22 Eylül 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

22 Eylül 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

No: 38 Küpl Edlınılınpıııııdı. babadan mün- tekil! üç odalı bir evi var. Mazu- liyet zamanlarında gelip beş on gün başımı soktuğu bu yer, otu- rulacak — meskenlerden — değil... Nuh yılından kalma, harap, viran bir hak kuran kafesi.. Artık — Istanbulda yerleşmiş; bendegânı hümayun meyanına ka- tılmış; muütena bir memuriyeti var. İsmile müsemma, melek gibi bir zevceye, toraman gibi de bir oğula malik. Bu köhne evde otur- mak caiz mi ya? Dairede, maiyetteki — küçük memurlardan bir ikisine - iltifatı sarkıtıyor ve maksadını açıyor: Fatih — civarında, Hırkaişerif mi olur, Drağman m olur, Çar- şamba mı olur?.. Sultan Selimin sırtları, Kadıçeşmesi, Mimarşüca- ettin tarafları da hnezaretli ve havadardır... Hulâsa eski semte yakın, müslüman yatağı bir yerde olsun da ince eleyip sık dokuma- yacak... Hali viranelerden ve bostanlardan uzak, sokak — Üstün- de, içi genişçe ve ferahça beş odalı bir hane. Beş on günün içinde, matluba muvafık olan hane bulunuyor. Fethiyede, — Kâtipmuslahattin mahallesindeki altı odalı ev al- niyor; içine taşınıyorlar. Şimdi de Zinnun Efendide yeni bir merak. Emlâk ve akarı taaddüt ettirmek, çekmeceye mü- teaddit tapu senetleri yerleştir- mek hevesi, Vâksâ son seneler, niyabetten infisalen Istanbula gelişlerinde, küplerine el değdirmemekle be- raber, Fatihte, Unkapanında, Kü- çükpazarda birkaç mülk almış.. Bu arzusu gittikçe kökleşiyor, artıyor. Boyuna Mısırçarşısında, Balıkpazarında, Asmaaltında, Kan- tarcılarda, Tavukpazarında, Par- makkapıda dükkânlar ve bekâr odaları alıyor; hakkı şüf'adan tutluruyor, mahlülden düşürüyor, vürisleri kandırıyor; yok pahasına alıyor oğlu alıyor, tapu senetleri- ni dizin dizin çekmecesine yer- leştiriyor. Erkek kısmının malını mülkü- nü, parasını pulunu karısının bil- memesi Adâti kadime ve müstah- seneden idüğinden bumnların hiç- birinden Melek Hanımın haberi yok. Hulâsa, hazret bir taraftan yeni küpler dolduruyor, bir ta- raftan da İrat Üstüne irat katıyor. Hopadak İstanbul — payesini enseliyerek Meclisi idarei emvali eytam — azalığı gibi bir mevkle çıkışı, saraya daha sıkı fıkı çatışı, has bandegân meyanına katılışı, Şehislâmkapısında büyük bir nü- fuz elde etmesine sebep oluyor. Artık Bâbı vâlâyı — fetvada Zinnun Efendiden çekinen çekine- ne, korkan korkana, en kodaman kavuklular, en kıdemli kazasker efendiler, Dera vekili, Fetva emini, hattâ Şehislâm efendi bile yüzüne gülmede; görür görmez kıyam edip yerle beraber temennahlar Bavurmada. Şaka değil, Allah yürü kulum demiş; kim mani, elbette yürüye- cek. Artık efendi — hazretleri, ay geçmeden yeni bir in'amı cihan- bâniye mazhar; turfanda - bir “ilti- fatı şehinşahiye nalk Sırasile gümüş imtiyaz, selümı ane, — İkinci osmati, zamımı Yazanı Sermet Muhtar maaş, altın im- tiyaz, yine se- lâmı şahane, bi- rinci mecidi, yi- ne zammı maaş.. Hattâ altın Gi- rit ve Yunan muharebe — ma- dalyeleri.. Başına buy- ruk, karışamı gö- rüşeni yok; kim- v seye de hesap < vereeck — değil. evinde yan liyor; d-!rmçi; gün giderse üç dört gün — gitmiyor, bazan hafe talar geçiyor da semtine bile uğ- ramıyor. Bir daha tekrar edelim; huy canın altındadır. Sinnun Efendi bu kadar alıp vermiş, hüküm sahibi olmuş, en ileride ricali ilmiye ile sidik ya- yarışına çıkmış, çoğunu da alt edip geçmişken tabiatça eski hamam eski tas. Yine hasismi hasis, nekasmı nekas. Sarraf Salamonla omuz Ööpüşmede... Tab ve tavansızlıktan kadidi bükülmüş, kanburu çıkmış, tene- şire küçücük bir borcu kak mıiş olmasına rağmen, haftada bir veya iki, bir arbaya silik çeyreği çok görüp Fethiyeden Süleymaniye ye, Süleymaniyeden Fethiyeye oflı- ya pofbyan taban tepmede, yazın toza toprağa, kışın çamura balçığa batarak, dura, dinlene otura çö- mele gidip gelmede, Ay başları gelince ilk — günü geçirmeden, — akarlarından — irat toplamağa çıkmak âdeti, muhak- kak hepsini de ayni günde tamam- layacek ve müterakim parayı ayni torbaya koyacak. Sabahleyin horozlar öterken kapı dışarı fırlayıp Fatihteki en hürde, ön maskara araba hangisi ise ona koşarmış. Akşama — kadarlığını, toptan, çekişe çekişe pazarlık edermiş. Beyazıt, Parmakkapı'sından baş- layıp, Tavukpazarını, şayı, — Asmaaltını, — Balı; Kantarcıları, Unkapanını boylıya- rak kiraları topladıktan ve boy« nundaki torbayı tuluma döndür- dükten sonra ikindi okunurken arabadan inermiş. Garibi, eve akşam ezanından sonra Ikindi ile akşam arasında ne- reye gitti, ne nane yedi, meçhul. Bir muamma var amma akıl, sır erdirene aşkolsun. Istanbula geldikten sonra Me- lek Hanımın da gözü açılmış. O eski taze hiç değil... Nerede ev- velki Melek Hanım, nerede şim- diki Melek Hanım?.. Bir karara olmıyan, Mart ha- ' Büyük Milit Roman TOMBUL MİRASYEDİ ü Kadı Sırtısıra Mülk Alıyordu.. Y E > Kadı Ef. Mahfenin bir tarafına, hanımı da öbür tarafına yerleşiyor sali renkten renge giren şeyler- den biri de güzelliktir ya. Güzelliğin cilvesi de bambaş- kadır, işine de akıl yatmarz. Meselâ 15, 16 sında bir” ayın ondördü ki yüzüne bakmıya kıya- mıyorsun, Gözün kayacak olsa aklın yerinden oynıyor, için karmakarır gık oluyor, her tarafını bir ürper- medir alıyor. Âdeta alıklaşıyor- sun, çenen titireye titireye sayık-« lamıya başlıyorsun: — Aman allahım bu ne?.. Ayol söyleyin a dostlar, kendimi şaşırdım, zihnimi topliyamıyorum; rüyada mıyım, uyanık mıyım, bildi- rin... Uyanıksam, karşımdaki be- nim gibi insan tayfasından mı, yoksa peri padişahinın sultanı mı?, Rüyada isen cennette miyim? Bu gördüğüm şey, nur mu, hurilerden biri mi yoksa Yusuf aleysisselâ-3 mın kızı mi? O peri padişahının sultanını cennet hurisini, Yusuf aleyhisse- lâmın kızını, iki üç sene sonra, bir erle başgöz olduktan sonra O gitmiş, yerine başkası gek miş... Ya erimiş, erimiş, ya da şiş- miş, şişmiş... Taze eridise o gül yüzü uza- mış.. Kumaşı alıp alnından çene- sine tut, hiç korkma, tam endaze diye arşin arşın arşınla.., ( Arkası var ) ( Baştaralı 1 ivcli sayfada ) nunla beraber tarihe karışan bu komitenin bizden nerelerini İste- diğini bugünkü yazıda okuya- caksınız. * Gariptir ki işi, gücü komite- cilikten başka birşey olmıyan mefsuh veya münfesih “Trakya Cemiyeti,nin gazeteleri de vardı. Bu gazeteler hemen her gün Tür- kiye aleyhinde doludizgin veriş- tirip dururlardı. Makaleler, fıkra- lar, resimler, haberler hep “Trak- ya, İçindi. Fakat hepsi de ağız dolusu palavra idi. Bu gazeteler- de günün birinde "Mazlum Trak- ya ,, diye bir makale çıkar. Satırlara gbı gezdirirseniz, şunları ”Tı'ıkyı Bulgaristanın öz yur- dudur. Yıllar var ki bu marzlum yurt yabancı bir devletin pençesi altında inlemektedir. Onu kurtar- mak için kanımızı akıtmıya ha- zrız.,, Ve bu yaygara sütununun so- nunda şu feryat ekseriyetle göze çarpardı: “— Haydi arkadaşl. Marş ileril. Trakya seni bekliyor ! ,, Zehi gaflet!.. * Hergün ağız dolusu palavra savuran bu gazetelerde sıksık şu şekilde yazılar görmek te müm- kündü : “ Bulgaristan Trakyasız ola- maz. Tarihi tetkikler isbat ıdl- yor ki, Trakya Bulgaristanın bir parçasıdır. Coğrafit ve Iktisadi şartlar, Trakya ile Bulgaristan ara- sında tabil rabıtalar bulunduğunun en kuvvetli delilleridir. Bulgaristan Adalar denizine çıkmıya muhtaç ve mecburdur. Büyük harpte ye- nildikten — sonra — imzaladığımız Nöyyi muahedesinin 48 inci mad- desi de bizim Adalar denizine çıl mamıza ait bir hükmü ihtiva odb- yor, Fakat o muahedenin imzası esnasındaki şartlar bugün tama- men değişmiştir. Fuzuli olaran yabancı ellerin işgalı altında bulu- nan ve garbi Trakya, Bul- jaristanın iktısadi kalkınması için elimizde bulunmak zaruridir. Ve- salre.. ve salre,,, * Bu dağılan koıııtınııı eleba- şılarına dağılmadan evvel: " — Trakyayı bizden İstiyor- sunuz, fakat bize neresini münasip grüyorsunuz ? ,, Diye bir sual sormuş olaydınız size cevapları şu olı:ıhtı *— Sizin hakkınız. “Midye « Şımendıfercılenn Dünkü Gezıntısı Şark şimendifer kumpanyasının memur ve müstahdemleri dün senelik gezintilerini yaptılar, hep birlikte ve eğlence içinde güzel bir gün geçirdiler. ikuleye giderek neş'ı slmde pg:üy. ı.îıı".ıî vası gibi değişen, bukalamun mi- | edenlerden bir kısmını görüyorsunuz. Maf:ah Komıtemn Lulufkarlıgl kıyeye “Midye - İnoz, Hattını Bahşedıyordu İnoı w hattıdır. Türk - Bulgar hu" | dudü en tabit olarak bu hattaf garba doğru gidemez. Istanbul — üzerinde bir iddin ve isteğimit yoktur. Fakat Trakya bizimdir. Bu itibarladır ki Istanbulun mü* dafan hinterlândi nihayet “ Mid ye- İnoz,, hattına kadardır.,, İşte bulgar komitecisi müstak* bel Bulgaristan İmperatorluğu ba* yalini kafasında böyle yaşatıyor” — du. Züğürt tesellisi buna derlef — İşte bizden yurt parçası ko' | parmak makesadile bi gazeteli, muharrirli, hatipli ve n7 hayet silâhşörlü kamite didindi: çırpındı, fakat ne çare ki hayalint erişmek nasibine eremeden bif hayal ve bir efsane oldu. —N. F Yeni Ölçüler Tartaklar Ve —S;yıcılır Içit Nizamnameler Yapılıyor İktisat Vekâleti ölçüler ve ayaf işleri umum müdürü Bekir — Sıtki Bey Ankaradan — şehrimize get miştir. Umum — müdür, burada fet ayar momurluğu için yapılan mü* | sabaka İmtihanının neticeleri ile d | alâkadar olmaktadır. Aldığımız malümata — görti bütün memleketteki ölçüler tef” kilâtı için yeni bir kanun lâyihasf hazırlanmıştır. — İktısat Vekâleti kanununun G ncı maddesine isti" naden — esaslari — hazırlanan bü ]k Tâyiha önümüzdeki devrede Bnyw Millet Meclisine sevkolunacaktır. J Yeni teşkilât lâyihasının esat” — ları, teknik kısımların Almanyadâ ( Â | | idari kısımların da Fransada t edilegelen şekillere göre tesbitl suretile — hazırlanmıştır. Bu veziyet, bugün bütün memlekett€ beş kısme tefrik edilmiş bulunafi ölçüler müfettişlikleri teşkilâtınt çok başka bir — feyz verecek V€ mevcut kadro tamamen — gyenişle” tilecektir. Diğer — taraftan 9 aydanberl tatbik sahasında bulunan ölçülef nizamnamesinin de değişti! tekarrür etmiştir. İktisat Vekâler tince, beş ayrı nizamname hazır” — lanmaktadır. j Bunlar, elektrik dartı ve tar” | taklar, akıcılar, havagazı — sayıcı* ları, su sayıcıları nizamnameleri” dir. Bugün — birçok — hususlardâ eksik görülen eldeki nizamnamiı ayrı ayrı kısımlara ayrılmak sure* tile tamamlanmış olacaktır. Yeni ölşülerin bütün memle* ketteki tatbik şekli çok müsalt ve iyi bir vaziyette devam etmek* tedir. Bu hususta salâhiyettar bif zat kendisile görüşen bir muhar" rtirimize şu İzahatı vermiştir : * — Ölçüler Inkılâbı büyülk bir muvaffaiyetle tatbik edilmiş vt başarılmıştır. Henüz ufak - tefek aksaklıklara — tesadüf edilmeklt beraber umumi vaziyet çok şayani mMemnuniyettir.,, Pek yakında Bir Gönül Böyle Avlandı Kay Francis - George Brent Fransızca sözlü (2757) e

Bu sayıdan diğer sayfalar: