9 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

9 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TİMU —T9— . RLENK Muharriri : Xf af He& Ulu Tanrı Tevek- küle Sen Acı! Halbuki Hoca, hbenüz bir göyler düşünememişti — ve kızı herkese karşı ölmüş göstermek için — hazmı kabli, - inanılması mümkün bir tedbir bulamtamıştı. Tevekkülün —anası, — arasıra üzücü bir hatıra gibi düğün işin- deki sakameti düşünmekle bera- ber, kocası kadar telâş göster- miyordu. Yüzlerce ve belki bin- lerce kadın tarafından sunuları tebrikleri kabul etmek, damadın gönderdiği müteselsil hediyeleri ziyaretçilere göstermek ve onları açıp kapamak, sıralamak, kadın- | cağıza maslahatın can ılncı!ıı © noktasını — unutturmüş gibiydi. Vaziyeti hemen hemen tabii bul- mıya; düğüncüleri beklemiye hl: zırlanıyordu. Bunda, bu saffetli tegafülde Tevekkülün takındığı tavrım da dahli vardı. Çünkü © da, Timurun avdetinden sonra bensizlik gösler!n'ıyordu. şikâyet etmiyordu. Yalnız dalgın durü- yordu. Ana ile kız, misafirden ve hediye tufanından — zaman bulup ta başbaşa kalamamış- lardı, — fikir —teati — edememiş lerdi. Ana, — kızının — ahlayıp puflamadığını, ağlayıp hırlamadı- iını görerek — müteselli oluyordu. Kız da, kendiliğinden birşey aç- mıyordu, lâkayt değilse bile öyle görünüyordu. Hulâsa: — Düğün meselesindeki — fecaati tasavvur veya tevehhüm eden yalnız Hızır Hoca idi. Bir gün o, karısını çağırdı: — Yahu, dedi, Hâkanla Te- vekkülün yıldızları barışmış gibi | | inim inim inledi, nemlenen göz- | lerini silerek kocasından ayrıldı, gülüp eğleniyoruz. Yarın başı- mıza ateş yağacağını hiç dü- Şünmüyoruz. Tevekkülün anası, tatlı rüyadan uyanır gibi, isteksiz is- teksiz gözlerini açtı, mırıldandı — Doğrusun kişi, Gürültüye kapıldık, işin — biçimsiz yerini unuttuk. — Ben hiç unutmadım. Gece gündüz kötü kötü düşünüyorum. | Kızm adını ölüye çıkarıp kendini sakhlıyacaktık, boş bir tabut gö- müp GÜzerine türbe kuracaktık, yalandan yas tutup memleketi | inletecektik Halbuki ölecek kız, sallamıyor, — anası yalnız baba nazlı — nazlı dernek - sayıklıyor, #zülüp eziliyor. SON POSTA Hayadis ve Halk garetesi Yevmi, Si Cski Zaptiye eşme Bokağı 2841 | l - 20203 Posta kutusu: İstanbul - 741 'Telgrafı İst: 1SONPOSTA ABONE FİATİ TÜRKİYE ECNEBİ 1400 Kr. 1 Sene 2700Kr. 750 , GAy 400 » 3 « 100 » dn Gelen evrak geri verilmez Hânlardan — mes'uliyet nlınmaz tevap için mektuplara (6) kuruşluk dul ilâvasi Tüzumdır. Aâres doğiştirilmesi (20) kuruştur. Casetemizde Çıkan resim ve yazıların bütün hakları mahfuz ve gazetemize süttir. 'Telefon: bir | — Sen çocuğa saklan, dedin de dinlemedi mi ? Zavallının ne kabahati var? — Ya sen? — Ben de seni bekliyorum. Yat, dersen yatacağız, kalk, der- sen kalkacağız. — Öyleyse kızını gör, son defa olarak ağzımı ara. Hânla evlenmeği İstemiyorsa, yine eslel edepsizliği yapacaksa ölüme hazır elsun. Şunu da o densizin kula- ğgına koy ki Hân Hazretleri sağ bulundukça kendisine beni âdem yüzü görmek yasak. Kuytu bir yerde böcek gibi yaşıyacak. Ne nefesi çıkacak, ne sesi. Uğrulama azık vereceğiz, besliyeceğiz. Hat- ta Timur ölse de Tevekkülün dirilmesi kolay olmaz. — Çünki Hân giderse hânlık kalır, yerini oğullarından biri alır. Biz, öldü dediğimiz çocuğu, yeni Hâkanın zamanında da sağa çıkaramayız. Mümkündür ki yeni Hân, baba- sının Ööcünü almak ister, başımıza çorap örer! Kadının yüzü sarardı: — Desene, dedi, kızımız ya- şar ölü olacak. Diri diri sin'de (mezar demek) kalacak. — Başka çare yok. Sarayı tepen ayak mezara girer! — Hay saray başına yıkılsın, öbür ayağı da kökünden kırılsın. Göre göre, çipil gözü,'bizim kızı- mızi mı gördü?. — Onun günahi yok. Ne yap- tımsa ben yaptım, elimle kâğıt yazıp belâyı evime davet ettim! Kadın, “ Hey Ulu Tanrı, Te- vekkül kuluna sen acı!,, diye kızının odasına girdi : — Yavrum! dedi, yanından geliyorum. — Hayırdır — inşallah, Yeni bir şey mi var? — Yeni değil eski şey. Hep o uğursuz iş! — Hangi uğursuz iş, anlamadım ! — Canım, şu senin düğün işil Tevekkül, güzel dudaklarını müstehzi bir kıvrılışla büktü ; — Ne tuhafsın anne, dedi, bir ay evvel beni kandırmıya çalışan sendin, dü döküp yem saçan sendin, Hân Hazretlerini göklere çıkaran, gözlerimi ka- babanın anne, | maştırmıya savaşan sendin. Şimdi neden ağız değiştirip te düğü- nüme uğursuz diyorsun ? Ananın ağzı bir. karış açıldı, gözlerine Layret doldu ve Adeta | kekeledi : — Düğününe niçin mi uğur | suz diyorum? Ay, çıldıracağım. | Bunu, bana sen mi soruyorsun kız ? — Dün yapılmasını istediğin düğüne bugün uğursuz diyorsun, sebebini sormıyayım mı? — Hân Hz.ni ihtiyar bulan sendin, kocamış ere varmam diyen sendin, bana ve bubana kan kusturan sendin. Seni düşt- | nüp te düğüne uğursuz. dediğim için şimdi kabahatli ben mi oldum ? Tevekkül acı acı gülümsedi: — Onlar geçti anne, dedi, ben artık bu evde duramam. Benim yerim © ihtiyarın yanın- dadır! anne, | SON POSTA Çıplaklığa Karşı Seferberlik Yaı_)_ıldı N Fiğğyln' 9 Bütün Dünyada B;;liyan Şiddetli Bir Taarruz Bu Cereyanı Söndürüyor Hükümetler Çıplakların Şikâye Bir zaman insanlar arasında büyük ve şevkli bir rağbetle karşılanan çıplaklık modası, artık sönmek üzeredir. Bunum sebebi, bu yaşayış tarzının uyandırmıya mahküm olduğu ahlâksızlık vak'- aları olduğu kadar, çıplakların şuursuzluğudur. Bu — şuursuzluk, bükümetleri — velâyet haklarını kullanmıya sevketmiştir. Çıplaklığa kapılarıni en son açan milletlerden biri Fransa olmuş, fakat halkın bu cereyana karşı gösterdiği şüphe ve tered- döt, ilk olarak orada ölmesini intaç etmiştir. Açık Güzler Ve Çıplaklar Çıplaklık, güneş altında her an beden İdmanlarile geçtiği için denize girmek ve yüzmek, bu yaşayış şeklininin bir icabıdır. Fakat her çıplak yüzme bilmedi- ği ve içlerine de polis memuru almadıkları için sık sık kazalar oluyordu. Bu vaziyeti gören bir- takım açıkgözler şöyle bir istifa- de çaresi buldular : Çıplakların arasına girerek para çekmek. Üsülleri basitti: Paralı ve zengin olduğunu tahmin ettikleri bir. adamla beraber — denizde uzuklara kadar — açılıyor, sonra yinden biri bu adam kurnaz- hıkla bacaklarından tutup denizin dibine çekiyor, adama boğluyur- muş hissi veriliyor, gürültü yapr hyor ve sonra biçareyi kurtarmış gibi umuzlarına alarak sudan dışarı çıkarıyorlardı. Bu hal, çıp- lakların minnetini celbediyor, ara- larında iane topluyor ve kurnaz dolandırıcılar da bu suretle mak- satlarına — ermiş bulunuyorlar- dı. Yapılan şikâyetler, devletler b iy - Hlaşi gçe g BE e aa K Gi ça bi 6 ve kapalı kamlarda çalışıyorlardı. ediyorlardı. Bu da, ardı, arası gelmiyen şikâyetlere yol açıyordu, âdeta hükümeti iz'aç eden bir vaziyet hâdis olmuştu. Romanyada Yeni Bir Tarikat Çıplaklığın Romanyaya sira- yeti, şeklinde bazı tadilât hâsıl ederek vukubulmuş, müfrit bir tarikat hâline gelmişti. O su- retle ki Romen çıplakları, büs- bütün bu yaşayış şeklini kabul- Çıplaklığın zararları karşısında tlerine Kulak Asmaz Oldu ı hir kaldırımlarını - istilâ etmeye [ kadar işi ileri vardırdılar. Azçok güneşli bir günde sokağa çıkanlar, birtakım Âdem ve Havva kıya- fetli insanları sıkılıp kızarmadan ortalıkta dolaşır görüyorlardı. Bu hal, umumi ahlâk üzerinde de derin tesirler yapıyordu. Prusya Başvekâlet muavinli- ğine gelen doktor Brak, bir emirname ile çıplaklığı menetti. Birtakım — ahlâk zabıtasına memur kimseler, plâjları dola- şarak — tahrik edici ve — yüz kızartıcı — kıyafetlerle — meydana çıkan kimseler hakkında takibat icrasına memur edildiler. Geçen serbestinin suiistimal edilmekten doğan böyle bir aksülâmelde ka- İ AERÜRAİN e KN lâj hayatı en muvalık görülen bir yaşayiş tarzıdır kederek mağaralara çekilmişlerdi. Oralarda, — geceleri — meş'aleler yakarak iptidal insanlar gibi ya- şıyorlardı. Bu hal, halk arasında türlü dedikodularım ve şayiaların çıkmasına sebep oldu. Cahil halk, çıplakları, bin bir sihirbazlık ile ittihama kadar ileri gitti. Bir hâ- dise mdan çekinen hükü- met, bu hale bir set çekmek sırası geldiğine hükmetti. Mağaralarda yaşıyan bu adamları evlerine dönmiye davet etti.Fakat | mağara hayatını benimsiyen çıplak lara İAf anlatmak mümktün ola- madı. Üzerlerine polis gönderdi, l8f anlatamadı. Nihayet asker sevkine lüzum hâsıl oldu, silâhlar atıldı, ölü ve yaralılar oldu. Ve nihayet çıplaklara lâf ânlatmak mümkün olabildi. Almanyadaki Cereyan Çıplaklık ilk defa Almanyada çıktığı için taraftarları ve men- supları en çok orada mevcuttu. İş o hale gelmişti ki, ilk evvel Kusust kamplarda, etrafı kapalı rar kılması, bir az da tabiil idi. Bu seferki takyidat ta fazla ağır ve şiddetli geldi, kalem sahip- lerini şikâyet — ettirmiye kadar vardı. Geçen heyecan ve alâkaya nispetle şimdi her tarafta çıplak- hğa karşi büyük bir nefret ve istikrah başgöstermiştir. Bunların toplandıkları muhit, adeta “umu- mil yerler, —mahiyetinde telâkki edilmiye başlanmıştır. Devlet me- murları olup ta çıplaklığa meyle- denler işlerinden çıkarıldılar, ko- caları çı 'an — kadınlar bu yışış:ıh:ir y=lyk sebebi ad- dettiler ve mahkemeler, kadınla- ra hak verir oldular. Vaziyet öyle bir şekle girdi ki, insan neslini idman — sayesinde ıslah ve kemale eriştirecek diye ballandıra ballandıra — methediler çıplaklık, bir mevi ahlâksızlı! rTumzu oldu ve her düşünülmed yapılan iş gibi, sonu, peşima verdi ve bu umuml cereyan « çiftliklerde yaşıyan çıplaklar şe- böyle, bil Öi —— —rr İngiltered İngilterede, ge lar sıcağın tesirinden çen hefta müthiş sıcaklar büküm sürmüş, kurtulmak için baz: şehirlerde fatiha gömülüp — gitti. Sıcaklar Müthiş kadın- deniz kıyafetile İngiliz kasabasında ezmişlerdir. Burada gördüğünüz şu resim bir İngi (Arkası var) l lendiler. Evlerini ve şehirlerini ter-| çekilmişlir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: