Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.
W <Ü e, Şi çe # ' edilebilecektir. İ Yunanistanda Tütün Ziraati Fena Gidiyor Bu sene kışın pek uzun olma- sı ve havaların gayri müsait geç- mesi dolayısile Makedonya ve garbi Trakyada tütün zeriyatına müteallik istikzarat geçen sene- lere sisbeten 2-3 hafta teahhura uğramıştır. İlkbaharda havaların birdenbire ısınmasının nebatın neşvünemasına gayrimüsait suüret- te müessir olacağından — ve tütün fidanlarının, kemale gelmek için kâfi derecede zaman bulamiyacaklarından korkulmak- tadır. Bu keyfiyetten en ziyade Üst yani kiymetli yapraklar mü- teessir olacak ve yeşil hasat edil- meleri mecburiyeti hâsıl olacak- tır. Bu ise tütünün lezzetinin acı- masına sebebiyet verecektir. Mü- tehassıslar Makedonya ve garbi Trakyada — 1932 gsenesi — tütün mahsulünün gerek kıymet ve ge- rekse keyfiyet itibarile - geçen sene hasadının dununda olacağım zannetmektedirler. Alman Tahdidi Kaldırıldı ““ Alman tütün sanayii mamu- lâtı tahdide tabi tutulmuş, her fabrikanın yapabileceği cigara tahdit edilmiş ve yeni fabrika tesisi menolunmuştu. Bu takyidat son zamanlarda kaldırılmış bu- lunmaktadır. | Bundan böyle fabrikalar ima- lâtlarında — serbest bulunacakları gibi yeni fabrikalar dahi tesis Ancak fabrika tesisi alâkadar maliye dairesinin müsaadesine vabestedir. Bu hu- susta umumi kayıt ve şart tesbit edilmemiş olup fabrika küşadına müteallık esaslar maliye dairesile müessese sahibi arasında takarrür edecektir. « Almanyada Bira Vergisi — Lokantacı ve kahvecilerle bira fabrikaları tarafından tertip edi- lip Hamburgda 1 ay ve Berlinde ise 15 gün kadar devam eden bir grev neticesinde bira vergisi tenzil edilmiştir. Grev esasen bira vergisi aleyhine müteveccih bu- lunmakta idi. Tenzilât gerek hü- kümet. gerekse belediyeler (tara- fından cibayet edilmekte olan vergilere tealluk etmektedir. Şim- diye kadar biradan vergi istifa etmemekte olan şehirler 1932 mali senesi nihayetine kadar bu - hususta hiçbir. tekâlif vazedemi- yeceklerdir. Bu tedbir sayesinde bira *is- tiklâkâtının artacağı ve bunun neticesi olarak ta biralık arpa ithalâtının tezayüt eyliyeceği ümit edilmektedir. Türkiyeden Almanyaya biralık arpa ithal edilmemektedir. İtha- Jâtımız yalnız yemlik mahsule münhasır kalıp fevkalâde azdır. İranda Halk Su Bulmak İçin Dağlara Çıkıyor- Tahran ( Hususi ) — Cenubt İranda —ilkbahar — yağmurlarına bağlanan Üümitler de boşa gitti. Kuraklıktan bütün mezruat kav- rülmuştur. Birçok pınarların suları çekilmiştir. Halk yazı geçirmek ve su bulmak için Esfehan dağ- larına — çıkmışlardır. — Arteziyen kuyuları açmak için Tahrandan birçok mühendisler gelmişlerdir. Eğer bu kuyular da muvaffakıyet- le açılmazsa halk susuzluk yüzün- den Cenubi İrandan hicret ede- ceklerdir. l İktısadi Haberlerî | İnsan Bir Kere Azmasın, . Zincire. Vursan Yine... Hergün bin bir maceraya sahne olan Adliye koridorları Altıncı hukuk mahkemesinin kapısından çıkan siyah çarşaflı kadını — biribirlerine göstererek hayıflandılar: — Vah vali' vah vah... — İnan olsun acıdım kadın- cağıiza... — Allah bu kara yazıları bir kul başına yazmasın.. Zemanede — orostopolluk çoğaldı a kızım.. — Ekmek bulduğumuza şükür. Merak edip yanlarına sokul- dum: — Hanımın başına bir felâ- ket mi gelmiş? çlerinde yüzü, beyaz et ben- lerile dolu, kulaktan kulağa geç- me bağa gözlüklü hanım, iki ke- re yanık yanık geyirip uzun bir “ Estafirullah...,, çektikten sonra: — Âh sorma oğlum.. Dedi zavallıcığa öyle bir oyun oynan- mış ki... — Oyunu oynayan kim? — Kim olacak, kocası.. Dur sana anlatayım da bak.. Efendim, bu kadıncağız, taze dul kalmış. Başını sokacak -bir evi, ötesi berisi de var hani.. Böylesine kismet çıkmaz olür mu? Günler- den bir gün bilmem nerede gece bekçiliği eden bir adam, kadını Allahın emrile helâllığa — ister. Zavallının kimseciği yok ki, he- rifin kimin nesi olduğunu sorup öğrensin.. Bir haftanın içinde söz kesilir. Dügün dernek hak getire... Yalnız nikâh sağlam denilir. Malüm ya, imam nikâhı filân da yapıyor bazı kocalar... Uzatmıyalım, karı koca, kalkar, hnikâh dairesine giderler. Erkek kadına: — Sen burada bir az bekle. Şimdi nikâh memuru gelip nikâ- hımizi kıyacak! der. Biraz sonra ihtiyar bir adam yanlarına gelir, Kadının adını, sanını sordüktan sonra: “Filancayı kocalığa kabul ettin mi? diye sorar. “Evet!, der demez erkeğe döner: - — Filân hanımı karılığa ka- bul ettin mi?,, Ondan da: — Ettim! — Cevabını alınca: “Hadi Allah bir arada kocatsın!,, — diyerek cebinden çıkardığı küçük bir deftere kadının ve erkeğin şeha- det parmaklarını bastırır. O sı- rada, bir başka adam da ellerini açıp kısa bir dua eder. Oldu, bitti. Karı koca, o ak- şam doğruca evlerine giderler, Aradan bir sene geçmeden nur topu gibi bir- oğlan çocukları dünyaya dgelir. Gelir amma, gece e bekçisi başlar eve uğrama- miya... Kadına: * — Daha ne durüyorsun, der- ler, iki el bir baş içindir. “Sev;,- seni seveni hâk ile yeksan ise de. Sevme seni sevmeyeni Mısıra Sul- tan ise de..,, Öyle değil mi efendi oğlum.. Ne ise, başınızı ağrıtma- yayım! Kadın mahkeme kapılarına düşer. Tahkikat tetkikat derken iş anlaşılır. Meğerse arada nikâh filân yokmuş... Herif, Allahın bu saf kulunu nikâh dairesi diye, tapu daire- sine götürmüş. OOrada dolaşan bir yalancı şahidi de nikâh me- muru gibi göstererek, kadınca- ğızı aldatmış. Kütükte kaydı — çıkmayınca mahkemeden cevabı kestiler: — Sen bu adamın nikâhlısı değilsin! Kadın, orada etbent oldu, sı- kıntıdan hep çeneleri kısıldı. Fa- kat kadere karşı ne denir? Benim asıl acıdığım şu yav- rucuk.. Reis te Allah razı olsun, kılı kırk yarıyor ha.. Bekçiye : — Söyle bakalım, bu çocuk senin mi” diye sordu. Herif, inkâr edemedi: — Benimdir, dedi. Hâkim: — Nikâhınızı çocuğun babası kıydıralım da belli olsun! di- yince: — Yok, istemem.. Geçine- miyoruz... diye ayak diredi. — Yazık değil mi yavruya.. Sicille ah “ piç! ,, diye geçecek! Amma da taş kalpli adammış: — Geçerse geçsin! dedi. Şimdi kadımcağız, kaldı mı, yumruk kadar çocukla sokağın ortasında? Gözlükli hanımın verdiği iz - hatı, az evvzl mahkeme_den çkalr kadın, bir köşede için için ağlı- yarak cinliyordu. Mükaşirin ahenkli sesi, göz- lüklü hanımla muhaveremize fa- sıla verdi; — Kadri, ya... Rıdvan nımi Ağır ceza mahkemesinin önün- de kelepçeli iki maznun geleni geçeni çeviriyorlar. — Efendi ağabey.. Sevabına bir cigara... — İstida yazdıracağım Bey- baba.. On beş kuruşun varsa ver. Sonra, kelepçeyi bir parça gevşetmesi için, jandarmıya yal- varmıya başladı: — Damarımın üstüne geldi, çavuş!.. Acısı içime çöküyor. Koridoru dolduran yüzlerce meraklı, mahkeme — kapılarının açılmasını bekliyorlar. Siyah maş- Jâhlı avukatlar, kollarında çanta- ları, bir mahkemeden, öteki mahkemeye koşuşuyor, arada bir kulağa çarpan yarıda kâlmış sözler: ç | | | — Dava istidası usulün.... — 446 ncı maddenin son fikrası.. — Müdafaamda... — Nakzan geliyor... — Karar bu gün... — Dördüncü — hukuktayım... Şayet ararlarsa... Bir kadın, telâşlı telAşlı, araya sokuluyor: — Acaba akşama bırakır- İar mı? — Ne akşamı be. Beraet aldık, şimdi çıkarız. Adliye. koridorlarında, ceza sanki yenilen bir maddedir. Maz- nunlar biribirlerine sorarlar: — Acaba kaç sene yiyeceğiz? Mahkemeden dönüşte kulaktan kulağa fısıltılar duyulur; — İki sene üç aydı... — Vay canına... Yedi buçuk sene kürek.. Yenir yutulur şey değil! Gizli görülecek davalar dal- ma alâkayı davet eder. Genç kızların utangaç nazar- ları, adeta — sorgüya çekilir, onları mabkemeye düşüren sebep- ler, inceden inceye araştırılır.Da- ha meraklılar, söylenenleri işite- ceklermiş gibi kapalı kapıya ku- laklarını verip iç2risini dinlerler koridorlarda, daiva istida yazdı- racak kadınlar, müracaat edeceği yeri bilmeyen toy erkekler bulu- nur. Böyleleri, akıl danışacak adam ararlar. Arasıra şu tarzda muhavere- lere kulak misafiri olursunuz: — Kuzum oğlum.. İkinci mah- keme nerede? — Hangi ikinci Ceza mı, hukuk mu? — Bilmem ki hangisi idi? Yok.. Yok.. Estağfurullah.. Hukuk değldi. — Ceza olacak öyle ise.. — Hayır, ceza da değildi.. — Ticaret mi? — Değil! Değil.. Şeydi, istin- tak mı idi yoksa.. Böyle şaşkınlar erbabının eli- ne düşerse derhal sızdırılır. Ko- ridorların, “devamlı — piyasacıları vardır ki, adam sarrafıdırlar. Acemi birisini görmesinler, hemen yapışırlar: — Valde hanım.. İcraya gi- deceksen dur beraber gidelim.. Benim orada tanıdığım çoktur.. — Nafaka davası mı açacak- sın.. İstidanı ver bana... Kucağında, meme emen, kuz- i yavrusu ile kıvırcık - saçlı ir Zenci kızı.. Bir konagın hala- yığı imiş. Çeyizile çemenile çırak çıkararak hoyrat bir herife ver- mişler. Şu kucağındaki çocuk ta işte o hoyrattan kazandığı yeğân mahsul ... Ç Kari Mektupları inetmiş mahkeme? İrfan Kaçakçılarına Dair.. Gazetenizin 7- 3- 932 per- - | gembe ve 8- 4- 932 cuma nus- halarında Lise şehadetnamelerini para mukabilinde satan sefil- leri mevzuubahs ediyorsu- nuz. Herkesin — bildiği — fakat | bu âna kadar kimsenin söyli- , yemediği bu faciayi | atan gazetenize Türk maarifi ilele |- bet minnettar kalacaktır. Maale- : sef, liselerin sekizinci |— dönen bazı kimseler, her nasılsa ortaya sınıfında yolunu bularak yüksek mektepleri | girmeğe bile muvaffak oluyorlar, Bu işin sırrı bu müessese kâtip- lerinden birinin Mısıra firar etme sile meydana çıkmıştır. Çok şayanı teessüftür ki bu mahiyetteki — talebeler; — yükseli mekteplere — girmiye — muvaffak olduktan başka, talebe teşekkül- lerine bile dahil olmuşlar ve orada talebe teşekküllerini tem- sile cesaret etmişlerdir. Bunlar, hakikt tahsil yapan, senelerce mektepte alınteri döken münevver gençliği müteessir et- mektedir. Herhalde bunlar mah- keme karşısında hesaplarını ve- receklerdir. Kadıköy Cevizlik Süreyya Arpa Ne Zaman Yetişir|? Bir sabah gazetesinde “Mer- sinde bu senenin ilk arpa mahs« sulü satılmıştır, arpaların sevkine başlanmıştır , diye —bir yazı okudum. Gerçi henüz arpa yetişmeden de çiftçiler açıktan arpalarını satarlar. Fakat henüz bu mevsimde bunun satıldığını yazmak doğru değildir. Çünkü arpalar henüz harmana bile katılmamıştır. Her halde bu haberi veren zat ge- çen senenin arpalarını yeni zan- olacak. Artık herkesin , arpanın veya buğdayın ne zaman yetiştiğini bilmesi lâzımdır. Adanadan: R, Ş Dahiliye Vekâletindeki Evrak Bir buçuk sene evvel tetkike edilmek üzere Dahiliye Vekâleti celilesine gönderdiğim — evrakıma bugüne kadar cevap verilmedi, Müteaddit istida ve telgraflarım da sükütla karşılandı. Evrakımın bir an evvel muamele mevkiine konmasına delâlet etmenizi rica Bafrada Mübadil! HASAN OĞLU HÜSEYİN Acıklı acıklı dert yanıyor: — Metiresi varmış hınzırın... Beni aldığı zaman “ üstüne gül koklamam ! ,, diye yemin etmiş- t. Erkeklerin — yemininden ne olacak? En aşağı altı ay ceza versinler de belki aklı başına gelir... Kadınlar, bu siyah gülün üstüne kimbilir hangi pembe gülü koklıyan erkeği göstererek gülüşüyorlar: — İlâhi kızım.. İnsan bir kere Aazmasın.. — Zincire vursan “yine yapacağını yapar.. Adliye koridorları böyle iki sütunluk bir yazının çerçevesine nasıl sığabilir ki.. Orada bütün İstanbulun derdinden birer parça bulabilirsiniz. Aldatanlarla alda- tılanları, hiyanet edenlerle hiya- nete uğrıyanları, vuranlarla vu- rulanları, ağlatanlarla ağlıyanları, bir arada görürsünüz. Hepsinden dinlediğiniz. birer küçük fıkra, bazan en meraklı bir romana zemin olur. Adliye koridorları, başlı ba- şına yaşayış tarzımızın - aksini içinde saklıyan sadık bir ayna- dır!.. O aynada kendimizi gö- rebiliriz. M GŞÜ