2 Temmuz 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10

2 Temmuz 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(OLUMMANCASI " Son Posta ,, nın tefrikası: 125 Yazan A, R. -— Harp nihayet bütün şiddetile başlamış karşılıklı cephe alınmıştı zinle kısa bir mesele hakkında görüş- meye geldim... Onun için, wrıdı ten- ha bir yere çekilelim. Derhal görüşe - lim. — Elindeki silâhı duvara daya. Üç k Adım geri çekil. İçeri haber vereyim. Cemil, tüfeğini duvara dayadı. Üç — pdım geri çekildi. Ve bekledi. İçeride bir takım seslenmeler ve ko- nuşmalar işitildi. Sonra birdenbire ka- Dedi. Şeyh Muhsin, dehlizin sol tarafın- — pıya iki silâhlı geldi. Bu silâhlılar, tü-|daki küçük bir kapıyı itti. Her tarafı - — feklerinin uçlarını, Cemile çevirmişler- di. Biraz sonra da, karanlıklar arasın- da, sırtında uzun beyaz bir gömlek ol- duğu halde, Şeyh hacı Muhsin Şerefi belirdi. Şeyh Muhsin, iki korkunç silâhın tehdidi karşısında bulunan Cemil'e — doğru ilerledi: — Söyle bakalım, yâ neccâb.. bize, — me hayır haber getirdin?.. Dedi. Cemil, tereddütsüz cevap verdi: — YÂâ, şeyhi.. Ben, neccâb değilim. San'ada, kumandan paşanın odasında — gördüğün zabitim. Şeyh Muhsin, bir kaç saniye süküt etti. Karanlık içinde Cemilin çehresi - ni daha iyi görebilmek için ona doğru — eğildi. Keskin gözlerini, Cemilin çeh- ;ek içeri çekti. Çekerken de: Tesine dikti. Ve sonra ,kapıldığı heye- — canı saklayamıyarak: — Allaha.. ve onun sevgili peygam- berine yemin ederim ki.. sen, o sun.. fakat.. böyle tehlikeli bir yerde.. yalnız — başına buraya kadar gelmek.. bu, ne / Cesaret... Dedi. Derhal Cemilin koluna gire - — Aman, Yarabbi... Allah sizi Nâ- — şır Mebhütun caıuılnnmn gözlerin - — mez, hepimiz — tertibatı almaya mecbur kaldık... Çün- “ kü bu adam bizim, hükümet tarafdarı den saklasın... Bu adam sizi ele geçir- mek için ağırlığınızca altın vaad edi- K . Diye söylendi. Dehlizin nihayetinde, on on beş ka- “dar silâhlı bekliyordu. Bunların yüz - leri, solgun bir ışık altında, mezarla - 'zından yeni kalkmış cenazelere benzi- yordu. Cemilin koluna girmiş olan şeyh Muhsin, mütemadiyen söyleniyor: — Nâsır Mebhüt, bu tarafa gelir gel- silâhlandık. Emniyet olduğumuzdan şüphelidir. Onun için bir anda üzerimize hücum etmesi, muhtemeldir. Ah, bir kere şu adamın — aulmünden kurtulduğumuzu görsek... Cemil, birdenbire şeyh Muhsinin sö- ,' yünü kesti: — Yâ, şeyht,. Benim, kaybedecek Lir dakika vaktim yok. Eğer mümkün olursa, güneş doğmadan arkadaşları- min yanına avdet etmek isterim, Si « gitler, fundalıklar ve telgraf direkleri sü- — gatle geçip kayboluyardu. Nâzım başını, kompartimanın köşesine bırakırken birdenbire kapı hızla açıldı ve eşikte genç bir kadın göründü. Nâzım göz- herini açarak bayılacak gibi kısık bir sesle: , — Şefikal. diye bağırdı ve yerinden D Şefika da hızla koşmuş, genç adamın — boynuna atılmıştı.. . İkisi de hafif mırıltılarla birbirlerine geç- — miş gibi, tek bir vücut gibi, ayakta öylece “aessiz ve hareketsiz durdular. Sonra genç kadın Nâözımın kollarından sıyrıldı. Göz - “lerini açarak onun gözleri içine baktı ve “birdenbire küçük elleri ile genaç adamın — gaçlarını kavrıyarak bağırdı: — — Deli, deli, delit.. Sen delisin? Çıl — ginsin?. Budalasın!.. — Hainsin!.. — Söyle, Söyle bana..: Bani bırakıp nersye gidiyor dun? Ha, söyle diyorum, söyle, söylet.. — Genç adam, şaşkınlıktan ve heyecan « dııı kanapeye çökmüştü. Gözlerile Şefi - — kanın yüzüne bakıyor, saçlarından — canı — yandığı halde, bir türlü bir şey bulup söy- — diyemiyordu. — Şefika Nâzımın kucağına oturmuş, iki — avucu ile genç adamın saçlarını kavramış, . sevinçle, acı — ile astnda değişen hıç - baykıliyor, gözlerin: yüzüne doğru yaşlır akıyordu: na mazgal delikleri açılmış olan bir o- daya girdi. Minimini bir petrol lümba- sı, her tarafı kesme taştan yapılmış o - lan bu odaya hafif ve sarımtrak bir zi- ya neşretmekte idi. Şeyh Muhsin, Cemile yere serilmiş olan bir inek postunu gösterdi: — Buyurun.. konuşalım. Dedi. Bu konuşma, bir çeyrek devam et- ti. Ondan sonra Cemil, yerinden sıç- radı. Kalbinden kopan derin bir iman ile: —Eh,, yâ, şeyh!... Artık; Nâsır Mebhüt, mahvolmuştur. Diye mırıldandı. Bu sözleri söylerken; yüzünde son- suz bir meserretin, izleri vardı. e Cemil; halinden şüphe ettiği köşe arabı şeyh Muhain'in adamlarına tes - lim ederek bölüklerin bulunduğu ye - ır: geldiği zaman; güneş, henüz u - fuktan yükseliyordu. Derin bir heyecan içinde bekleyen arkadaşları onun etrafını almışlar; bu meçhul gece yolculuğunun — sebebini anlamak için bir takım sualler sorma - ya başlamışlardı. Tam bu sırada, sekiz atlıdan mürek- kep bir süvari müfrezesi gelmiş; bu müfrezenin kumandanı, ordu kuman - danı tarafından getirdiği emri, kolağa- sı Süleyman efendiye vermişti. Süleyman efendi, derhal bölükle - rin zabitlerini toplamış; bu emri gös - termişti. Emir, şundan ibaretti: (Hâce kalesi civarına dört bin ka - dar eşkiya toplanmıştır. Bunların ara- sında Zafir kalesinden gizlice çıkarak buraya gelmiş olan Hâşid'li Nâsır Meb- hüt da vardır. Orada beyhude yere bek- lemeyiniz. Gecenin karanlığından isti- fade ederek Hâce kalesi istikametine doğru ilerleyiniz. Ve orada, ikinci em- re intizar ediniz. | Cemil, bu emri okur okumaz, bütün vücudu büz kesilmişti. Derin bir öfke ile, dişlerini sıkarak : — Ah, Nâsır Mebhüt... Bu gece sa- na ,hayatın son rüyasını gösterecektim. Fakat, elimden gene kurtuldun. Demişti. (Arkası var) — Deli, delit. Söylesene... Niçin kaç - » Beni görmeden, bana sormadan!.. . Çılgınl.. Hain!.. Ah, bilmiyorsun... öleceğim sanıyorum... Nâzim, sen.. bilmiyorsun.. seni ne kadar sevdiğimi... Bil. miyorsun... Anlatamam da... — Söyliye * mem.. taril edemem... Sen beni öldür - mek mi istedin, Nâzım, Nâzıml.. Genç kız artık Nâzımın saçlarını birak- mış, kollarile boynunu dolamış, dudakla - tile genç adamın yüzünü, çenesini, du - daklarını ve gözlerini öpmeğe, hıçkırmağa. katılmağa başlamıştı: — Bilmezsin, odanda seni bulamayın- ga, masan üstündeki mektubu okuyunca ne hale geldim. Ölmediğime — şaşyorum. Nâzım, bunu niçin yaptın? Ah, biliyorum. Hep paşa babamdan biliyorum... Ona söyledim de... Görsen, nasıl bağırdım, söyledim. Ağladı, ihtiyar — halile ağladı, benden af diledi Nâzim: «Ben bunadım, bunadım kızım!. dedi. Şimdi artık ikimiz... ve ben varız anlıyor musun?.. ikimiz ... Yalnız ikimiz.. sen . hep Nâzım, gönlündeki yaranın yavaş ya - vaş silinip kaybolduğunu hissedince, içinde bir baygınlık duydu. Yüzünü Şefikanın be- yaz boynu üstüne kapıyarak; — İkimiz. hep ikimiz!, diye mırıldandı. Başını kaldırsaydı, Şefika onun ağladı- gını görecekti. — SON POSTA Boğazlar Konferansı (Baştarafı 1 inci sayfada) Konferanstaki çalışmalar Montrö, 1 (A.A.) — Anadolu A- jJansının hususi — surette — gönderdiği muhabirinden: Teknik komite mukavele projesinin ikinci okunmasına başlanmış ve mu- kaddimenin tahririni, tahrir komitesi- ne havale etmiştir. Mukaddimenin metni projenin hey- eti umumiyesi tamamen hazırlandık- tan sonra tesbit edilecektir. İngiliz delegesi Lozan mukavelesi- nin birinci maddesinde yazılı olan ser- best geçme prensibinin Boğazların tek- rTar tahkiminden mütevellit olması ta- bit olan kolaylıkla yeni mukavelenin birinci maddesinde teyidini istemiş, diğer delegeler de bu isteğe iştirak et- mişlerdir. Türk delege heyeti esasen mukave- lede derpiş edilen ahkâmdan neş'et et- mekte olan bu prensibi asla reddet - mek tasavvurunda olmadığını bildir- miş, yalnız bu prensibin mukavelenin baş tarafında teyidindeki fayda mese - lesinin konferans tarafından umum' celsede ve diğer maddeler müzakere e- dildikten sonra münakaşasını istemiş- tir. Komite bu veçhile karar vermiştir. İkinci maddedeki sağlık hizmetleri ! ve diğer takslar meselesi yeniden nok- tainazar teatisine sebep olmuş ve ko- mite meselenin konferansa havalesi- | ne karar vermiştir, İngiltere ve Rusya ile bizim aramızda itilâf hasıl olmuş Atina — gazeteleri haber alıyorlar: Parisin akşam gazetelerinin ekserisi | Cenevredeki muhabirlerinden aldık -| ları telgrafları neşrediyorlar. Bu - tel - graflarda Boğazlar meselesinde Eden, | Litvinof ve Rüştü Aras arasındaki | görüşmelerden sonra Milletler Cemiye- tinin kararlarını tatbik edecek bütün harp gemilerinin Boğazlardan serbest geçmeleri hususunda itilâf hasıl oldu - gu bildirilmektedir. Bundan başka Rusya Baltık deni- zindeki donanmasını takviye etmek için Boğazlardan serbest geçmek hak- kıma malik olacaktır , Eko dö Pari gazetesi muhabiri - nin istihbaratına göre de İtalya ile Japonya bu şekli kabul etmemekte - dirler. Fakat İngiltere, Rusya ve Türkiye arasında yukarıdaki şartlar dahilinde bir protokol imza edildiği ve bilâhare başka devletlerin de bu protokolü im- za edebilecekleri anlaşılmaktadır. İtalyanın maksadı ne imiş? Atina gazeteleri Cenevreden haber alıyorlar: «Buranın siyast mahfilleri, Fransa dış Bakanı Delbosun bugün Küçük Antant ve Balkan Antantı mümessil - leri ile yaptığı müzakereye fevkalâde ehemmiyet vermektedirler. — Boğaz - lar meselesinin mevzuu balsedildiği bu müzakerede her iki — teşekküle dahil devlet mümessilleri İtalyanın muha - lefetini nazarı dikkate — almıyarak Türk tezini müdafaaya karar vermiş - lerdir. Bu devletler İtalyanın itirazları- nin konferansı akim bırakmak için ya- pılmış olduğunu anlamışlardır.» Hi ee İ İstanbul lera Hakimliğinden: İstan- bulda, Rızapaşa yokuşunda Cami s0- kağında ii No. lu fabrikada alimün- yom ve madeni eşya imai ve salışiyle meşgul 8. Arkadyanın konkordato için mühlet verilmesi dileğile vuku- bulan müraenatı üzerinc lera kılınan tetkikat neticesinde konkordato tale- binin nazarı itibara alınmasına ve İcra ve İflâs kanununun 286 ve 287 nci maddeleri mucibince borçlu- ya iki ay mühlet verilmesine ve İs- tanbulda Birinci Vakıf Hanında Avu- kal Fahreddinin komiser layinine ve işbu cihetin ilâniyle beraber İcra ve İflâs daireleri ve Tapu S cil memur- larina bildirilmesine karar verilmiş olduğu ilân olunur. (24136) Yurttaş! Yurdunun insana sağlık veren ye- mişlerinden her gün bol bol ye ve ço- cuklarına yedir. Tl Cenevrede dünkü müzakereler (Baştarafı | inci sayfada) vete tabi ve muti bir hale getirilmemeli- dir. Emrivakiler, tevekkülle kabul edilme- melidir.» dedi. M. Blum bundan sonra şu sözleri söy- ledi: «Sulh, beynelmilel meşruiyet ve ahlâki- yat esaslarına istinad etmelidir. On sekiz sene içinde ilk defa olarak bir Avrupa har- bi yeniden hakiki bir ihtimal olarak derpiş edilmeğe başlanılmıştır. Fransa, harp yo- lunu kapamağı bütün azim ve iradesiyle is- temektedir. #Şimdilik Avrupa bir barış Avrupası de ğildir. Her tarafta silâhlanılıyor. Yeni bir harpten mümkin olarak bahsediliyor. Ve savaş zarını kullanan uluslar vecibelerine sadık bulunanlara takaddüm — etmektedir- ler. 1914 den evvelki Avrupa — tekrar te- şekkül etmiştir. İşte beynelmilel teşkilâtla önüne geçmek istediğimiz tehlike budur. Milletler Cemiyeti bir muvaffakiyetsizliğe uğramıştır. Fakat bunun sebebi pakt değil paktın geç ve sarih olmayan — bir şekilde tatbikidir. Buna binaen paktın vecibelerini takviye etmek lâzımdır. Biz buna hazırız «Milletler Cemiyetinin vazifesini akade- mik bir istişare rolü derecesine indiren her türlü formülü reddedeceğiz. Beynel- milel kanuna olan — sadakatimizi — icraatla ispat edeceğiz. Ve ayni arzu ile mütehassis olan devletler arasında itimadı tarsin için hiç bir şeyi esirgemiyeceğiz. Karpılıklı yar- dim mühakkak olmadıkça — silâhsızlanma olmadığı gibi silâhsızlanıma olmadıkça da tam kollektif emniyet yoktur. Başka istikbal yapmak lüzmdır Bunun içindir ki Milletler Cemiyeti muhtelif — hareketlerde bulunmuş olan devletlere bu istikbalin ha- zırlanmasına aAzmetmiş olup olmadıklarını sormalıdır.» Blum salâha hâdim olan İtalyan muh- tırasından dolayı memnuniyetini bildirmiş ve Almanyanın İngiliz suallerine vereceği cevabın da Avrupanın muslihane binası - çin bir hareket noktası teşkil etmesini te- menni etmiştir. Blum, sözlerini herkesin taze ve tensik edilmiş bir Milletler Cemi- yetinde silâhsızlanmış Avrupa için müşte- vek çalışmaya hâdim olacağı ümidiyle bi- Hirmiştir. Nutkun Akisleri Siyasi müşahedeler, B. Briand'ın vefa- tından beri Cenevrede böyle bir idenlist nutuk işitilmemiş olduğunu beyan etmek- tedirler. B. Rlum, kürsüye çıktığı zaman salonda bir ölü sükütu hüküm sürüyordu. Fransız Başvekili, kürsüden coşkun —alkış- lar arasında inmiştir. Yine M. Blum'un — nutkundan — Fran- sız » İngiliz anlaşmasının tam ve kat') ola- rak vücut bulduğu bükmü çıkarılmaktadır. Cenubi Afrika mümessilinin sözleri Blumun nutkunda nsonra celse ta- til edildi. Öğleden sonra saat 16 da yeniden toplanıldı ve Cenubt Afrika mümessili Mister Tivata söz söyleme - ge davet olundu. Mister Tivata, Cenubt Afrika hükü- metinin zeeri tedbirleri ilga aleyhinde olduğunu anlattı. Sonra dedi ki: — Çünkü vaziyet değişmemiştir, Zecri tedbirlerin kararlaştırıldığı gün- kü vaziyet bugün de devam ediyor. Devam ettiğine göre zecri tedbirleri tatbike devam etmek ve ideal uğrun- da, vazife ve teahhüt uğrunda fedakâr- hğa katlanmak gerektir. Yoksa bey - nelmilel emniyet havası bozulur ve yıl- larca düzelemez. Kanada mümessilinin sözleri Kanada mümessili Mister Massey ise bu fikri tervic etmedi. Ona göre zecri tedbirler tesirsizkalmıştır ve mak- maksadı temine yarayacak bir. halde değildir. Onun için kaldırılmalıdır. İngiltere Dış Bakanmın - sözleri Bunu müteakip İngiltere Dış Baka- nı söz söyledi ve her şeyden evvel İn- gilterenin ilhakı tanımayacağını anlat- tı. Bundan sonra zecri tedbirler bahsi- ne geçerek «bunların tatbikinden, hat- tâ bunlara iktısadi bir takım tedbirle - rin daha ilâvesinden bir şey umulsay- dı, yani Hanulınm kurtarılması beklenilseydi İngiltere, bu işde devam ederdi. Fakat İngiltere buna iyanmı - yör» dedi. Mister Eden, nihayet Akdenizde müüte- kabil teminat bahsine temas ederek karışık- hığın devamı müddetince bu teminatı ve- ren devletlerin bunlara sadık kalacakları- ni söyledi. Eden en sonra Milletler Cemiyeti otori- tesini muhafaza için her teşebbüse yardı- ma hazır olduğunu anlattı. Sovyet Dış Bakanının Sözleri Edenden sonra söz söyleyen Sovyetler| birliği murahhası Litvinof, Milletler Cemi- yeti misakındaki 16 ıncı (zeerf tedbirler) maddesinin her tecavüzü durdurmağa kü- Fi olduğunu, fakat bu maddede mevzuu- bahsolan bütün tedbirlerin tatbik olunma: dığını, bu yüzden kararlaştınlan zeeri ted. birlerin hüki üz bir hale geldiğini söyle- di. Bunun üzerine celse tatil olundu. Mü. xzakerelere yarın devam edilecektir. Ka0 a HL İsviçre hükümeti İtalyan gazetecileri Cenevreden çıkarmıya karar- verdi (Baştarafı 1 inci sayfada) İtalyanın bu hareketi beğendiğini söylemiştir. Hâdiseye bizzat şahit olanlar bunun mürettep olduğu kanaa- tindedir. İtalyan gazetecileri iki saf teşkil ediyor ve her birinin elinde bir düdük bulunyordu. Reis Zeeland,, Sa Majeste. Haile Selâ- siye,, ye söz verir vermez, İtalya General — Konsolosunun — ayağa kalktığı ve dışarı çıktığı, hâdi- senin de bu sırada vuku bulduğu anlaşılmıştır. İtalyada ne deniyor? Roma, 1 (Hususi ) — İtalyan gazeteleri, gazetecilerin Cenevre- de çıkardıkları hâdiseyi takdir ile kaydetmekte ve gazetecilere hadlerini öğretmek için sesinin kuvvetile bunları takbih eden Romanya dış bakanı aleyhinde şiddetli bir lisan kullanmaktadırlar. Bazı gazeteler Titülesko tara- fından yapilan bu hareketin ve söylenen sözlerin İtalyanlar tara- fından katiyen unutulmayacağını yazdıktan başka Titüleskonun Ro- manyada iş başında kalmasının İtalya tarafından dostane bir hare- kettelâkki edilmiyeceğini kayde- diyorlar. Roma, 1(A. A.) — Matbuat Bakanı Cenevrede tevkif edilen İîıîyîuıtedleıine şahsi selâm ve muhabbet tesanüdünü bildir- Milletler Cemiyeti Imparatora teessürlerini bildirdi Cenevre, 1 (A. A.) — VanZe- lând Negüs'e bir mektup gönde- rerek asamble namına dünkü hâ- diseden dolayı teessürlerini bildir- miştir. Son dakika Cenevre, 2 — İsviçre hükümeti | talyan gazetecilerini Cenevredan ih raca karar vermiştir. TAKVIM

Bu sayıdan diğer sayfalar: