15 Ağustos 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

15 Ağustos 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ni Sğindi SON POSTA aha -3 B .A JZ F Z Ka B Hergün Resimli Makale B Hastalık B GözünAKısasi |e Üçler Konferansı K © Konferanslar Beceramezse Öde"e Otomobilin Rolü Bağlılık * Üçler Konferansı " Milletler arası münakşalar ve Pazarlıklar devam ederken, Italya, Doçınln çizdiği yol Üzerinde şaş- Badan yürüyor.,, Pariste toplanmak Üzere bulu- Bân Üçler konferansının arifesinde Popîılo Ditalya gazetesi şu satır- yazıyor. Ve ilâve ediyor: * Cenevre, ve üçler konferansı Münakaşa ve tehdit edebilir. Fa- | Kat milletler sosyetesi, no bugün Çırpınan — devletlerin — tarihteki Basiklerini, ne #ömürge yapmak kullanılan — üsülleri, ne de İyanın tarihi ve tabil haklarını ür edemer. ,, Demek ki İtalya, diğer deve erin gürültü ve münakaşaları- ha ebemmiyet vermiyor, ve son buhar başlangıcında harbe baş- ak Üzere hazır bulunuyor. Filhakika Italya, Eylül başlan- Ricında harbe başlamak için bü- Hn hazırlıklarını tamamlamıştır. çler konferansınin 1906 anlaş- Basına dayanarak Hebeşistanın Paylaşılmasın: teklif — etmesi de İyayı tatmin etmiyecektir. Yalnız daha şimdiden İngilte- Te ve Amerika, İtalyaya krediyl işlerdir. Yarın İngilterenin tır ve Afrikada diğer tedbirler İllııyı:ı*ı da temin edilemez. O- Bun İçin İtalya günden güne çık- Baza girmektedir. * Konferanslar Akim Kalırsa Üçler konferansı bir iş yapa- Mazsa, Habeş meselesi için bir Anlaşma yolu bulamazsa, hakem heyetl de bir netice vermezse, Lıillııı Milletler Cemiyeti vası- sile taarruza geçecektir, çünkü Hıbqlıtını Rtalyanın yutmasına Müşaande etmemeğe karar ver: Miştir. Ingiltere Italyaya karşı Millet- ler Cemiyetinde ancak 16 1ıncı taddenin tatbikini İstiyebilir. Bu Maddenin tatbiki İktısadi ablu- kayı Jcap ettirir. Fakat böyle bir teşobbüsü milletler arası anlaşa» Bamazlıklar doğurur. Fransa, bu tedbirin tatbikinde giltereden ayrılır. Almanya fir- Saltan istifadeye kalkar. Hulâsa İtalya - Habeş ihtilâfı daha şimdiden beynelmilel bir Mesele olmuştur. İtalya harp fik» Tİnde İsrar ederse, pek yakında tihana şamil bir hâdise doğabilir. * Otomobilin Rolü Son yıllara kadar çöllerde na- kil işlerinl — bedeviler develerle Yaparlardı. Harpt r Irakla Suriye Ve otomobil İşletmiye başladılar. Olcu ve eşyayı nakil işinde otos Mobil devenin yerine geçti. Bu değlişiklik deve nakliyeck uli yapan bedevileri İşsiz bıraktı. #deviler koendilerine yeni blir Reçinme yolu aradılar ve kuyular Mörafında bulunan toprakları eke- mısir ve buğday yetiştirmeye yuldular. Bu yenl meşguliyet Süları göçebelikten kurtardı, yer- ip yeni bir hayat kurmıya ebur etti. Asırlarca iskân siyasetinin ya- Pamadığı İşi, otomobil beş on lenede — kendiliğinden — hakikat baline getirmiş oluyor. Birde de Şark vilâyetlerinde "'"lı göçebe halde bu'unanları mna mecbur edecek en büyük .. küyyet otomobil ve şimendiler Hasta, ilâçtan, tedavi gayretinden önce, şefkate, teselli- ye muhtaçtır. Çünkü — teselli aaami ae denilen manevi kuvvet, en büyük Hâçtır. Teselli, hastaya Müçtan pıfa umudu kazandı. DAHİLİ HABERLER mr. Şefkat ise hastaya, yakınlarının olduğu hlssini verir, onu haya! Hastanıza karşı teselli edici v kendisile alâkadar Yer Altında Bir Küp Altın Hikâyesi iki Kadın Bir Üfürükçüye Altınlarını Kaptırdılar Müdde'umumtliğe “Arap Mev- lât Hoca,, adlı bir suçlu verilmİş- tir. Beyoğlunda oturan bu Mevlüt hoca, İddiaya göre, fala bakmak- tan ve iki kadının altınlarını do- landırmaktan suçludur. Iddlanın tafsilâtı da şudur; Mevlüt hoca faldan hayır umanlar — ve cine periye Inananlar — arasında çok meşhurmuş. Zeyrek yokuşunda oturan Bayan Yaşar da bir mlş- külünün halli için ©on beş gün evvel Boyoğluna geçmiş ve ho- cayı bulmuştur. Mevlüt hoca okumuş, Üflemiş, bakla dökmüş kâğıt açmış ve nihayet Bayan Yaşara eğilerek pek mühim «r vermiştlr: — Kuzum Bayan.. Sizin evin bodrumunda tam bir küp altın vardır. İsterseniz onu çıkarabiliriz. Paradan yana bir sıkıntısına şifa aramak için giden Bayan Yaşar, bu haberden çok memnun olmuş ve: — Hayhay hocam hemen ya- rın teşrif ediniz. Siz yerini gös- teriniz. Beraberce çıkaralım ve paylaşalım, teklifini — yapmıştır. Yaşar evine dönmüş yemekler hazırlamış, sofralar düzmüş ve ertesi gün de Arap Mevlüt hoca koltuğunda bir yığın arapça ki- tapla ve garip külâhlarla Yaşarın evine damlamış. Hoca yemiş içmiş. Ve eşref — saati bek- ledikten sonra kitaplarını çıkarmış başına şeytan külâhinı geçirmiş ve cezbe dervişleri gibi inliyerek bodruma İnmiş ve orada yüksek sesle arapça dualar okumaya baş- lamış. Bayan Yaşar yukarı da merdiven arasında titireyerek çe kacak altınları bekliyormuş. Bir aralık hoca ağzından köpükler saçarak çıkmış ve: — Kuzum bayan.. Sizin ela- | leriniz çok kuvvetli.. Mağlüp etmek için on tane beşibiryerde lâzımdır, demiş. Bayan Yaşarın (8) tane beşibiryerde —altını varmış. İki tane de komşusu Beyhandan al- mış ve hocaya vermiş. Hoca bu altınları bir tencerenin içine koy- muş, Üstüne de su dökmüş, biraz da cebinden çıkardığı bir toz ilâve etimiş ve tekrar bodruma inerek haykırmalarına, höykürme- lerine devam etmiş. Bir müddet sonra çıkmış ve yine cinlerden şikâyet etmiş! — Bugün gideceğim, iki gün sonra tekrar geleceğim ve İşime devam edeceğim. Fakat siz aşağı; a inmeyiniz, — sonra — çarpılırsınız. Tavsiyesini yapmış ve gitmiş - iki gün sonra Mevlüt hoca yine gel- miş, yemiş İçmiş. Bodruma inmiş ve fakat cinleri fethedememiş. Bir horoz kurbanı İstemiş. Derhal horoz kesilmiş ve akşam hocanın evine gitmiş. Fakat tılısımlar yine çözülmemiş. İki gün sonra yine gelmiş. Bu defa kuzu kesilmiş Üçüncü İkl günden — sonra koç boğazlanmış ve bu iş böylece on beş gün devam etmiş fakat garı altınlar meydana çıkmamış, en son gelişinde Bayan Yaşar hocaya şu teklifi yapmışı — Hocam artık — çok oldu. tahammülümüz — kalmadı. Artık şu altınları çıkar — Mevlüt hoca pişkinlikle : — Bu kolay İş değildir. Iki ayda ancak geçer. Demiş. Yaşar yanına Beyhanı da alarak bod. ruma İnmiş ve tencerenin İçinde yalnız sudan başka bir şey bu- lamamış. Bu suüretle dolandırıldı: ğını öğrenmiş ve polise müracaat etmiştir. Müddelumumllik Mevlüt hocayı dün beşinci müstantikliğe vermiştir. Düşen Çocuklar Adliyede Iki a ye Hâdise Tahkik .'.. Ediliyor Müddelumumtlik dün iki çocuk düşürme tahkikatına el koymuş- tur. Birisi Şehremininde Beyazıt. ağa mahallesinde oturan Râkibe- dir. Çocuğunu düşürmüş, kendisi Haseki hastanesine kaldırılmıştır. İkincisi de Taksimde otura Edadır. Bu da bir korku Üzerine hastalan- miş ve beş aylık çocuğu tehlikeye düşmüştür, Bu da aynı hastanede- dir. Dün Adiiye Doktoru Enver her ikisini de muayene etmiştir. Verilecek rapora göre tahkikat derinleştirilecektir. Köniysberg Panayırina İştirak Ediyoruz Königsberg'de her yıl mühim bir panayır açılmaktadır. Ilk önce yalnız Almanyanın şark taraflarını alâkadar eden bu meşheri zaman- la bütün Almanyayı tutmuştur. Sergl idare komitesi Almanya ile Türkiye arasındaki dostluk bağlarını öne sürerek bu pana- yırda temsil edilmesini istemiştir. Almanyadaki Türk Hecaret odası Berlin merkezi bu sergide Türk pavyonunu şerefile mütenasip bir tarzda hazırlamıya başlamıştır. | *STER çakılan — lavhaların — mahall binnetice İNAN Bir gazetede gözümüze ilişen küçük bir haberı * Sokakların isimlerini taşıyan ve köşebaşlarınâ gocukları — tarafından nişangâh İttihaz edilip mütemadiyen taşlandıkları ve Tevhaların okunmaz bir. bale — geldikleri İSTER görülmektedir. İNANMA! Birçok paralar aarfile yapılıp çakılan bu levhaların gabucak bozulup yenileri takılıncaya kadar sokakların Mimsiz kalmaması için xabıtal belediye memurlarının v& polisia uyanık bulundurulmaları gerektir., a İSTER İNAN İSTER İNANMA! Ek -Ta Dünkü gazeteleri gözden ge- çirirken, tafsilâtile anlatılan bir hâdisenin Üzerinde durdum. Boğaziçinde, bir doktor, ge- celeyin hastaya çağrıldığı halde gitmediği için, zorla evine giren hasta sahibini dava ediyormuş. Bu, bizde ekaeriyetle vakidir. Bazı hekimler, vakitsiz hastaya çağrıldıkları — vakit, — gitmekten istinkâf ederler, Buradaki vakitsiz tabiri onların telâkkisine göredir. Yoksa, bir hunnakısadır buhreni geçiren, yabut felce uğraya. bir adam, uğradığı bu ârızanın vakit ve saatini seçmekte muhtar de- gildir. Hastalık ve ölüm, gelirken eski zaman gemicileri gibi “ mu: vafıkı eyyam,, yahut kli müneccim- ler gibi “Anımüteyemmen,, kolla- mamakla meşhurdurlar. Halbuki bazı hekimlerimiz bunu asla nazari itibara almadan, gece yarısı evin- den dell gibi fırlayıp, yardımları: Di dilenmiye koşan, muztarip has- ta sahiplerini ulu orta İstiskal ederler. Diyeceklerini biliyorum: * Biz- Insanız. biz de can taşıyoruz.. bizimde, berkes gibl dinlenmek, uyumak, rahat etmek hakkı- mızdır! ,, Evet amma, bunu söyliyen ber hangi bir başka san'at ehil olsa, bu mazeretlerin hepsi de makbul olurdu. Bir hekimin ağsında ise, bu kelimeler yabancı ve haksız durur. Zira bir mesleğe atılırken o mesleğin bütün — mahzurlarını; kötü taraflarını da hesaba katmak gerektir. Böyle olmayup da, yalnız kazancını, şöhretini, rahatını dü- şününce, © meslekten vaz geçme- lidir. Kaptan, kısmetinde var» sa, fırtınaya tutulacağını, kaya- ya oturacağını ve belki de günün birinde dalgaların arasın- da kaybolacağını nasıl bile bile kaptan oluyorsa, hekim de, günün ve gecenin herhangi bir saatinde rahatsız edileceğini bilerek bekim olur, Hususlle ki, Fakülteyi ikmal edip de çıkarken, hekimlere zorlu bir and içirirler. Bu andı içtikten sonra, artık, hekim çağrıldığı hastaya gitmemezlik edemer. O, herkesten ziyade ödevine, sosye- teye bağlı olacaktır. O, içirilen anda nazaran, hekim bir tecimer, bir bezirgân değildir. Halkın, kayıtsız, şartsız, garezsiz, İvezsiz bir hâdimidir. Her nereye çağırı« hr ve herhangi snatte çağırılırsa de bi, her ne verilirse gıc:;.i.hı:'u herhangi bir başka hekimi İsterse, onun da çağırıl: masına karşı iyecektir. Halbuki, zı doktorlarımız, evvelce yemin ederek, şimdi de namus ve şerefleri Üzerine söz vererek giriştikleri bu taahhlidü zamanla unutmuş gibi görünü- yorlar. Bunun, me derecelere kadar yakışık — alabileceğinin takdirini yine kendi vicdanlarına havale ederim. Parlamentolar - Birliği Brükselde toplanan parlamen: tolar birliği kongresi konuşma- ları bitmiştir.. Kongre bu son toplantıda para, İşsizlik, iş eaati, ve daha bu gibi umumi mese'eler Üzerinde önemli kararlar vermiş- tir. Bu kongre delegelerimizden Elâziz saylavı Fazıl Ahmet Ay- kaç dün sabah Semiplon ekspre« siyle Istanbula gelmiştir. ÖL gee DĞi - <A F

Bu sayıdan diğer sayfalar: