“R_- 2 Sayfı_ a ” EĞİŞ A Üi — ——— - Hergü 'f.f', yi himaye ederken ,j 'Hınuıye edelim .:1 . » ; çeni yeni sanayileşiyoruz. Sanayiimiz .A : “emekleme devrindedir. Elinden tut- İ. ça yürümesine imkân yoktur. h yeni kurulmakta olan sanayiin k himayesine, hükümet n ar olması zaruri ve tabildir. h . )u böyledir. - Fakat hariçten getirtmekte şyanın birisini yaparken gümrük ve dev- Bina- olduzumuz İ:" |himayesine güvenerek bunların fiatla- rını indirmiyoruz. İşçiyi yok bahasına ça - — bhştırıyoruz. Atelye ve fabrikalarımız ek - ___ı içinde çalışılmıyacak — kadar kötü. cü iik olduğu için eşyanın maliyet fiatı ek oluyor. Ve tabil eşyaya koayduğu- mı Batı da Avrupadan' getirteceğimiz eş- | _ı'v fiatından çok yüksekte kalıyar. — Buü sayede belki tedricen sanayi teessüs ediyor. Fakat bundan halk zarar görüyor. Onların teessüs masraflarını biz ödüyoruz. masını bilmediğimiz —ve sermayemiz — AÂyni tecrübeyi diğer — memleketlerde Oyaptılar. Bulgaristan, Yunanistan, Yugos- i “Aİ_İ_iya ve Macaristan gibi evvelce istihlâk Cettikleri eşyanın çoğunu hariçten getirten e milli sanayie malik olmayan memleket- de, cihan harbinden sonra ithalâtı a - İbııık dahilde milli bir sanayi kurmak D ll ini tuttular. Bugün bu memleketle - — Fin ithalâtı yok mertebesine inmiştir. Hep- — sinde milli sanayi akıllara hayret verecek kudret kazanmıştır. Fakat oralarda sa- ayi kurulurken bu kurma masrafı halktan amış, halk himaye edilmiştir. * n B 5 * '_._'l a: a Macaristan ve Yunanistanda tatb vedilen usulü anlatalım. — Macaristan ve Yunanistanda yerli bir ta kurulacağı zaman, bu fabrika güm- himayesine veya devlet himayesine zhar olacaksa şu şartlara riayete mec - tutulur: Yi _İ — Çıkaracağı eşyanın maliyet fiatını Ai ü f ümete bildirecek ve bu fiata yüzde on çe kâ ' koyabilecektir. : x; — Yüzde 20 den fazla şılan fabrika kapatılır. — 3 — Devlet maliyet fiatlarını daimi bir l;,. ürakab altında bulundurur. Fabrikatör hatları istediği gibi değiştiremez. llıliyet fiatının askari hadde indirilme- üîçın devlet fabrikatörle el ele verir, ve b ı fiatları hariçten getirilen eşya fiatla- |© _;;' mdan yukarı çıkartılmaz. gö Üı #iyasetin neticesi şu olmuştur: Ma - m ve Yunanistan dahilde yapılan e V._ Bıkımındın dünyanın en ucuz iki - memleketidir. Halk sanayiin korunmasın- '“ / Zzarar değil fayda görmüştür. H , Ve Go Bîzdc de sanayii himaye ederken, yalnız medırlırı değil, halkı da koruyacak / tedbirler alabiliriz. Fabrikaları kontrola bi tutabiliriz. Fiatları mürakabe edebili- Ve halkın zararma çalışan fabrikalara keıenz. kâr yaptığı İH n 'ilı'yor Musunuzx? KA e ğ Stephemn ilk lokomotihi ne va - yapmıştır? — Cisimlerin sukutu kanununu kim ıştu-? ün dünyada mqhuı olan Ey- " f'ıİ hıleıı l:ııç senede yapılmıştır ? - df (Cevapları Yarın)- e %î' (Dünli suallerin cemplan) n İ — Emil Loubet 1899 da Fransız cum- dwalnşkam idi, 1929 da ölmüştür. _#_' î— Nicomede Fransız klâsiklerinden- ' eille'in eseridir. “ümden korkmıyan tehditten de en (Korney) dir. 20”*-.0 şehrinin nüfusu — 991.000 — müddese 841,000 den ibarettir. o3 —nüharebe esnasında baş- iLde ; ;ekkîl kpfcn kazandırmış olan İ 'ei A İ İİİİHVĞ wokmrhık etıgliîb-ı yardımına | MA n ai AA J a T | he iy 4 İ | __“'ftl. - Vh Japonya 60 milyon nüfuslu bir memlekettir. Fakat 400 milyon nüfuslu koca Çin kıt'asını arkasına takmış, onu sömürüp duruyor. İngilterenin nüfusu 60 milyondur, fakat dünya nüfu- sunun dörtte üçü onun için çalışır. Bir milletin kudreti kemmi kalabalığında değil, keyfi İsviçre Avrupa arasında emperyalist devletler arasına sıkıçmı; küçük bir millettir. Fıkıt hiç yükselişindedir. biri onu müstemleke yapmayı | Çünkü İsviçre keyfiyet itibariyle emperyalist devletler seviyesinde bir memlekettir. Şu halde bir memleketin istiklâl davası yapabilmesi, emperyalist esaretinden kurtulabilmesi büyüklüğü, küçük- lüğü, nüfusunun azlığı veya çokluğu ile değil, medeni sa- hada ilerlemiş bulunmasıyla mümkündür. -Emperyalistler geri milletlere nefu aldırmıyorlar. aklından geçirmemiştir. Idam şekıllerınm Hangisi tercih edilmeli? Amerika, adliyecileri, iki türlü idam ce- zası tatbik ederler. Birisi elektrikli san - dalyede, diğeri de gazla ihnak. Yüzlerce ölüm mahkümu üzerinde ya- pılan tetkiklere nazaran en rahat ölüm gazla ölmektir. Elektrikli sandalyeye otu - ran bir insanın ancak sekiz dakika sonra süreti kat'iyede öldüğü tesbit edildiği hal- de gazla ölenler, hiç bir teessür eseri gös- Ütermeden tatlı bir uykuya dalarmış gibi ö- bür dünyayi boyluyorlarmış. Bu sözleri tecrübeleri dışarıdan gören- ler söylemektedir. Kabil olsa da ölenlere bir sorsak bakalım ne cevap verirler. AA Sahibine Sadık Saat Uzun senelerdenberi bilâinkita — işliyen bir duvar saati, sahibi üçü on geçe evinden kilometrelerce uzakta öldüğü zaman ken- diliğinden duruvermiş. Ölen adamın oğlu, bu garip tesadüften bahsederken, 50 yaşıma geldim. Saatin bir gün durduğunu görmemiştim! demiş - tir. Doğrusu bizim emektar saat babama büyük sadakat gösterdi.» * * * Mösyö Titüleskonun Köpekleri Romanya hariciye nazırı Mösyö Titü - lesko köpekleri çok sevdiği için memleke - tinde, çeşit çeşit cinsten bir sürü köpeği var- dır. Gittiği her yere daima bir tane de be- raber götürür. Titülesko köpeklerinin çok #lcikesün sebebini şöyle izah etmiştir: Londraya hayvan sokmak, onları 40 gün karantineye tâbi tuttuktan sonra ka - bildir. Onün için oraya köpek götüremi - yorum. Fakat Londrada köpeksiz de otu- ramayınca, bir tane İngiliz kopeıı tedarik edip, sonra Romanyaya getırıyonım Ben- deki köpeklerin ekserisi, İskoç cinsidir.» * * * Bir İnsan Kaç Derece Hararete Dayanabilir? Şu satırları ciddi bir ecnebi gazeteden nakletmekle beraber inanmıyarak yazıyo- YrUZ. " Fransada Charentede 132 derecei hara- rete on dakika tahammül edebilen kızlar | varmış. Bunlar bir fırında hizmetkârlık e- diyorlarmış. Gene İngilterede 9 İngiliz, 129 derecei hararette bir fu_'ındı bir müddet oturabil- miş, ve hiç bir ıztırap eseri göstermemiş - Teri İ aa z ARASINDA | HERGÜN BİR FIKRA Pazarlık Vaktile Kayserlinin biri İstanbula gelir. Kendisine bir kat elbise almak için de Mahmutpaşadaki hazırcılara gi- der. | Orada, bir yahudinin dükkânına gi- rer ve asılı duran elbiselerden bir ta - nesini işaretle sorar: — Gaça şu pusat, gözümün elifi? Yahudi cevap verir: — Dört lira! — Amanın, pek çok! İki virem mi? — Eki liraya kurtarmaz. Uç ver. O da yüzel hatirin için: Yahudilerle alış veriş ederken, al- danmamak için, istenilen fiatin mutlaka yarısını vermek İâzım geldiğine dair, hemşerilerinden ders almış olan Kay - serili bu sefer de: — Yoh! der. Yüz elli guruş veririm. — Adi, iki Hira olsun! — Bir. — Bir buçuk dedin.. Bir buçuk ver! — Yetmiş beşten bir para fazla vi- remem ! Yahudi bunun üzerine: | — Ne tohaf müşterisin, bel Hiç pa- ra verme., ÂAl, senin olsun! Deyince, Kayserili: — Öyle ise, bu hisaba, iki gat ala - cağım! demiş. * yi BULMACA D « . * DA | a ğ Soldan sağa: | — Boşanmadan sonra verilen geçim parası. 2 — Bey, mefküre, Tabıt edatı. 3 — Yanar, hayırı ifade eden ayni iki harf, derinlik. 4 — Muvakkaten alınan şeye ve- rilen para, hava işlerile uğraşan. 5 —Va - kit, Türklerin Avrupaya yaptığı atlı hü - cum, «siz» manasına gelir. ö — Ârzu, val- *| Japonların Boyu uzuyor 30 sene evvel yapılan istatistiklere na- züre yedi yaşında Japon çocuklarının va- sati boyları 107 santim, kızlarının ise 106 santim iken bugün bu vasati boylar 108 ve 107 santime çıkmıştır. Muhafazakâr — Japonlar, — Avrupalılara benzemiş olmaktan çekinerek bu neticeyi hoş görmemişlerdir. : * * * Balık Tutmak Mücbir Ve Sıhhi Bir Sebep Midir? Meşhur zenci artist Jozefin Beker, oy - nıyacağı tiyatro sahibine kızdığı için tam temsil saatinde, tiyatroyu terkederek balık tutmağa gitmiş. Tabit tiyatroda rezalet ay- yuka çıkmış. Bundan dolayı tiyatronun sa- hibi Jozefin Beker aleyhinde 100 bin frank- hk bir dava açmıştır. Jozefin Bekerin a- vukatı, müekkilesinin, mücbir sıhhi bir se- bepten ötürü balık tutmağa gittiğini iddia etmişse. de sözü mesmu olmamış ve zenci artist fazla hoppalığın acısını parayı ver - mek suretile çekmiştir. de. 7 — Mesai. 8 — Duman kiri, dayak. 9 — Bir M ilâvesile ilâve olur, yuvarlak. 10 — İtalyanın almağa çalıştığı memleket. l1 — Kemiklerimizin içinde bulunur, ka - der. Yukarıdan aşağıya: 1 — Bir deniz. 2 — Aşağıdan yukarı okunursa ceset olur, doğru. 3 — Evliya- hk, kırmızı. 4 — Sporcu nidası, söz ana» manasına gelir, 5 — Bir P ilâvesile içine su konur, askeri bir rütbe. ö — Mükem- mel, öldürmek, 7 — Vücudumuzdan bir parça, bir mezhep saliklerinden biri, 8 — Valde, sui ile kullanılır. kampla mana - sına gelir. 9 — Akıl, köpeklerin susta dur- ması. 10 — Fransanın düşmanı bir mem - leket, kalmaktan aemri hazır. || — Biri - cik, birdenbire. (Dünkü suallerin cevapları) Soldan sağa: | — Karpuz, karn. 2 — İn, izah. 3 — Aslan, rest. 4 — İfa, reec, 5 — Hüâki, akıl, 6 — Tramvay. 7 — İt, tam. 8 — Lâla, ata- let. 9 — Af, rabıt. 10 — Fatih, o, Kaf -| kasya, Yukarıdan aşağıyaı | — Ki, ihtilât. 2 — Anafarta, o. 3 — Saka, lâf, 4 — Bil, im, âfak. 5 —. Uzak, ve, tâ, 6 — Zan, Arif. 7 — Bay, tahkir. 8 — Tap 9 — Sırrı, Ali. 10 — Selâmet. 11 — İste. taka. İburnunu soktu. Haydutlar kızdılar. Sözün Kısası Amerika Eğleniyor Ekrem-Talu Bahrimuhiti bir baştan öbür başa ilk defa uçarak geçmek şerefini kazan- mış olan Amerikalı genç miralayın kurdu- ğu aile yuvası bundan bir kaç yıl evvel, bir gün, birdenbire bir matem evine dön- dü. Önce bütün Amerika, sonra da bütün dünya, işitenleri nefretle heyecanlandıran bir haberle çalkandı: | Başka yerde eşine tesadüf edilmiyen A- merikanın meşhur haydutları, Lindbergin' biricik minimini yavrusunu kaçırmıslar, ba- basından fidyei necat olarak yüz binler- ce dolar istiyorlardı. Gene dünya yüzün- de bir eşi olmıyan Amerikan zabıtası, işe Hem' parayı aldılar, hem de çocuğu öldürdüler. Bu şenaat her tarafta fena akisler yap: tı. Bedbaht ana « baba ile beraber bütün bir cihanın da kalbi sızladı. Katilleri tel'in etmiyen hiç kimse kalmadı. Ametikan za- bıtası faaliyete geçti. Fakat —yeni dünya haydutların ve katillerin cenneti olan bir memlekettir. Orada, bir suç işledikten son- ra zabıtanın eline geçmek, ele geçtikten sonra da kolayca yakayı sıyırmamak için insan hayli enayi, hayli beceriksiz olma- hdır. , Küçük Lindbergin katilleri de bir türlü yakalanamadılar. Fakat bu dava beynel -: milel bir ehemmiyet almıştı. Bütün dün - yanın nazarları Amerikaya müteveccih, bc-' hemehal bir netice bekliyordu. Lindberg gibi yalnız milli bir kahramanı değil, bey- nelmilel şöhreti haiz bir adamın felüketine sebep olanları bulamıyacak, cezalandıra « mıyacak kadar âciz bir zabıta ve bir adli « yenin vücuduna ihtimal verilemezdi. İ Amerika bunu anladı, ve bundan utanç duydu. Asıl katillerin izini bulamayınca, mahut hikâyedeki gibi «hamamın namu « sunu korumak» lüzumunu hissetti. Zavallı bir Alman doğramacının üzerinde, fidyei necat paraıındııı' bir kaç dolar bulundu diye herifi hapse attırdı, sorğuya qektird: ve elde kat'i deliller olmadığı halde onu ölüme mahküm etti. Şimdi bir seneye yakındır, o adam. Trenton hapishanesindeki höcresinde ölü- mü bekliyor. Bu müddet zarfında, idam e- | dileceği gün dört beş defa teabit edilerek.î kendisine haber verildiği, o da bu akibete hazırlandığı halde tehir ettiler. Zavallı Hauptman dört, beş defa öldü, dirildi. Nis hayet dün, idam sandalyesine kadar gö « türüp oturttuktan sonra, tam her şey ha- zırlanmış, hüküm de infaz olunacak iken, 48 saat daha tehir ettiler. Bu vaziyetteki bir mahkümun manevi işkencenin ne olabileceğini vicdan çektiği ve iz'an sahiplerinin takdirine bırakıyo - rum. Menakibi tüyler ürperten kurunu vus- ta İspanyasının enkizisyon mahkemeleri bi- , le zulümde bu mertebeye varamamışlar - dır. Ve bu elvermiyormuş gibi, hükümden evvel ve sonra müddeiumumiler, hâkim - ler ve jüri heyetleri açıkça mütalea beyan ediyor, mahkümun son demlerini seyret « |mek için seyirci davet ediliyor. Zavallının höcresine mikrofon, hapishane meydanı « na da hoparlörler yerleştirilerek — halka dram dinlettiriliyor. Hâsılı yirminci medeniyet, adalet ve hürriyet asrında Amerika eğleniyor. Tıpkı yabani bir dam kedisinin, yaka « ladığı bir fare ile eğlendiği gibi. — * £ Bun Tet vi ERİRTLAESECN e r— Havrandan yuılıyor -- . uEdremit ile Hıvrıg arasında bir ılıca vardır. Burada halk meccanen yıkanır, »fıkıt heskes te iyi bir görenekle yıkandığı yeri temuhr, ve bir Bı;kuınıg_tumı brrakır. Bir gün bu ılıcada bir adamın tıraş olduğunu g_brdınıı | -İSTER İNAN İSTER İNAN İSTER İNANMA! | Sabunlu sular ve kesilen saçlar halkin yıkandığı havuzun içine dökülüyordu. Bu adamın kim olduiumı ıoruşturdum ve öğrendim ki Edremitte bir mektebin müdürü imiş, her geldiğinde luiyle yapar ve o adam çıktıktan sonra halk bağitliği temizler, aııeıı sonra ,;rııııımı-ııuı-ıııı,.»1 oııım*lnır " İSTER N Özlü sözler: Ş Ölüm bir tüldür; yaşayanlar ona ha- yat derler. Shelly — & Ölüm hiç bir şeydir ve ölümden. sonra |hiç bir gey yaktur. Seımı Ölum henuz bu' bıyrım ııyılmıyor.