7 Mayıs 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

7 Mayıs 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA 10 Sayfa Cenup Denizlerinde Bir Seyahat Macerası Muharriri Stakpool Bu Sütunda Hergün Uç Serseri.. Üç Milyoner Kafile Yeşil Bir Rengin Verdiği Ka- ranlık Bir Ormanın jgînde Yürüyorlardı Daha düşünceli ve daha münevver olan arkadaşlarının kafalarında biriken şüphelerden — haberdar değildi. Fakat ne (Makar) m, ne de (Viyar) ın temiz birer adam olma$fıklarını, birisi için tecrübele- rine, diğeri için de hissine tab'an pek iyi biliyordu. Binaenaleyh kauçuk taciri ile silâhhı olduğu takdirde ormana girmemiye ka- rar vermişti. Yemek bittikten sonra götü- recekleri erzakı paket yaptılar. Kaptan Hul herkese - taşıyacağı yükü taksim etti, sonra da: — Çadıra lüzum yoktur, de- di. Ormanda sivrisinek buluna- cağını zannetmem. Fakat şayet varsa ateş yakarız, gelmelerine mâni oluruz. Haydi Bakalım şimdi yolal.. * Yola koyuldular. Viyar — ile Makar en önde yürüyorlardı. Çeki ile kaptan Hul, en nihayet- te de Hagton ile Tilman geli- yorlardı. Viyar yolu pek iyi bildiğini iddia etmesine rağmen cebine bir tane pusula koymuş. Kaptan Hulde ayni ihtiyata riayet et- mişti, Papu köyünün arkasında kâin olan meydanlığı geçerek ince yoldan ormana girdiler. Bu,âdeta yemyeşil bir eve girmiş gibi bir şeyler oldu. Dammara, kauçuk ve kâfuru ağaçları geniş dallarını yekdiğerinin üzerine uzatmış, bin bir kubbeli uzun, ucu bucağı belirsiz bir dehliz teşkil etmişler- di. Böyle bir dehlizin altında Üstüva hattı ormanlarını görmi- enlerin anlamıyacakları — garip Liı ıssızlık, derin bir esrar havası vardı, karanlık değildi, — fakat koyu yeşil rengin verdiği bir boşluk içinde yürüyorlardı. Hagton yanında yürüyen Ti mana: — Kaptan Hule iyice tenbih ettim, bu iki şahsın mütemadiyen önümüzden — yürümelerini temin edecektir, dedi. Tilman: — İyi cevabını. verdi. Fakat kendi hesabıma define buluncıya kadar ortada bir tehlike göremi- yorum. O zaman da kendimizi el- bette müdafaa edebiliriz. Yalmz Makar farzı muhal olarak - bizi hakikaten definenin bulunduğu yere götürürse, altınların verece- gi heyecan arasında ihtiyatı unu- t'nıralıyhuıbımııı görmiye kalkışa- bilir. — Bu nokta üzerinde kafa yormıya lüzum yoktur. Bu orman gezintisinin bizi definenin saklı olduğu yere götürmek maksadile yapılmadığına kat'iyetle kaniim, Makar bir tuzak hazırlamıştır. Belki bu orman gerintisi eşna- sında tatbik edecektir. Kendi sesabıma oynıyacağı ouyunu bir an evvel görmek istiyorum, herifin başını — kırmıya — vesile — bulahım dizü., — Azizim, ben de ayni hissi besliyorum. Gariptir: İlk zaman- larda herif hoşuma gidiyordu. Kendisini bin bir gece masalla- rından bir nümune halinde görü- yordum, Fakat sonra dirdenbire değişti. Şimdi suratını gördüğüm zaman midemde bulantı hissedi- iorum. Bununla beraber bu daki- aya kadar bana hiçbir fenalığı dokunmamıştır. Doğrusu kaptan Hul heriften iğrenmekte yerden göğe kadar haklı imiş. Maamafih şurasını da kabul edelim ki kaptan Hul he- rifi daha evvel tammıştı, daha evvel tuzağına düşmüştü, adamı- nı biliyordu. Lâf arasında söyle- yim: Kapatan Hul şimdi Viyar- dan da ayni derecede çekinmek- te ve onu da ayni derecede tehlikeli bulmaktadır. Bence haksız - değildir. Herifin suratı insana azami em- niyetsilik vermiye bol bol kâfidir. Hagton gülmiyoe başladı ve muhavere de bu noktada kaldı. Yürüyüş güçleşmişti. Bu defa a D Nipah ağaçları ile dolu bir ba- taklığa gelmişlerdi, çamur içinde yürüyorlardı. Bu kısmı geçince büsbütün sık bir ormanlığa dal- dılar ve birdenbire küçük ma: mun sürülerinin kendilerine fazi dikkat etmiye başladıklarım gör- düler, Bunlar kafilenin arkasında daldan dala atlıyarak koşuyorlar ve yolcuları hindistan cevizi ile veya tahta, hatta taş parçaları ile bombardıman ediyorlardı. ( Arkası var) Müteveffa M. Brriyam'n Hayatta En Sevgili Dostu Bu resimde görülen ihtiyar adam Fransanın en büyük hey- keltraşıdır. — Fransızlar —büyük san'atkârı çok severler. M. Giy- yom ismindeki bu san'atkâr vak- tile müteveffa Hariciye Nazırı M. Briyanın en samimi dostlarından biri idi. Briyanın vefatı, bu heykeltıraşi Üemmü di şdünki çok — sarsmış, hatta - elindeki işlere bir. müddet — devam edememiştir.. M. Giyom — vüz- Üüstü — bıraktığı o İşlere muka- bil şimdi M. Briyanın heykelle- rini yapmakla meşgüldür. Bu heykellerden — muhtelif vaziyette birkaç — tane yapıp — Fransanın meşhur şehirlerine rekzettirecektir, CO B İngilizler Hindistanı ne şekilde yola getireceklerini kestiremiyor- lar. Şimdi de Delhi şehrinde bir polis mektebi açmışlardır. Fakat bu mektebin bütün talebesi Hintli kadınlardan — mürekkeptir. Bu kadınlara polislik öğretilmektedir. Bu metteplen yetişecek olan kadın polisler Hindistanım asayi- Hindistanda Z—sayişi Kadınlar Temin Ediyor - istihdam İngilizler ne de olsa Hintlilere tam ma- nasile itimat gösteremiyorlar. Bu sebeple bu mektepte ders gös- terecek — kadınları — İngilereden getirmişlerdir. Buradaki resimde polis — talebelerin talimlerini gö- Tüyorsunuz. şini temin hususunda edileceklerdir. Fakat Hi HAM Doktor... Bey anlatıyordu.. * Tıbbiyeden çıkalı henüz bir ay kadar olmuştu. Bir hastanede staj görüyordum. Bir gün arka- daşlarımdan Nail, pürtelâş hasta- neye geldi. Ellerimi tutarak: | — Kardeşim, dedi, Babam | çok hasta. Âsabı pek perişan. Bu akşam kendisini Viyanaya gö- törüyorum. Orada bir sinir müte- hassısıma baktıracağım. Fakat demindenberi yine fena halde sinirlendi. Ne yapacağımı Şaşırdım. Aklıma sen geldin.., — Peki, dedim. Serenal ver, Teskin ederiz. — Nekadar? Miktarı tereddütsüz tayin et- tim, Arkadaşım teşekkür edip git- Biraz sonra hastanedeki diğer arkadaşlarla — beraber sofraya oturduk. Bende nekadar olsa ye- ni heves... O gün ilk defa olarak bir hasta için doğrudan doğruya bana bir müracaat vaki olmuştu. Bu benim hayatımda bir hâdise idi. arkadaşlarıma caka — sat- mak — ihtiyacile — kivranıyordum. Bir münasebet düşürüp Nailin ziyaretinden bahsettim! İçimizde bizden daha eski asistanlardan biri vardı. Meğer bu adam mu- zibin biri imiş. Ben nereden bi- Kaşlarıı çattı. Ciddi bir tavırla sordu : — Sen ne verdin? — Serenal verdim. — Ne kadar? Miktarını söyledim. Çatalı elinden attı. gözlerini dört açarak: — Ne yaptın? Diye hay- kırdı. — Ne... Ne var? — Ya sen çıldırdın mı? Oka- dar serenal insanı gık deme- dı':ı. döldlrll?r..âl Öyle k’ı:e mi, arkadaşlar iz söyleyii Meîer onlar da işin alayında Tületüri — Fenal... r — Nasıl oldu?. Boşmu bu- lundun?. — Hatal, Sapsarı olduğumu kendim de hissediyordum. Soğuk kanlılığımı muhafaza - edebilseydim işin ale- lâde bir muziplikten ibaret oldu- ğunu anlıyacaktım. Fakat nerede?, — Acaba... Şey.... Sakin.... Diye bir şeyler söylemiye çalış- tım. — Azizim, beni dinlersen hiç vakit kaybetmeden arkadaşının evine koş. Belki felâketin önüne geçebilirsin... Ben sersem bir halde ayağa | kalktım. — Arkadaşlar — üzüntülü | tavırlarile — felâketime — iştirak ediyor gibi idiler. Vakıt kaybetmeden sokağa fırladım. Daha hastane kap- sından çıkarken — Naille burun buruna gelmiyeyim mi? Çehresi allak bullaktı. | Onu bu balde görünce dirle- rimin bağı çözüldü. — Hayır ola?... Dedim. | — Öldül. Babam öldü!. DOLSUN Yere — yuvarlanmamak — için duvara — dayandım. İlk hmınıı[ Mubarriri: — K. yanlış ilâçla öldürmüştüm. Hem de aziz bir arkadaşımın babasını. Metanetimi — toplamağa çalışı- yordum. Nailin elini tuttum, — Na.. Nasıl.. Oldu?.. Nasıl oldu ?... Diyebildim. — Ben sokakta iken pencere- den düşüp parçalanmış !.. Bu sö- zünü işitince okadar sevinmişim ki kendimi : — Aman, hamdolsun!.. Diye haykırmaktan zaptede- memişim! Zahiren pek yakışıksız düşen bu sözüm arkadaşım! üstünde ne fena bir tesir- yaptığını tahmin edersiniz. Ne diyeceğimi şaşırdım. Ni hayet mesel, olduğu gibi iti- rafa mecbur oldum. Fakat ver- diğim izahat Naili tatmin ctmedi. Çocuk kaba bir şaka yaptı- ğımı zannetti. Pür hiddet yanım- dan uzaklaştı. Bir dahada yüzü- me bakmadı. İgilterenin Meşhur Dansözü Burada — gördüğünüz — güzel kız bugün İngilterenin en meşhur ve kibar dansözüdür. Mis Alanva ismindeki bu güzel kadın yüksek ailelerden birine mensuptur. Ge- çenlerde bir Lort — tarafından verilen bir çay süvaresinde bedil dans hususunda birinciliği kazan- mıştır. Yeymi, Siyasi, Havadis ve Halk Eski Zaptiye ne sokağı 26 İdare * İstanbu Çatal Telefon Tİstanbal - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 Telgraf: İstanbul SON POSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE Ecnebi 1400 Kr. 2700 Kr. 1400 » 800 » 1 Sene 6 Ay 300 » ü 150 » ı » Gelen evrak geri vörilmez. Hânlardan — mos'uliyot cevap için mekluplara 6 kuruşluk Pul ilâvesi Iâzımdır. Adres değiştirilmesi (20) kuruştur. 7T50 300 » almmaz

Bu sayıdan diğer sayfalar: