26 Haziran 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

26 Haziran 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ST Yemiş Mevsiminde Çocuğum erik ağacına çıkmıştı: | erik | — İn, dedim, güneşte yemiyeceksin diye sana kaç kere | tenbih etmiştim. — Güneşte erik yemiyorum baba, dedi, başımda kenarlı san- kam var.. * Manava sordum: — Sizin dükkâna hiç armut gelmez mi ? Cevap verdi: — Gelir amma, biz onların adına müşteri deriz ! * Bahçemde bir ağaç vişne var, bir dostum görmüştü. — Bu ağaca neye korkuluk | koymuyorsun? dedi, — — Lüzum yok, dedim, karım hergün, sabahtan akşama kadar altında oturuyor. * Bizim komşunun bahçesinde bir cins meyva vardı: — Bu meyvaya ne derler ? Diye sordum : — Bilmiyor musun Hasan Bey, dedi, budalı bile bu meyvaya »e denildiğini bilirler. Cevap verdim : — Ben de onun için sana boruyorum ya |. * — Oğlum, komşudan kiraz çalmışsın, hakikaten çaldın mı ? Doğru söyle bakayım, yalancılık çok fena şeydir. — Yalancılık mı çok fena yeydir, yoksa hırsızlık mı baba ? * Yemiş bolluğu var.. Manav- lardan ziyade doktorlar, eczacılar sevinsin, işler çoğaldı. demektir. * Fındık kurdunu herkes gever | amma, kirazın kurtlusunu Belediye denize döktürlüyor. * Şık bir kadın yemişçi dükkâ- mitin önünde durdu: — Tuhaf, dedi, ben kendimi kiraz dudaklı zannederdim. — Ya ne dudaklısınız. hanı- mefendi ? Bir aynaya, bir de” Vişnelere baktı : — Okadar fazla boyanmışım — Dalıklar - biribirlerini iyorum. yerlermiş Hasan Bey, bunu düşündükçe ben de bazan balık gibi olmayı ları beşer liraya orta kattakileri üç liraya alt kattakileri de birer | liraya vereceğim.. — Katlar arasındaki bu fiat farkı niçin? ta karım, alt katta da kaynanam hizmet edecek! ki kiraz dudaklıktan çıkıp vişne dudaklı olmuşum. — Şimdi herkes te dudakla- rmı benim boyadığım renge bo- | yüyor. ya! Pazar Ola ı ; — En evvel kaynanayı yiyeceksia değil mi? PAZAR OLA FLASARN BEY gotedi Tramvuy | — Üst katta kızım, orta kat- | Kendi kendine teselli de verdi: | Sıcak hava viz ge SON POSTA Sirketi Hükümetin Tekliflerine Hasan Bey — Yanaşacaksan yanaş, geç kalırsan fırtına çıkar hiç yanaşam Üçüncü papağan Hasan Beyin iki papağanı Vardi. Mütömüdiyen közuşur, ge- vezelik — ederlerdi. Hasan Bey geçen gün her ikisini de bir | dostuna hediye etti: | — Niye, diye sordular, papa- ganlarını hediye ettin? — Ne yapayım, onlar konu- şurken karım duyuyur, duydük- larımı da aynen tekrar ediyor. | Yürüye Yürüye | Hasan Bey merak etmişti: — Acaba ölürsem cenazemi nasıl kaldırırlar? Bir gün ölü gibi yatağa uzan- di, akrabası toplandılar: — Hakikaten öldü mü? — Hakikaten öldü: Cenazenin nasıl kaldırılacağı üzerinde münakaşalar başladı: Biri: — Otomabille götürmek pa- halıya malolacak! | Dedi; öteki: | — Tabutla götürmek daha | acuz amma onda da bir miktar Buza Methiye Arıyorum her terajta bulabilsem bir - katıp.. Götürürüm bizim eve koltuğuma ben alıp; Soğuturum sürahide durmuş kalmış suyu da, Bugünlerde soğumıyor her ne yapsam kuyuda. Hemen birkaç şişe bira bir kovaya atılsa, İçine de bir kilocuk olsun ondan katılsa; İçenlerin zevklerine doyum olmaz bu yazda, k sanacaklar ayazda.. Hani vişne mevsimi ya bir. dondürma yapılır Yemek için bu zamanda kapış kâpış kapılır.. Ayrana da kanulunca hiç te fena içilmez, Soğuk soğuk ekşi ekşi ona paha biçilmer.. Kışın asla sevmiyorduk amma yazın aranır, Kıymetini belli eder insanlara yaranır; Ben methini bitiremem böyle şeyler demekle; Hiç doyamam sanıyorum çılır çıtır. yemekle! MüRi eee ae eee GÜR ea eZ Yunaşmıyor — Komşudaki radyodan çok istifade ettik.. — Her akşam dinleyor mu- sunuz Hasan Bey? — Bilâkis I; pencereleri kapıyoruz, bu sayede | soğuk alıp hastalanmaktan - kur- tuluyoruz! duymamak — için hamal para: cek! Ölü taklidi yapan Hasan Bey bütün bunları duymuştu: Yatağında doğruldu: — Kolayı var, dedi, ben me- zarlığa kadar — yürüye yürlüye giderim. P. O. H. B. Bir Gece Bir gece Hasan Beyle beraber karanlık bir sokaktan geçiyorduk. İki kişi üzerimize atıldılar. Bir boğuşma başladı. Ellerinden güç- belâ yakamızı kurtarabildik. Ay- dınlığa çıktığımız zaman Hasan B.: — Herifin, dedi, boynuna bir | sarıldım. Boyunbağı koptu, elimde İ | kaldı. Bir Haşan Beyin eline bak- tım; bir de kendi boyunbağıma: Elindeki boyunbağı parçası, benim boyunbağımdan kopmuştu. Meğer onlar kaçmış biz biri- | mizle uğraşmışız! Kürdan Hasan Bey lokantada bir kür- dan aldı, dişini karıştıracaktı. | Ayni masada oturan biri: — Bırakınız, dedi, benim kulk- landığım kürdan! Hasan Bey cevap verdi: — Ne kızıyorsun, yemedik ya, ben de kullanayım, yine size veririm! Kitapçıda Hasan Bey bir kitapçıya gitti. — Oğlum için bir kitap ver- seniz! . Kitapçı büyük bir kitap çı- kardı: — Bu iki çocuğun devriâle- midir. Hasan Bey kitaba baktı: — Çok büyük dedi, okuyamaz canı sıkılır, bir çocuğun devriâle- mini verin. O her halde bunun yarısı kadar olacaktır. Felâket Hasan Beye bir dostu anlattı; — Başıma gelenleri hiç sorma Hasan Bey, karımla kavga ettim, | karım kızdı kapıyı çekince - çıkıp gitti; bir daha gelmedi. Bundan daha büyük bir felâket tasavvur| edebilirmisin? — Ederim, karının günün bi- rinde aklına esip geri gelmesil Dürbün Hasan Beyin evinde kocaman | bir. dürbün vardı: — Bu dürbün niye yarıyor? — Karıma bakıyorum.. —? 1 ? Bt — İyiliklerini görmek için bü- yük gösteren tarafile, fenalıkla- | rını görmemek için de ters tarafile! nanaserererAR AAA RALAR AAA eee r e se a eee A AAA SAA LA ĞALA AAA SALAMALAAAAASALALALARAALAAAALALEAAAA AAA BTTELLAAAAAASAAAAEEERAAAA AA AAA — Nişanlindan ayrıldın m kızım? — Bilâkis evlendik Hasan Bey.. — Tevekkeli değil epey zamandır sizi bir ara-

Bu sayıdan diğer sayfalar: