilâsıdır. Ekserisi birer hilkat garibesi sayılacak ka- dar sakat ve kötürüm olan bu dilenciler, caddelerde sürüklen- mekte, gelip gidenlerin bacakla- | ST ai TizLEk ada | birçok kimseler tenkidi müdafaa Bunların adedi o kadar | fazladır ki, yalnız ben, beyramın — hiçbiri o suali soranlarca anlaşı- dirler. ilk günü yirmi yedi dilenci ile karşılaştım. Halkın bir yeni elbiselerile bayram yapar- ken diğer bir kısmının yerlerde sürünerek Aavuç açması beni ürpertti. AHMET Eskişehirde Hamam Üctretleri Bahalı Mı? Eskişehir ( Hususi ) — Şehri- mizde yalnız gündüzleri açık olan iki erkeklere, iki de kadınlara mahsus dört hamam vardır. Bu hamamların suları tabii olarak sıcaktır. Fakat buna rağmen ücretler çok pahalıdır. Gündüzleri açık olan erkek hamamında yı- kanma ücreti 20 kuruştur. -— Fakat ovma ücretile birlikte hamamdan 70 kuruştan. aşağı çıkamazsınız. Gündüzleri — açık olan kadın hamamları geceleri erkeklere — tahsis edilmektedir. Bunların ücreti 10 — kuruştur. Halbuki İstanbul hamamlarında su odunla ısıtıldığı halde fi- atlar bu kadar karışık — ve bahalı değildir. Hamam müsteciri hariçten soğuk su getirttiği için bu kadar fiyat koyduğunu söy- liyor. Fakat musluklardan soğuk su nadiren akmaktadır. Beledi- . yemizin bu meseleyi tetkik et- mesi İâzımdır. Mılğjğda_ Yeni Sene İçin Tütün Ziraatine Başlanıldı Muğla, 25 (A. A) — Vilâyet - dahilinde yeni sene için tütün zeriyatına başlanmıştır. Dikilecek fidanlar hastalıksız yetiştirilmiş- tir. Miktarı bir- milyon. kadar tahmin olunmaktadır. Tütün sa- tışı başlamışsa da muamele ha- / raretli değildir. XST Talebe KooPeratiflei'i Adana Ticaret Mektebin- Faydalı de Çok Adana ( Hu- susi) — Şehri- miz ticaret mek- tebinde pek fa- ideli bir (Talebe Kooperatifi mev- cuttur. Bu koo- peratif her tale- benin — haftada artırabileceği üç beş kuruşla mey- dana gelmiş ve bu sene üç ya- şını bitirmiş bu- lunuyor. Koope- ratiften — talebe- ler iki türlü is- ; tifade etmektedir. Birincisi takip edecekleri meslek için çok - isti- fadeleri olduğu tabil bulunan kooperatifciliği mektepte ameli olarak görüp öğreniyorlar. İkin- cisi ise kooperatif vasıtasiyle her türlü mektep ihtiyaçlarmı pek ucuza temin vetedarik ediyorlar. Kooperatif her sene olduğu gibi bu sene de bir blânço çı- karmıştır. Yakında mektep mü- dürü Seyfi Beyin riyaseti altında umum talebe bir içtima yapacak ve kooperatifin bir senelik faali- yetini. bütün talebenin ögrenmesi için Şirket muhasebecisi sınıfttan Mehmet Ef. tarafından | blânço okunulacak, bunu müte- üçüncü - Kooperatifin Idare Heyeti akıp Seyfi B, bu hususta izahat vererek münakaşa yapılacaktır. Koopeyatifin — sermayesi ( 150) liradır. Gönderdiğim resim koopera- tifin teşekkül etmesine yardım eden ilk heyeti idare ile Muallim Hakkı Beydir. Aldıkları vazife- lerle isimleri şunlardır: Meclisi idare reisi Bahri Ef. - Mürakipler; Muallim Hakkı Bey ve talebeden Beria ve Fahriye -Hanımlar, Şirket Müdürü; Hüsnü Ef,, Muhasebeci; M. Hikmet Ef. Kâtibi umumi: Abdullah Ef., Vez- nedar; Naşit Ef., Azalar: Fatin Ef. ve Saadet ve Tevhide Ha- nımlardır. M. HİKMET Edebiyat lerinin hususiyet- | lerinden biri de | kısm | - bahsetmesini, Bir Eser Ebedi İhtilâf Nurullah Ata Geçen gün, pek sevdiğim ve fikirlerine Z hi'ırır)net ettiğşm bir arkadaşla — konuşuyordum. — Bir mevzuda durmayıp bizi alâkadar eden her şeyden bahsediyorduk; zaten maksadımız neticesiz kala- cağını bildiğimiz bir münakaşaya girişmek, biribirimizi iknaa kal- kışmak değil, ancak o günkü iğimizi - hariçten gelecek te- sirlere karşı aksülâmellerini gö- rüp - daha iyi anlamaktı. Hikâyecilikte olduğu kadar fıkracılikta, edebiyat ve içtimai- yat mübahaselerinde de istidadını ispat eden arkadaşım bir aralık sözü tenkide sürükledi ve: “Ten- kitle uğraşmanın manasını anla- mıyorum, dedi. İnsan başkalarının: kini tahlil ile uğraşacağına ken- di ortaya bir eser koymalıdır.,, Asırlardanberi tekrar - edile edile artık manasıni kaybetmiş gibi gözüken bu söz, hakikati | halde çözülmez bir muamma ma- hiyetini kaybetmemiştir ve asla kaybetmiyecektir. Buna cevap vermek, yani ten- kidi müdafaa etmek kabil değil midir ? Elbette kabildir. ve mü- nekkidi kari sürüsünün kösemeni sayanlardan tutunuz da onun, her san'atkâr gibi ancak kendi kendini söyliyen bir san'atkâr olduğunu kabul edenlere kadar etmişlerdir. Fakat bütün bu ce- vapların bir faydası yoktur, çünki lamaz. Dikkat ederseniz görürsünüz ki tenkide hücum edenler, insana | büyük bir ehemmiyet vermiyenler- dir; daha doğrusu tabiati ve insanı, insanın yarattığı şeylerden üstün Bir şairin şu veya bu histen bir ressamın bir manzarayı tasvirini, bir romancı- nın İhtirasları tahlilini kabul edi- yorlar, çünkü bunlar esasen mev- cut şeylerdir. Fakat şiir histen, resim manzaradan, roman mev- zuundan daha az ehemmiyetli oluyor. Böyle olmasaydı şairin, tabiat karşısındaki heyecanını söyleme- sini nasıl doğru — buluyorlarsa münekkidin de eserler karşısın- daki heyecanından bahsetmesini o kadar doğru bulurlardı. Bana öyle geliyor ki tenkide hücum edenler, insanların biribirine benzemediğini, hakikatin bir de- ğil, muhtelif olduğunu kabul et- miyorlar. Çünkü böyle olmasaydı şairin intihap ettiği mevzu kar- şısında fılaır müng:kkidin aksül- amellerinin ne olduğunu da me- rak ederlerdi. Şu veya bu hissi ifade eden mısra bir san'at eseri oluyordu, onların indinde, bir fikri ifade eden cümle bir san'at eseri - ola- * Niçin?.. Çünkü onlar “mü- m,ı verdikleri kıymeti, “mü- cerret,, ten esirgiyorlar. Hasılı on- lar, bana öyle geliyor ki, hiç me- taphysitien değildir. * Bunu bir sitem diye kaydet- ; sadece bana ve, benim gibi birçok kimselere pek aykırı gelen öyle bir sualin nasıl soru- labildiğini — anlamak istiyorum. Bizim cevaplarımız onları neka- dar tatmin edemiyorsa, onların su- | ali de bizi okadar hayrete dü- şürüyür. O sual daima haklı olarak sorulacak, haklı bir hayretle kar- şılanacak ve verilecek cevaplar değişmiyecektir; fakat bu cevplar Oda, o suali susturamadıkları için — asla eskimiş sayılamaz. ÜN A amiln di