Laeilli 12 Sayfa — başladı: — Srayan, hangi — toplanacağını Hizileri, Yeniçerilerin savaş baltaları, sipahilerin kılıçları, “ deli ,, lerin — gırhlı — içinde Ned — yelniz bu kadar. | Ölücerin, yaralıların üstünde yine — kapanıyor vn Türk alayı yıldırım — gibi topların, tüfekçilerin üzerine — uğültulu bir dalga gibi yıkılıyor. Yazan: Ali Rızn Deli Aslan v; Ölüm Tefrika ho aı: Makinelîr_i | İşlemeye Başlamıştı.. Bir tek tüfenk sesi! O anda ayrı ayrı yerden bir tüfenk sesi, bir tüfenk sesi dahal — Subuska, Subuskal Allah, Allahi — Allah, Subuskal Işte ölüm makinesi İşlemiye Önce ayrılmış ellişer kişilik Üç serdengeçti bölüğü ayrı ayrı yerlerden — yalınkılıç — düşmanın bağrına daldılar. Alman - Macar ordusunda hay- kırışmalar, koşmalar, tüfenk, ta- | banca sesleri var. Sönmek Üzere olan ateşlere tekmeler vurularak — parlatılıyor, fakat —inatçı, — kalın — karanlık hâlâ her şeyi, olup biteni gözden - saklıyor. Yalnız, elli bin düşmanın İçine dalan yüz elli serdengeçtinin nâra- İarı, silâh sesleri, almanca, ma- carca boğuk, sert kumandalar, birkaç hurra, bu cehennem karan- hlığında boğuşan iki korkunç devin | bızlı, kavurucu soluğu gibi, ordu- gâhın —Üzerinde uçuyor, alçalıp yükseliyor, toplanıp dalgalanıyor. Düşman karmakarışık... Üç dört baskın ve boğuşma cephesi — Srasında ne yana koşacağını şa- şırmış gibl çalkalanıyor... Tayfun — fırtınasile tokatlanan kara, düşlün- cesiz bir deniz gibi... Türklerin ana baskın kolu, bin ikl yüz kadar kırılmaz kılıca varan Üç âlay tam piskolojik anın geldiğini anlıyor ve o zaman uzun yarma kolu pek iyi bilinen, pek “ustaca seçilmiş tümseksiz çukursuz arazl Üzerinde - fırtına İle titreyip sallanan sık bir ormana O düşen yıldırım gibi - düşmanın — en amansız, en umulmayan yerine — Baplanıyor.. Gözlerini uğuşturan, silâhlarını yana koşacağımnı, şaşıran — düşman dikenli topuzları ile ezllip kırılı- yorlar; eğerinin Üstüne sıçramak için elini yanındaki atının boy- nuna koyan bir Macarın sahtiyan kolu ta omuz başından uçüyor, dayama — çatalını yere saplayarak ağır tüfeğini yerleş- tirmiş ve fitilini yakmaya çalışan — dev gövdeli bir Alman tüfekcinin — başı bir “ Deli ,, neferinin topuzu ile çürük kabak gibi darmadağın oluyor. Demir adamlar ilerliyorlar.. — İleri, Subuska, ileril — Koman kurtlarım!. — Allah, Allahl, Büyük ölüm silindiri karanlık yuvarlanıp gidiyor. Sıra ile yanan birkaç ordugâh — ateşinin ışıkları Alman topçusuna — vye tüfekçisine birdenbire, demir- — den bir kale gibi sıkı ve sert bir - Türk alayının sıyrilmiş . kılıçlarla Ş iüsİenmıı ön dizisini gösteriyor. — A'man tüfekçisi ateş ediyor, bu — arada , Türk alayının başında bir gedik, birkaç ta top patlıyor. ve.ulanlarla döşenmiş bir dar sekak açılıyor gibi oldu. Fakat O anda gedik Artik ne top sesi, ne tü'ek sesil.. Türk kılıcı, Türk baltası düş- — man hattının bu parçasında top- — çuyu, tüfekçiyi - doöğrüyor, - kıyma gibi kıyiyor. Ve o anda bu kıyamet gecesi yerinde Türkçe — bir kumanda gürlüyor : B i ) — Ateşlere, aşığa, — toplara yakın gitme yok. Sağa çarh, kurtlarım | * Alay kocaman, korkuünç bir ejder gibi, başını birden sağa kıvırıyor ve kılıçlı miızraklı demir kıvrımlarını şangırdatarak karan- lıkta düşmanın en zayıf yerini bulup dalıyor !.. İşte şimdi düşmanın zırhı de- lindi. O kadar düşündüren düş- man topçu ve tüfekçi hattı ya- rildi; kırıkları yerlere - saçılmış yatıyor. Artık ejder keskin dişle- rini zirhin - altındaki ete saplamıştır. Denemeleri çok, görgüleri çok yumuşak bir tâkım düşman kumandanları, ileri gelen Alman ve Macar şövalyeleri kendilerini oldukça toplamışlardır. Gerçekten büyük yiğitlikler göstererek şaşkınlığın önüne geçmek, karışmış askere düzen vermek için çalışıyorlar... Bu işi epeyce de başardılar. An- cak onların başlarındaki en kötü iş bu boğuşma, bu karanlık için- de ne olduğunu bir türlü anlaya- mamalarıdır; o kadar ki: Bu bas- kının kaleden bir huruç hareketi değli, kaleye yetişmekte olan bir imdat kuvvetinin dışarıdan yapıl- mış bir baskını olduğuna İnana- cakları geliyor. Ne hücumun ne yandan geldiğini, ne de hücum edenlerin 'ne kadar olduğunu anlayamıyorlar; her yandan silâh sesi, silâh şakırtısı, haykırışlar, kişnemeler ve İniltiler.. Her yan- dan: — Subuska, Subuska | — Allah, Subuska! Bağırışmaları geliyor... -Bir aralık Macar beyi; (Rezin oğlu ) ile karşılaşan ( Nadajdi ), ona hiddetle haykırıyor: — Olamaz, olamaz!. Bunlar Subuskalılar değil! Sarı Şahin sarp yuvasını bomboş bırakıp bütün kuvvetini karanlık gecede - kumara koyacak adam değildir. ( Rezin Oğlu ) anlaşılmaz söz- lerle, şaşkınca kollarını kaldırıyor ve birkaç beyzadesile kılıçların ve tulgaların kıvılcımlar saçtığı bir yere doğru atılıyar... Bu gece boğuşmasını, yiğitli- ğin, askerliğin bu büyük örneği okuyucüularımıza daha uzun anlat- mağı gerek bulmuyoruz; şukadar söyliyelim ki: gün açılırken Türk- lerin birbirinin izi Üstünde döğü- şen üç süvari alayı elli bin düş- manın yaptığı muhasara hattını yarmıştı. Üç saat süren bu döğüş- te düşmandan altı bin kişi yere serilmiş, ölülerden yapılmış kal- dırım Üüstünden yürüyen Türkler en sonra düşman ordugâhının ar- kasındaki ovaya çıkmışlı. Düşman ordusundan Macarlar çok can kaybetmişlerdi; çünkü Şahin Beyin yaptığı plâna göre muhasara hattını takviye eden Alman topçusu ve tüfekçisi ile boş yere uğraşılmıyacak; onlar yalancı hücum ile kandırılıp uğ- raştırılacaktı; © sırada büyük basz- kın kolu da en zayıf ve umulmaz bir yerden topçu ve tüfekçi -hat- tını yarıp arkadan Macar ordu- suna âdeta çevirmeye benzer bir manevra ile hücum edecekti, her | kesin bildiği gibi Alman topçu- sunun ve yaya tüfekçisinin o yıl- dırım gibi Türk atlısı arkasından gidebilmek için harekete ka- biliyeti yoktu. Hat yarılıp ta -ovaya düşüldüğü zaman başlıca hP W 'a <a Df B SON POSTA Ressamın Buluşları Ev sahibi ayı kirası için benim portroml .yaptın, atlattın ? Mayıs aylığı için de karımın resmini yaptın ?. Peki Haziran aylığı için ne yapacaksın? — Bir çocuğun olmasını bek- liyeceğim |1, — (Ressama| Nisan Haziran 20 z z HİKÂYE İstanbul BOR SASI Son Posta n 19-6- 1935 ÇEKLER 1.T.L. için y.T. L. içini Nçv . pork 0,795 Viyana 4,2234 Parla 12,06 Madrit 5,8190 Milâna 9,665 Berlin 1,9787 Briüiksal 447146 | Vargşova 4,2234 Atlaa B3,T41N | Peşte 4,4860 Cenerre 2,41590 | Bülkraş 78,6490 Belya 63,8578 | Belgrat 35,0810 Amstordam — İÇİTİN. | Londra Kr. 620,25 Prag 19,0650- | Moskova ,, 1085,00 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira Lira İş Bank.(Nama) 9,40 Bomon!! C A,25 » (Hümile) 9,50 | 1033 lstlkram — Öğ,— * (Mücsn'a) 90,— | İstlcram Dahllt 94,25 Osmanlı Banlı 23,30 | Düyunu Mu, 00,— || Belânik —. — 5,— | Bağdat tertip 14870 Şirketi Hayriye 15,50 İ » l 48 70 | Nellg 10,50 | Reji 2,60 Anadolu WGOV. 25,50 | Tramvay —) » W GÖÜP. 26,10 | Rıhtim ü— Anade'u W 100V 42,50 | Üskiüldar sa — 107,— Şark D. V. — Oüç— | Terkos 00,00 İs'. Trnmvap — 99, MisirKr.Fo.1886 127,— Üzküdar u 8,05 | , » » 1903 86,850 Terkes 19, ğ » A İ9U 4700 lıııııi .7.— Elaktrik -— Telelen 1410 | MESKÜKÂT |(*| Kuruş Kuruş Yürk altıma 943 | (Hamliğ 4750 lagi. » 1052 | (Reşat) 5I Mi Larıp 545 | (Vahlit) 4625 Rua , 1085 | İnce boşibirlik a!'tın Halldiye 59440 D cumhuriyet) — 1725 Banaknet (Os. B.) 229 (Hamlt) armalı - 548) Kal n h'l.l—rllk altan Reşat) a SOSU VCümhuriyeı) — 4625 | Vahit) ö 5300 (Aziz) 4625 | () Borsa harlet Paris Borsası Paris, 19 (A.A.) — 18 Haziran tarihli borsa durumu: Değerler borsasının durumu dünkü gibidir. Fransız ulusal fon- dolari yükselmiye devam etmekte, değişik gelirli degorlır ise gerile- mektedir. Başta Süveyş, Rio, Royal olmak Üzere, arsıulusal de- h ğerlerin bir çoğu da gerilemiştir. - ğıııiııı, Macar atlısile vuruşulacaktı. Geride — kalacak — Alman — va Hırvat yaya askeri Subuska için:- de kapış (yağma| a ve sandıkları mıya koştukları zaman yanar da- ğın ağzına ayaklarile girmiş ola- caklardı | Subuska kumandanlarının işte bütün bu düşündükleri, hiç ol- mazsa düşündüklerinin en mühimi olan bu ilk parçası İstedikleri gibi yapılmıştı. Biraz sonra doğacak güneş her yanı aydınlattığı zaman, Türk- ler, düşmanın kısımıküllisinden kurtulmuşlar, “it cengi ,, | ric'at muharebesi | ederek yıldız ufuk- larına doğru yükselen tatlı bayırı çıkıyorlardı. Kumandanların hepsi | zabitlerin en çoğu bölüklerinin ba- şında, yaralı bereli iseler de, sağ idiler. Tatlı bayırda büyük kolun başında giden ve söl kolundaki - gibi genç Türk kadınlarına kavuş- Nakleden : Hatice Hatip —— Keşke Yanlışlık Olmasa İdi . Memduha hizmetçi kızın biraz evvel kahvealtı tepsisile getirmiş olduğu küçük mektubu, birkaç kere Üstüste okuyor ve her defa- sında hayreti artıyordu. MoktuP şöyle başlıyordu: Çok sevgili dostum: Sizi yarın saat beşte evimde bera- ber çay içmeye davet edebilir miyim?. Eğer bana — bu bir iki saatı — verecek olursanız çok bahtiyar olacağım. Muzaffer Şevki Memduha, Muzaffer Şevkiyi tanıyordu. Bu sevimli ressamı bir kaç gün evvel bir baloda gör-“ müştü. O gece onunla birkaç kere dans etmiş olan bu genç oldukça hoşuna gitmişti. Fakat bu kadar sathi bir - tanışmadan sonra aralarında hiçbir hususiyet bülunmıyan bu küstah genç nasıl olüyordu da ona böyle bir mek- tup yazmıya ve onu evine davet etmeye cesaret ediyordu. Memduhanın aklı işte buna ermiyordu. Ve bunun için tepsinin önündan kalkarak yazıhanesinin başına geçti ve kalemi eline ala- rak bir mektup yazmıya başladı. Alnı kırışmıştı. Efendim; Mektubunuz beni hem şaşırttı hem de kırdı. Nasıl oluyor da benim gibi namuslu bir kadına bu tarzda bir mek- tüp yazabiliyorsunuz... Siz beni yalnız bir defa gördünüz ve ben sizinle alâka- dar olduğumu gösteren hiçbir harekette bulunmadım. Şimden sonra utanınız da sizinle —tanışmış — olmasına hiçbir ehbemmiyet aifelmeyen bu kadını bun- dan sonra Trahatsız etmeye kalkış- mayınız. Memduha kendinden memnun bir tavurla mektubunu — bitirdi. Doğrusu bu mektup pek güzel bir mektuptu; ifadesl de istediği derecede soğuk ve kat'i idi. Fakat acaba lüzumundan far- la sert mi yazmiştı? Canım, niha- yet şu Muzaffer Şevkli gayet se- vimli bir gençti, çok hoş bir insandı |.. Belki de onu bu kadar şiddetle azarlamak biraz fazla idi !.. Bu kadar sert olmadan da ona bir ders verilemexz miydi sanki?.. O henüz, o kadar gençti ki... Ve Memduha ona yeniden şu mektubu yazarken dudakları- nin ucunda anlayan ve müsameha eden bir gülümseme vardı : Azizim Bay Muzaffer Şevki”; Mektubunuz beni — çok müteessir etti. Biz kadınlar &n evvel beğenildi- siz benden hemen evinize gelmokllgıml istiyorsunuz... Hayır dostum size gele- miyeceğim. Fakat siz bana bu fena mektubu- nuzu unutturmak İisterseniz şamba akşamı *06,, sefarethanesine gelip benimle dansediniz. -Fakat başı- nızdaki münasebetsiz düşünceleri at- mak şartile- çok, çok selâmlar. Memduha Evet bu mektup çok İyi ol- muş, adeta diplomatça yazılmıştı. | Tehlike de işte onun böyle fazla diplomatça oluşunda idi. Genç ressam — bu mektubu okuyunca kendisinin bir kaç de- falar böyle mektup yazmış oldu- ğuna ihtimal verebilecekti. Hem resmi bir baloda buluş- makta ne mana vardı?. Daha kü- çük bir yerde ufak bir pastanede buluşmak daha doğru değil miydi?. Fakat, bir kahvehanede görül- mek ihtimali pek ziyadeydi. Kendi gibi tecrübesiz bir kadın İçin çok ihtiyatlı hareket etinek dedikodu- dan çekinmek lâzımdı. Zihnen pek meşgul olan Mem- duha dalgin, dalgin >bir sigara yaktı ve Üçüncü mektubunu yaz- mağa başladı: — “Sevgili Muzaffer “Yarın size geleceğim... Fa- kat...;, Tam bu aralık telefon çaldı. Telefonda konuşan Muzaffer Şevki idi: — Affedersiniz Bayan, diyor- du. Gayet fena bir yanlışlık yap- tım. Annemin bir dostuna kendi- sini davet etmek için bir mektup yazmıştım, size de geçen geceki baloda, benimle lütfen dans etti- ğiniz için bir teşekkür mektubu.. Dalgınlıkla bu iki mektubun zarflarını birbirine karıştırmışım. Çok utandım ve çok betbahtım, rica ederim beni affediniz,,.. Genç kadının çehresi hiddet- ten kızarmış: — Estağfurullah... Dedi, esasen bir yanışlık, olduğunu anlamıştım. Telefonu kapadıktan — sonra dudakları arasından: — Budala dedi.. Aramızda ne tatlı bir macera başlayabilirdi. — Veliç mektubu da küçük, kü- çük yırtarak kâğıt sepetinin içine attı. yarayı bağlıyan Şahin Bey gör- gülü gözile bütün kuvvetlerini göylece gözden geçirdi. Yanında: ki bölük başılardan birine : — Bana dört'yüz kadar yol- daşımız eksik görünüyor. dedi. Bölük başı da oldukları yük- ıokçı yerden aşağıya bakıyordu: ( arkası var ) sonra sevildiğimizi hissetmek * ' “isteriz. Halbuki biz birbirimizi Bir de- “facık gördük ve böylerolduğu — halde I | | | bu Çar« | Konyalı Bir Sporcu Bisikletle Üç Günde Şehrimize Geldi Rauf bisikieti ile beraber Yukarıda resmini gördüğünüz genç, Konya bisiklet birincisi K. Rauf'tur. Kendisi üç gün evvel Konyadan çıkmış, 750 kilometre- lik yolu arızasız olarak katettik- ten sonra şehrimize gelmiştir. Bu arada Yolu Üzerine düşen şehir- - lerden Akşehir, Bolvadin, Aziziye, Eskişehir, Bozöyük —Bursa ve Yalovaya —üuğramış, — buralarda seyahatinin doğruluğu Üzerinde muvasalat, saat ve günlerini tas- tik ettirmiştir. Genç sporcu İstan- bulda yapılacak iken tehir edilen büyük bisiklet turüna — İştirak etmek iİçin bu seyahati İhtiyar eylemiştir. Konyalı genç şehrimiz- den ayrılmış, ayni yol Üzerinde dönüş seyahatine çıkmıştır. GĞ v