15 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

15 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15 SÖON POSTA Aslanlar kraliçesi Güzel bir İngiliz kızı dansözlüğü *0 w 06 bıra- karak aslan terbiye etmeyi iş edindi Patricye Patricye ve aslanları İngilterede son zamanlarda en çok #öhret kazanan kadın hiç şgüphe yok ki Patricye Born'dur. Patrieye Born, as- lan terbiye eder. Henüz yirmi iki ya- şinda olan bu genç kız, üç yıldanberi, bu pek tehlikeli işle meşguldür. Gaze- teler sık sık onun aslanlarla uğraşır - ken alınmış resmini basarlar. Patricye ayni zamanda güzel bir kız olduğu için aslansız resimleri de gazetelerde bol bol yer bulmaktadır. Bundan ev- Vel balet dansözlüğiyle uğraşan ve Muvaffak olan genç kız, dansözlüğün Tühunu tatmin etmediğini görerek bir iş aramış ve nihayet bir gün tirkte aslanları görerek aslan terbiye- tiyle meşgul olmayı kararlaştırmıştır. , Bu işi birdenbire yapmağa bittabi imkân yoktur. Bunu bilen Patricye de $e evvelâ bir aslan mürebbisi ile dost akla girişmiştir. Bu işi yapan adam Patricyenin as - lanlar üzerinde tesir yapabileceğini Sezmiş ve ona bu mesleğin sırlarını öğ- Tetmeğe başlamıştır. İki yıl devam eden tecrübeden son- Ta Patricye işi tamamiyle kavramiş ve #ndan sonra kendi hesabına hareket tderek iki erkek, üç dişi aslanla iki Yavru satın almıştır. Cenç kız bunları terbiye için çalış- Mağa başlamış, neticede muvaffak ol- Muşstur. Onun da aslanları ipler üze Tinde yürümekte, yerlere yatıp yavar- makta, ve türlü türlü maskaralık - h_;yıpıp herkesi güldürmektedirler . < —— aaaan —e — | erkekler de aslanlara benzerler. onları da uslandırmak mümkündür ,, diyor Aslanlar içinde en inatçısı dişiler - dir. Patricye bir elinde bir kırbaç, ve ya demir parçası, bir elinde bir revol- ver olduğu halde kendi dişi aslanını da iradesine rametmiştir. Bu tehlikeli iş bittabi bir hayli ve- rimlidir. Bugün Patricyenin kazancı, en ileri dansözlerini kazancından kat kat fazladır. Maamafih genç kız bu parayı fazla- siyle haketmektedir. Patricye sahneye çıkmakta, ve içer- den aslanlarının bırakılmalarını bekle- mektedir. Aslanlar homurdanarak, kükriye - rek, kuyruklarını yere çarparak gel - mekte, onu görür görmez, durmakta, | ,ları gibi erkekleri de uslandırabilir mi? ve onun emirlerine boyun eğmekte - dirler. Herkes bu manzarayı derin bir he - yecan içinde sehretmekte, aslanların bu genç ve güzel kızın üzerine atıla - Sabırla, sinir kuvvetile rak pârçalayacakları korkusiyle yü - rekleri ağızlarına gelmektedir. Fakat Patricye hayvanları o kadar ehlileştir- miştir ki böyle bir tehlike pek de varit değildir. L ' Geçenlerde bir gazeteci Mis Patric- ye ile görüşmüş ve onun şu sözlerini kaydetmiştir : — Hayatta en sevdiğim iş kendi işimdir. Başka her hangi işle meşgul olmak istemiyorum. Gerçi her lâhze tehlike ile karşılaşıyorum. Ve - tehlike içinde yaşıyorum. Fakat bu tehlikeleri yenmek bana haz veriyor! Patricye bu sözlerden sonra şu sual ile karşılaşmıştır: — Kadınlar aslanları uslandırdık - — Evet, kadınlar aslanlar kekleri de uslandırabilirler. Bunun için sinir kuvveti ve bu işi yapmak için hazırlanmak - lâzımdır. Telâş ve gibi er- İhtiyarlığıg) ıp_apaşjğı ki_ıybğftıgı yer ——— n — .e Everestte 75 yaşındaki insanlar çocuk sayılıyorlarmış, 250 yaşında dinç, güçlü kuvvetli Fransız muharriri Sezar Depüi Hi- Malaya dağlarının en yüksek tepesi o- ha Everest tepesine çıkmıya çalışır - ken hayretten ağzı açık kalmış. Şimdi gördüklerini yazıyor: — «Everestte diyor Metüsalan'ın fadı yaşıyor. Orada 75 yaşındaki in- Sinlar çocuk, 150 yaşındaki — insanlar .'mlınlı ve genç sayılıyorlar. İhtiyar- ik Yaşı yok. 250 yaşında dinç, güçlü k"Welli erkekler ve kadınlar azraili Yanlarına yaklaştırmıyorlar. Bi şbidiyd: Henüz yenl'eeleridiğini Ye ilk çocuğunun doğmak üzere oldu- Ü Kiyiediği zamdn ni sayi işleri N pek o kadar eyi bilmediğine hük- —”'hiuim. Fakat gördükten sonra...» & Muharrir anlata anlata bitiremiyor, Yor ki: — Burada yaşayan insanların cin- Beni Evereste götürecek rahberim | Lmini tayin etmek te çok güç. Erkek- de, kadınlar da biribirlerine benzi- t"—v. Erkeklerin de göğüsleri kadın- Bibi dolgun ve taşkın. Kadınlar da Üekler gibi, çelik edaleli, güçlü ve kuvvetli. Havanın şiddetine, soğuğa, kara rağmen yarı çıplak geziyorlar, açıkta yatıp kalkıyorlar ve ömürlerini mey- vasını yiyerek gıdalandıkları bir ağacın dibinde oturmakla geçiriyorlar. Bu ağaçlar da çok garip ve çok kor- kunç şeyler. Yaprakları alelâcayip bir şey. Bu ağaçlar insan, hayvan ve haşa- rat yiyorlar. Nasıl mı dediniz? Efendim bir büyük rüzgâr - çıktığı zaman bu ağaçların çarşaf kadar bü- erkekler varmış var ki yerliler — münhasıran bununla geçiniyorlar, Meyvası pek - lezizmiş, bendeniz yemedim, çünkü kendimde ne bu ağacın yanına yaklaşacak, ne de meyvasını yiyecek cesareti bulamadım. Aklı erenlere sordum, soruşturdum, bu insanların bu kadar çok yaşamala- rındaki hikmeti öğrenmeğe çalıştım. Diyorlar ki: Everestte mikrop yoktur. Yiyecek te, içecek te saftır. Hava tertemizdir. Orada yaşayanlar hastalık bilmezler. yük yaprakları bir fil ağzı gibi ıçlh)'or,;Vücudın bizim vücutlarımız gibi tok- başlıyor iki tarafa sallanmağa. Bu ara- da bu yaprağın önüne ne insan mı hayvan mi olur, taş mı olur, ne olursa onu kapıyor ve kapanıyor, rastgelirse ı sinlerle dolu değildir. Geçinme zorlukları, öldürücü — se- bepleri yoktur. Şehirlerde yaşayan, hattâ az çok medenileşmiş olan insan- sonra da açılmıyor ve içine aldığı cis- ların hayat gailelerinden hiç birini on- mi öğütüyor, massediyor, âdeta yiyor. | lar bilmezler ve çekmezler, Niçin yaşa- Yerliler bu ağaçın ilmini almışlar, rüzgâra fırtınaya rağmen bunun altın- dan kaçmıyorlar, şöylece — kendilerini sipere alıyorlar ve ağaçtan düşecek meyvaları kapmağa çalışıyorlar. masınlar? Bu şekilde ve iptidaf bir tarzda, ha- yat zevklerinden hiç birini tatmadan yaşamak isterseniz #iz de Everest te- pesine gidiniz, siz de 200, 250 yıl ya- Ha, bakın, onu söylemeğe - unut-, şarsınız. Fakat bu yaşamanın manâsı muştum, bu ağacın bir nevi meyvası meP... —X Lehistanda görülmemiş bir hâdise Sayfa 7 ——t Seyahate çıkan kıskanç koca karısını bağladı Lehistanın Kırıs- tinoviç kasabasın « da binbir gece ma sallarını — hatırla - tan bir. kıskançlık — hâdisesine — tesadüf edilmiştir. Henüz yeni ev- lenmiş, bir karı ko- ca arasında cere « yan eden bu hâdi - se çok ender rastla- nacak kadar garip- tir, Yeni damat ka- rısını çıldırasıya sevmekte, — sevdiği — kadar da kıskan - maktadır. * * * Polisler şüpheye düştüler, kapıyı kırıp içeri girdiler fakat bağlı kadının tekdiriyle karşılaştılar: “ Ne hakla evime giriyorsunuz ? Kocam beni arzumla zincire vurdu ,, Yeni damadın düğünden bir kaç|üç gün geçtiği halde kapının açılmadı- gün sonra bir işi çıkmış Grakoviçe git- mek mecburiyetinde kalmış, fakat kıs- kançlığı bu seyahatine mâni olmuş- tür. Kadın kocasını çok sevdiği için ona endişelerinin beyhude olduğunu söy- lemiş, fakat nedense kocasını inandı- ramamıştır. Erkek karısına her ne ka- gdar: — Biliyorum - karıcığım, yapmazsın, buna eminim, de bu söze: — Fakat... fakat kıskançlık seya - hat etmeme mâni, cümlesini ileâve et- mekten vaz geçmemiştir. Nihayet kadın kocasının üzülmeme- si ve seyahatten geri kalmaması için: ni olmak için: — Peki kocacığım, demiştir. Beni bir demir zin sımsıkı bağla, kapı- ları da kilitle, öyle git. Sen gelinceye kadar ben o vaziyette kalmıya razı - yım. Tek sen üzülme. Erkek de bu tedbiri muvafık bul - muş, kadını zincire bağlamış, kapjyı kilitlemiş, sofaya iri bir çoban köpeği bırakmış, diş kapıyı da — kilitledikten sonra müsterih yola çıkmıştır. Adam sokakta rast geldikleri ile de vedalaşmayı ve bir kaç gün sonra av- det edeceğini, evine göz kulak olma - larını söylemeği unutmamıştır. Fakat eve göz kulak olanlar aradan fenalık demiş ise ğını farkedince şüpheye düşmüşker, polise ve müddeiumumiye işi açmış « Tardır. Müddeiumumi de evde arama ya - pılmasına izin vermiştir. Beş polis bu izinnameyi yanlarında — bulundura « rak eve gitmişler, kapıyı çalmışlar, cevap alamayınca kırıp içeri girmek « ten başka çare bulamamışlardır. Kapı kırılıp da içeri girer girmez müthiş çoban köpeği büyük bir tehev- vürle üzerlerine saldırmış, polisleri içeri bırakmamıştır. Polisler bu korkunç hayvanı tahan- ca ile cansız yere serdikten sonra o- daları aramıya başlamışlar ve bir oda> nin kapısını açtıkları zaman zincire bağlı kadını görünce hayretten dona kalmışlardır. Kadının polislere söyle. diği söz şu olmuştur: — Ne hakla benim kapımı kırıp içe- ri giriyorsunuz? Kocam kendi arzum ve israrımla beni bağladı. Biribirimizi çok sevdiğimiz için ikimizin de biribi- rimiz hakkındaki kanaat ve itimadı « nin sarsılmamasını istiyoruz. — Bun « da polisin müdahalesini icap ettirecek bir şey yok. Buyurun dışarıyâ:.. Polisler diyecek bir şey bulamamış- lar, süklüm, püklüm dışarı çıkmışlar, giderken de kırdıkları kapıyı tamir e-« dip tekrar kilitlemişlerdir. vehm içinde yaşayanlar bu çeşit işle- re yanaşmamalıdırlar. Ben de zerre kadar telâş ve asabiyet gösterecek ©- lursam, emin olunuz ki, derhal parça- Tanırım. Gazeteci aslanlar kraliçesine üçün- cü sual olarak şunu sormuştur: — Aslanların size saygı gösterme - lerinin sebebi nedir? — Onları saygı göstermeğe alış « tırmamdır. Fakat aslanlar da ancak karşılarında ayakta durduğum ve ken- dileriyle yüz yüze geldiğim zaman ba- İna saygı gösterirler. Karşılarında otu« racak, veya sırtımı çevirecek olursam felâkettir.» | Hayatta Gördüklerimi 700 paralık kaşar peyniri Tünel civarında bir sütçü dükkânında idim, İçeriküçük bir sokak haylazı girdi. Bir paçası var, bir paçası yok kıma bir pantalon. Ne renk olduğu belli olmı yan bir gömlek. Başında, küçük ecemer yüzünü gölgeliyen, kulaklarına kadar inmiş bir apaş kasketi. Sevimli bir tavırla boynunu büküp elindeki parayı uzattı: — Ne olur ecanım ustacığım, bana 100 paralık kaşar peyniri ver. Dükkün sahibi karşısında duran beyaz gömlekli adamı gösterdi. Emir çıkmıstı. Oraya döndü. — Haydi ver Çırak sordu: — Beyaz peynir versem olmaz mı?. Küçük yaramaz başını salladı: — Yek ninem onü sevmiyor. Âmir bir sedle: — Gazeteci, dedi ve sıçrıyarak çıktı. Küçük haylazı kapının önünde yaka« - dadim. — Sen nasıl gazeteci olacaksın küçük. Şirin bir bakışla izah etti: — Gazeteci, Yani gazete salacağım. © vakit nineme peyniri «10> kuruşlulü alırım. Çok param olacak Kendi gibi üç yaramaz etrafını aldılar, Onlar gazete satıyorlardı. — Biraz versene peynirden. İsyankâr başını kaldırdı: — Yooo... Nineme götüreceğim. Bali ben bile yemiyorum. Hem © kadar da kamım aç. — AÂAç mısın çocuğum?. diye sordum. Büyük siyah gözlerini kırptı. yavaşçaz Kâğıda el kadar bir kaşar peyniri par- ças sarıp verdiler. Sevinmişti — Artak adam olacağım. O vakit çok alınm usta e mi?.. — Ne olacakmn?. diye sordular. — Yalan amma, onlardan nasl kure tulayım, dedi: Ve Çevik''bacaklarının” üzerinde aç yıyarak uzaklaştı. Muazzez FAİK moş n TÜ

Bu sayıdan diğer sayfalar: