23 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

23 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İki İddia Düellosu Karşısında! Alman ve Fransız gazeteleri, bi- ribirine karşı ateş püskürüyorlar. Şelı p malüm. Âlmanlar, kendilerine | >srilmiyen, fakat diğer devletlerin lıulhn.ıbıldiklrıl hakları — istiyorlar. Fransızlar, bir gün gelip Alman milletinin intikam almıya kalkmasın- dan korkuyorlar ve istenen şeyleri vermemek için her çareye başvu- ruyorlar. Geçen gün bir Alman gazetesini — gözden — geçiriyordum. Dikkatlni — celbeden bir fikraya tesadüf ettim. Bu gazete, Fransızla- min Almanlara karşı savurduğu “ in tikam almak istemek , tasavvuruna cevap — veriyordu. — Gazotenin adır Kölnişe Çaytungdur. Alman ordusunun umumi harpte çok defa muzafferane ve daima kahramananc muharebe ettiğini, bun- dan dolayı intikam almak istemiye ihtiyacı — bulunmadığıni — kaydeden gazete, muahedelerin ruhuna riayet etmek meselesinde Almanyaya isnat olunan niyetlerin yerinde olmadığını misallerle — gösteriyordu. — Kölnişe Çaytung diyor kiz “ Biz 1914 muahedesinin baksız taraflarına itiraz ediyocuz ve daima edeceğiz. Nitekim 1870-1871 de Fran- #ayı mağlâp ettikten sonra Frank- furtta bir. muahede imzaladık. Bu vesika da, 1918 in Versay muabedesi gibi iki taraf murahhaslarının ser- best müzakereleri neticesinde vücuda getirilmişti. Halbuki Framsanın büyük dir devlet adamı olan M. Puvankarc, bu muhedenin Fransa taralından hiçbir Zaman tanınmamış olmasile bir de- gil, birkaç defa iftihar etmiştir. *“Harbin menşeleri, ismindeki ki- tabında ise, Alsas Loren üzerindeki Fransız haklarından hiçbir. Fransız hükümetinin “halnane, bir surette feragat etmemiş olduğunu kaydeyler. Bunun haricinde 9 Mayıs 1920 tari- hinde Mareşal Foşun topçu mektebi talebeliğine ait levha taliki merasi- minde, bu Mareşal da nutkunun bir kısmında aynen şu cümleyi sarfet. miştir. *“Bu sıralar özerinde oturduğumuz zaman düşünmekten bir an fariğ ol- madığımız şey şa idi: İntikam.,, Yine Fransızların büyük bir adam telâkki ettikleri eski Cümhur Reis- lerinden Lube 18 Ağustas 1906 Fran- aanın fikirlerine şöyle tercüman ol Mmuştur: *“30 senedenberi intikam zamanını döşünerek yaşadık. Bu gayeyi, açık Bir hücum veya kuvvetle elde etme- Hin muhal olduğunu —hergün bir parça daha iyi görüyoruz. Fakat çalınmış Fransız topraklarının geri gelmesi için, bu his, bir ümit halin- de, Fransız ruhunda yaşıyor., * Almanyanın Fransaya ianat ettiği tasavvurlara karşı, itiraf edilmelidir ki, bilmukabil serdedilen bu deliller Cenevrede Sükün Var! Konferansta Beklenilen Gürülti ü Kop- madı. Almanya Talebini Hafıfletıyor Cenevre, 22 — Tahdidi Tes- Khat Konferansı bürosunun ilk içtimatr hiçbir hâdise çıkmadan aktedilmiştir. Bu celsede Alman- yanın, konferans reisi Henderso- na gönderdiği mektupla bu mek- tuba verilen cevap meselesi gö- rüşülecekti. Reis, — Almanyanın yeni bir cevap ' vermesini bekle- , menia muvafık olacağını söyle- miştir. Bur-> Üzerine münakaşalı ve heyeca — olacağı tahmin edi- len celse s geçmiştir. Alman- ların içtimaa iştirak etmemeleri yüzünden celsede hiçbir karışık- hk olmamıştır. İkinci celsede — konferansın mazbata muharriri M. Benesin tanzim ettiği rapor müzakere edilmiştir. Programda geçen cek- se müzakereleri dört kısma ay- rılmaktadır. Bunlar, tayyarelerle sivil ahaliye taarruz edilmemesi, kimyevi harplerin — memnuiyoti, hava bembardımanlarının ilgası, ağır top çaplarının tahdidi, ordu mevcutları ve müli — müdafaa masraflarının tahdidi, silâh tica- ret ve imali gibi meselelerdir. Bir de umumi siyaset meselesi vardır. Teslihatta müsavat bu sonuncu meseleye dahildir. Rus murahhası M. Litvinof bu programda teslihatta müsavat meselesinin daha evvel müzake- resini istemiştir. M. Litvinof, kendi ve arkadaşları namına, Alman murahhaslarının konferan- sına iştirak etmemelerine teassüf etmiş ve Almanların. tekrar kon- feransa gelmelerini temenni et- miştir. M. Litvinof konferans diva” ni bütün silâhlarım üçte bir nis- betinde tahdidini kabul edecek | - Tahdidi Teslihat Konferansı Alman murahhası müstesna olmak üzere bütün devletlerin murahhasları huzurunda çarşamba günlü tekrar açıldı.Almanyanın teslihat hakkında müsavat talebine karyı Fransanın ve İngilterenin rot cevabı wermeleri konferansın vaziyelini son derecede nazik bir movkie koymuştur. Konferans mohafilinde, Almanyanın iştirak edip etmiyeceği İngiliz Hariciye Nazırı ve muralıhası Sör Con Simon va PFransız Başvokili ve murahhası M. Heriyonun yapacakları hususl mülâkattan sonra bolli olabilecektir. Resmimiz solda M. Heriyoyu sağda Sör Con Simon we ortada Konferansın marzbata muharriri ve Çekoslovyakya Hariciye Nazırı M. Benesi göstermektedir. Japonya Meydan Okuyor :: 'Bir Talâk Memurunun Tavsiyeleri Evi yıkııı kadın midir, er- kek mi? Talâk davalarına — sebebiyet verenler kadınlar mıdir, erkek- ler mi? Bir senede 4000 talâk kararı veren bir İngiliz hâkimi, bu sı- allerin cevaplarını verirken di- yor ki: * Kadınlar erkekler kadar sadık değildirler. Hayatın birçok zaruretleri — ve safhaları kadını daha kolay yoldan çıkarır: Te- cessüs ve merak, sıkmtı, talü denemek sevdası, macera heve- si, hatta tehlikeli ve heyecanlı aşk sahneleri yı.ımık ihtiyacı, kadını daima gayrimeşru sevda- lara sürükler. “Şimdi talâk meselesi bir ilim meselesi olmuştur. Amerikada birçok âlimler bu meseleyi tet- kikle meşguldür. Fakat elinden 25 bin aile kavgası geçmiş bir adam sıfalile bütün evlilere şun- ları tavsiye ederim: 1 — Tahammül ve affet. 2 — Beraber çalışın, beraber eğlenin, beraber yaşayın. 3 — Kavgadan kaçınm ve küçük ihtilâfları büyümiye mey- vermeden dan hallediverin. 4 — Anlaşıncıya kadar açık konuşun. Anlaşma arzusu ıııkmplınııı Bldüren bir antitok« 5 — Evin temel taşı, tatlı Japonya İcap Ederse Hemen Milletler | kssswma, neşe ve biribirini anla- Cemiyetinden Çıkacagını Söylüyor Nevyork 22 — Vıılııtoıdıld Japonyanm — bundan — korkusu Japon maslahatgüzarı M. Hiroski | yoktur. Seitekdü L a u — raporu JıponLWdyı ;zırlıulrkwn;ı icbar ettiği takdirde Japonyanın * ö i M— "'“':ılümo* Milletler Cemiyetinden çekilmekte . aa a eti lııklnııdı diyor ki: bir an bile tereddüt etmiyeceğini Bu hükümet Çin İmparatorlu- eti güzar ğunun ararisi üzerinde teşekkül d.’ıîî?m' aat bat d etmiştir. Mısırda kıralın tahtı wsişlirkü arkasında nasıl İngiltere varsa — Komisyon hakikatleri ol- duğu — gibi quıııyeeek olursa darı elinde tutan ]aponyıdır ııteıııelıkdır. Alman ordusunda askeri hiz-, rak etmedîlrçe konfer:msın Fııdeh kararlar alamıyacağıda tabiidir. olursa Cenevreye bir Alman mü- - Almanlar Taleplerini Hafifletmiye| met müddetinin 6 seneye İndi- messilinin etmiştir. Alâkasızlığın Sebebi Nedir ? Cenevre, 22 — İçtimada AL manların konferansa iştirak etme- meleri hakkında hiçbir münakaşa yapılmaması şayanı dikkattir. Bu zahiri alâkasızlığın devletlerin mes'- üliyet Almanların sırtına yükletmek istemelerinden ileri geldiği zan- nedilmektedir. Bu sükül hakikat- te Alman izzetinefsi —için bir tevbihten daha ağırdır. geleceğini ilâve | | | | | Başladılar rilmesi, halihazırda Almanya için Berlin, 22 — Alman hükümeti | memnu olan silâhlara ve bilhassa | Tahdidi Teslihat Konferansına | ağır toplara, tanklara ve tahtel- iştirak etmemek kararında ısrar | bahirlere ait olan memnuiyetin etmektedir. Bununla beraber iyi | uzun ve fakat muüyyen bir müd- bir membadan alınan malümata | det sonra kaldırılması, — süvari nazaran, ÂAlmanya silâhlanmakta | kuvvetleri yerine — motosikletli bölükler ikamesi. Alman ordusu bütçesi esasen kabarık olduğundan bu tahavvül için büyük masraf yapılmıyacak- tır. Alman mutalebatı bu suretle Milli Müdafaa Nazırı Fon Şlay- her'in taleplerine nazaran daha nyıd: hımlemışhr . müsavat değil, hukuk müsavatında | ısrar etmektedir. Almanya bu talebi yapıldığı takdirde hemen konferansa iştirak edecektir. Almanya son olarak koönfe- ransta S ıııulelerln müzakeresini hiç te kuvvetsiz değildirler. — Süreyya Pat B öi TEFRIKAN UMARASI:76 Diğer taraftan Almanya işti- ; —e ÇOCUKLUĞUM Meşhur Rus Edibi Maksim Görk 1.... hayal ronau Oturdum ve uzun — müddet Onun mengeneye sıkıştırılmış bir Pparça bakırı eğelemesini seyret- tim. Altın gibi parlıyan törpü parçaları yere konmuş bir mu- vvanın üstüne — dökülüyor- du.. O bü bakir. — tozlarını &vucuna bogılttı ve sonra geniş bir kabın içine koydu ve üstüne bir tübün içinden tuz gibi beyaz bir toz döktü ve sonra siyah bir Mayi akıttı. Kapta bir kaynama hasıl oldu ve duman çıkmıya Türkçeye Çeviren: Muvaffak başladı. Aksırtıcı keskin bir ko- ku burnamu gıcıklıyordu. Ben kafamı sallıyarak öksürüyordum, fakat sihirbaz mağrur bir eda ile soruyordu: — Kötü kokuyor değil mi? — Evet. — İşte görüyorsun oğlum.. bu pekâlâ bir şey! *“Bunda mağrur olacak, met- hedecek ne var ki?, diye düşün- düm ve kırgın bir sesle ilâve burada da perde arkasında ikti- hall G—Heıııt bir. yuva için sabah ni kmak !ıbıııtlmî:-u diısııek ıu':t;k“_. 7 — Fanilerinize hörmet edi- niz. Fakat onlar arasında veya onlarla birlikte yaşama 8 — Muıln! yu'vl:nlımı'ın. aile döküntülerini aranıza sok- ayın, 9 — Bir fırtınanın ayırması- ni imkânsız kılacak surette biri- birinize sarılın. 10 — Aranızda ihtilâf varsa ledilmeden yatağa gimeyiniz ve kavganızı yarına bırakmayınız., nasihatler belki kızlarına daha çok yaraşır. Fakat içinden hcgendiîlennin ayırmakta muhtarsınız. Yalnız bunların artık sabit olmuş basit hakikatler oldu- ğunu da unutmayınız. HANIMTEYZE Veket 'Eııııl vasai| Vaks (Exrıi “Günsş | örü : | dkağı |o 5 33) kasal o sIİ4 7 — Bir şe şey kötü olursa pckı— lâ olamaz ki! Gözlerini kırpıştırarak: “Öylı mi zannediyorsun?,, dedi. “Her zaman böyle kokmaz kil. Söyle bakalım kemik oyunu oynamasımı sever misin? ,, — Aşık demek istiyorsunuz ! — Evet, doğru, aşık.. Peki, aşık oynamayı sever misin? — Evet! — Âlâ, ben sana şimdi bir kurşunlu —aşık yapayım. — Nasıl, — Ben sana şimdi bir saka [ll yapacağım. Fakat sen de buna mukabil bir daha benim yatıma gelmiyeceksin. Nasıl, olur mu? Bu teklif beni derin bir su- rette müteessir etmişti. — Ben zaten bir daha sana gelmiyeceğim! Dedim ve odayı terkettim. Pek acı bir surette kırılmış- tım. Bahçeye çıktım. Burada bü- yük babam elma ağaçlarının lt l? köklerine gübre koymakla meş- İFE Ğ güldü. Mevsim sonbahardı; yap- — Öyle İse bana bir dana | " aoktan içdEldilnkee “haşldk kpalği bull H . Duman tüten kabı elinde v SÖİ a oay ai ği t ee tuturak ve bir gözile kabın içine i) Ku nlü k (Anadoluda bakarak yaklaştı ve dedi ki: LA l Z cıtklar ııh decler. ) bıhçe mıkıııı uzattı. İşime baş- — Ne yıpıcık odasını kir- letiyor! Döşemede bir sürü ya- nık lekleri yaptı. Düvar kâğıt- larını lekeledi ve yırttı. Bir gün ona pılıyı pirtiyi toplayıp - yo- luna gitmesini söyliyeceğim yal.. — O buna müstahaktır! Diye büyük babamın sözlerini tasdik ederek frengüzümü fi- danlarının kuru dallarını kesmiye başladım. Fakat biraz soura anladım ki (Pekâlâ) hakkında verdiğim hü- klııdc çok acele etmişim. CArkası var )

Bu sayıdan diğer sayfalar: