15 Aralık 1932 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

15 Aralık 1932 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 Kânunüevvel Ev Son Keşiflere Va — aA Tetkiklere Göre nnznnığvusur HAZRETİ MUSÂ AAA Yaran: Ömer Ruza aa d a İsrail Oğullarını Bırak, Beyabana Çıkıp Allahlarına Fery'da Gitsinler! Yeliaht hükmünü verdi: — Zabit Koku; irtikkp etti- ğin cinayet yüzünden seni idama mahküm ediyorum ! Sonra Veliaht, muhafızlarına emretti : — Bu adamı hükmü icra edin. götürün — ve x Mısir'li bir. xzabitin bir Ya- hudi yüzünden öldürülmesi mü- him bir hâdise İdi. Şehirde bü- yük bir dedikodu kopmuş, Fira- vunun kendisi hâdiseden haberdar olarak oğluna *kızmış ve ertesi gün divanın kurulmasını, oğlunun da divanda hazır bulunarak hâ- diseyi izah etmesini istemişti. Ertesi gün divan kuruldu. Firavun tahtmda oturdu. Fira- vunun — kâbinleri, verirleri, ku- mandanları — etrafını — almışlardı. Veliaht ta gelmiş ve yerinde olturmuştu. Firavun divamı açar açmaz — mabeyincilerinden — biri ilerledi: — larail diler ! Ve Firavun emrettir — İçeri girsinler! Herkes kulak kesilmişti. Musâ'nın — Firavun — sarayıma gelip içeri girmesi ve söz söy- Temesi, bütün Mısır sarayına ade- ta sarsan bir hâdise idi. Musâ, uzun boylu, uzün — ve kırlaşmış sakalı, beyaz ketenden elbisesi, yün abası, — muhteşem siması, kıvılcım saçan, ateş gibi parlıyan gözleri ile herkesin nazarı dikka- tini celbeder, Taht odasını gi diği zaman sağa, sola bakmadan yürüyen, herkesin ona yol açtı- ğını gören Musü, keudisine ben- ziyen fakat daha yaşlı olan kar- deşi Harun ile birlikte ilerler ve Firavunun — karşısına — dikilirken sarayda toplananların hepsi : — İsrail oğullarının Peygam- berleri ! Diye haşyet hırlardı. Bunların ikisi Firavunun kar- gısında eğilmeden ve yerlere ka- panmadan dururlar, Firavun da onlardan korkuyor gibi hareket ederdi. Musâ Firavuna ancak birkaç kelime söylemekle iktifa etmişti: — Niçin geldiğimizi biliyor- sunuz | Firavun onlara : ' — Evet biliyorum. Sizi de tanıyorum. Çocuk iken beraber Oynamıştık. Sen benim hemşire- min İbrani evlâtlığısın! Osiris #lemine kavuşan hemşirem seni bize yadigâr biraktı. Seni de, kardeşini de tanıyorum. Fakat he istediğinizi bilmiyorum | Musâ, derhal anlattı : — Yehuda namına geliyorum *e onün namina söylüyorum. İsrail ogullarını bırak, beyabana Lılup, Allahlarına feryada gitsin- r. — Yehuda kim? Ben (Amon) Ba kuluyum. Ona taparım. - İsrail #ğullarını ne diye bırakayım?.. — Yehbuda İsrailin Allahıdır. Bütün mabutların ulu yaradanı Peygamberleri gek içinde — mırılda- dd l A P odur. Onu tanımiyorsan - tanıya- caksin, İsrail kavmini bırakma- nın sebebine gelince, bunu kendi adamlarından, kendi veliahtından sor. Bunu onlar — söylemezlerse Lâdili Natan kızı Merapiden dinle! Gel, Merapi ve Firavuna anlat! Firavunun divanındaki kala- balığın - arkasından beyaz elbi- seli, siyah örtülü bir kız ilerile- di. Firavunun karşısında durdu. Firavun emretti. — Kadın! söyle! Ve kadın anlatmağa başladı. — Dün akşam — işten dönü- orduk. — Memurlarınızdan - biri, sta, Aciz olan babamın Üzerine çullandı. ve bir darbe ile öldür- | dü. Veliahdınız ve oğlunuz prens | Seti tam bu sırada şehiri dola- şıyordu. Ve bunu gözile gördü. Tebdil —gezdiği için müdafaa eder etmez memurunuz ona da bir tokat indirdi. — Fakat prons onu derhal — muhakeme - altına aldı ve idamını emretti. Firavun genç veliahdına ba- karak ıDotdn. a D=d= “::un. Şeh- rin hakimi — olmak sifatile dün mütecaviz — adamı derbal yaka- lattım ve cezasını verdim. — Belki haklısın oğlum. Birdenbire ortalığa süküt hü- kümferma oldu. Sonra Firavun peygamberlerine döndü: — Yehudanın başka bir dileği var mı? Bu kadının babası bir memurumuz — tarafından - öldürül- Müş, o da cezasına çarpmış ve İşl bitmiş. Başka bir diyeceğiniz yoksa, gidiniz. Musâ'nın sesi tekrar gürledi: — Size Allahın emrile çunu söylemek iİsteriz: İsrailin boynun- dan ağır boyunduruğunuzu kal- dırınız. Onları kerpiç yapmaktan kurtarınız! ( Arkası var) — Telefon Şirketi Son Haâdise Karşısında Cevabını Verdi (Baştarafı 1 ni sayfdaa ) tarife de yüzde beş nisbetinde tenzilât yapacak, İngilix lirası 1100 kuruştan yukarıya - fırladığı takdirde ise ayni nisbette zam vapmıya hakkı olacaktır. Halbuki lagiliz lirası düştüğü halde şir- ket bu tenzilâtı ma: halktan fazla pır?îlnı;lı".de::: etmiştir. Fakat.. Şirket bu iddia kar- şısında kalınca beklenmedik - bir cevap vermiş: — Mukavelede — yazılı — olan İngilix lirası, altın İngiliz lirasıdır. Altın İngiliz lirasıda (850) ku- ruştan aşağı düşmemiştir. Bina- enaleyh tenzilât yapılmasına ma- hal yoktur, demiştir. Halbuki — makavelede — altın veya kâğıt diye bir kayıt yok- tur, sadece (İngiliz lirası) denil: mektedir. Şu halde mesele: — İngiliz Tirası denildiği za- man gözlerinizin — önüne çil çil altınların mı, yoksa demet de- met — kâğıtların mı — geleceğini tayin etmektedir. Şirketin cevabı Nafıa Vekâ- letine bildirilmiştir. SÖON POSTA SON POSTAÂ İstanbul M-12- 1932 Paralar (satış) kuruaş | kuruş | interlin Mö— | 20 kuron — 1 dolar 2i — | 1 gilin Avus, Z— 20 fr. Framsiz — V— | | pezeta W7 20 liret 218— | | Mark 50,60 20 fr. Belçika 1T— | | zti Z— 20 drahmi D—)| 1 Pengö Si— 20 ge. İsvlçre —SiT — | 20 ley - 20 leva Zi—| 20 dinar Sü— 1 flerin Bo | 1 Çerveneç —— Çekler Londra 68580 | Prag K şes Nev - york 04712 Viyana 390575 Parla 1208 — | Madrit 57814 Milano 92058 | Berlin 1WTSTS Brüksel 344048 | Varşova AITIS Atina HS7 —| Peşte sASSIS Cenevre — 24400 — | Bükreş 708350 Selya 6473 — | Belgrat 20275 Amaterdam IÇİSSİ — | Moskeya Bü Hlose senetleri Ltra ldra İş Bank.(Nama) *İĞİS / Anadoluk MOV. 3750 : Çilzmlle) g055 | Şark DY 46 » MNRssala) G— | Ka Trameay — 5000 Osmanlı Bank, 38,— Selâaik | , 5igs | Cekiderse. — 1140 Şirketi Hayriye 11,39 | Terken 8240 1 a. AnedsakONV. 2058 | Türla — iaz « *60P. 215 | Bomcati 2 Esham ve Tahvilât Lira | Lira hatikrazı Dakilt 9600 | Rej 420 Düyünü Mu, — 5S00 | Tramvay 497 Gümrük 600 | Rıhtia 18,75 Saydi mahi 660 | Ünücüdar eu — I0ç— Bağdat tertip | 875 | Terkos 450 » » H 520 | Elektrik * —— BORSA HARİCİ Yahvilât. Meskükat Lira | Lira Türk Altımı 822 | (Reşat) 4615 'L.. » ı&: ( Vabit ) “. n | Mt öi îğ'j_____—“""'“ Mecidiye 3500 | (Cümhuriyet ) K— Banknat (Os.B.) 248 | (Hamit) armalı 50,00 iş (Reşat) —. 4700 A Cai — gc (Gümhurlyet) 4620 | Masır Kr.Fe, 1886 154,00 (Arzix) &04 » w w 1900 8700 (Hamlt) 4600 | . y e İSLİ 8450 () Müunmele — yapılmamıştır. . Macar Banknotları Borsa ve Özmanlı bankası komiser- liğinden : Macar Millt bankasınca ahiren (yüz) pengölük banknotların şekli değiştiri- lerek yeni banknotların tedavüle çika- rildiği ve eskilerin 1939 senesi nisan nihayetinden itibarei tedavül moyki- iadon kaldırılacağı gibi bu tariho ka- dar değiştirilmemiş olanların | mayis 1983 tarihladen İtibaron Üüç sene zar fında Macar Millt bankası - tarafından tebdil olunacağı —anlaşılmıştır. Alâkadarlarca malüm olmak üzere İlân olunur. — Tayyare Cemiyetine Teberru Eyüp'te Defterdar'da Feshsne şir- keti tarafından Tayyaro Cemiyeti le- tanbul Vilâyot gubesino yüz yirmi iki buçuk lira teberru edilmiş ve cemiyot taralından takdir ve şüikranla karşılanm smaştır. —:%—.TAK;M e PERŞEMBE | böcür .15- 1 GİKÂNUN 932 kanmösl Arabi Ramt 15 - Şaban SS | 2 - İci Kâsun. Dti | Vak JEnxal iyasa | Lp_ Ezasl ivasa; Güseş (2 37|7 nA'-ıı.Iı._ e | vğa (1 28|iz 08 | Yaa 'ı )u 2 eli |o a7 A 29) asaı | iz 49 | 5 sı Hindistanın ( Baştaarfı 1 inci sayfada) lıogocıu uyandırdı. Kalbinin da- rabanını elile yatıştırmıya çalışa- rak yoluna devam etti. Boş kalan — elile küçük — tabancasını tutuyor ve parmağını da tetiğin- den ayırmıyordu. Bu suretle hiç bir fevkalâde- liğe tesadüf etmeden eve kadar geldi. Fakat bütün bu müddet zarfında dikkatlı gözler tarafın dan takip edildiğinden, her çalı ve n arkasına gizlenmiş ve keııl:iı.ı harekâtını tıB':l o:ci: in- sanlar bulunduğundan emin İdi. O geldiği zaman heycanının şid- detinden taraçadaki iskemlelerden birine oturarak dinlenmek mec- buriyetini hissetti. Sanki bütün arası kırılmıştı! Kall öğsünü delecek biıı':!ldouıbi'w:ıyordu. Hizmetçi kadının intikam saika- sile öldürüldüğü şüpbe götürmez bir bakikattı. Fakat bilmiyordu ki İngilir polisleri Anasının ge- vezeliğini oğluna anlatmış, fakat bu anlatışı kendisinden gizlemiş lerdi. Hadisenin kendisince muh- telif kopuk tarafları vardı ve bu mechuliyetten dolayıdır ki mahi- yetini tayin edemediği bir dehşe- tin içine düşmüştu. | Kendisinin de böyle bir teca- vüze uğrayacağını zannediyor ve korkuyordu. Bu korkusu okadar arttı ki o gece için randevu veren ngiliz zabitini bekliyemiyeceğini bissetti, yukarı kata çıktı. Hasta ci 'attığı oda; Ş:kı?ı-“:lr'iuit;ı dılgı"—= Çocuk, odada yalnızdı ve yata- gında kıvranıp duruyordu. Başında hm:;:h._ llıııı:ılııp hizmetçi de orta, iş tığı odaya M*aru'; uyuyordu. Eline bir lâmba alarak hizmetçilerin dairesine geçti. Fa- kat büyük bir hayretle ortalıkta kimsenin — bulunmadığını gördü. Müthiş bir korkuya tutuldu. Hiz- metçilerin — isimlerini söyleyerek bağırmıya başladı. Fakat bu ba- ğırıp çağırmanın da - bir tesiri olmadı. Çünkü bağırışlarına ancak boş evin aksisedası cevap veri- yordu. Yukarı taraçaya çıkarak evvelce yıî!ığı gibi Tâmbalarla İngilix arakoluna işaret vermiye — karar — verdi. Ace- le, acele yürürken — ayağı yere takıldı. Bu sırada elindeki lâm- banm ışığı, ogüne kadar gözüne ilişmiyen — büyük ve geniş bir sepete ilişti. Bu sepetin ağzı açık durüyordu. O, Hindistana geleli bu gibi çok sepet — görmüştü. Garip şekilli, büyücek bir se- petti. Bu sepetleri, ancak hintli sihirbazlar kullanıyorlardı. İçinde oynatmak için, besledikleri yılan- ları beslemek ve muhafaza etmek için.... Korkusu o derece mütbiş bir şekil almişti ki adım atamıyor- du. Bir müddet — duvara başını dayayarak öylece kaldı. Sonra tekrar yürüyebilecek kadar kuv- vet hissedince ilerilemeye başla- dı. Onda, yari cessur insanların bir tehlike karşısında bulunduk- larinı görür görmez — hasıl olan bir hal vardı. Başlangıçta, tehlike korkusu baş göslerip de — yavaş yavaş insanın içine sızınca bundan do- ğan his tahammül edilmiyecek derecede kuvvetli olur. Fakat bu tehlikenin artık atlatılamaz bir hale geldiği —anlaşılırsa, insan tabli bir hale gelir. Mis Edit erde de İşte böyle bir te- beddül basıl olmuş, soğuk kanlı- Sayfa 13 DiglomatlaraHükmeden GizliKuvvetler Oodyepore Mihraceliğinde Bir Facia lığı bir parça kendisine gelmişti. Kat'i bir karar halinde idi Evin içinde olduğu kadar dışarıda da mutlak bir tehlike karşısında ka- lacağına emniyet getirmişti. Der- hal yukarı fırladı, beyarz ve lar- mızi işaret lambalarımı yakaralı pencerenin önüne koydu ve eline tabanca alarak bekledi. Fakat a8 bir müddet geçer geçmez hafif çitirti oldü, kirmizi lambanın camı, kendiliğinden çatlamış gibi parçaçılandı. İkinci bir taş, be- yaz lambanın camını da - kırdı. Şimdi İngiliz mürebbiye karanlıkta kalmıştı. Tehlikeden kurtulmak için İngiliz karakolunu bir an evvel vaziyotten haberdar etmekten bap ka çare yoktu. Taşların geldiğini tahmin ettiği istikkmete doğru arka arkaya tabancasını boşalttı. Altı defa — gecenin karanlığı, Silâhının #sesini ona iade etti. İşik yakmıya İüzum görmeden içeriye koşltu, masasının gözün den yeni dolu bir şarjör alarak tabancaya sürdü, tekrar taraçaya dönmek istedi, fakat birdenbire yere mıhlanmış gibi kaldı. Dü;- man, onu, tam kajbinden vurmuş- tu. Artık Londra'yı görmiye veda etmek Iâzımdı. Ölüm, yavaş, ya- vaş damarlarına girmiye başladı. Artık gelecek yardımdan da hayır yoktu. Farkına varamadan ve damarları uyuşarak — turaçaya kadar ilerliyebildi, boyunun bü- töün uzunluğu ile ayakta dikildi, kolunu kaldırdı ve altı kurşun daha gecenin karanlığını deldi. Sonra herşey sustu. - * Büyük caddede büyük bir etomobil uçar gibi ilerliyordu. Arabanın direksiyonunda ihtiyaş bir İngiliz çavuşu vardı. Sanki direksiyonu —bir demir el ile tutuyor ve gece — karanlığında en küçük mâniaları bile görüp atlatıyordu. Mis Edit'in evine yüz metre kadar kala hiç tahmin etmediği bir hâdise oldu. Araba birden- bire sıçradı, Ön tekerleklerin büyük bir cisme çarpıp Üzerin- den — atladıklari — muhakkaktı. Fakat şoför bu mâniaya ehem- miyet vermedi, süratini daha hızlaştırdı, küçük binanın önünde durdu ve bağırdı. Ses alamadı. Yanındaki arkadaşile pencereden içeri atladı. Alt katta kimseyi bulamadı. Cep lâmbasını yakarak yukarı çıktılar. Mis Edit Şolver taraçada idi. Fakat yaşamıyordu. Yandaki odanın döşemesi üzerinde de uzunca bir yılan kavrılmıştı. Çavuş — hiçbir. şey — söylemedi, Jâmbayı arkadaşına — verdi ve kadını kucakladı, otomobile gö- türdü. Merdivenden ikinci bir yılan süzülüyordu. Ancak araba- mın içinde kadının nabzına baktı ve: — Geç kaldık ! dedi. Sonra sira — ile — çocukları aldılar, beraber gelen askeri doktor mürebbiyenin bir yılan ısırması neticesi ölmüş olduğunu tesbit etti. Otomobil tekrar döndü. Biraz evvel geçirilen kaza mahalline geldikleri vekit burada iki ceset gördüler. Bunlardan biri, biraz evvel otomobilin çiğnediği adamdı, ayağında bir kurşan yarası vardı, diğeri ise başından yaralanmış! kurşun, kafasını delip geçmişti. — ' Bu, genç, saynı gece anasının — ( Arkası 14 üncü sayfada ) 4

Bu sayıdan diğer sayfalar: