26 Ekim 1934 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6

26 Ekim 1934 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünya Hâdiseleri Adı Sık Geçmiye Başlıyan Bir Şehir.. Thonon adını taşıyan küçücük | şehir, bazı mes'ut milletler || gibi, hiç. bir tarihe malik değildi. İlk defa olarak anar- şist Novak ile Be- nesin bu şehirde tutulmaları ile adı geçti, fakat © arkasındanda yeni bir hâdise çıktı. Bu hâdise: Fransızların (oOmilli © piyangole- rında 5 milyon franklık. büyük ikramiyeyi o kazanan biletin bu şebirde küçük bir banka tarafından satılmış olmasıdır. Bu bankanın müşterilerine uğur ge getirdiği kanaatini doğurmuş o.x- cak ki, Avrupanın dört tarafın- dan bu bankaya piyango bileti siparişleri gelmeye (başlamıştır. Fransız gazetelerinin söyledikle- rine bakılırsa bu siparişleri veren Memieketi- mizden Fran- sız piyango bileti isteni- ligormuş! 300 Se 3005e memleketlerin başında İsveç ile Türkiye varmış. Rivayete inanıp İnanmamakta serbestsiniz,. fakat hayret edile- cek bir noktayı haber verelim: Bu bankanın müdürü de son da- kika bir bilet almak hevesine kapılmış, gişeden İstetmiş, ka” madığını öğrenince, civar şehir deki bir başka bankadan getirt- miştir, Fakat bu bilete kocaman bir sıfır çıkmıştır. * Şorasuzların birkaç gün evvel ölen büyük devlet adamları Bir devlet | Poincare, o aldığı mektup ve tek adamının | graflara, sayısı ne düşünceleri | kadar çok olursa olsun derhal cevap vermek itiya- dında idi. Bu münasebetle şunu anlatıyorlar : Birçok seneler evvel Baro Reisliğine seçildiği zaman M. Poincare basta imiş, vilâyetlerden birinde (omalik olduğu evinde dinleniyormuş. Bu «rada avukatlar konferan- sının yeni seçilen 12 genç kâti- | binden müşterek bir tebrik tek grafı almış. Ertesi gün bu 12 kâtipten herbirinin hususi bir tek grefla Poinceareden teşekkür ce- vabı aldık! zaman düştükleri tatlı o hayre derecesin tasav- vur edebilirsiniz.“ Filhakika Po- incare kısa bir zaman içinde bu 12 kâtipten beherinin hususi adresini öğrenmiye ve her birine | ayrı ayrı cevap vermiye imkân bulmuştur. Hem de hasta olma- sına rağmen | gramer anes. ereeerma 7 | gözdelerini, Eski Çatalçeşme sokağı, 25 | İSTANBUL Gazetemizde oçıkan yan ve resimlerin bütün hakları mahfuz ve götetemize aittir. — ABONE FİATLARI ECNEBİ 21001400) 800 (300 Abone bedeli peşindir. Adres öekinürmek 28 28 Yurüştur. Gelen evrak Ki verilmez. #lânlardan mes'uliyet alınmaz. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk ilâvesi lâzımdır. İkinci Abdülhamit, kadın ida- resinde de müstebitti. Millet hakkı tanımadığı gibi kadınlarında yürek hakkı tanımazdı. Kendisi yirminci asrı idrak eden bir bü- kümdardı. Bu asır, milletlerin hâ- | kimiyeti fikrinin umum! bir din mahiyetini aldığı nurlu asırdı. Ayni akidenin yanı buşında ka dınların haklarını korumak fikri de yükseliyordu. Medeni âlemin birçok yerlerinde kadın, hakkımı almış ve vazifelerini (o görmiye başlamıştı. Abdülhamit, bütün bu cere- yanlara gözünü kapamış, kulağını tıkamış bulunuyordu. Üç yüz sene evvel Kanuni Sultan veya Deli İbrahim, kadın hakkın- da nasl bir fikir besliyorsa Ab- dülhamit te ayni fikri taşıyordu. Yalnız zamanlar arasında tabiatin yarattığı bir fark vardı. Eski hükümdarlar, Sadrazamdan ka- yıkçıya ve çiftçiye kadar herkesi öldürebilirlerken Abdülhamit, o kudreti - zâhiren olsun “ haiz değildi. Herhangi bir vatandaşı bir emirle öldürtemezdi. Bu İşi ya pek gizli yapabilirdi, yahut kanuni şekiller icat ederek yap- tırtırdı. Ayni hal, saray içinde tekar- etmişti. Abdülhamit, daha evvelki © asırlarda olduğu gibi halayıkları'bir gazep dakikasında rür çuvallara doldurup denize attıra- mazdı. Odalıklarını, o ikballerini, nikâlılarını, harem ağalarma emrederek katlettire- mezdi. Bunları yapabilmek için birçok tedbirler almak lâzımdı. Avrupaya karşı katil görünmemek ve katilleri hissettirmemek icap ediyordu. İşte bu sebeplerle Abdülhaml- din kadın siyaseti, dedelerinin kadınlar hakkında takip ettikleri politikaya (o benremezdi. evvelkiler gibi kadına, yalnız zevk makinesi nazarile bakardı ve ka- | dınlarla musahabeden, temastan, | bıldırcın veya keklik sesi dinler gibi kalbe geçmeyen bir haz i alırdı. Onun için yatak, ikinci bir sofra demekti. Yemek kadınlardan alırdı. Bununla beraber kadının çeki- nilecek bir mahlâk olduğuna. inanırdı. Milletin gayzna karşı süngülü siperler kazan, yüksek İ duvarlarlar arkasına saklanan bir da | Süleyman | Oda | yerken | aldığı hazzın bir başka çeşidini | SON POSTA — — Tarihi Müsahabe —— Taht Önünde Kadın yorsan; öyle mi? hükümdar, koynuna kadar giren kadına karşı da korunmak çare- leri aramamazlık edemezdi. Abdü'hamidin o bu yatak vehmini uyutmak için odasında | aidığı tedbirler üç şekle inhisar ediy ordu: Yalan, rüşvet ve silâh!, O bütün vehmine rağmen kadım lardan uzak kalamazdı, Onlara tam bir emniyet te gösteremezdi. Hem arzu, hem korku birleşince vebham hükümdar müşkül bir mevkie düşüyordu. İşte yalam, rüşveti ve siiâhı bir arada kuk lanması hep o müşküle galebe çalmak içindi. Evet, Abdülhamit her temas ettiği kadına - Mahir bir aktör belâgatile, bol bol yalan söylerdi, aşktan bahsederdi. Eski hükümdarların pek lüzum görmedikleri ve belki hiç kullan- madıkları bu manevi silâha o, fazla kiymet verirdi. Çünkü ka- dını herşeyden ziyade aşkın tes- hir edeceğine inanırdı. Fakat aşkın teaddüdü, aşk için verilen teminatı (o sıfıra (o indireceğinden Abdülhamit, her kadına büküm- darların birçok kadın okşamaları icap ettiğini ve bunun bir anane olduğunu söylerdi, sonunda da gönlünün yalnız onda, yani o gece konuştuğu kızda olduğuna yemin ederdi. Bu, her karıya mavi boncuk vermek siyaseti idi. Abdülhamit, muvaffakiyetle ta- kip ettiği bu yalancılık siyasetine rüşveti de ilâve etmişti. Bin bir | and içerek aşkına oinandırdığı | kadınlara bol bol da olmas da | ğıtırdı. Her kadına elmas verme- sinden doğacak kıskatıçlıkları da birer suretle ve meselâ e samim'yetile - Fe Gazetenin esas yezisile bir sütunun iki satırı bir (santim) sayılır. | yahut sahte olduklarını söyliyerek Saray, Millet Gibi Kadına Da İn V san Muamelesi yatıştırırdı. Ayni zamanda yatağından si- lâhı da eksik etmezdi. Aşk ye- minleri duyan, elmas hediyeler alan kadın, hünkâr yastığı ak tında, baş ucunda gördüğü trovel- verlerin, hançerlerin de manasım anlamakta gecikmezdi. Bütün bunlara rağmen Yıldız sarayında da kadın, facia mevzuu olmaktan geri (o kalmamıştır. Bu facialardan biri Şevkıdil. hanım bâd r. Bu kadın, Çerkesti. babası tarafından saraya satıl- mıştı. Hünkâr, ilk görüşte bu Kafkas güzelini beğendi, kısa bir terbiyeden sonra kendine gözde edindi. Bu, kız için pek hızlı bir yükselişti. Kendinden evvel saraya alınanlar, henüz halayık menzile- sinde bulunurlarken (oo, az bir zaman içinde hazluedarlığa çık- mıştı. Ondan ötesi, münhal bulu- nursa padişah karısı olmaktı. Abdülhamit, yalnız Şevkıdili yüksetlmekle kalmamıştı. Onun babasını da miralaylığa (Okadar çıkartmıştı. Baba ve kız, Hicri on dördüncü asrın birinci yılında Osmanlı imperatorluğu halkının en mes'utları sayılıyordu. Şimdi Şevkıdil için gözdelikten bir de- rece daha ileri geçmek için tek bir adım atmak lâzımdı. Buda gebe kalmakla mümkün olacaktı, Tabiat bu imkânı ona vermekte gecikmedi, genç Çerkes birgün analığa namzetlendi. Artık Ab- dülhamit de, o da memnundular. Biribirlerine daha fazla bağlan | mıştılar, yahut Hünkâr öyle görü- nüyordu. Kızı biraz daha aldatıyordu. | Fakat umulmaz bir tesadüf, bu çok İyi giden münasebeti ansızın o tatsızlaştırdı. e Şevkidilin babası, bir jurnal üzerine Padi- şahın itimadını kaybetti, Erzuru- ma sürüldü. Abdülhamit, bunu Şevkıdilden saklamıya çalıştı ise de en nihayet söylemek mecbu- riyetinde kaldı, kız teessliründen bayıldı ve kendini Imparatoriçe Ze Sayfasına göre bir sonti- min ilân fiatı şunlardır: 3 w.Bir şöntimde Ocal İ yapacak olan çocuğu düşürdü. Abdülhamit, bu hâdiseden çok müteessir olmuş göründü, kızı dikkatle tedavi ettirdi ve hastalığı devam ederken hergün başucuna gitti, teselli (e verdi, babasını affedeceğini temin etti, zayi olan nil ise kolaylıkla (8) kelime vardır 4m inte we “Balın gasılar İytacaklam gere göre eğniimle ölçülür telâfi edileceğini anlattı, Lâkin Şevkıdil inatçı bir kızdı. Babasi tekrar Istanbula gelme- dikçe bir daha gebe kalmamayı | Birinci teşrin 26 Kari Mektupları Gürültü Mücadelesi Bah- sinde Bir Temenni Belediyenin gürültü ile müca- dele kararı şüphesiz bütün şehir halkını çok sevindirmiştir. Gün düzkü mesainizden yorgun argın evinize dönüyorsunuz. En mühim ihtiyacınız olan uykuya can atı“ yorsunuz. Fakat henliz yarı uyku yu ya aldınız ya almadınız kapıs nızın Önünde bütün mahalleniy temellerini sarsan camlermızı zın“ girdatan bir yük arabası kafilesi tam yolla geçmeğe başlıyor ve bu geçit resmi gün ağarıncaye kadar kisa fasılalarla devam edip gidiyor. Bu arabaların içinde gik rültüyü daha birkaç kat ziyadeleş» boş su fıçılan bulu nursa artık © mahallede sükünu tamme ile rahat bir uyku uyunas bilir mi? Bâhusus küçük çocuklar rınız da varsa mesele büsbütün feci bir şekle girer. Afyonu başına vurmuş denilen mabut tiryakinin hall gibi gülünç fakat muztarip ahval bizim evlerde her gece vaki oluyor. Şu gece bailesini biraz tadil etmek mümkün değil mi? Kökünden kesilmesi (mümkün değlise bile bu arabalara bir saat vakit tayin edise de böyle herkesin uykularmı haram edecek facianın biraz önü alınsa. Muhterem beles diyemizden bu lütfu esirgememe* sini hayati bir ihtiyacın muhtaç» ları sıfatile Oo maballece istirhart ederiz Ek tiren Çorum'da #üccardan.. Borkırla a M. Zeki Efendiye; Gazetelerin kariler tarafından | şahsi (Oemellerinin tahakkukuna alet edilmek istenilmesidoğru bi? hareket değildir. Vatanın her» hangi bir köşesinde herhangi bir hâdise muhabirlerimiz vasıtasile tahkik ve sıhhati teyit edilmes dikçe gazeteye. girmez, —meamameneenenenal kurmuştu. Halbuki Abdülhamit te, sürdüğü adamları (o affetmemeli prensipine kuvvetle Obağlı b adamdı. Bir değil bin Şevkidi içinde olsa bu prensipini fedâ edemezdi. Binaenaleyh cariye Ile efendi anlaşamadılar, biribirlerin« den bir müddet uzak kaldılar. Abdülhamit bir gece İçtes gelen bir iştiyaka kapıldı, Şevkı# dili istedi. Kız, başına bir nama$ bezi, kalınca bir örtü alarak hu zura çıktı, Saray adetine göre bip kızın padişah yanına örtülü çık» ması: “ Seni İstemiyorum,, demeks tir. Abdülhamit bu vaziyeti gö“ rünce çıldırayazdı, kızın üzerini saldırdı, örtüsünü alıp parçala ve korkuç bir sesle sordu: Beni istemiyorsun, beğenmiyorsun, öyle mi? Şevkidil babasını mânfalarda süründüren adamın yüzüne sitemli sitemli baktı, bir kelime söyledi, — Evetl,, ğ Ertesi gün Şevludil maiyel bölüğünden bir nefere nikâhlan* mak, İstanbulun 1ssız bir köşesinde tutulacak bir evde göz bapsine alınmak iradesile saraydan kovuk muş ve bir saat sonra da kızı delirdiği haberi hünkâra verilmiş Abdülhamit, bu haber üzerine dâ iradesini geri almadı: — Zararı yok, dedi, de dediğim yapılacaktır !.. i Şevkıdil, evvelki o müsahabe* mizde hikâye ettiğimiz Gülfem den de betbaht değil midir?. M.T i beni delirse

Bu sayıdan diğer sayfalar: