29 Eylül 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

29 Eylül 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

STT ğ aKT a SUN FUSTA —- î Dayak Faslından Sonra Reşit Paşa |- Yerden Ceketini Aldı Ve Çıktı Muharrirt Xx Her Hakkı Mahfuzdur — 142 Köşklerin arka tarafında kaleye benziyen bir bekçi evi yaptırıl- mış.. Bunun her cephesinde maz- galları olduğu gibi, köşklerin hepsinde de — mazgal — delikleri varmış..Köyden gelen maden ame- lesi diye, her gece köşkte beş on adam yatırılıyormuş.. İşte efendimiz daha buna benzer, saçma sapan şeyler... Nâzım Paşa, bunları işittikçe bayretten hayrete düşüyor, bu kadar yakışıklı yalanın nasıl bir araya getirilerek bir zincir gibi biribirine raptedildiğine hayret ediyordu. Taşıdıkları üniforma- yı bihakkın muhafaza eden bu iki büyük asker, karşılarında, ceketi bir köşeye atılmış, yediği dayaktan ve ağlamaktan suratı biribirine karışmış olan bu ( Pa- şa ) yı daha fazla dinlemek iste- mediler. Odadan çıkmasını işaret ettiler... Reşit Paşa yerden ceketini alarak va biribiri arkasına kan- dilli temennahlar savurarak oda- dan çıkarken, Fuat Paşanın yine askerlik damarları kabardı: — Dışardaki uşaklara karşı bu kıyafette nasıl çıkacaksın?... Ceketini giysene... Diye bağırdı. Reşit Paşa, he- men bunada bir cevap yapıştır- dı: —Huzuru devletinizde giyme- yi bir terbiyesizlik addettiğimden, dışarda — giyecektim efendimiz... Mademki, irade buyruluyor... Dedi; yan dönerek ceketini giyip önünü ilikledikten sonra askerce bir selâm verdi. Ve oda- yı terketti. Reşit Paşanın bulunduğu müd- det zarfında Mmetanet gösteren Nâzım Paşa, o çıkar çıkmaz te- | lâş ederek: | — Aman Paşam.. İşler fenz- laşıyor. Acaba kimin tarafından bir ifşaat vuku buldu?.. Diye sordu. Bunu, Fuat Paşa da bilmiyordu. " Yalnız arlık bütün düşmanlarının ittihat etti- gini hissediyor ve bu vaziyete karşı — ciddi tedbirler alınmak lâzım geldiğini düşünüyordu. * Bu hâdiseden bir gün Ssonra (müddeiumumilü askeri) Reşit Pa- | şanın (ferik)liğe terfi edildiğini | gazetelerde okuyan Fuat Paşa, | ayni günde (müşarünileyh hazretle. | ri) nin (beş yüz lira, ihsanı şaha- ne ile de taltif edildiğini haber talnc düş üyordu ki gerek bu rütbe terfii ve gerek ihsan taltifi, Reşit Paşanin — yediği dayağın ( diş kirası) idi.. Çünki Reşit Paşa, Fuat Paşanın köşkünden çıkar çıkmaz doğruca (Mabeyni huma- küplere bindi. Fuat Paşa | yun)a koşmuş, o perişan kıyafet ile hamisi ( Arap İzzet ) in huzu- anlatmış.. Arap İzzet te bu hal- den Fena halde ürkerek Abdül- hamide gitmiş, hâdiseyi müba- Iöğalı surette arzetmiş.. Abdülhamit ise, ( Uğuru hu- mayununda fedakârlık ) edenleri mükâfatsız bırakmak istemedi- ğinden Reşit Paşa gibi sadık bir bendesini bu suretle lütfuna gar- geylemişti. Fuat Paşa, o öfke ile fesi bastırdı. Arabaya atladı. Doğruca mabeyni humayuna giderek hu- Zzuru şahaneye babul edildi. Köşkte Reşit Paşaya attığı dayakla bunun esbabını tamamile Abdülhamide anlattı ve sonra: — Şevketmeap.. — Askerlikte Muşta Hiç BeklenmiyenBir Zamanda Kar Yağdı Muş (Hususi) — Üç gün de- vam eden şiddetli sıcaklardan sonra hava birdenbire bozmuş ve bütün vilâyet civarına kar yağ- mıştır. Yağan karın irtifar 10 santimetredir. Birdenbire başlıyan soğuklar neticesinde halk kışlık elbiselerini geymişler ve sobala- rını yakmışlardır. Bununla bera- ber havanın birkaç gün sonra tekrar - ilıklaşacağı zannedilmek- tedir. — Köylü C. —— Bu akşam GLORYA Sinemasında RAMON NOVARO'nun SUZY VERNON ile beraber temsil ettiği AŞIK RAHİBE (Sevil'li Şarkıcı ) tamamen Fransızca sözlü ve şarkılı ilk filmin iraesi şerefine Glorya Caz'ın iştirakile B BİRİNCİ GALA MÜSAMERE&I! ARTİSTİK Pek nükteli ve gayet ALİCE COCEA- ve temsil BÜ A Hat dnemmamn: Hüzcen Hüi | retle payimal edildikten sonra, Bu akşamdan itibaren KOCAM BENİ ALDATIRSA Frantızca sözlü ve şarkılı filim tarafından . ASRİ SİNEMA Bu akşamdan itibaren: Kış mevsimine BÜSTER KEATON ve sehhar CON- CHİTA MONTENEGĞRO tarafından MALEK HARBE GİDİYOR Görülmemiş fevkalâde gülünçlü kome- rütbeler, nişanlar, ya kanunen hak kazananlara ve yahut ta va- tana karşı fevkalâde bir hizmet zapanlara verilir. Halbuki Zalı Şahaneniz, dün benden dayak yiyen bir adamı, ferik yapıyor- sunuz... Her nekadar, arzuyu şa- hanenize müdahale etmek ne kimsenin hakkı ve ne de kimsenin haddi ise de, askerliğin de bir şerefi, bir kudsiyeti vardır. As- keri rütbelerin haysiyeti bu su- bana da bu müşürlüğün hiç lüzümuü kalmamıştır. Askerlikten istifa ediyorum. Sadece bir (Ber- deniz) olmak üzere kalmak isti- yorum... (Arkası var ) İzmirde Teftişler İzmir (Hususi) — Vali Kâzım Pş. beraberinde Sıhhiye Müdürü, Naha Başmühendisi, Maarif Mi- marı ve Maarif Müdür Muavini Beyler olduğu halde Kemalpaşa Sinancılar mıntakasında yol, sıh- hat ve mektep işleri hakkında tetkikatta bulunmuştur. MELEK Sinemasında LUPE VELEZ LAWRENCE TİBETT tarafından temsil edilen ADALAR ŞARKISI (La Rumba d' Amour) filmini göreabilmek için YÜZLERCE HALK SIRA BEKLİYOR Elhamra Sinemasında MARY GLORY, ve Marguerite Moreno tarafından temsil edilen DAKTİLONUN iZDİVACI $ filmi büyük muvaffakıyetle gösteriliyor . Hâveten : Paramount dünya havadisleri Sinemasında eğ'enceli bir komedi. ANDRE RONNE edilmiş tamamen İspanyolca sözlü ve şarkılı disi ile açıyor. | bin yumurta ——— A l Çok Eski Devirlerde İstanbul i Top Çamurları Yumurta - İle Yuğrulurdu Döküm Fırınlarına “Allah Allah,, Diye Bağrılarak Ateş Verilirdi Vaktile Tophanede dökülen eski toplar Eski İstanbulun meşhur Top- hanesinden bahsediyorduk. Vak- tile Türk san'atkârları Tophanc- de binlerce top dökmüşlerdir. O vakitler Osmanlı devletinin elinde yedi bindem fazla kale, palanga, mendirek ve kule vardı. Bu kalelerde topların yekünu 17 binden fazladır. Tophanede top dökülürken büyük merasim ve tezahürat yapılırldı. O gün bütün İstanbul halkı Tophane meydanına akar, döküm manzarasını seyrederdi. Tophane kubbesinin altında birçok kısımlar vardı: Bir ta- rafta top kalıbı yerleri, ortada kocaman tunç fırınları, daha iler- de kundak fabrikası ve dağlar gibi yığılmış ardıç depoları... Top kalıbı hazırlanacak k- sımdaj yüzlerce dolap çalışırdı. Topların içine kırk, elli okkalık gülleleri sığdırmak için hazırlanan bu kalıpların yapılması çok dik- kate şayandır. Sarıyer toprağın- dan hazırlanan çamurlar kırk, elli ile yuğrulduktan sonra demir miller üzerine ipler ile adamakıllı sarılır. Sonra top kalıplarının — içine — yerleştirilir. Alt kısmı da demir sikkeler- le iyice kapatılır, bu kalıpların içine tunç dökülüp soğuduktan sonra bu yumurtalı miller çıkarı- lir. Sonra kalıplara düzen veri- | lir ve ağızları da balçıkla sıvanır. Sonra sıra tunç fırınların doldurul- masına gelir.Tophanede büyük ve kubbe şeklinde yapılmış iki tane fırın vardı.Meşhur seyyah Mehmet Divanyolundaki Türk Kadınları Biçki Yurdunun yirminci y.ıldötıü-. mü münasebetile talebenin vücuda getirdiği eserlerden bır'ıefgı kurulmuş ve sergi dün merasimle açılmış, davetliler izaz edilmiş- tir. Bu arada yurdun yıldönümü de tesit edilmiştir. bir arada bir resmini dercediyoruz. Yurdunda N Eyl!l_ 29 Zılli Efendi bu fırınları şöyle ta- rif ediyor: *“Bu fırın kârhanede iki yerde bina olunmuştu. Dört — tarafı ateş taşıdır. Çünkü başka taşın bu Nemruüt ateşine tahammülü yoktur. Bu taş cezirelerde çıkar. Ocağın altı boştur. Üzeri kubs bedir. Bu kubbelerin içine kırkar, ellişer bin kantar bakır ve maya olmak için de eskiden yapılmış top kırıkları yerleştirilir. guıılu yapı- hrken kâtipler de fırınlara konan bakır ve kaiayların miktarını bir deftere yazarlar. Çünkü bakırlara göre top kalıpları hazırlanır, tunç fırınlarının — dört tarafında bir sene evvel kesilip kurutulan dağ- lar gibi yığılmış ardıç odunu var- dır. Top dökecekleri gün Top- hanenin bütün kalfaları, ustaları, Dökücübaşı, Topçubaşı, Vardiyan başı elinde kum saati bulum- duğu halde muvakkit, kârhane imamı, müezzinleri, duacıları ol- duğu halde ( Allah Allah ) di- yerek iki fırıma birden nteş ve- rirler. Muvakkit, saat tutarak, tam bir gün, bir gece ateş ya- karak çamları dev gibi tunç kubbelerinin iki tarafındaki de- liklerden içeriye durmadan atar- lar. Sonra dökücüler ve ateş atıcılar elbiselerini çıkarıp bir nevi nikaplı külâhlar giyerler ki yalnız gözleri görünür. Diğerleri keçeden elbiseler giyerek hizmet ederler. (20) saatten sonra bu cehennem ateşinin yanına varık- mak kabil olmaz. ,, Talebelerin

Bu sayıdan diğer sayfalar: