31 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

31 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

313-936 Derhal tahkikala giriştim. Depoyu ta -| mamile düşmanların eline teslim etmemek | için Denizliye gönderdiğim 400 silâh ile| âcilen başka depolara naklettirdiğim ral zemenin istasyon memuru tarafından İn - gilizlere baber verildiğini öğrendim. Aydın demiryolunun istasyon memurla rman kâffesi Rum ve bir kaçı Ermenil Harbi umumide ilâve edilen müslüman me- murlar, mütarekeyi mütcakip İngiliz kum - panyası tarafından çıkarılmışlar idi. İstas- yon memurlarının İngiliz zabitlerine ca - süslük ettiklerini ve esasen bütün irenlorin İngiliz kontroluna tâbi bulunduğunu bil - yorduk. Fakat, en gizli barekâtimiza va- rıncıya kadar bu derece nüfuz edebilecek- lerine ihtimal veremiyorduk. ( Her halde, ya İzmir mümessille - rinden gördüğü tazyik ve yahut İstanbul. ' dan telâkki ettiği emirler üzerine olacak ki, bugün kolordu kumandanlığının müekkit bir emri üzerine, Denizlide bulunan sekiz Erhard cebel topu kama ve nişangâhlarile, | yalnız Aydın deposundaki makineli tüfek- leri göndermiye mecbur olduk.) Aydında İngilizlerin en kuvvetli & susları, (Manisalı İstalyo) ile (fabrika: Teohari) idi. Bunlar, kendi casusluk $€ bekelerine ithal ettikleri adamlar vamta - İ sile mütemadiyen firka zabitanını “takip ettirmekteler ve bazı hürriyet ve &itilâf mensuplarile müştereken hareket etmekte- erdi. Bu bapia da bir vesika olmak üzere Yi- ne orada bulunan büyük rütbeli bir ku - mandanının hatıratından aynen şu satırları naklediyoruz: TAydında pek çirkin ve ağır bir hâdise, Ve hükümetin tarzı hareketine bir misal. İngiliz sabitlerinin müdahalesinin. reddi.) Bu hâdise, şayanı takbihtir. Fakat baş- bea müsebbibi, hükümettir. (1) Bu bâdi #enin tafsilâtına girişmezden evvel, buna taallük eden evvelki vukuatı izah etmeli yim. (15 mayıs 335) İzmir hüdisesile bera - ber, o günün sabahi vuku bulan tavsiyemiz üzerine milli bir mukavemet icrası hak - kında milletin muvafakatini almak ve bu bapta mukarrerat ittihaz etmek üzere « mevkiin müsait olmasına binaen - hürri - yet ve itilâf fırkası binasında bir içtima ak. | tetmek istedik. Fakat burada istiskal gör - düğümüz için, derhal mevkii değiştirerek İstanbul oteli altında bir kaç toplantı yap - mağa karar verdik. Bu içtimalara, belde- nin muhtelif tabaka ve sınıflarına mensup bir çok zevat geliyordu. Zabitlerimiz de bu içtimaların hepsinde bulunuyordu. Aydında dava vekâleti ile iş'izal eden (Büyük Millet Meclis Sinop meb'usu, Hakkı Hümi Bey dahi bu maksadın en ha- O — Depodan silâh çikarılmasında; bes 45: Haberler. 21,10: Berlin radyo orkes- raretli hâdimlerinden olarak içtimalarda| hazır bulundu. ! Bu vatanperverane müzakereler devam ediyordu. İngiliz mümessilleri, kumandan- hk dairesine müracaat ettiler. Fırka ku - mandanı miralay Şefik Beyi görerek: , — Bir takım iştimalar yapılıyormuş. Hıristiyanların katli âm edilmesi müzake- re ediliyormuş. Bu hususta bizi tenvir ede- bilir misiniz? Dediler. Kumandan, bu içtimeların ancak vatan kaygusile yapıldığını ve Türklerin hiç kimseye tecavüz hakkında en küçük bir fi- kir bile taşmadıklarım delillerle isbat etti; ve İngiliz zabitlerine kâfi dörecede kanaat verdi, Fakat hayrete şayan bir keyfiyettir ki, bu iç'imalara devam eden zabitler hak - kında, mutasamıf tarafından da bir şikâ - yelname geldi. Bu şikâyetname, (halkın iştikâsma) atfediliyor, güya halkın silâhlı bir kıyam hareketinden korkmakta olduğu bildiriliyordu. Kumandan, bu içtimaları menedemezdi. | cak. Zabitlere de: — Vatan müdafaasına taallük eden bu müzakerelere iştirak etmeyin Diyemezdi. Diyemezdi. Onun için mutazarnfa lâ gelen cevabı vermekle beraber, . bu gibi İçlimaların açık saçık yapılmamasını ve gizli yapılacak içtimalarda da, itimada şa- (1) Yani; damat Ferit Paya hükümeti. | i bal gibi dil döken bu adam; İ veriniz. Depoya gideceğiz. Öradan 300 si- Milli Mücadelede p-7Casus Te İstilâ Zamanında Çok Sıkı Bir Tahrip Siyaseti Takip Ediliyordu.. yan adamların bulundurulmasını denlere haber gönderdi. Artık müzakereler gizli yapılıyor; müzakereler esnasında yabancı kimseler bulundurulmuyordu. Böyle clma'la bera- ber İngilizler yine bu müzakereleri harfi! harfine haber alıyordu. l 24 may 335 İatibinde o zevalden bir saat sonra idi, Mutasarrıf o vekili ile bazı| kimseler ve bilhassa — bunların o arasında | Aydın metrepolidi ile Rum muteberanın - dan bazıları hep bir arada, adeta vermiş bir surette fırka dairesinin önünden | geçmis; İngi'ir mümessillerinin . ikamet ettikleri binaya girmişlerdi. Burada hir iki| saat kadar kaldıktan sonra da; çıkıp git - mişlerdi. Aradan yarım saat kadar geçmişti. İn- giliz mümessili yüzbaşı Vitali ile refiki mü- lâzim Grand, atlara binerek fırka daire - sine gelmişler; kumandandan mülâkat'is - temişlerdi. Yüzbaşı Vitali, memleketin yabancısı değildi. Bütün hayatında, Türkiyede yaşa- miş ve ekmek kazanmış bir İngilizdi. Ti - caretle meşgul olduğu zamanlar, Türklere şimdi zehir icap «e - ve el ele ibi söz söylemekte idi, Kumandanın huzuruna girip te mutat| olan hoş beşten sonra Vitali söze başlamış ve şunları söylemiştik — Şimdi, mutasarrıf ve hoca (1) ve papaz ve beldenin islim ve hıristiyan ahalisi namına bir heyet bize müracaat et- ti. Bunlar, memlekette anarşi o olduğunu! söylüyorlar. Ve, asayişin temini için Türk- lerle Rumlardan mürekkep bir milis teş- kil etmek istiyorlar. Ancak, askeri depo- dan üç yüz silâhın kendilerine verilmesini bizden rica ediyorlar. Bize şimdi bir zabit lâh alarak bunlara vereceğiz Kumandanın yüzü, kıpkırmızı kesilmiş- ti. Ve büyük bir teessürle şu cevabi ver - mişti: — Memlekette anarşi olduğu iddiasını reddederim. Var ise, vak'a göstermek lâ- zıumdır. Beldenin emniyet ve asayişini tamamile muhafaza edecek kadar elimiz- de asker var. Harbiye nezaretinin emri ol- madıkça, burada milis teşkiline müsaade edemem, Ve depodan da hiç kimseye bir tek silâh veremem... Böyle bir işe ne sı - fatla müdahale ettiğinizi bilmiyorum. Eğer mutasarfıf tarafından böyle bir şeye lü- zum görülüyorsa, sizden evvel bana mü - racaat edilmesi lâzım gelir, Bu ağır cevap karşısında yüzbaşı Vitali > İngilizlere mahsus - soğukkanlılığını mu- hafaza etmiş ve şöylece mukabele gös - termiştiz müdahale hakkım vardır... Zaten, depo- daki silâhların yağma edildiğini bir bili - İyoruz. Ve bunun neticesinden korkuya « ruz. Her geçş, gizli gizli içtimalar yapı - hyor, ve bu içtimalara da zabitler devam ediyor. Buralarda yapılan o müzakereler, hem bıristiyanları, hem de memlek, sayişini tehdit edecek mahiyettedir. Onun için halk bize müracaat etmekte ve müş- terek bir milis kuvveti teşkilini istemekte haklıdır. Bu talep, muhakkak kabul edil - melidir. Demişti, Vaziyet, bu hâd bir şekle girince, işe, | mülâzim Grand müdahale etmişti. Bu zat, | hakikaten çok ciddi, terbiyeli, kibar ta » vwırlı bir zat idi. Hattâ şu hakikati de söy- lemek lâzımdır ki, bu zat samimi bir Türk dostu idi. Varifesinin müsaade nisbetin - de Türklere güleryüz göstermekte ve İz- mir felâketinden dolayı Türklerin hisset - tiği teesürlere iştirak etmekte idi... Arka- (1) Her halde (müftü) demek ola - MUAMELESİ BAŞLAMIŞTIR. Te İstanbul 373 İstiklâl caddesi kilâtı İml B E R Li 'TZ?” de yeni açılan Lisan Kursları: Türkçe, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Almanca. Rusca, v.s. KAYIT Ri (Tİ$İN Son Poslanın Tefrikası: 2“ daş Vitalinin kumandanla konuştuklarını demindenberi sükünetle dinledikten sonu ona ingilizce bir şeyler söylemiş; ve son- ra da ayağa kalkarak: — Kumandan bey!. Siz haldısınız... Sizin sözlerinizi aynen mutasarrıfa söyle - viz. Onun, size müracnat etmesi lâzım ge- lir. Demişti. İngilizler çıkıp gittikten sonra, kuman- dan ielefonu açmış, mutasamfı aramış; | taşarrıfın da iştirnkile İngilizlere vuku bu- lan müracaatın, yakışıksız bir iş olduğunu anlatmıştı. ( Arkası var ) l Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans o musikisi, o19: Haberler, 19,155 Muhtelif plâklar, 20: Kuvsrtet: Beethoven (pâk); 20,30: Stüdyo orkes- tralan, 21,30: Son haberler Sant 22 den sonia Anadolu ajansının gazetelere ! cektir. mahsus havadis sörvisi verile ANKARA 19,30; Çocuklara" öğütler. bilmeceler.) 10,45: hafif müzik, plâk neş-İ riyatı. 20,05: sıhhi konusma. 20.20: Ajans haberleri. 20,30: Karpiç şehir lokantasn- dan nakil Çorkestr). BÜKREŞ 12,35: Orkestra ve haberler. (15 şe ka- dar). 18,15: Plâk. 19,15: Sözler. 19,30: Kok cuzi, 20: Haberler. 20,15: Dans, 21, 05: Konferans, 2152514 Senfonik konser. (Çaykovski, 'Debüsi). 22.30: Haberler. 22.45: Konserin devamı. (Şaman, Vağ - ner). 23,35: Konter nakli. VARŞOVA 17,15: Orkestra 17,45: Şarkılan. 18, 15: Plâklar. 19;10: Franmz şarkıları, Zi: Monolog. 21,10: Orkestra konseri. 21,45: Haberler. 22: Leh musikisi. 23: Hafif mu- siki. 23,45: Sözler. 24,05: Plak. MOSKOVA 20: Karışık neşriyat: 21: Radyo festi W emisyonu. 22: Yabancı dillerle neşriyat. PRAG 17,10: Hafif musiki. 18: Çocuklüra, 18.20: Trio konseri (Dvorak). 18,45: Sözler. 18,55: Plâk. 19,10: Almanca neş- siyat. 20,10: Hafif musiki 20: «Delin adlı| opera (Fröster). 23,15: Plâk. BERLİN | 18: Plâk. 19: Askeri bando. 20: Hikâ-| ye. 20:15: Piyano - keman sonatları. 20, | Ata sözleri trası, 23: Haberler. 23,30: Hafif musiki, BUDAPEŞTE 19,30: Çingene imüsikisi, 20: Götebörg- dan nakil. İsvek (KALIBR 54) | leri mükemmel cap saatleri kadar dakik ve tam ayardır. Kol saatinin cep saati ile ayni presizyonda olması keyfiyettir. Halbuki, KALİBR 54 REVUE KOL SAATİ en şiddetli fizik hârekâttan bile katiyyen müteessir olmaz, ve ayarı pek güç bozulur, Bü saatin başlıca hususiyetleri ; İmtiyazlı saniye çark büyük çarklı hususi diş dizisi, Kuvvelin mükem- melen nakli, büyük tavla, tam ve dayanıklı ayar, gayet o elâstikt ve kuvvei omiknatsiyesinden © âri “NİVAROX,, pandöülü; REVUE Saatleri tanınmış saatçi lerde ( satılmaktadır. Umumi salış deposu : İstanbul, Bahçekapu, Taş Han ici kat No, 19 pek nadir bir crübe dersi parasızdır. Ankara Konya caddesi hükümetin mümessili sılatını taşıyan mu -|. nl yük Bilmeri, sizin de böyle dostlarınız, .eski mektep arkadaşlarınız var Size bir kaç eski ahbap #fPi takdim e- 'deceğim. Böyle can ciğer dostlarınız ol - madığına bilmem müteessir olacak misnız. İnsan yaşadıkça neler görüyor. Kuzular kurt oluyor, ipek böcekleri akrep kesili - iyor. Amma bunları anlamak için de insan İneler, ne vartalir atlatıyor. Şimdi size bit numarah eski mektep ar- kadaşını takdim ediyorum. Bir gün matbaada konuşuyorduk. Odacı bir mektup getirdi. Faki snf ar- kadaşlarımdan Ali Sedat yazıyor: Kardeşim. Şimdi bir yere elli lira ver- mek mecburiyetindeyim. o Üzerimde. otuz lira var. (24) saat içinde inde etmek öze- re bana yirmi liva gönder.» Hemen elimi cebime attım, Allahtan yir mi lira vardı, Hemen zarfa koydum. Get ren adama verdim. Bizim ingilizce mütercimi sinsi sinsi gül dü: — Hayrola, dedim, ne var? — Hiç. dedi, yirmi liranın gidişine gül düm — Neden? Ali Sedat namuslu çoğuktur. Dediği saatte borcunu öder. Arkadaşını tanımıyorum anma İn - işallah diyelim. Garip değil mi ben de kuşkulamver - dim: — Vermez mi dersin? İngilizce müterciminin şüpheli bakışları odada dolaştı: — Onu yirmi dört saat sonra anlarız. Yalniz böyle vak'alar benim başımdan çok geçti de. En yakın, en candan arka - daşlara karşı bile güvenim kalmamıştır. — Yana, — Evet, Pek-yakindu başımdan bir ga» rip macera geçti Hırsımdan hâlâ «başım dönüyor. — Ne oldu? — Benim de senin gibi böyle canciğer bir mektep arkadaşım vardı. Mektepte pır- lanta gibi bir çocuktu. Zeki, terbiyeli, na- zik, hem de iyi bir ailenin çocuğu. Mektepten çıktıktan sonra babası onu Avrupaya yolladı: Bir kaç lisan öğretti yetiştirdi. Geldiği zaman-büyük bir mües- seneye yerleşti. Ve tanıdığım bir ailenin gü- zel kızile evlendi. Ben bir vakit İzmirde kalmıştım, iki. üç yıl görüşemedik. İstanbula döndüğüm zaman onu yerin: de bulamadim; Sordaklatım da tam mialü. mat veremediler, Bir ay önte idi. Bi büro zim tercüme sunda — oturuyordum.) Öteki odadaki dak tilo beni bir arkada sının aradığını haber) verdi, çıktım. Ne gö -| teyim, bizim Vedat Dağa Ce sük, koklaştık. bir telâş vardı. Beni bir köşeye çekti 5— Atman kardesim, dedi. Başımdan bü yük bir felâket geşti İzurap içindeyim Baia yardım et! Başım döndü. Bu kadar samimi bir ar- YARIN: Yazan: Kadir Can Kaflı kadaşin wtirabına, ortak olmamak kabil mi? — Söyle kardeşim, dedim. Ne var, ne istersin! z — Sorma. Karımı aldattılar. Masum, temiz kanımı edepsizin biri baştan çıkar - mış. Haber aldım. Deli gibi haber verdik- leri yere koştum. İnanamıyordum. Fakat dünyada artik sevgi de, şefkat te insan al- datiyor. Karımı dedikleri yerde ve söyle- dikleri adamın yanında en iğrenç bir va- ziyette gördüm ve Allah bâna sabir verdi. Terbiyeli bir insan gibi sadece: — Lühet olen! Dedim. Yüzlerine tükürdüm, fırladım. Evde: daha memede çocuğum anasız kal- imiştı, Kucakladım, artık dünyada benim için teselli yalnız © kalmıştı, Yavrumu ben büyütecektim, İlk işim ona bir sütnine aras İmak oldu, buldum. Kadın ayda otuz liraya bakacağını söyledi. Aksiliğe bak ki üstüm- İde on beş lira var, verdim. Yavrumu da İ bıraktım. Daha on beş lira bulmak için fıt- ladım. Aklıma ilk gelen sen öldün. Vedadın daha fazla söylemesine mey- dan vermedim: ba - ürlayışına ne kadar memnun oldum bil « sen! — İsabet etmişsin kardeşim. hemen cüzdanımı açtım. Üç tâne beş liralığı çıkânp verdin. şa gelen çekilir. Allah başka keder verme sim. Ve onun teşekkür etmesine bile mey » dan vermeden arkasını okşadım: « Haydi, git işini gör. Yavrunu kur » ji Vedat: Yann akşam sana borcumu ödiye - İceğim Kardeşim, diyordu. —— Sen skilma, üzülme, hevzaman olsa İ verirsin! Vedadın felâketine “çok ' üzülmüştüm. Hele; o güzel kızın Vedar gibi bir kocayı sldatmasına çok kızdım. Bir kaç gün geçti Vedat görünmedi. Bir akşam Taksimde bir dostumu ziya- rete gidiyordum. Tam Mavi köşede Ve » datla karısını kolkola görmiyeyim mi? Göz yöze gelmemek için başımı önü « me eğdim. Dün akşam bu macerayı bir yerde an - latıyordum. Bir tanıdık: — Ocoo, dedi Demek Vedadın yeni bir numarası daha! Sonra anlattılar. Bizim eski mektep ar- kadaşı kibar dolandıncılığın profesyonel. liğine gireli çok olmuş. İngilizce mütercimi inacerasını bitirdi. yüzüme baktı. — Bizim Ali Se - bunlardan mi kaçan Nât Dedim ya, Yin. mi dört saat sonra m. 24 saat, 24 güm oldu. Ali Se- 818 haber yok! Bürhan Cahit 15 Mart 936, Ümingân ibar dos ine girn tipler epey kalabalıktır. Ködanianlarmı ber hafe ta bu sütunda takdim edeceğim. B.C — Vah vah,' kardeşim, ne yapalım. Ba. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: