31 Mart 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5

31 Mart 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bigada Yangına Karşı Esaslı Tedbirler Alınıyor Kasabada Çitten Yupılmı:ı Dıvarlar Yıktırılıyor, Bütün Dükkânlarda Su Bulundurulması Emredildi B ; Biganın Köprübaşından bir görünüş , Biga (Özel) — Belediye son yan- Rindan sonra artık gözünü açtı. Ma: halle aralarındaki damlara kuru ot koy- durmuyor, kenar mahallelerdeki — çalı Avluları yasak ediyor. : Geçenki yangında mevcut arazo- Zun uzak mesafelere — su — sıkmadığı tecrübe ile anladı. Onun için bu defa 1600 lira vererek bu arazoza yardımcı Bkun diye bir de «motopompn aldı. Bu yeni tulumba, sıktığı suyu 25 Metreden yukarıya çıkarmakta ve 100 Metreden uzağa götürmektedir. Bele- üye, ekim işleri işyariyle de anlaşarak bağlar bahçeler arasındaki mikrop yu- Valığı yapan bütün çalı avluların kal- Bırılmasını kararlaştırmış ve bunu s0- kak sokak davullarla halka ilân etmiş- tir, Bundan böyle bağ ve bahçe sınırları Va tel örgü ve dizme kazık olacak ve Va hendek açılacaktır. Bu yasağa kulak asmayanlar ve bir Aya kadar çalı ve örgü avlularını - kal- ıı'l’mayuılınn avluları belediyece yakı- ve kendileri mahkemeye verile- tektir. Şehri yangından korumak - için ber esnaf, dükkânında iki dolu su te- Bekesi bulundurmağa mecbur — tutul- Muş ve bu münasebetle esnafın adedi Bayılmıştır. Bu sayıma göre şehrimizde 22 ma- nifaturaçı, 41 kahveci, 8 saraç, 4 tane tenekeci, bir uncu, 4 bakırcı, 6 zahireci, 2 terlikçi, 5 rakıcı, 12 fırıncı, 4 saatçi, 2 semerci, 13 perukâr, 20 kunduracı, 2 kolonyacı, bir fıçıcı, 30 papuççu, d keçeci ve hallâç, bir döşemeci, bir san- dalyacı, 22 terzi, 41 bakkal, 8 maran- goz, G sarraf, 5 sebze ve meyvacı, G kuyumcu, 7 lokantacı, 4 köfteci, 8 ara- ba yapıcı, 2 düvenci, 5 nalbant, ve de- mirci, bir elektrikçi, 3 keresteci, 3 ki- reççi, 15 dabağhane, 2 tüfekçi, £ kada- yıfçı, 13 avukat ve dilekçeci, 2 tatlıcı, bir dişçi, 6 otelci, bir kırtasiyeci, bir ec- zatı, 4 tuhafiyeci, 2 hurdavatçı, 2 at- tar, 2 fabrikacı, 5 hazır elbiseci, bir si- nemacı, & şekerci, 2 çömlekçi, bir kürk- jçü, 2 fotoğrafçı, 3 kiremitçi, 2 yumur- tacı, 3 sobacı, bir bozacı, 3 pulcu, bir kalburcu, 2 gazozcu, bir tornacı, 15 eskici, 16 kasap, 3 helvacı, bir bıçakçı, dükkânı olduğu anlaşılmıştır. Bunlar- dan yenecek, içecek şeyler satanların dükkânları sık sık kontrol edilmekte, temizliklerine dikkat olunmaktadır. Yangın yerlerine herkes istediği şe- kilde ev yaptıramıyacak, yapılan evle- vin arasında: açılacak caddeler; -yapılar e BüĞül. y lli üyrdiya lit 'KERVAN YÜRÜYOR. -H0 ir seslerile, mızıkaya uyarak bin- lerce köylünün okuduğu bu marş yü* Teğine dokunmuştu. Heyecanı kabardı, Ruhunda çetin bir mücadele baş - miştı. Çarpıntısını bastırmak için bir iki Yudum su içti. Soluk dudakları kımıldadı: — Sen bana iman selâmeti ver Ya- Tabbi! Mürakabeye varmış gibiydi. Düşünüyordu. Bu insanlar arasında he kadar yabancı kalmıştı. Onların duyduğu heyecanı o kadar Az hissediyordu ki! Halk göğsünü yır- tarcasına bağırıp milli şarkılar okur * © mütehassis oluyor, içinde bir ür- Perme oluyor, fakat o kadar. İçinde anlaşılmaz bir sikinti vardı. 4 yudum yudüm duyduğu heyeca - Hın gizli bir düşmanla pençeleştiğini iasediyordu. Dığşarının bu kaynayışı, dığarının bu Tenk, işık, ses ve hareket dolu havası Ona yabanci- geliyotdu. Neden yabancı geliyordu. Neden Böyle tatnlu, cüzamlı gibi onlardan, alktan ayrı kalmıştı. O bu toprağın insanı değil miydi)> — Bürhan Cahit — 81 -3-368 Fersiz gözleri döndü. Caddenin görünen parçası ve ken- di sokağı bayraklar içindeydi. Şu fa- tekrar — pencereye !kir. çamaşırcılıkla geçinen Sıdıka nine bile kapısına çarşaf kadar bayrak as- mıştı. Caddenin ortasında görünen heykel yerlere kadar çiçek içindeydi. — Yahu! Diye karısına seslendi. Sofada kahve pişiren karısı başını uzattı: — Ne var? — Bizde bayrak yok mu? — Bilmem sandıkta olacak galiba. — Niye asınadın? — Ne bileyim ben. Konu komşu a- sarken aklıma geldi amma sen kızar- sın diye,. — Çıkar onu da as cumbanin pen- ceresine, Ve sonra kendi kendine söyledi: — Ümmeti Muhammed bayram e- derken münkir gibi seyirci kalacak de- giliz ya.. Ve gözleri akın akın caddeden ge- çen halka daldı. Mırıldandı: — Yedüllahi maalcemaa Ve yüksek sesle tekrar etti: — Evet, hadisi şerif hakikatı Göynükte Yeni Bir Yatılı Mektebin Küşat Resmi Yapıldı Göynük — Bolu İlbayı ve vilâyet parti başkanı, sağlık, kültür ve bayın- dırlık direktörleri ile Göyneğe geldi- ler, İlbay yollarda incelemeler yapmak- tadır. Kasabaya beş kilometrede bulu- nan yeni yapılan Himmet oğlu — yatı mektebinin açılma töreni 28 köy halki- nın tezahürleri arasında vilâyetten ge- len misafirler önünde yapıldı. Mektep 28 metre eninde ve| 15 metre genişliğinde üç kat üzerine| kurulmuştur. İçinde yatak ve yemek odaları ye banyo tertibatı vardır. Şimdi 200 yatı talebesi bulunmaktadır. Su Yüzünden Kavga Karaman (Özel) — Burada su yü- zünden bir kavga olmuş, Ali adlı biri Hatuniye medresesindeki su taksimin- de evine giden su yoluna fazla su ver- mek üzere uğraşırken Bosnalı Abmet görmüş: — Sen su yolları ile uğraşacak a- dam mı oldun? Diye elindeki küreği kafasına indirmiştir. Ali başından ağır rette yaralanmış, kafası âdeta ikiye lünmüştür. Yaralı hastaneye kaldı- rılmış, Bosnalı Ahmet — yakalanmış, hakkında takibata başlanılmıştır. Yeni Bitlis Valisi Bitlis (Özel) — Yedi yıl önce kaza haline ifrağ edilmiş olan Bitliste yeni- den vilâyet teşkilâtı yapılması halkı se- vindirmiştir. İlk vali Hasan Fehmi gel- miştir. Karşılanışı pek parlak - olmuş, yedisinden yetmişine kadar bütün Bit- lis halkı valiye karşıcı çıkmışlardır. Bitlis Sağlik Müdürlüğüne de Sö- güt hükümet doktoru Remzi tayin e- | dümiştir. Uşakta Elektrik Uşak — Elektrik tesisatına ilâve e- |dilen motörün provaları bitmiş ve bu akşam şehre kuvvetli cereyan verilmiş- tir. | — Yeni kurulan Halkevi bandosu ilk derslerine başladı. Bandonun tezelden İyetişmesine önem verilmektedir. yor. Allahın eli ekseriyetle, cemaatle beraberdir. Şimdi içine bir sükünet gelmişti. Bu Arapça kelimeleri bir kaç defa tekrar etti, Gözleri bir noktaya saplan- mıştı. Düşünüyordu. Bu iki kelimelik hadis yıllarca mah- rumiyet içinde geçen hayatının paslı zincirlerini çözmüştü. Bu — mâşeri heyecanın hatırlattığı o iki kelimelik Avabotiyyıllardak beri cök enikdiktöğer zu gibi kafasını döven yemilik hare- ketlerinin cemiyet için taze bir akide olduğuna onu inandırmıştı, Evet, öy- le olacaktı. Yoksa bu gülen, eğlenen, sevinen halkın başına şimdiye kadar çok taş yağmuru yağması gerekti. De- mek ki allahın eli de cemaatle — bera- berdi. Ne sır, ne hikmetti ki bin bu kadar | yıl sonra olacak şeyler hazreti peygam- İbere malüm olmuştu! Hatip heyecanlanmıştı. Kudreti olsa sokağa çıkacak bu bay- ram yapan insanlara, din kardeşlerine karışacaktı. Fakat göğsü — sıkıştırıyor, dizleri kesiliyordu. Bakımsızlık, gör- güsüzlük yüzünden bir kaç yıldır zar- layan bir anjini vardı. Bununla beraber karısının sandık- tan çıkardığı buruşuk bayrağı — cum- baya asmak için yardım etti. Fükat ba hoyetan, « yukarı çıkmalı için sarfettiği gayret onu — sarsmıtı. Kendisini eyi hissetmiyordu. — Beni aşağıya indir! Dedi. Sayfa 5 İstanb;ıî;i;kriî—ü“duz t vak'aları ve bir cevap Yazan: Prof. Mustafa Santur Geçen pazar günü akşamı Tarım Ba -| kanlığı adına radyoda kuduz mevzuu üze-| rina verdiğim bir konferansta göyle diyor- dum: «— İstanbulda köpeklerde görülen ku- duz vak'aları ekseriya asakin kuduzo şek- lindedir. Hayvanların çeneleri kötürüm ©- lur ve insanları, başka hayvanları ısıra - bir hale gelir. — «Saldıran ku- İstanbulda — çak — nadirdir. 25 köpek kedi — tedavi - si ile uğraştım. Bu uzun yıllar içerisinde yalnız yedi kudüz. — vak'asına rastladım. Bundan B-10 yıl önce gerek ö- zel hayvan hastanemde ve gerek mualli- mi bulunduğum Haydarpaşa Baytnr mek- tebi seririyatında sık sık kuduz vak'aları| maz duz» yıldanberi ve saldıran görürdüm. Urayın son yıllar içerisinde ba- gboş köpekleri öldürmek için gösterdiği | fanliyet sayesinde kuduz vak'aları şarımız- da çok azaldı.» * Bir gazetenin 27-3-1936 tarihli sayısın- da «Kuduzo başlığı altında şöyle bir yazı vardı: «Bir baytar 25 yıldanberi 7 kuduz vak'a- #i görmüş, kuduz bakımevinin lâboratu - varları çek mükemmelmiş, müşahede yerleri modern imiş ve saireb. kaynağının neresi olduğu ilk üyor. Yalnız het nedense or- taya çıkmak ve görünmek i#tememiş... Bu cihet bizi ilgilemez; önemli olan taraf şu- dur: 25 senede yüzlerca kuduz vak'ası göre düm, yedi vak'a değil... Gördüğüm yedi vak'a saldıran kuduz vak'asıdır. Kuduz bakımevinin — lâboratuvarlarının mükemmeliyetine gelince: Biz hiç bir za- man bunun tersini söylemedik. Bu lâbo - ratuvarları yapan hükümet &li, Sağlık Ba- kanlığıdır. Bu Bakanlığın yaptığı her işte bir mükemmeliyet görülmektedir. Yeter ki bu İâboratuvarlardan çıkan işler düzgün olsun... Meselâ, son zamanlarda belediye kuduz bakımevinin lâboratuvarlarına, teşhis ko - nulmak üzere bir kaç hayvan lâşesi gön - derdi. Kuduz bakımevi yismi dört zaat içerisinde bu hayvanlarda kuduz olmadı - ğanı raporla bildirdi. Halbuki ilmin bugünkü hafinde buna imkân yoktur. Kuduz hayvanların beynin- de yapılan araştırmalar, o hayvanın ku - duz olduğunu gösterebilir ve fakat kuduz olmadığını gösteremez... Şüpheli hayvanların müşahede mesele- sine gelince: Biz dedik ki: «Köpekleri mü- şahede altına alacak insanın, bu hayvan-i Nefesi zorladığı için sık sık kesili- yordu. a Alt kattaki ocaklı odaya inmek pek kolay olumuu. Sürüne sürüne, dinlene dinlene iniş bir saat sürdü. Yatağına uzandığı zaman çok fena olmuştu. Bir kaç saat böylece kaldı. Akşama doğru biraz açılmıştı. Karısı telâş içindeydi. Komşusu Sı- dıka nineyi çağırmıştı. Eve elektrik, döktor, hekim — ilâcı sokmayan Hatibe kendi” bildiklrei i- lâçları yapmışlar, açılsın diye gül suyu içizmişler, yüzüne gözüne İimon sür- müşler, göğsüne keten tohumu İâpası koymuşlardı. | Hatip gözlerini açtığı - zaman beş numara idare lâmbasının sarı ışığında karısı ocakta çorba kaynatıyordu. Odanın kirli havası, sarı işığı, çar- puk, çirkin, karanlık gölgeleri fenasına gitti. Gündüz, yukarı odada — seyrettiği dışarının manzarası ne temizdi, ne gü- neşli, renkliydi. Gözleri bu is kokulu kara sarı oda- nın duvarlarında dolaştı. izerine işlemeli havlu konmuş bir levha: Dahilek yâresulullah Onun yanında çifte —Ali Tevhası. (Ali) nin ayınları göz, yeleri sakal ya- pılmış ve ayınların içinden su gibi yaş akıyor. Karşısına tesadüf eden duvar- da iki levha daha var, El değmediğ çin toz içinde, Birinde talik yazı ile bir ların yaşayış tarzlarını. hifzisahhasını, 58. zün kısası, âdetlerini bilmesi lâzımdır. Bu insan da ancak bir baytar olabilir. Onun içindir ki Avrupa kuduz bakımevlerinde bu işle uğraşan bir memur baytar vardır.e Sanırım ki bu sözlerimizde anlaşılamı: yacak hiç bir karanlık nokta yoktur. Be « nim insanda amalarya» hastalığını tedavi etmekliğim ne kadar yersiz olursa bir dok. töfun da köpeklerin hıfzıssıhhasını, hasta- lıklarını bilirim demesi o kadar aykın ©- lar. Konyada Akşam Kız San'at Mektebi Konya — Çocuk Esirgeme kongresi yapıldı. Konyada Akşam Kız San'at okulu açılması kararlaştırılmıştır. Bafraıia Temsil Bafra— Kızılırmak ökulundaki yok. sul çocuklar menfaatine «Hedef» piye- si oynandı. Epeyce fayda temin edildi. Karaman Belediyesinin Bir Yasağı Karaman (Özel) — Belediye s0- kaklarda tavuk ve koyunların dolaşma- sını yasak etmiştir. BUTÜN ÜLKEYİ 22ı.£şıAMA;SINIZ B Eera BürüÜn ÜLkeyi HERGUN DOLAŞIRİ besmele ötekinde kalın bir sle ya- zılmış ya hafız kelimesi okunuyor. İki duvarın birleştiği yerde tahtadan oymalı bir kavukluk var. Üst gözünde yazma mendile — sarılı bir kitap, belki de bir kur'an, alt rafında Hatibin ne zamandır başına giymediği sarığı gö- rünüyor. Geceleri soğuk yaptığı için ocak ya- hıyor. Odada ağır bir tütsü, yağ ve is kokusu var. Komşu Sıdıka kadın ayak ucunda bir şeyler okuyor. Hatip Ak Osman kaç yıldir bu oda- dan çıkmış değildi. Bugün kasabanın — gürültüsü onu |bin zahmetle yukarı çıkarmıştı. Fakat köşe penceresinden gördüğü şeyler o- nu altüst etmişti. Saplandığı inanışta tek başına kal- dığını anlamak ona çok acı gelmişti. Birdenbire doğrulmak, kalkmak is- tedi. Kuru, hain bir gıcık yatağına mıh- ladı. Kısık bir sesle karısını çağırdı: — Yahu! — Efendim. — Hani bir gümrükçünün kızı var dı, — Meb'us oldu şimdi. — Söylemiştin! Var ona git. Benim için söyle. Zahmet etsin, gelsin biraz Karısı güldü: — Çıldırdın mı sen. Vaktiyle kızın kötülemedik yerini bırakmadın. Unut- tu mu sanırsın, hem o şimdi meb'ut (Duvamı 12 inci yüzde) v

Bu sayıdan diğer sayfalar: