10 Haziran 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

10 Haziran 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

10 Haziran SON POSTA OSMANLI SALTANATI GÖCERKE ( Mütareke devrinin tarihi ) » Her hakkı mahfuzdur. Ingiliz Muhipleri Cemiyeti De Yeni Te- Yazan: Ziyea Şakir No 50 şekküller Arasında Bulunuyordu.. Bu sırada, oldukça mühim iki fırka baş göstermişti. birl ( Selâ- meti umumiye ), diğeri de ( Sulhü selâmet ) fırkaşı idi. Birincisi, Fransa ihtilâli kebirinde aynı ismi taşıyan fırkanın vaz'fesini ifa ede- cekti. Diğeri de memleketin her tarafını — İatilâya başlıyan itilâf kuvvetlerinin müntekimare hare- ketlerinin önüne geçmek, ve hil- kümetin tam manasile - istiklâlini muhafaza etmekle beraber âdilâ- ne bir sulh esaslarını temin etmek için faaliyet gösterecekti. Her iki fırkanın başında da, * o esnada harbiye nazırı olan - Ferit Paşa, Amasya mebusu Ismali Hakkı Paşa gibi ciddt ve hakika- ton vatanperver zevat bulunuyor- du. Çok hayrete şayandır ki Ma- nav oğlu Nevres Bey, bu xzevatın arasına sokuldu; ( Selâmeti umu- miye ) fırkasının ( Sulhüselâmet ) fırkasına iltihakı Gzerine, birdene bire kuvvetlenen bu yeni fırkada mühim bir mevki tuttu. Fakat Nevres Bey, kamun da- iresinde teşekkül eden bu fırka- larda oynamıya hazırlandığı rok lerden başka yine el altından bazı eski zabit arkadaşlarını teşvik ediyo; Balkan harbine tekaddiim eden günlerde İttihatçıları iktidar mevkünden düşüren ( Halaskâr ) zabitan grupunu faaliyete sevkk ettirmek İstiyordu. (I) Yine bu esnada bunlardan daha mühim bazı teşekküller de doğuyordu. Eski Selânik - valisi Nazım Paşa, eski hükümet rica- linden bazı dostlarile birleşmiş, ( Ingiliz muhipleri ) isminde bir temiyot teşkil etmişti. Bu xe- vatın düşünüşlerine göre, bu su- retle hem- ingilizlere bir cemlle gösterilerek Ingiliz dostluğu temin edilecek ve hem de İngilizlerin muzahereti sayesinde, başka cihet- lerden gelmesi melhuz olan fona- hlkların önüne geçilecekti. Bu zevat, cemiyetlerini yine mümtaz bir saha dahilinde ge- nişletmek İstemişler; ilim ve ab- yaset sahasında yer tutan xzatlara da birer birer müracaat etmiş- lerdi. Cemiyet, Ingilizlerle ciddi bir temas husule getirmek İstemiş, bunun İçin de - bilvasıta - sabık Bahriye nazırı Rauf Beye müra- €taat edilmişti. Rauf Bey, o «cs- tada İstanbulda bulunan (ceneral Tavnshent ) ile Ingiliz siyasi mü- messili (Mister Holer) ile mülâkat İcra etmişti. Ceneral, Ingilizlere karşı izhar edilen muhabbet ve küsnü niyeti, hakikaten merdane Ve asilâne bir şekilde telâkki ve kabul eylemişti. Fakat Mister Holer, Rauf Beye, ancak birkaç Bün sonra cevap vereceğini söy- lemiş; ve bu ikinci mülakatta da: — Siz, Türkler; Almanlarla İttifak ederek harbe girdiniz. ve — bize büyük zararlar verdiniz. Sonra da, Ingiliz esirlerine karşı Pek çok Ffenalıklar ettiniz. Bu haller jortada iken bizden ne Şüküeişereeici (i) Gerek bu ( Halâskâr ) grupu- hun ve gerek bunlardan doğan (Kızıl çer) cilerin haraket ve faaliyetleri hakkında sırası geldikçe malümat Verilecektir. bekliyebilirsiniz?. Demişti. Ingiliz mümessilinin bu sözleri, cidden şayanıdikkattı. Daha bir ay evvel, mütarekenin İmzasım mütekip Istanbula gelen İngiliz ricali: — Hükümetimizden emir aldık. Size büsnümuamele — edeceğiz. Harp ve mağlübiyet dolayığile yaralı olan kalplerinizi İncitmiye- ceğiz. İzzetinefsinizi — cerihadar edecek her — hareketten ictinap eyleyeceğiz. Demişler, ve hattâ ilk günler- de bu sözlerini de yerine getir- mişlerdi. Halbuki, Mister Holerin yukarıdaki — ifadesinden de an- laşılıyordu ki, şimdi İş değiş- mişti. İngilliz siyasi mümessllinin bu gsözleri, artık açıktan açığa: —Bizden Iyilik değil, ancaa fe- nalık bekleyebilirsiniz. Demek değil mi idi? Maamafih, cemiyet ricali, bu sözlerden Ümitlerini kesmemişler, ngiliz dostlak ve müzaheretini temin edinceye kadar mesallerine devama karar vermişlerdi. Yine bu sırada ( Vilson pren- tipleri cemiyeti) namı altında bir teşekkül daha xzuhur edivermişti. ( Arkan var ) Sarayburnunun Akıntıları Arasında Boğuluyorlardı İki Genç Hayli Çırpındıktan Sonra Güçlükle Kurtarıldılar Ölümden kurtarılan iki arkadaş yanyana Dün, saat 14 sularında, Saray- burmu açıklarında bir kaza olmuş, fakat tam —zamanında yetişen Akay vapuru tayfaları, bu kaza- nın bir facla ile sona ermesinin BÖnüne geçmişlerdir. Kazaya uğrayanlardan birisi Galatasaray lisesi yanında, 265 numaralı terzi dükkânında çalışan Turgut, diğeri de, Istiklâl cadde- sinde Elhamra hanında, terzi Şahaptır. Iki arkadaş, Turgudun kotra- sına binerek, Beşiktaştan kalk- mışlar, Modaya gitmek üzere yola düzülmüşlerdir. Fakat açılan yelken, birden sertleşen rüzgârla iyice dolmuş ve küçük tekne su almıya başla- mıştır. İkl arkadaş, bu suyu boe- şaltmak istemişler. Fakat ikisi de, — suları, boşaltmak — mak- sadile teknenin — ayni köşe- sine — gittikleri — için, muvaze mesi daha fazla bozulan tekne ağzına kadar su ile dolmuştur. Tehlikeyi sezen iki arkadaş, kotramın batarken yapacağı ana- fordan kurtulmak — için denize atlamışlar, ve biraz yüzme bil- dikleri için bir müddet batmamıya Tatil Her lisan için kurslar YDA İSTANBUL 373. Istiklâl caddesi AİLELERE ve TALEBELERE ILÂN zamanları devamınca 20 Eylüle 10 Türk lirasile 10 BERLİTZ2'te açılmıştır. Husust derslere bu müddet için mühim tenzilât KA BAŞLANILMIŞTIR muvaffak — olmuşlar, başlamışlardır. Bu foryatlar, © sırada Kadı- köyünden köprüye gelmekte olan Akay vapurundan duyulmuş ve vapur durarak, indirdiği bir san- dalla, kazazedeler muhakkak bir ölümden kurtarılınıştır. Kurtarılan gençler vapura alınmış, tekne de bir motöre bağlanarak Üsküdara çekilmiştir. bağırmıya 10 Haziran Pazartesi saat (5 de Suadiye'de, Suadiye gazinosunda, Elektrik firınmın tatbikatı gösterilecek ve bu meyanda, gelenler arasında kur'a çekilerek, bir ELEKTRİK ALETİi Hediye Edilecektir. Bu dors bayanlara mahsustur. Halide Ve Arkadaşları 10 Hazlran Pazartesi günü akşamı 9da Suadiye Plâj tiyatronunda Onlar Ermiş Muradına Vodwil 3 parde Yazan; Bedia, Vasfi Rıza kadar ANKARA Konya caddesi a Halife Harunurreşit önünde diz çökmüş oturan şairine baktı : — Ya İshak! dedi, sana, karımın, Zübeydenin bütün gü- zelliğini terennüm edecek, bu güzelliği herkese bildirecek ve dünya durdukça yaşayacak, lâ- yemut bir şiir yaz diye kaç defa emrettim? Halbukl! sen her defa- snda benden af diledin, beni mazur gör dedin, değil mi? Ishak, yorgun göz kapaklarını kaldırdı ve yine: — Ya Halife beni mazur gör! dedi. Harunurreşit — hiddetlenmedi, gayet sakin bir sesler: — Ben Halife değil miyim? — Amenmna l. — Sen kimsin? Benim, yani Halifenin şairi. Benim azametimi, şan ve şöbretimi, zaferlerimi, yüzlerce halayıklarımın, gözdele- rimin — gözelliklerini — terennlim etmeye memur Ishak değil misin? — Amenna ya Halife. Şalri- nizlm, kölenizim. — Ben seni kendime bir dost, bir arkadaş yapmadım mı? Bir- likte İçip eğlenmedik mi? Sana avuç dolusu altın, top top Hint kumaşları, Şam ipeklileri, gözleri kamaştıran — mücevherler — ihsan etmedim mi? Sarayımdaki hala- yıkların en güzelini, beğendiğini al demedim mi? — Minnettarınızım ya Halife! Harunurreşit yerinden kalktı : — Şu halde, huzuruma gelip te böyle bir şilr yazamam demek yakışır mı? — Benl affet ya halife, Ilham alamıyorum. Uham perisi beni unutmuş... Harunurreşit fena halde hid- detlendi. — Ahmak! Budala! Böyle saçma mazeret olur mu? Mutfak- larımın kâhyası gelip te bu akşam yemek yok dese, yahut başseyi- sim gelip te araba sürmeği unut- muşum, bugün gezemeyeceksin dese ne yapanm bilir misin? Alimallah derilerini yüzdürür, leş- lerini köpeklere atarım. — Haklığın ya halife, fakat ilham olmayınca beyitlerimi hiçten yazamam al — Hiçden mi dedin? Küstah- hk diye buna derler. Zübeydenin yanında, güneşin yanında duran kandiller gibi #sönük duran yüz- lerce halayık için axmı kas:de yazdın? Ben sana koca halifenin, dünyanın en güzel kadınına karşı duyduğu büyük aşkı, Zübeyde gibi misli bulunmaz bir kadım mevzu olarak gösteriyorum da, sen yine utanmadan, ilham ala- mıyorum diyorsun... Sözünü kesti. soğuk ve keskin HİKÂYE Sayfa 11 İngilizceden : HARUNÜRREŞİ- DİN AŞKI nazarlarla şairi süzdükten sonra sözüne devam etti: — Şimdiye kadar senin çok kabahatlerini affettim ya Ishak! Çünkü kasidelerin, beyitlerin ho- şuma gidiyordu. Bana istediğim bir kasideyi, yazmadıktan sonra ben seni ne yapayım? İşte sana tekrar emrediyorum. Zübeydeye ve benim —ona olan aşkıma dair bir kaside yazacaksın. Bunu bu akşama —kadar — hbazırla» manı istiyecektim. Fakat Zübeyde hastadır. Divanda b b — vıyas caktır. Onun için sana — ake şama kadar müsaade ediyorum. Yarın akşam güneş batarken senl divanda bekliyeceğim, eğer iste diğim kasideyi hazırlamamış i-dn, yahut beyitlerin hoşuma gite mezse Mesruru çağırıp derhal huzurumda başını vurduracağım,. Ishak bitkin bir halde yerine den kalktır — Emrini ifa etmeğe çalışa. cağım yâ halife! dedi ve Haru- nnneılân huzurundan çıktı. * Harunürreşitle karısı arasın- daki aşka dair yazacağı kaside için Ishakın nerelerde ilham ara- ( Devamı 18 üncü yüzda ) ' —at M ça na eee HASAN KREMİ Çilleri kat'iyyen izale eder Dünyada mevcut kremlerin en nefisi, en sıhhisidir. Nazik cildli kadınların hayat arkadaşıdır. İhtiyarları gençleştirir ve genç- leri güzelleştirir. İnsa- na ebedi bir taravet veren Hasan kremini unutmayınız. Kutusu 50, tüp halinde 20, Türkiyede yapılıp da Avrupa etiketi yapış- tırılan ve halkı aldatan kremlere, vesair ıtrı- yata — aldanmayınız. Hasan markasına dik- kat ediniz. Hasan Deposu: Ankara, istanbul, Beyoğlu

Bu sayıdan diğer sayfalar: