7 Nisan 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

7 Nisan 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

T-4EBA .. Mustafa Sagirin küçük yaşta bile zevki, arkadaşlarını biribirine Mustafa Sagir; zeki, atılgan, fakat fe - - satçı idi. Oynadığı — çocuk arkadaşlarını p birbirlerinin aleyhine düşürmek, onlar| —— Sana bu parayı miçin verdi?.. birbirlerile dövüştürerek seyretmek, en bü-| — Efendim!... Bu kadının bizim mahal- yük zevki idi. Fakat arada sırada Bu bile- | ledeki yerlilerden bir hizmetçisi varmış. Gü- | çıktığı için bazan da her | nün birinde bazı şeylerini çalmış, kaçmnış... | Bön bu kadina, bizim mahallede hizme! - dolam- | çisini ararken, tesadüf ettim. Eğer sen bu müthiş | kazı ararsan bulamazsın, Bir kaç| — Eğer istersen, ben bulayım sana haber tokat -| vereyim; dedim. Kadın, bu teklifimi mem- | n İki saat zarfında hiz - birinin burnundan fena halde kan gelmek- | metçinin yerini arayıp bularak kendisine ha- için a- | ber verdiğim zaman da, bana üç şilin bah- uzakta | şiş verdi. bir İn-| — Peki, Mustafa. Sen okumak — bilir piposunu içerek mütebessim çehre ile | misin7.. :hılı-ııı-ıı&ııh'ııu-ılıa'ıll — Nerede?.. Kim okutacak beni, Ba- Oradaki sokak kapılarından birinin içine| bamla anam aya ayıt çalıştıkları halde, ze takarrüp etmiş; bir kaç saniye durduk-| — — Okumak ister misin?.. ftan sonra elini ağzma siper ederek: —İ'İ—Gıılıdn—m-ılu. — Mister!.. Biliyor musunuz, bu çocuk- _'—f'f""",-T--lihu—.biı-no kar dövüşüyorlar?.. mur olmak için mi?.. Hidbü — Hocalık.. Memurluk.. Henüz bun - f — Âlâ... Şimdi, beni dinle Must: , yAZ - nfn, çalmış olacaklar. Çocuk, başını iki tarafa sallamış; İngi -| dirmak istiyor. Hattâ, evine t le başlamıştı: Bakalım, ne cevap verecekler. Yarın, bu VT ı-ı.,._h"'ı_.a—."’“_ Onlar, büsbü -| saattte zene burada birleşelim. Olur mu? tün başka bir şey için birbirlerini dövü -| — Mustafa. yorları — Olrayt!.. — Pek iyi. Sen, niçin dövüştüklerini bis| - — Vay çapkın. Demek ingilizce de bili- hiyor musun?.. yorsun, haasa. — Evet. Sebep, çok mühim. — Dedim ya, Mister. İngilizliğe pek me- — Bana söyliyebilir misin?.. raklıyım. Elime fırsat geçse, ingilizceyi çok gçabuk öğreneceğim... Yarın... Bu saatte.. Burada... Gutnayt Mister!, — Yerli olmadığın için söylerim. — Eğer doğrusunu söylersen, sana bir gilik veririm. — Gutnayt, Mustafa. — © halklde, tastamam söylerim. Mustafa Sagirin idamından sonra Mı - hagiliz derhal yeleğinin cebinden bir şi-| urda çıkan bir gazetenin, onun hayatına İün çıkarmış, çocuğa uzatmış: dair yazdığı bir yazıdan naklettiğimiz şu — Al bakalım şu şilini, doğrusunu söyle, | muhavere, hayatta pek az rastgelinen te - Demisti. sadüflerden birinin mahsulü idi. — Çünkü Çocuk, şilini avcunun içinde skarak ce-|başka bir zaman ve başka bir yerde Mus- vap vermişti. tafa bu adama tesadüf etseydi, onun na- — Şuç burnu kanayan çocuk yok mu?. |zarı dikkatini bu derecede celbetmek im« — Evet. kân ve ihtimali mevcut değildi. — Su siyah entariliye çok fena bir şey| — Küçük Mustafa ile bu derecede alâka - söyledi. dar olan bu adam, acaba kimdi?.. İşi gücü — Ne, dedi. olmadığı için sokaklarda dalaşan, çocuk — Hadi oradan, İngilizlerin uşağı; dedi. | kavgalarından zevk duyan bir zengin ser - alacak. Ora - çaç B B ö (tafaya sarfedilen emek mukabilinde alı - lize bitaz daha yaklaşmış; büyük bir ihtis|da yatıracak. Kamımı.da doyuracak; de (yAr yatice, cidden şayanı memmuniyetli. SON POSTA Son Postanın Tefrikası | 32 düşürmekti den pek o kadar haşlanmıyor. Bu adam- lar, bize insan muamelesi etmiyorlar, di - yor. Babama sordum, Şimdiye kadar İn - gilizlerden hiç bahşiş almamış. Ben ise, üç şilin o kadından, bir şilin de sizden al- dım. Buna binaen ben kendi hesabıma İn- igilizleri seviyorum... — Gelelim; — okuyup yazma meselesine... Bunun için babamla annem, ovvelâ kavga ottiler. Sonra barıştı lar; ve... Hiç almazsa başımızdan bir bo- Faz eksilir dediler. Bana da bu sabahtan itibaren sonsuz bir İzin verdiler. Bana bi- naen şu dakikadan iibaren emrinize ama- | deyim. Demişti. Küçük Mustafanın; açık, sarih, pürüz - süz ve bilhassa pervasız bir ifade ile söyle- düği şu sözler; yüzbaşı Raytın hoşuna git- mişti. — Pekilâ, Mustafa.. Haydi bakalım. Şimdi, doğruca benim evime gideceğiz. Cevabını vermişti. * Ertesi gün küçük Mustafa bir Avrapalı çocuk gibi giyinmiş; bir İagiliz mürebbisi- ne teslim edilmişti. Az bir zaman sonra da, bir İngiliz çocuğundan farkedilmiyecek ka- dar değişmişti. Ertellijan sarvis şefi Mister Vinkit te jârasıra yüzbaşı Raytın evine gelmekte, kü- çök Mustafayı ziyaret ve kontrol etmekte idi. Artık on iki yaşını ikmal eden Mus - | Buna binaen Muz'afa, İngiltereye gönde « rilmiye karar verilmişti. ( Arkası var ) Bu Akşamki Program İSTANBUL Meselâ ben, yurddaşlar, kemali sa - mimiyetle iman ediyorum, ki üç yüz yıl sonra el sıkarak selüâmlaşmak orta- dan kalkacaktır. Sadece, iki kisi birbir- lerile karşılaşacaklar diyelim. — Oo, diyecekler, elim elinizin için- de olsun. Fakat eğer devir bir parça münev - verliğe doğru temayül ederse şöyle bir şey söylemeleri ihtimali vardır: «Ya- şasın güneşn, yahut «işler nasıl?» Amma, belki de hiç bir şey söylen- miyecek, Yalnız muhakkak olan - bir şey varsa, insanlar birbirlerinin elle - rine saldırmıyacaklar. Zaten doğrusu- nu işterseniz bu kötü, gayri sıhhi bir Gdettir. Hem lâf aramızda ben bu âdet yü- zünden hayatımın en korkunç, en teh- Kkeli anını yaşadım. Size, bu hakiki hikâyenin benim ta- rafımdan, yani eski bir terzi, vatandaş muharebelerinde çarpışmış, köy fıka- raları $ inci nümunelik alayımın sabık başçavuşu tarafından anlatılmasına müsaade buyurun. Aklımda kaklığına göre bu iş 919 18; Oskestin eserleri (plâk), 19: Ha berler, 19,15: Manon operası: Üçüncü ve dördüncü perdeler, 20,30: Stüdyo orkes. traları, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile - cektir. BÜKREŞ 13,05 Ockestra. 13,40: Orkestra. 14, 20,15 Kilise musikisi. 21,25: Senfonik konser (Goldmark, Vidor, Frank, Stra - 188). 23,25: Hafif musiki. BUDAPEŞTE 16,20: Plâk. 19,30: Viyolonsel - Piyas — Yanaa. seri mi?. Yoksa, fakir çocukları okutup — Evet. yazdırarak cemiyeti beşeriyeye faydalı in- — Böyle söylediğine emin misin?., — |sanlar yetiştirmek istiyen bir hayır sahibi — Eaiiniza mi idi?.. — Pek iyi, öteki çocuk ne ceyap verdi.| — Ne a.. Ne ne de, öteki idi?. Bilâkis da- ...cı-ın-ı'qııı-vdınlııh-dıli-ıu.mdqiı, saniyesini bile israf edecek Derhal ötekinin üstüne atıldı. Dövmiye kadar boş vakti olmıyan (Rayi) isminde başladı. bir İngiliz yüzbaşısı idi. Fakat öyle bir yüz. — Peki amma, sen niçin bunları söy- |haşı ki; onun işi kışlalarla, askerlerle de - lerken bu kadar ihtiyat gösteriyarsun. — İğil; yerliler arasında olup biten işleri, ko- Yoksa, bunlardan korkuyormusun. muşulan şeyleri, vaktinde ve saatinde haber — Ben mi?.. Ben, pek öyle olur olmaz | Alabilmek için bir çok insanları dinlemek, şeylerden korkmam, Mister. Ancak bir â-|bir çok raporları tetkik etmektan ibaretti. detim vardır. Söylediğim her lâkırdının| — Küçük Mustafa, hiç akılda ve hayalde herkes tarafından işitilmesini istemem. olmadığı halde bir anda başına konan bu Hindliler, çocukları ayırmışlar; siyah en-| devlet kuşumu haber vermek için yalın a- tarili çocuklar arkadaşlarını yumruklarla / yaklarını parçalıya parçalıya evine koşar - tehdit ederek kaçırmışlar; artık bu kavga 'ken yüzbaşı Rayt ta oradan bir arabaya sahnesini kapatmışlardı. atlamış; doğruca (Entellijan servis) mer- İngiliz, kavgayı unutuvermişti. Ve şimdi, |kezine gitmiş; servis şefi (Mister Vinkit) göütükçe alâkasını arttıran çocukla konuş - |in odasına girerek: mıya devam etmişti. — Mühim bir keşifde bulundum, dos - — Sen kaç yaşındasın? tum, Yerlilerden, bir çocuk yakaladım. Ze- — On bir. ki mi, zeki ...Ateş mi, ateş. Sanki tabiat, — Adın ne?.. bu çocuğu Entellijan — servis için halket - — Mustafa... Amıma bilmem niçin, Mus- | yaiş,.. Şayet ailesi muvafakat edemse, ya » tafa Sagir de diyorlar bana. rından itibaren bu çocuk tamamile elimize — Baban ne iş yapar. geçecek. Eğer ona istediğimiz gibi yetişti. — ÂAÂnnen var ma?.. kazandırmış olacağız. — © da evde bez dokur. Demişti. — Baban İngilizleri sever mi?.. Va. Ertesi günü sabırszlıkla bekliyen — Size ba hususta tam cevap veremi -| yüzbaşı Rayt, randevu yerine gittiği za - yeceğim. Amma mutlaka lâzımsa bunu öğ- |man, küçük Mustafa, dimdik bir vaziyette renebilirim. onu beklemekte idi. Yüzbaşı Raytı görür — Ya sen?.. Sen İngilizleri sever misin?. ' görmez, yanına yaklaşmış; gene sakin ve — O ibtiyar tagiliz kadınının bana üç | ihtiyatlı bir hareketle: #lin verdiği gündenberi İngilizleri seviyo -| —— Sizi bekliyordum, Mister... Evvelâ Tam. şunu baber vereyim ki, babam İngilizler- no. 20,30: Piyano konseri. 21,30: Radyo | salon orkestrası. 23,15: aParsifalb ope - Tasının üçüncü perdesi, VARŞOVA yılında geçti idi. Ben o zamanlar deh- şetli gençtim, ve cesurdum. O sene Narfsk cephesinde bulunu - yorduk. Ric'at ettik. Yanburgdan çok uzak olmıyan bir yerde tutunabildik. Alayın karargâbı Yanburg — şehrinde idi. Ve işte hatırlıyorum. Harikulâde 30: Orkestra. 18.15: Plâk. 19,15: Plâk.|bir sabah. Şubatın sonu. Hafif bir ba-|bir vesika vermelisiniz. Çönkü nöb har, kar çözülmüş. Kumandan, komiserlerle beraber gezmeğe gitti. Ben kapalı pencerenin önünde oturuyorum. Düşüncelere dal- maşım. Birdenbire şöyle bir adamın, belki de bir köylü, nöbetçi ile çekişti -| ğini gördüm. Nöbetçi onu kerargâh- tan içeri bırakmak istemiyor, ötekisi 18.15: Hafif musiki. 14,55; Kilise ko- JiHat ediyor, kırılıp dökülüyor. Amma Yosu, 19,30: Muhtelif. 21 : «Vaisseau - Fan- |/gayet nazikâne tomas adlı operm, 24,05: Plâk, MOSKOVA 19,15: Rua musikisi. 20: Mikrafon ti- şapkasını çıkarıyor, yerlere kadar eğiliyor. Hemen cama vurdum: Nöbetçi omuzlarını silkti, adamca - yatrosu, 21,15: Sözler, 22: Muhtelif di -İğizı buraktı. lerle neşriyat. BERLİN 20,15: Yeni masiki 20,45: — Atüal 21,10: Şubertin eserlerinden solist konseri, 23: Haberler, 23,30: Musikili piyes. 24, 30: Eğlenceli halk misikisi PRAG 16.30: Koro. 17,10: Hafif musiki, -18, | 20: İspanyol musikisi. 18,50: Plâk. 191 Almanca neşriyat. 20,10: Şen halk şarkı- ları, 20,40: Halk musikisi. — 21,20: 23,15: Caz. VİYANA 18,15: Koro konseri. 19: Muhtelif. 207 Haberler. 20: Büro ve atölyeden reportaj. 21: Klâsik operetlerden (Vanda Achsel Karl Ziegler), 22,35: Hafta haberleri, 23, 10: Org musikisi. 24,15: Fölenceli musiki. B Nisan Çarşanba İSTANBUL 18: Hafif musiki. 19: Haberler. 19,15: Vokal musiki (plâk). 20: Viyolansel Sala, Stüdye san'atkârları tamalından — 20,30: Stüdyo orkestraları. 21,30: Sam haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansının, cektir. Adam odadan içeriye girdi. Üstü başı çok perişandı. Boynu kirli bir at- e. İkı ile sarılmıştı. Adam odaya girdi. Nasıl anlatayım, halinde bir sefalet vardı. Boyuna eği- Byordu, selâm veriyordu. Kapının di- bine sokuluyordu. Öyle bir duruşu vardı ki yani insan bir tuhaf his ediyor du kendini. Ne düşündüm bilmiyo - Piyes. |füm, Her halde şöyle düşünmüş ola - cağım Yeni kurslar |bir şey varsa cüzamlının boynuni gça İNTİHANLARA HAZIRLIK eee ÇABUK İYİ ve EHVEN- ASRİ LİSANLARI ERLİTZ'de üğreniz. BİR “MECCANİ TECRÜBE DERSİ ALINIZ. Ankara : .Konya caddesi - İstanbul : Gölmarmara Belediyesinden : N3 & «İnkılâp inkişaf ediyor, bir çak yı fikirler ilerliyor. Müsavat n Amma, işte karşınızda bir adam, hayatın bu akışını berbat etmekle m sul» Belki ben daha bunun gibi bazı a ramanca şeyler düşündüm. Yalnız bu zavallı adama şöyle bir küçük ni nelik müsavat dersi vermeği karar a) tına aldım. Ona elimi uzattım ve dedim: ZüMeilaba vetandaş. otunumz) latınız. 4 Boynu atkılı adam fena halde ka tu. Omuzları titredi. Fakat elini bana vermedi. ğ Bu vaziyet karşısında ne düşündü - gümü şimdi hatırlamıyorum. Her hak de nazlanıyor, diye düşünmüş ol: yım, Bu sefer daha kuvvetle fikirle rimden aldığım bütün ilhamla köylü- ye saldırdım. GU Gittim, büyük bir merhametle mq omuzlarından tuttum. Ve yavaşçacık kanapenin üstüne oturttum. Sonra e- lini aldım, hürmetle sıktım. Boynu atkılı adam korku ile b baktı. Ve derin bir nefes aldı. 4 — E, bakalım, dedim, ne arzu bu; ruluyor.. K — Şu, ki, dedi, cephe Allah göster- mesin geriliyor, biz ya sizinle berabe geri çekilmeliyiz. Yahut ta burada, ye rYimizde kalmalıyız. Yine yalnız geriye çekilmekliğimiz istenirse o zaman bize çiler bizi bırakmaz. — Bizleri Burdaki cüzamlılar.. İşin bundan gerisini pek hatırlay mıyorum. Yalnız hâlâ aklımda atkıyı çözdüğü ve telefoncu ile çiye yaralarını gösterdiğidir. Ben uzun zaman iskemlede otur. kaldım. Ve korku ile elime - baktı Sanra sokağa çıktım ve porsumuş la avuçlarımı oğuşturdum. Sonra sıhhiye çadırına gittim. boğuk bir sesle doktordan ilâç is! Akşam üstü çay içerken doktorla zun uzadıya cüzam hastalığından ko nuştuk ve bu hastalığın çabuk geçmediğini öğrendim . Meğerse hastalık gayet sari — imi Bundan başka yaralar birdenbire idana çıkmazmış, iki sene. üç hattâ beş sene sonra bile kendini terdiği olurmuş. Birkaç sene içinde ne zaman bu hi kâüyeyi hatırlasam birdenbire içime kıntı basar ve elime bakardım, . 878, İstiklâl caddesi Manisa - Akhisar -Gölmarmara yatı mektebi menfaatına -23/Nisan/936 — Perşenbe günü Marmarada pehlivan güreşi vardır. Başa 100 ortaya 5( gazetelere mahsus havadis servisi verile -| ayağa 20 lira diğer bütün güreşenlere babşişlerden başka kaymetli telif hediyeler verilecektir. «178Tw — DA

Bu sayıdan diğer sayfalar: