7 Temmuz 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

7 Temmuz 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KM Ç Z L Te DERER M . ü -SON POSTA Bir Jurnalcılıktan Doğan Hâdise Evkaf Memuru İki Kelimeden Mana Çıkararak Neler, Neler Yazmıştı, En Nihayet Nefyedilmişti l Müuharriri X4 Her Hakkı Mahfuzdur eei Bu merakı tatmin etmek ve © devrin haleti ruhiyesini ml- kemmel bir nümune ile göster- mek için bunu da hikâye edelim. © devirde, mahkemelerde ve sair devlet dairelerinde işlerine ba- kılmıyan, yahut resmi makamlara derdini anlatamıyan ve yahut za- ruret içinde kalarak padişahtan bir ihsan koparabileceğini uman- lar; büyük itinalarla bir arzıhal hazırlarlar; bayram — veyahut hır- kai saadet alaylarında padişa- hin geçeceği yolun bir köşesin- de, zabıtanın nazarı dikkatini celbetmiyecek bir mahalde pusu tutarlar; tam hünkâr geçerken: — Padişahım çok yaşa.. Ar- var... haykırarak — oldukları yerden ellerindeki kâğıdı uzatır- lardı. Padişahın maiyetinde bu- funan ve rikâbiı. hümayun me- murları tesmiye olunan, yaver ve hademci —hümayun zabit- leri, bu arzıhalleri alırlar ve bo- yunlarına asılı üstüvane şeklinde al renkli bir kutu içinde toplar- lardı. Bazan adedi yüzlere baliğ olan bu arzıhaller, alaydan sonra mabeyin mü ine teslim edi- lir, orada, müşiriyet — maiyetine memur zabitler tarafından bunla- ra şöylece bir göz gezdirilerek hangi nezaretlere taallük ediyorsa arkasına şerh verilerek oralara gönderilirdi. - Bu — arzıhallerden bazıları pek uzun yazıldıği - için ekseriya — uzun uzadıya tetkik zahmeti ihtiyar edilmeyerek su- dan bir havale ile gönderildiği de vâki olurdu. ( Mecidiye ) camisine yapılan bir bayram alayında yine -birçok arzıhal toplanmış, ertesi günü de bunlar tetkik — olunarak nit olduğu makamlara yollanmış. Meğer, bunlar arasında Maliyo ketebesinden — Hüseyin —Hüsnü imzalı bir arzıhal de Makamı Meşihate bavale olunmuş. Meşi- hatin evrak memuru, bu istidayı kaydederken mündericatı nazarı dikkatini celbetmiş. Bu arzıhalin sahibi; Balıkpazarında kâin Mak- sudiye — hanının kendisine ait olduğunu ve — bu iddiasınıda tevâtür — beyyi ile — isbata hazir — bulundi halde, der- dini — kimseye — anlatamadığın- dan ve hatta bu hususta makamı #adarete de istida — verdiği istidası da — makamı hayale edildiği halde kulak asılmadı dıya şikâyet ediyordu. Evrak memuru zeki, kurnaz ve o devrin cereyanlarına - vâlıf bir adammış. İki kelimeden der- b zıh iye gu va meşihate buna da hal büyük bir mana çıkarmış, | hemen şöyle bir jurnal donatmış: Mabeyni hümayunu cenabı mülükânelerinden makamı me- şihate havale olunan bir istidada, Maksudiye hamına istihkak ka- zanmak için tevatür beyyinesi ikame edilmekten bahsolunuyor. Bu istida münderecatı xzatı — şahaneleri indan uzun uza- | serapa | aleyhindedir. [ . Çünkü — istidada maksut — kelmesinden — maksat murattır. Tevatür — beyyinesi ikamesile ve kırk şahidin ayni şekilde şahadet etmesile sabit olan bir keyfiyet ise şer'an mak- bul olup nakabili itirazdır. Bina- enaleyh, bu istida, birtakım eş- bası leime tarafından bir fikri mahsus ile tertip edilmiştir. Bun- ların maksatları, mahkemci şer'i- yede tevatlir beyyinesi ikamesine yol açmak ve bu suretle de Sul- tan Muradın deli olmayıp akıllı olduğunu şer'işerif huzurunda iş- K;lı muvaffak olmaktır. Sultan uradın halen deli olmadığı şer'- an sabit olunca, zati şahaneleri- nin hal'ile hakanı sabık iclâs edilecektir. Bu meselede en hay- ret edilecek cihet, böyle garaz- kârane ve mürettep bir istidanın mabeyni hümayunu cenabı mü- lükâneleri tarafından — gönderil- mesidir. Abdülhamit, bu jurnahı okur okumaz, birdenbire fena olmuş, sara; rle muhabere eden yalnız başkitabet dairesi olduğu için, bu tertibatın Yıldızda bazı kimseler tarafından düşünülerek başkitabet — vasıtasile — meşihate gönderildiği zehabına kapılmış. Başkitabet dairesini, göz hapsi altına aldırmakla beraber, beş ay zarfında başkitabetten meşi- hate yazılan tezkerelerin sure istemiş. Bunları bizzat birer birer haddei tetkikten çirmiş. Tabit, bunlarda bahsolunan ge- şüpheyi —— RADYO — 7 Temmuz Perşemba İstanbul — ( 1200 metre ) 1 Hanımların fon, iştiraklar Jans haberleri, alaturka sas — Vildan Bi e Hanımın iştirakile, 22 or- 804 metre ) 20 Tenor senfoni, 21,15 kısmı, Rogalsi eserleri, Belgrad — (129 metre) 20 Kora heye- ti tarafından — şarkılar, tavsiyeleri, 31 Yu şarkıları Roma foni konserin ikin: ket haberleri, 2 tarafından Konser, 22,5 küçük bir ko konser. (488 metre) 20 Konsor, hafit 8 Toemmuz Cuma 1200 metro ) 18 Gri #seri. İstanbul — ( mofon, 19,5 alat D Hanımları CBtraSI, M metre ) 20 Tiyatro keman könseri, 91,80 konsar. Roma — (M1 motre) 2015 Mem- sket baberleri, 21,45 komedi, 28,15 onder. Prağ — ( 188 metre) 20 Şen goca, calip birşey görememiş. Tahki- | katını tevsi etmiş. Nihayet me- selenin hakikatini öğrenmiş.. Bu suretle, bu meselede hiç- bir alâkası olmıyan Süreyya Paşa ile arkadaşları, bol bol ihsanlar alarak on beş günlük azap ve ıstırabın — acısını — çıkarırlarken, mahut arzıhali iyice tetkik etme- den Makamı Meşihate gönderen Süleyman Bey ismindeki binbaşı da Trablusgarp fırkai hümayununa misafir olarak sevk ve izam olu- nuyordu. ( Arkası var ) —— Yunanislanda De- nizciler Büyük Bir | Nümayiş Yaptılar (Baş — tarafı | inci sayfada) piş —edilemezdi. Umumi buh- ran bunu da gösterdi. Yunan denizcileri işsiz ve Yunan vapur- ları sıra sıra Pire rıhtımına bağlı kaldı. Bu kütle bu on kilometreden fazla mesafeyi hep “ elemek, iş , diye bağıra bağıra yütümüştür. Birçoklarının da ellerinde katı, diş z, kim bilir gemilerinin alma, arlık taş k: parçaları var. Nüma ekmek parçalarını irelerin önünden geçerken yu- karı kaldırarak: Bu kuru ek- meğe de razıyız, ddiye yine ayni suürette tutulan su dolu bardak- lara batırıyor ve yiyorlardı. Manzaranın bir taraftan garip bir taraftanda böyle komik lev- haları da vardı. Asayiş ve inzibat ile alâka- dar makamlar bittabi tedbir al- mışlar, bu nümayişçi kitleyi adım adım takip eylemişlerdir. Fakat bütün yürüyüş sükün ve İntizam ile icra edilmiş, hiçbir hâdise vakubulmamıştır. Yalnız Atinada sebze pazarı | civarında polisler, nümayişçilerin | bir sokaktan geçmelerini men'et- | çarpışmalar mek istemiş, bu yüzden polisle işsizler arasında ufak tefek bazı olmuş, fakat kan dökülmemişti. şsizler hükümete, rini havi muhtıra Hükümetin, deniz ticaretini ve deniz seyrüseferini kuvvetlendi- recek bir takım tedbirleri muh- tevi bir kanun hazırlıyarak mec- temennile- vermişlerdir. liso teydi edeceği söylenmektedir, Nalm Vapur idaresi Peşte — ( 6ö0 metre ) 20,10 Konfo- rans, 21,30 konsar. Varşova — ( 1411 metre ) 20,40 Vilnadan aakil, S1 sonfoni, 23 dans bavaları, | Tetkik Cemiyeti azasından Mü- | rin ise son sayfafa “lerini söoyledikten sonra son za- | manlarda her iki | dan yapılan tetkiklerin bizi bu- | da ise bu medeniyetin daha ziya- —e eee üyü Edebiyatı j"arih Kış;;rğ;ıîııde 'Dün Türk Temmuz 7 San'at Ve Hakkında Mühim Tebl_igît Yapıldı Ankara, 6 ( A. A.) — Tarih müderrisleri ve muallimleri içtimaı bugün de mesaisine devam etmiş ve öğleden evvel Türk Tarihi derris Şemseddin Bey (İslâm me- deniyetinde Türklerin mevki ) , Köprülü zade Fuat Bey ( Türk edebiyatına umumi bir bakış ) namı altında birer konferans vermişlerdir. Bunu müteakıp İstanbul Da- rülfünunu Müderrislerinden İzmirli İsmail Hakkı Bey ( Ana yurdu Türk vatanın yüksek simaları ) namı altında Şemseddin Beyin konferansını cerh maksadile bir konferans vermiştir. Reisicümhur Hz. kongreyi teşrif buyurmuşlar | ve nihayetine kadar dinlemişlerdir. Şemseddin Bey bugünkü kon- feransında Türk zekâ ve — irfanı- nın İslâm medeniyetinde ne de- rece âmil olduğunu izah etmiştir. Şemseddin Bey konferansında se- kizinci asırdan onuncu asra ka- dar geçen uzun devirde cihanın en yüksek medeniyeti bugünkü garp medeniyetinin de temeli olan İslâm medeniyetini kuranlar ve yükseltenler — acaba — kimlerdi? sualiyle başladı ve son zamanla- ra kadar gerek şarkta gerekse garpte bu sahadaki — en büyük mefharet hiss n Araplarla İ- ranlılara verildiğini ve Türkle- bırakıldığını | ve ekseriya büsbütün hariç tu- tulduklarını hatta — Avrupalı müelliflerden — birçoğunun — bu medeniyete — arap — medeniyeti adını verecek kadar ileri gittik- noktai nazar- güne kadar hâkim olan kanaatin maküs bir neticeye isal ettiğini ilâve eyledi vo bu hususta tariht tetkikata müsteniden izahat vere- vek Emevi saltanatının — yıkıl- dığı güne kadar geçen zaman zarfında İslâm dünyasında fikir | ve medeniyet sahasında ilmt de- nebilecek hiçbir. haraket olmadı- | ğını, halbuki bu devirde Türkler- den maada kavimlerin İslâm ca- miasının anaşırını teşkil ettiklerini ve Ebamüslim ihtilâlinin iktidar mevkiine — getirdiği — Tabaristan Horasan ve Maverayinehir Türklerinin — İslânm heyeli içti- maiyesi — üzerinde — nafiz — bir rol oynamıya başladıkları an- den - itibaren Fen, san'at, hukuk ve dini telâkki sahalarının her- birinde Feyizli bir hareket baş- ladığımı ve neticede İslâm mede- niyeti denilen büyük medeniyetin vücut bulduğunu söylemiştir. Şemseddin Bey beyanatına devamla pek uzak — devirleri bırakarak nazarlarımızı - nisbeten daha yakın bir zamana, milâdın ilk senelerine tevcih edersek bu Türklerin geldikleri mıntakalarda ( Yueci ) Türklerinin yüksek bir medeniyet yaşattıklarım Ak! lar, garbt Göktürkler zamanların- de inkişaf ettiğini ve bu mede- niyeti yaşatan halkın — siyasi idari, fikri seviye itibarile müte- kâmil bir heyeti içtimaiye ara- sında ilim, san'at, musiki hatta felsefe gibi medeniyetin esaslı unsurunu teşkil eden hususlarda | ileri gidenlerin pekçok olduğunu | sekizinci asır evailinde (719) | felsefe ve edyan — hakkındaki vâsi malümatile —Çin — sarayı- | nı bayretlerde — biraktığını — yi- ne ayni asırda 730 Taharistan- da Çine giden Tantu adlı diğer bir Türk âliminin beraberinde götürdüğü eczayı tıbbiye ve ispen- çiariyenin o zamanlarda Çinliler- ce bilinmiyen mualecelerden okL- duğunu ilâve etmiştir. Şemseddin Bey maarifin ve umum! sanayiin de aynl nisbette terakki ettiğini, halıcılık oymacılık, gümüş ve altın mücevherat işçi liğinin pek ziyade ilerlediğini anlatmıştır. Şemseddin Bey irfan iklimle- rini tekrar zaptetmenin bugünkü ve yarınki nesle — düşen bir vazife olduğunu beyanla konfe- ransına nihayet vermiştir. Köprülü —zade Fuat Bey konferansında Türk edebiyatının umum! tekâmülünü en bariz hat- larile göstermiye çalışacağını ve fa. kat Örta Asyanın yerli halkı olan ve daha tarihten evvel devir- lerden başlıyarak yalnız Orta Asyada değil yer yüzünün muh- telif sahalarında — medeniyetler kuran Türk milletinin en eski lisanı ve bilhassa edebi mahsul- leri hakkında henüz kat'i malü- matımız olmadığını ve binaenaleyh bugüne kadar elde edilmiş vesika- lara nazaran edebiyatımız. inkişafını şimdilik ancak | asırdanberi takip - edebil: balbuki — medeniyet eskiliğine nazaran milli edebiya- tımızın sekizinci asırdan pek çok evvel başladığına kolayca hükme- dilebileceğini, eski Çin membalar rında Türk edebiyatının miylâttan evvel ikinci asırda mevcudiyetini gösteren Türkçeden tercüme edil- | miş bir parçası olduğunu ve Avrupa: nın yaşıyan edebiyatları arasında hatta 13 asırlık bir maziye malik olanlarının pek mahdut olduğunu ve dâhi bir elin gösterdiği isti- kameti takip sayesinde Türk ta» rihini en derin ve geniş bir şekil- | de Kavramak saadetine nail olan nesillerin devirleri ilâve bugünkü ve yarınki mesaisinin bu meçhul de süratle aydınlatacağını etmiştir. Fuat Bey, konferansına şu sözlerle nihayet vermiştir: “ Dün- denberi arzettiğim izahat, edebi- yat taribi tetkikatının ne geniş ufuklara doğru ilerlemek istida- dında olduğunu açıkça göster- miştir sanırım. Konferansımı bi- tirmek için bundan 20 sene ka- dar evvel neşrettiğim bir makale- nin şu son satırlarını. okumama müsaadenizi dilerim: — Edebiyat tarihine heveskâr her Türk genci henüz malzemesinden hiçbiri ha- zır. bulunmiıyan bu. büyük ve milli âbide için izah edilen usuk ler dairesinde hiç olmazsa birer taş getirmiye çalışmıştır. Çün- kü vücuda gelecek bu muhteşem âbide büyük ve şerefli Türk milletinin uzun asırlar arasında muhtelif muhitlerde geçirmiş oldu- gu fikri ve hisst safhaları o muh- telif safhalarda tecelli eden Türk milli dehasının vahdetini ve aza- metini göstererek gelecek nesi- leri de ayni gayeye sevkedecek- tir. Türk edebiyat müvverihi için bundan asil ve mukaddes bir hedef nasıl tasavvur - olunabilir?,, İsmail Hakkı Bey, Şemsettin Beyin konferansına ilâve etmek istediği mütalcalarında Mavera- innehir ve Taharistan Türkleri- nin islâmiyetin zuhrundan evvel medeniyet sahibi olduklarını ve buradaki fikri hareket ve irfanın o asırda dünyanın her tara- findan — daha ziyade — yüksek olduğunu söyledikten sonra Türk- ler tabiiyat ilmi dahil olduğu halde felsefeye, riyaziyata, akli ilâhi- yata, hukuka ya bu diyarda te- mel attılar, ya bu diyarda geniş- lettiler, ilerlettiler,, demiştir. mail Hakkı Bey bundan sonra İslâmın — zuhurundan — evvel — ilk filozofun — İskitlerden Ana Har- sis olduğunu ve kendisinin hü- kemayı sebadan sayıldığını söy- lemiştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: