12 Ağustos 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

12 Ağustos 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ıBeşı'ktaşın İzmirde Son Maçı İzmir, (Hususi) — Beşiktaşlı- lar son maçlarını İzmirspor ta> kımımızla yaptılar. — İlk maçta İzmir spora mağlüp olan Beşik- taş takımı bu maçı muhakkak kazanmak emelile sahaya - çık* mıştı. O kadar ki Beşiktaş oyun- cularından bazıları, sahaya çıkar- ken tiribünlerden kendilerini tanı- yanlara parmak işaretile dört beş gol atacaklarını anlatıyorlard | İzmirspor takımının ekser oyuncuları geçen maçta yaralan mışlardı. Bilhassa takımda orta muhacimle sol açığın bulunma- yışı mühim bir noksatdı. Buna pukabil İzmirsporun hücum hattını Altınordulu Sait ve Fuatla, mu- avin hattını da Usmanla takviyeli gördük. Daha ilk dakikalarda Beşik- taşın ağır basmak için seri bir hamle yaptığı görülüyordu. Bunu İzmirsporan daha canlı bir hücu- mu ve Beşiktaş kalesi aleyhine bir gol tehlikesi takip etti. İlk dakikalarda sistemsiz giden Beşiktaş takımı onuncu dakika- dan sonra (W ) sistemini tatbika başladı. (W) sistemine uygun hücum edilmediği için bir türlü gol o- muyordu. Haftaymın 30 uncu dakikt- sından s#onra İzmirspor muhacim- lerinin çok seri bir inişile Beşik- taş kalesine aktıkları görüldü. Sa- idin çok isabetli bir pasından istifade eden Fuat müsait bir vazi- yette duran Sabri Beye bir pas verdi. Sabri bu pası direkt bir götle Beşiktaş ağlarına taktı. Bu gol Beşiktaşlıları harakete getirmişti. Bunun akabinde Be- şiktaş orta muhaciminin bir şütü İzmirspor kalecisi tarafından ha- kikaten büyük bir maharetle kurtarıldı. Ve haftaym bitti. İkinci haftayım çok cansız ve zevksiz geçti. Beşiktaş takımı yorulmuş görünüyordu. İzmirspor takımında ise galibiyet golünden #onra kanıksamış bir vaziyet hâ- kimdi. Sağ iç —mevkiinde oy- mıyan! Sait müdafaadan — kap- tığı topu hücum hattına getiri- yor, Ffakat bir türlü gol olmu: yordu. Bir aralık Beşiktaş yine W sistemini terketti ve iki dakika sonra bunun semeresini, bera- berlik golünü kaydetmek suretile elde etti. Beşiktaşın oyunu İzmirin İzmir- spor, Altınordu ve Altayın oyunu ile hemayar addedilebilir. Adnan Spor Edebiyatı Los- Anceles 9 (A A.) — Sporu alâkadar eden edebiyat altın. madalyası, “Himalaya te- pesinde, unvanlı eserin sahibi olan Alman Bauere verilmiştir. Mumailey, bu eserinde buyüksek ve heybetli dağlara çıkılırken maruz kalınan — müşkülâtı ve geçirilen hatıraları — tasvir — et- mektedir. İkinci mükâfat, “Argon- anteler, unvanlı eserin sahibi olan Danimarkalı Petersene ve- rilmiştir. Üçüncü mükâfat tevzi edilmiştir. Pirinç Ucuzladı Son günlerde pirinç fiatleri düşmektedir. Evvelce otuz altı kuruşa satılan pirinçler yirmi sekiz kuruş otuz. paraya düş- müştür. | lar -— Dünyada Olup Bit.eıAıVl.e; “BON POSTA Dünya Garibeleri Zeki Ve Kurnaz Bir Yunanlı Hiç Aktörün Yoktan Milyarder Oldu Bu Adam, Topladığı'Es Ve Altın Muka DKD (Hususi) — Bir- kaç zamandau- beri merkez TAv- rupanın en yük — gazetele:.; şayanı dikkat ilân neşrediyor. Büyük — harfler ile ve birkaç sütun — Üzerine derç ve neş- rolunan bu ilâr- larda, Eski lerin — yen halis İngiliz kus maşlarile — tebtil edileceği bildiri- liyor, Bu ilânları okuyanların, al- danıp aldanma- dıkların ve bu işin bir muzip tarafından uvdu- rulmuş — olup ok madiğını — sör- elbise- ve — makta — hakları San zamanlarda elbise giymek merakına düşen vardır. Fakat derhal haber ver- meliyim ki ilân muhteviyatı doğ- ru ve bunu Alman, Avusturya, Çek gazetelerinde neşreden Lipos Tişni isminde bir Yunanlıdır. Bü rzatin, kıyıneti beş para et- mez elbiselerle mükemmel ve yep- yeni İngliz kumaşlarını değiştir- mesindeki hikmeti öğrenmek ba- na merak oldu. Kendisini gidip gördüm. Bana söylediklerini ay- nen naklediyorum: “ Benim ticarethanemin Almanya — ve — Çe- koslovakyadadır. Kambiyo ve ecnebi —parasına konan — tab- didat Gzerine ticaretimi değiş- tirmek lüzumunu hissettim. Dün- yanın bütün piyasalarını tetkik ettim ve gördüm ki, son zaman- da Afrikanın siyahi halkı arasın- da elbise giymek bir hastalık haline gelmiştir. Bir zamanlar, çırılçıplak gezen ve sadece ön- lerine kısa bir peştamal bağla- makla iktifa eden Afrika zen- cileri, şimdi beyaz insanlar gibi ceket, pantolon, yelek giymek merakına — düşmüşlerdir. -Bunun sebebini de gözden geçirdim ve gördüm ki bunda, sinemanın bü- yük tesiri vardır. Muhtelif müs- temleke şehirlerine gelip giden siyahiler, buralardaki sinemalarda insanların elbise giydiklerini gör- merkeri Kurnaz milyoner Lipos Tişni müşler ve bu âdeti, basit zihin- lerile derhal benimsemişlerdir. Fakat Amerika zencilerinin giyinmek hususundaki bir merak- ları da şudur: Yeni elbiseye iltifat etmemek, mümkün olduğu kadar eskisini tercih etmek. Ayni zamanda frak ve smo- kine karşı büyük bir zarfları vardır. Diyeceksiniz ki, bu adam- lara sattığınız elbiselerin parasını ne ile ödetiyorsunuz ? Bu sualinize cevabım şudur : — Para almıyorum, malı mal ile değişiyorum. Malüâmdur ki iptidai Afrika xen- ki Ve Yırtık Elbiseleri, Elmas bili Afrika Zencilerine Satıyor cileri, öteberi ihtiyaçlarını temin etmek için öte- denberi “ Tram- pa, — usüllerini kullanırlar. Elle- rinde gayet ne- fis fildişleri, tim- sah derileri, vah- şi hayvan kürk- leri, altın, hatta elmas bile var- . Meselâ eski bir- — muşamba mukabilinde, biz Avrupalıların bü- yük bir servet addedeceğimiz kıymette — eşya alabilirsiniz. Gerezras de- nilen ve kuyruğu * pek — muhteşem kadın kürkü ya- pılmakta — kulla- nılan - bir . nevi Afrika maymu- nu vardır. x Geçenlerde, Afrika vahşileri - bir itfaiye neferi s#orpuşu mukabilinde 30 kadar bu maymun derisini satın aldım. Bizim için büyük bir kıymeti haiz olan deve kuşu tüyünü, eski bir yelek mukabilinde elde etmek zoer bir iş değildir. — Fakat şunu detmeliyim ki bu neticeye varmadan evvel epey zahmet çektim. Afrikanın ce- nup, şark ve garp sahillerinde muhtelif merkezler kurdum. Bu merkezlere — bağlı olmak - üzere ta Afrikanın göbeğine kadar küçük şubeler ve seyyar memur- luklar tesis ettim. Bu suretle, yok bahasına muazzam bir servet topluyorum. Bu arada nazarı dik- kate alınacak bir nokta vardır: Bizim siyahi müşterilerin zev- kinde ara sıra hasıl olabileck de- ğiıiklik. Meselâ benim elimde, azla miktarda muşamba bulu- nuyor. Mevsim icabı bu nevi elbise toplanmış. Zenciler, bunu istemiyor da eski palto istiyorlar. Derhal birtakım filimler yap- tırıyorum. Bu filimlerdeki eşhasa mümkün olduğu kadar bu mu- şambalardan giydiriyorum ve fi- limleri, Afrikaya sevkediyorum. | Birtakım beyaz insanların hep bu muşambaları giydiklerini gö- ren zenciler, derhal bunlardan istiyorlar. Ben de elimdeki stok- ları kısa bir zamanda eritive- riyorum. Şimdi, eski bir elbiseyi, pek yeni ve kıymetli bir İnigiliz kumaşile değişebilmemin sır ve hikmetini anladınız. mı? 4 Şahitliği Makbul Değil Fransız hükümeti tiyatro san'"- atkârlarından üç tanesini Lejyon dönör nişanı ile taltif etti ve bu hareketi çok yerinde olduğu içim efkârı umumiye tarafından alkış- la karşılandı. Ben Fransız gatelerinde bu baberi okuduğum zaman bizde bir vakitler, oyuncu makulesi addedilen tiyatrocuların şehadeti bile makbul - olmadığını hatır- ladım. — Maamafili — tiyatrocular hakkında yakın xamanlara ge- Hnceye kadar — Avrupalılarda bile fena bir fikir vardı. O derceye kadar ki Fransızların şimdiye — kadar — yetiştirdikleri San'atkârların en büyüğü olan Tazlma bilvasıta ( Napoleon ) dan nişanla taltifini istemiş, Napoleon bile muhitinin tesirine kapılarak en takdir ottiği bu san'atkârın ricasını retle karşılamıştı. Fran- sada san'atkârlara ilk defa ola- rak ikinci imperatorluk zama- nında nişan verilmiştir. O da san'atkâr değil, fakat hoca sıfa- tilel Hâdise 1864 tarihinde olmuş ve bir hayli dedikodu uyandırmıştır. Bazı kimseler bir aktörün hocalık #fatile de olsa, yine nişan ala- mıyacağını söylemişler ve aktör- den artik sahneye çıkmamasını talep etmişlerdir. Fransada aktörler aleyhinde beslenen fikir ancak 1872 tarihi- ne doğru —yumşamıya — başla- mıştır. O zamanın Maarif nazın Jül Simon milli tiyatro aktörlerinden Rejineyi aktör sıfatile nişanla tal- tif etmek istemiş, fakak Baş- vekil meşhur Tiyer razı ok mamış ve nişanı konservatuar muallimi sıfatile tevcih etmiştir. Aktörlerin - diğer meslek er- babından ayırt edilememesi ancak 1900 senesinden — sonra başlı- mıştır. Görülüyor ki bu sahada Frav- sızlar bizden pek ilerde deği- dirler. En Sevdiğim Şey ! Lizbon şehrinin büyük kilise- sinde nammâ büyük bir ayin yapılan — sabık Portekiz Krah Manoel uzun müddettenberi siya- setten çekilmiş, bütün vaktini nadide kitapları topliyarak kolek- siyon yapmıya hasretmişti: Tanıdıklarının — anlattıklarına göre sabık kral ölümünden bir Ay evvel şunu söylemiştir. — Ben hayatımda en çok iki şeyi sevdim. Bunların birincisi kadınlar, İkincisi de kitaplardır. Kadınları sevişimin, sebebi kendi- lerile az temasta bulunuşumdur. Kitapları sevişimin sebebi bilâkis aralarında çok yaşamış olmaklığımdır. Ve ilâve etmiş: “— Sevdiğim bu iki cins arasından hiç olmazsa kitaplar be- ni hiç sukutu hayale uğratmadılar Çünkü onlardan yalnız bana ve- rebilecekleri şeyi istiyordum.Fazla ilerisine gitmiyordum. ,, Bir Manifatura Şirketi İstanbulda yüz kızk bin lira sermaye ile bir Manifatura Limi- tet Şirketi teessüs etmiştir. Şirs ket manifatura sanayii ile mep gul olacaktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: