13 Temmuz 1933 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

13 Temmuz 1933 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yunan Bahriyğİi'leriniDün Samimiyetle Karşıladık! SON POSTA TOURAEKİ Nasıl doğda?.. <— İTTİHAT ve — Her hakkı mahfuzdur. — Ikinci Kısım No. 82 Nasıl Yaşadı?.. Nasıl Öldâ?.. Heeeeeeyt Denizde Kaptan, Karada Sultan Var.Mı Bize Yan Bakan Heyyy..! Hele söz; kabine azalarına inti- kal edince: — Daha hâlâ yetmiş sek- sen yaşındaki adamlardan im- dat umuyorsunuz. Bu: nazik - za- manda bu yaştaki adamlar ne faaliyet gösterebilirler?.. Demişlerdi.. Bu söz, Sait Pa- Şanm en büyük evham damarla- rma dokunduğu için işi lâtifeye bozarak: — Acaba ben de , bu zevat Mmeyanına — dahilmiyim.. -Benim hakkımda ne fikirdesiniz?. Sualini sormuş ve Talât Bey- den: — Artık o ciheti siz mülâhaza hllyuı'm'sumıı. Cevabını alınca fena halde hoıulmu'!u. Sait Paşanın kısa kesmek is- tediği bu söyleşme, gittikçe uzu- yor.. Uzadıkça şümul peyda edi- Yordu... Söz harbiye ve bahriye hazırlarınin tarafı - padişahiden intihabı meselesine gelmişti. Sait Paşa, bir gün gelip te bu mesele hakkında hesap vereceğini iyice tasarlıyamamış olmalı ki, kanaat- bahş bir cevap veremedi. Sadece Zati şahanenin, ( başkumandan ) sıfatını baiz olmak itibarile Kara ve deniz askeri kuvvetlerine, ken- di vekili mahiyetinde birer zatı intihap etmesinde hiçbir beis olmadığını.. ileride âyan meclisi açıldığı zaman bu — meselenin orada tetkik ve tefsiri mümkün olabileceğini söylemekle — iktifa etti. Mükâleme hitam bulduğu za- man, iki taraf ta uzun bir imti- han geçirmişler gibi terlemiş ve üzülmüşlerdi. Hasıl olan netice ise şu idi: Sait Paşa.. şimdiye kadar geçen resmi hayatında, yalnız bir tek Abdülhamit ile bir ip üs- tünde oynamış.. fakat, bir ipte iki cambaz oynayamıyacağı için bazan Abdülhamidi yavarlamış ve bazan da kendi yuvarlanmıştı. Fakat şimdi.. bir tek Abdülha- mit yerine, birçok Abdülhamitler karşısına çıkmışlar, bu ipe tır- Manmışlardı. -Hem de bu tırma> han acemi cambazlar, cüretkâr ve hayatı hiçe sayan insanlardı. Tabiidir ki, Sait Paşa bunlarla Yyapamıyacaktı... Lâkin Babiâli çeşmesinden henüz bir tas su bile içmemiş olan bu görgüsüz adam- lara meydanı bırakıp kaçıvermek de onun, destan olan zekâ, dira- yet, fetanet ve bilhassa umuru devleti ondan başka kimsenin idare edemiyeceğine dsir halkta hâsıl olan kanaat ve şöhreti sar- sacaktı. Şu halde yapılacak yal- nız bir iş vardı. Şimdilik cemiyet erkânının gözlerini, bir kabine tebeddülü oyunu ile oyalamak ve sonra bir uslübu hakimane ile işin içinden sıyrılmak... Cemiyet —erkânına gelince.. Bunlar da şöyle düşünüyorlardı: Sait Paşanın bir meşrutiyet hü- kümeti reisi olabilmesine imkân ve ihtimal yoktur. Buna binaen bu zatı makamından ürkütmeli ve yerine daha başı yumuşak.. şöhretine d az n çemi- Saraydan çıkarılan ve sürgüne yol- Tanılan hususi yaverlerden Çerkes (sakallı) Mehmet Paşa yet için en korkunç bir şahsiyet olan Abdülmamitle daha az - içli dışlı olmuş bir zat getirmeli... Netekim, bu mülâkatın ertesi | günü, sabık Maliye nazırı Ziya Paşaya giderek vaziyeti bir da- ha istişare ettikleri zaman bu fikirlerini — birer birer — söyle- mişler; ve şu zamanda sada- ret makamını idare — edecek zatın, ancak Kâmil Paşa olabile- ceğini ileri sürmüşlerdi. Sait Paşa, kendi aleyhindeki cereyanları işitiyor, görüyor.. Fa- kat artık bunların önüne geçmek kudretini gösteremiyordu. Şimdi onda, yalnız bir fikir temerküz etmişti. O da, sadaret mevkiin- den, şeref ve şöbreti. tamamen zail olmadan çekilmekti. Gariptir ki, Sait Paşa bu arzusuna mu- vaffak olamıyor.. Tali ve mukad- deratı üzerine çöken bir şeamet onu gittikçe müşkül bir mevkide bırakıyordu. Temmuzun yirmi üçüncü çar- | şamba günü — idi. Kapalıçarşı, hincahinç . kalabalıktı. — Çarşının Nuruosmaniye - kapısından — dört bahriye neferi girdi. Bunlar, ya- yaş yavaş ilerledi. Başlarındaki sıfır numaralı fesler birer tarafa eğrilmiş; kırmızı kuşaklarının üs- tündeki palaskaya asılı martin kasaturaları tehditkâr bir vazi- yette sallanmakta idi. Bu nefer- ler, kavaflar tarafına gelince durdular. Aralarında kısaca ko- nuştular. Ve birdenbire, bellerin- ki enli yüzlü kasaturaları sıyır- dılar. Uzun ve dehşetli bir nâra sadası, herkesi olduğu — yerde durdurdu... Bu neferlerden biri: — Hayt... denizde kaptan.. Karada sultan.. Var mı bize yan bakan... Bize derler yaman gider tersane köleleri.. Heyyyyy !.. İ Zafiyeti umumiye, iştihasızlık ve kuvvetsizlik halâtında büyük faide ve tesiri görülen: FOSF ark Ş kullanınız.. Her HULÂSASI | bağırdı: Diye bağardı. İkinci nefer, ayni şekilde bir nâradan sonra, birincinin sözlerini tamamladı: — Heyyyyy!,. Bize, Bahriyeli Ahmet Paşa çıplakları derler... Karşımıza kim çıkarsa, yakarız... Ey ümmeti Muhammet !.. Siz, ne biçim adamlarsınız be ?.. Hürriyet var diye bar bar bağırıyorsunuz da, Bekirağa bölüğü zindanların- da yatan askerleri gidip kurtar- mıyorsunuz... — Hapishanedekileri çıkardılar da bunları neye çıkars | miyorlar.. Bunlar ana, baba ev- lâdı değil mi ?.. Bu nasıl hürri- yet.. Kahrolsun böyle hürriyet... Söz buraya gelince, dördü birden tekrar ettiler : | — Kahrolsun, hürriyet... Kadınlı erkekli kalabalık bir halk kll!lc.ıi. bu dört bahriye ne- ferinin etrafında geniş bir çem- ber çevirmişlerdi. İlk sözleri sü- künetle dinleyen bu halk çemberi, kahrolsun hürriyet diye bağırılmasını | işitir işitmez, biraz daha genişle- di. Herkes, birer adım geri çe- kildi. Neferlerden biri, elindeki | parlak ve heybetli kasaturayı ba- şının Üstünde savurdu. Ve tehdit- kâr bir tavurla halka bakarak — Ne düruüyorsunuz, be.. Siz- de bağırsanıza... Kahrolsun, hür- riyet... Halkın gittikçe hayreti artı- yor.. Ve herkes, ne yapmak lâ- zim oldeuğunu yanındakine soru- yordu... Neferler, büsbütün teh- ditkâr bir tavur almışlardı. Dör- dü de bir sıraya dizildiler, Yüz- lerini Beyazıt kapısına çevirdiler. Karşılarında halka: — Haydi bakalım.. Düşünüz önümüze... Bekir ağa bölüğüne gideceğiz.. Kapıları kıracağız. O- rada mahpus olan arkadaşlarımızı kurtaracağız. Diye bağırdılar... Halkın ara- | sında bulunan işsiz, güçsüz güruh | ile bazı ayak takımı, derhal bun- lara taraftar oldu, Bunlardan bir çokları: — Aşkolsun heriflere.. Yer- den göğe kadar haklari var.. Bu nasıl hürriyet?.. , ( Arkası var ) Yurtdaş! Bol zeytinyağlı ve zeytinli bir domates salatası yazın yene- bilecek en ideal bir yemektir. İnanmazsan doktoruna sor, Milli iktısat ve tasarrut cemiyeti ai yer aü ğümi ATLİIİ Malt eczanede satılır. | Misafirlerimiz çay ziyafetinde ( Baştarafı 1 İnci sayfada j nutuk söyledi; davete icabetlerin den dolayı teşekkür etti ve hü- lâsaten dedi ki: — “Birkaç senedenberi Bal- kan memleketleri arasında bir birlik yapmak için her tarafta büyük bir arzu vardı. Bu arzuyu 1930 senesindeki Balkan konfe- ransında sağlamlaştırdık. Bu teş- kilât içinde bulunan Balkan Tica- ret odası ve deniz şubesi Birliğe çok hizmetler yapmak maksadını takip etmektedir. Memleketlerimiz arasındaki samimiyet ve dostluğu takviye edecektir. Memleketlerimiz halkının yekdiğerini tanıması için birkaç hafta evvel Yunan Darük- | fünun talebesinin İstanbulu, Türk Darülfünun talebesininde Yuna- nistanı ziyaretleri, Balkan Hafta- ları hep aramizdaki münasebeti takviye ve müşterek gayemize vyarmamızı temin etmek içindir. Bu vesileyi ibzar ettiğinizden do- layı size tekrar teşekkür ve Yu- nanistanın taalisini temenni ede- rim.,, Mektep — gemisi - kumandani €avaben irat ettiği Fransızca nut- kunda: Bu İ ve samimi cüm- leler için Birlik reisine teşek- kür etmiş ve Türkiye top- raklarında birkaç — saattenberi buluşuyoruz, hakkımızda çok ne- zaket ibraz edilmiştir. Bu münasebetler aradaki dost- luk ve samimiyeti takviye ede- cektir diyerek Türkiyenin taalisi- ni temenni etmiştir. Atina, 12(A.A.) — Gazeteler Aris mektep gemisinin İstanbulu - ziyareti münasebetile Türk matbuatının yü- rüttükleri hararetli mütalâ&alardan ve sütunlarına geçirdikleri samimi yazı- lardan dolayı sevinç duymaktadır. Hükümet taraftarı Proja gazetesi bilhassa diyor ki: *Yunan filosunun yarınki zabitleri yakın şarkta birdenbire husule gelen büyük tarihi tekâmülü ve inkişafı İstanbulda bulundukları sırada iyice anlıyacaklar, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğun ve mesai işti- rakinin yakın şarkta herkes İiçin ne kadar hayırlı neticeler doğuracak yeni bir sulh devresi yarattığını tak- dir edeceklerdir. Aris mektep gemisi ee eee a DN Harp Malülleri ile Şehit yetimlerine dağıtılacak ikramiye paraları hakkında ilân: — M. M. Vekâletinden: |1 — 1485 numaralı kanuna teyfikan Harp malüllerile şehit Letımlcnne verilecek ikramiye parasından şehit yetimlerine ait olan asımının 21 Haziran 933 tarihine tesbit edilen 38997 şehit yetimle- rine de dağıttırılmasına başlanmıştir. 2 — Bundan başka 930, 931, 932 senelerinde ikramiyesini alamıyan 6332 şehit yetimlerine de o senelerde emsaline — verilen nisbette ikramiye verilecektir. 3 — Bu ikramiyelere ait havaleler ziraat Bankası tarafından icap eden 4— mahallere gönderilecektir, 22 Haziran 933 tarihinden sonra ikramiye talebinde bu- lunan şehit yetimlerinin hakları 934 senesinde yapılacak tevziat ta verilecektir. ' 5 — Malüllere ait ikramiye ılı:ı malülleri tesbit edildikten sora araları tefsir kararmna göre Harp ay zarfında verilecek ve keyfiyet ayrıca gazeteler ile ilân olunacaktır. “3130,, *2910,, İstanbul Belediyesi İlânları Kaymakamlığından: Şehzadebaşında Kalenderhane mahallesinde kâin Darülhadis medresesi ankazı yirmi gün müddetle ve kapalı zarf usulile müzayedeye konulmuştur. Şartnamesi her gün görülür. Talip olanların ihale günü olan 3/8/933 perşembe günü saat on dörte kadar teklif mektuplarım encümene vermeleri ilân olunur. —“3247,, bi HDi —

Bu sayıdan diğer sayfalar: