7 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

7 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Harbin en zehirli silâhı: menfi propaganda! Bü müthiş vasıta büyük harpte müthiş bir inkişafa mazhar olmuştu. Evvelâ Almanlar işe - giriştiler, 1916 ya kadar buna mukabele edemiyen Frarisızlar bilâhara Almanları da geride bıraktılar ( “Son Posta,, nın askeri muharriri yazıyor ) Büyük harpte menfi propaganda için basılan gazete, proşür ve beyannamelerden birkaçı Yirminci asrın en ileri tekniğine istinad eden yeni yeni harp silâh ve vasıtaları i- cat edilir; gayesi insanları ve hayvanları uncak muharebeden bariç kılmaktan ibaret olmak lâzım gelen bu vamtalar beşeriyet için hergün biraz daha tahripkâr bir mahi- yet alırken propaganda silâhi da — onlarla müvazi bir seyir takip ederek fikirleri ze- hirlemek bedefini gütmektedir. Bugün de- #il, bundan 22 sene evvel bile bu sahada © kadar ileri gidilmiştir ki seneler geçip te vesikalar birer ikişer meydana — çıktıkça düşmanını en can alacak tarafından yaka- layıp yere sermek için insan zekâsının baş vurduğu vustaların — şeytani — mahiyetine şaşmamak mümkün olmuyor. Bu yazımızı bize ilham eden şey bir Avrupa mecmuasında gözümüze — çarpan «Düşman maneviyatını bazmak içinn baş- hıklı yazıdır. Bu yazıya nazaran büyük harpte (menfi propaganda silâhı) na ilk önce Almanlar tarafından müracaat edilmiş tos, 914 de Paris üzerine atılan mülâzim Fon Hiddesen imzali yazı ile başlamıştır. Bu yazı aynen şöyle diyordu: «Alman ordüsu Paris kapılanındadır: Teslim ol- maktan başka yapacağınız bir şey kalma- ve 30 ağur- mıştır. » Almanlar bu tarzdaki manevi taarruz- larına 1916 senesi başına kadar serbestçe devam ettiler. Fransızlar o zamana kadar mukabele dahi etmemişlerdi. Lâkin Vages mıntakasında muharebe eden bir Fransız fırkası kendi teşebbüsüyle düşmana muka- bele etmiş ve ondan sonra Fransızlar da bu silâhtan istifadeye devam etmişler ve hattâ Almanları geride bile bırakmışlardır. © kadar ki büyük harbi kaybeden Alman- lar, cephedeki Fransız » İngiliz - Ameri- kan « Belçika ordularının tesirinden ziyade bu propaganda silâhinin — tesiri - altında mağlüp olmuşlardı. Çünkü Alman ordula- n henüz muharebe meydanında sebat ve mukavemet ederken Alman cephesi mem- leket dahilinde yıkılmış ve Alman — halkı bizzat kendi ordularına ve onları sevk ve idare edenlere düşman kesilmiçti. Bu key- fiyet (propaganda) silâhının ne kadar ze- birli bir şey olduğunu pek güzel meydana koymaktadır. Bu noktaya böylece — işaret ettikten sonra büyük harpteki propagan- da mücadelesinin seyrini gözden geçirme- üe devam edebiliriz: (Voj) lardaki Fransız fırkası Alman cephesine attığı yazılarda şöyle diyordu: «Harp başlayahdan beri Almanlardan (1,350,000) insan ölmüştür. Bu altında muharebeye devam — etmektense Alman ordularının memleketlerine — dön- meleri daha eyi olur!u Bu yazının acemice olduğu meydanda ve bundaki propagan- da kokusu ise âşikârdır. Nitekim, Fransız- Tar hesabına, lehte hiç bir tesiri görülme- miş, bilâkiz fena netice vermiştir. Esasen imlâ yanlışları ile dolu olan bu yazı Alman cephesine atıldığı sırada Fransanın onda biri Alman orduları elinde bulunuyordu. Bu vesile iledir ki Fransızlar da ayni silâ- şartlar. ha, bir usul tahtında müracaat etmek lü-| zumunu duydular ve işi Fransız istihbarat bürosu eline aldı. Bu büre bir (havai pro- paganda servisi) ihdas ettiş; bilhassa ihtisa- ta ebemmiyet verdi ve meşhur — ressam Büyük harbin menft propaganda neşriyatından bazıları Hansiyi bu işin başına geçirerek yanına da mütehassıslar verdi. İşte bundan sonradır ki (propaganda) işinde Fransızlar Alman- lara karşı büyük bir üstünlük teminine mu- vaffak olmuşlardır. O kadar ki bir zaman sonra Almanlar bu sahadaki — mücadeleyi terketmiş ve ancak harbin son senesinde tekrar buna müracaata mecbur kalmışlar- dır. sızların vücuda getirdikleri propa- ganda vasıtaları mecmua, kitap, gazete gi- bi muhtelif şekil ve hacimdeki — neşriyote istinad etmiş; fakat bilhassa nazarı dikka te alınan şey, yazılan yazıların (propagan- da) olduğu zannını vermemeğe çalışmak olmuştur. Esasen açık ve acemice yapılan (propaganda) muvaflfak olmuamağa mah- kümdür. Asıl (propaganda) nın zebhri sin. «i oluşundadır. Fransızların büyük harpte vücüda getirdikleri '(propaganda) eserle- vi meyanında «Bir Alman esirinin anık mektubu», ovatandaş Bavyeralılara, — gibi şaheserler vardır. Hele bunlardan ikincisi- min şöyle harikulâde bir macerası vardır: Fransızlar 1918 senesi başında (pro- paganda) neşriyatını top mermileriyle de düşman- tarafına “atmağa teşebbüs etmiş- ler ve bu maksadla hususi mermiler yap- tırmışlardı. İlk tecrübede hususi merminin içine ovatandaş Bavyeralılar» isimli yisale doldurulmuştu. Tecrübe muvafak oldu ve küğütlar infilâk tesiriyle — parçalanmadılar. Almanlar bunları” toplattılarsa da rüzgür bir kaç tanesini uzaklara sürükledi; bun- lardan birisi bir Almanın eline geçti. O da bunu bir Alman gazetesine gönderdi. Ca- zete bunu tercüme ve meşretti. Gazetenin yazışına nazaran, etrafta öyle bir zan ha- sil oldu ki bu yazı Bavyeralı bir Alman tayyarecisi tarafından yazılarak —kendi vatandaşlarının hâleti ruhiyesini Fransızla- ra bildirmek maksadiyle— Parin — üzerine atılmış, fakat rüzgârın sürüklediği bu nüs- ha Alman cephesi gerisine kadar gelmiş- dür. Bu yazının bir Fransız propagandası o- İnbileceği hatıra gelmemişti, o kadar mu- vaffakiyetli bir. tarzda yazılmıştı. Fransız- lar ayrıca —daha sonraları (harp sayfan) ve (serbest Alman sözü) isimlerini alan— (harp postası) isimli bir gâzele çıkataral bundan maada (Ardennes) ve (Strasbur- “SON POSTA [ En kuvvetli şair, romancı — ve hikâyecimiz kim ? Ahmet Refiğin verdiği cevap “Bence en üstün şair Yahya Kemaldi. Fakat Nazım Hikmet onu tahtından indiriyor ,, Ahmet Refik: -— Ben, diyor, en üstün şâirimiz diye çok sevdiğim Yahya Kemali bi- lirdim. Çünkü Yahya Kemal, bizde «şiir okuma» âhengini yaratan üstad- dir: Gençliğe, inşad notasını, tıpkı bir orkestra şefi gibi meşkettirmiştir. Sonra o, ilhamını, sade hislerinden değil, zengin kültüründen alan bir şâ- irdir. Tarihin ince noktalarımı sezmekte öyle üstadane bir mehareti - vardır ki, Mmüverrihliğe - kalkışsa, — Michelet'ye rahmet okutabilir. Bence onun Nedime yazdığı nazi- reler, Nedimin giürlerinden çok yük- sektir. Ve onun şüirlerinde ben, losyon ha- line sokulmuş keskin bir lâle ve sün- bül kokusu duyarım. Zevki terennüm etmekte, onun kâbına erişmiş şkir de hatırlayamıyo- rum. Fakat beni, beynelmilel bir musiki gibi saran yepyeni ve gür bir ses var| ki, Yahya Kemali yüreğimdeki tahtın- dan indiriyor: Nazım Hikmet... Nazım Hikmetin.sesi, zevkten, sün- |bülden ve lâleden büsbütün başka şey- ler söylüyor. Ve o, söyledikleriyle — de, söyleyiş | tarziyle de, kendisinden evvel gelen-| leri silik bırakan bir çığır açıyor. Bu yepyeni çığınn, ıstırapları bes- teleyen kuvvetli marşı, kanatları kırıl- mış yürekleri, 150 voronof şırıngası gibi diriltiyor; sızlandırıyor. 'Aksini iddia edeceklerle konuşabi- lirim: Fakat bir şartla: Nazım Hikme- | j Ahmet Refik tin gşiirlerini, kendi-ağzından dinlemek 'fınatım bulmağa çalışsınlar! ı Çünkü onun şiirlerini başka ağızlar- — Ya ramancılar? — Bence, meşrutiyetten sonraki to- mancılarımızın ve hikâyecilerimizin en kuvvetlisi, Reşad Nuridir. Çünkü o, duyuyor, ve duyurmasını biliyor! N.S. ger Post) isimli gazctelerin sahte nüshala- rını da basarak bunları da muntazaman Al. man hatlarına ve cephe gerilerine sevk et- mişlerdir. Ayrıca mizahi yazılar ve resim- lerle de hep ayni bedefe doğru — yürüyen Fransızlar küçük bir cep mendili içerisine saklanabilecek kitaplar elıham ediyoram”isimli kitap. 450 say- fa, | santimetre kalınlığında, 10,5 santi- bile baatırmış ve düşman tarafına atmışlardır. Hauptman Nasıl Haydutlardan mektup alan doktor anlatıyor OLAL “ Geceyi çocuğun beşiğinin bulunduğu odada geçirdim. Elim beşikteki yastığa gitti. Yorganı kaldırdım, iki kancalı iğne..,, Dünkü kısmın hülâsası: Doktor Condon, til ve suçlu olduğuna kanidir. muhakeme Hauptmanın ka- Ve esnasında — şahadetiyle hükme müestir olmuştur. — Bu ka- naata nasıl vardığını anlatan — dak- tor, şöyle yazmaktadır: , “Ben içli bir babayım. Bir - anne- hin duyabileceği isttarbı göz önüne getirerek mütecesir oldum. Saniyen milli bir kahramanımız olan Lind - berge reva görülen muameleye ta- hammül edemiyerek çocuğun kurta- rılması için, biriktirdiğim bin doları, | haydutlara teslim edeceğimi gaze - telerle ilân ettim. O akşam bir mek- tup aldım. Bu mektupta şöyle deni- yordu: Saygı değer bay: «Lindberg meselesinde mütavas- sıt rolünü oynamak istiyorsanız vere- ceğimiz talimatı harfi harfine tatbik e- diniz ve melfuf mektubu bizzat mös- yö Lindberg'e veriniz. O mektup vak- anın çözülmesini temin edecektir. Ce- reyan eden meseleler aramızda kalma- hdır. Matbuatın veya polisin Haberdar ğuna muttali olursak, evvelâ iş is- iz surette olmaz, ve saniyen ye- ni bir takım faciaların doğmasını intaç edebilir. Mösyö Lindberg'den parayı bize vermek üzere alırsanız New - york Amerikan gazetesinde şu üç kelimeyi neşrediniz: * «Para hazırdır.» Bilâhare size başka talimat verile- cektir. Bin dolarınız kendinizde kalsın. Sizin paranızı istemiyoruz. Ve böyle hayırlı bir işe delâlet ettiğiniz için bil- hassa bizden bir fenalık gelebileceğini aklınızdan çıkarın ve korkmayın! Her akşam saat 18 ile gece yarısı a- rasında evinizde bulununuz. — Bizden yeni bir haber gelecek. Aldığım mektubun İtup daha vardı. Üzerinde - bu mektu- |bu açmadan Lindberg'e veriniz - iba- resi yazılıydı. Hâdiseden Al Reich ile Lindberg'in samimi arkadaşı olan Rosenheinle ha- berdar ettikten sonra Hopewll'de otu- ran Lindberg'e telefon ettim. Kendisiyle bu tarihe kadar - tanış- mamıştık. Telefonda görüşmek istediği mi söyleyince bir kaç kişi tarafından sorgu suale maruz kaldım. Ve nihayet, kendisine güçlükle muhatap oldum. Bana yazılan mektubu telefonda o- kudum. Hiç bir kelime — söylemeden dinledikten sonra kendi namına yazılan mektubu da açıp telefonda kendisine o- kumamı rica etti. O mektupta da şun- lar yazılıydi Linaberge gönderilen mektup «Mösyö Candon hayırhane bir ta- vassutta bulunuyor. Kendisine 70 bin doları veriniz ve parayı aşağıda şekli- ni çizdiğimiz gibi bir paket yapınız. (Mektüptaki şekli izah ettim.) « Ne çeğit para istediğimizi size ev- vekce bildirmiştik. — Tuzak kurma- nızı, bilmeyiz ki hatırlatmağa — tekrar lüzüum var mıdır?.. Parayı elimize a- erede oldu- ğunu size bildireceğiz. Adresi aldık - tan sonra sekiz saat bekliyecek, on - dan sonra gösterilen mahalle gidecek- siniz. Lindberg telefonda : — Başka bir şey var mı, diye sor- du — Var, dedim. Biribirini kat'eden iki daire. — İki daire mi? denin eserlerini, hiç musiki —terbiyesi görmemiş sokak şerbetçilerinden din- lemeğe benzer! yalnız 50 gram ağırlığındadır. ) —Arkası yarm— c.D. dan duymak, faraza Koca İsmail de- &Mn boyunda, 7,2 santimetre eninde ve | Lindbergin sesine hiddet gelmişti. Dairelerin şeklini anlatmağa baş - ladım. Bunların birinin kırmızı ve di- Lindberg karısıyla İngiltereye çıkarken ğerinin mavi olduğunu söyledim. Ve bilâhare, Lindbergin aldığı mektupto da bu işaretlerin mevcut — olduğunu öğrendim. Lindbergin evinde Bu mülâkattan sonra Lindberg be- ni evine davet etti. Lindbergin samimi bir arkadaşı olan Gaglio ile beraber İbir sürü polisin arasından ve çeşit çe- şit parolalar vere vere evin kadar sokulduk. Mütfak kapısından içeri — girdik. Çocuğa muhafızlık eden köpek kuy - İruğunu sallıyarak yanımıza geldi | Mutfakta kolonel Breckinridg bizi karşıladı. O da Lindbergin karp gün dostlarından biri idi. Önümüzden yü- rüyerek bizi betbaht babanın yamına kadar çıkardı. ., Betbaht babanın bir suali Lindberg ile şahsan da — tanıştıktan sonra, betbaht baba, bana bir sürü sual sordu. Gösterdiğim — mektupları derin derin tetkik etti. Ve kendisine gelenlere benzediğini tasdik etti. Bir müddet sonra kolonel Breckinridge ile uzun uzun müzakereler ettikten son- ra bana: — Azizim sana çok müteşekkirim.. Bu işde bana yardım et ve namıma ha- reket et diye selâhiyet verdi. Zavallı anne Derhal karısına takdim etti. Zavak h kadın beni bugün de gözümün önü- ne geldikçe mütcessir eden bir halde idi. Hıçkırıklarını zaptedemiyerek: — Ben de #ize minnettarım doktor, diyordu. Dostluğunuza nasıl teşekkür etmeli... Bu gece her halde bizde ka- hrsmız... Beni kocasiyle beraber, cenuba na- zar bir odaya götürdüler. Çocuğun odasında İçeride elektrik düğmesini çevirince boş bir beşik gözüme çarptı. Lindbergin evindeki ilk — gecemi, çocuğun kaçırıldığı odada geçirecek - tim... - Lindberg yanımızdan — ayrıldı. İki dakika sonra battaniye ve portatif bir karyola ile geldi. — Yatağınızı kendi elimle hazırla- yayım doktor, dedi. Bu getirdiklerim, kaba şeyler amma... Ne yapalım, ae- ker işi.. Ümit ederim ki sunuz... Z- Kolbül'dödüm. " Şu " dökikadan itibaren, yegâne emelim, size yardım edebilmektir. Evlâdınızı - kollarınız a- |rasında tekrar görmek ve bu — saadeti görmek için icap ederse, hayatımı fe- da edebilirim. Acıklı baba, elimi sıktı tekrar te - şekkür etti. Hayırlı geceler temenni ederek beni bırakıp gitti h (Arkası var) ——— yanına rahatça uyur- ——

Bu sayıdan diğer sayfalar: