23 Eylül 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

23 Eylül 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

< | Alkazar faciası * İnsanlık için bir lekedir Yazan: Muhittin Birgen aai Gmwlcr son günlerde iki üç sa - tırla büyük bir faciadan bahset - tiler: Alkazarda haftalardanberi ken - dilerini müdafaa ederek sosyalistlere teslim olmayı kabul etmiyen - âsileri — yoketmek üzere hükümet kuvvetleri tarafından kalenin altına açılan lâğım- lardaki dinamit ateşlenmiş ve kale ber- - hava olmuştur. Bu Alkazar ismi bizim zihnimizde —| Toledadaki Alkazar sarayı ile iltibas yapılıyor. Berhava edilen Alkazar, o saray değildir. Eski İspanyada vali ve bükimlerin bulundukları bir takım bü- yük şehirlerde onların ikameti için ga- /| yet müstahkem kale halinde inşa edil- , miş büyük binalara umumiyetle bu İ isim verilmişti. İşte, havaya uçurulan * bunlardan biridir. * Gazetelerde bir kaç satırla ifade edi- Jen bu hâdise, başlı başına bir insanlık faciası olan şu İspânya ihtilâlinin şu ©» dakikaya kadar görülmüş en büyük, en — korkunç bir bâtlesini teşkil ediyor. Bu “faclanın ne suretle cereyan ettiği hak- — kında Avrupa gazetelerinde gördüğüm — tafsilât, sade acılık değil, korkunç de- — gil, insanlık namına iğrenç bir şeydir. , * — İhtilâlin ilk haftalarındanberi hükü — e küvvetleri tarafından mahsur olan v bu eski zaman saray ve kalesinde 1300 — kadar harbiye talebesi ile dört yüz ka- " dar kadın ve çocuk vardı. Haftalardan- beri yiyeceklerini bitirmiş, her gün bir » küçük ekmek parçasile bir parça at e- — tinden ibaret bir şey yiyerek kendi - kerini kurtaracak olan naayonalistlerin imdada gelmelerine intizaren, sırf bir *” fikir uğrunda kendilerini müdafaa eden — pu delikanlılardan intikam almak, göz leri kararmış muhasırlar için bir zevk | meselesi olmuştu. Granitler içinden 63 metre derinliğinde bir lüğim açarak harap kalenin dibine kadar gitmişler, — sonra bir sabah erkenden bu dinamiti — ateşlemişlerdir. İnfilâkm dehşetini tas- wire imkân yoktur. Kaleyı 'ar ma - ballelerdeki evler harap olr> - gehirde zarar görmiyen hiç bir ev kal- — mamıştır. 'a * Facianın heybetini arttıran şey bun- dan sonra; Kâmilen harap olan bu ka - lenin her parçası bir tarafa uçup, her tarafı 1700 insanın başına - çöktükten —. sonra da mukavemet devam etmiştir; » Muhasara edenler, harabelere yaklaş - - mıya gene muvaffak olamamışlar, ora- — daki İnsanların yaşayabilenleri mit- O1 ralyöz, tüfek ve — bomba ile — mukavemete devam etmiçler ve sabah- © tftan akşama kadar çarpıştıktan sonra " hükümet taraftarlarını geriye atmış - © lardır. O zaman bu harabe bu defa da — bombardıman edilmeğe başlamış ve ni- M hayet asker, kadın, çocuk, orada kim varsa hepsi de mahvoluncıya kadar bu — Mmücadele durmamıştır. Z * Ğ Bu korkünç facia esnasında, bir - birlerini boğazlamak için son kuvvetle /— Tini sarfeden insanlar birbirlerinin bel ki de kardeşleri, babaları, çocukları idi- — der, Bugün, ikisi de insanlığın daha iyi — bir hayat görmesini istiyen iki muhte- i lif fikrin korkunç ihtirasları altında $ — kıvranarak - birbirlerini boğazladılar. — Hem de öyle bir boğazlayış ki harp kai- — delerinin bile haricine çıkan ve tam bir — vahşet manası ifade eden şekillere gir- /| di. Belki de bir iki güne kadar açlık - - tan teslim olacak mahsurlar içinde dört — yüz kadın ve çocuk bulunduğunu da- -hi düşünmeden, sırf kurtulmalarına * Tazı olmiyan bir intikam hissile, bu — binyediyüz insanın bu suret'e berhava vedilmesi bugünkü medeniyetin bir yüz dosağıdır. Fer insan, bu yüz karasının y UVYUSULua e y u — güya İi Kati kalbinde . düymalı ve ğ fikrin oğgafleriyeti uğu- 4 Fünda irtikâp edil, i len ahşetleri er'in etmelidir bu hevfiş e SER Cteyakı ş, bütün| öi D N d KN di SON POSTA imli Makale Res Hususi bir müessesede erkek arkadaşlarından hiç farksız olarak ayni mu- vaffakıyetle çalışan ka - dn.. katlın Hastanede âmansız has- tahklara karşı hayat kür- tarmaya çalışan kadın Bir mekteple veya bir konferans salonunda ya- rınmın büyüklerini bilgi ile teçhiz etmeye calışan bir Cemiyet hayatına filli bir uzuv olarak girdikten sonra bunun icapiarına katlanmalı, süsü, pudra - yı, boyayı oyuncak ka - dınlara bırakmalıdır. ——— ——— SÖZ ARASINDA Bir Amerikalı doktorun | *—————— — &| Yangınları söndürmek HERGÜN BİR FIKRA Tavsiyesi: Yemeği İstemiyen Yatarken yiyiniz! İ Itfaiye teşbilâtı Bir av hikâyesi Eskiden - Lon- Bıldırcın mevsimi başlarken, $u || Gzada — belediye- hoş av fıkrasını hatırladım: İnin Möküyel lqî'ı- || — *Avcılık ve Balıkçılık» mecmva- || |.. yoktu. Her sını çıkarmakta olan «Eldai Hâüâbz Necip» arkadaşımız, bir gün, dostu Hacı Fahri ile Çekmecede ördek a- vına gitmişlerdi. Sazların arasında siper alarak, sırtlarında üşümemek, hem de ayni zamanda kendilerini ördeklerden gizlemek maksadile birer koyun postu olduğu halde, fermada bek- sigorta şirketinin kendi itfaiyesi bu lunuyordu. — Ve her sigortalı evin üzerinde de han- gi şirkete siğorta: lanmış olduğunu bildiren bir plâka Şu Amerikalılar hakikaten garip a- damlardır. Oralı bir doktor, #on za- manlarda herkesin ayaküstü yemek yediğinden şikâyet ederek eski Roma- hları hatırlatmış, ve en mükemmel ve le:lul'(en birdenbire, Fahri, Necibi || vardı, | sıhhf yemek tarzının yatakta yatarak || Yürttü : et Bir evde yangın çıktı mı, bütün yemek olduğunu söylemiştir . — Ver şu tüfeği ! şirketlerin itfaiyeleri oraya - giderler, Necip sordu : — Ne 0? Ördek mi gördün? Fahri : — Hayır ama!.. dedi. Üstümüze 'doinı şuradan bir koç geliyor! DŞ | sonra kendi müesseselerine yazılı ev olmadığını görünce geri dönerlerdi. Çok defa, evdekiler yangının deh- şetinden çırpınırlarken kapının önün- öt |de eve su dökmeyen itfaiye efradına rastgelinirdi. Şimdi onun sözünü — dinliyenler, şezlonglara uzanıp öyle yemek yiyor- larmış..... ... Amerikanın berber dükkânla- rında lisan Öğretiyorlar Amerikada bir berber tıraş olurlar« ken müşterilerinin vakitlerini boşa ge- çirmemeleri için bir çare bulmuş ve da- imi müşterileri için muhtelif lisan ho- caları tutmuştur. Hergün on beş yirmi dakika tıraş olmak için dükkânda ka- lan müşteri, tıraş olduğu zamanda iste- diği lisandan da ders almakta ve bi müddet sonra bu lisanı tamamile renmiş bulunmaktadır. Kğ;eîcî;ıı_ı zekâsı ... Mektup yazmasını sevmiyenler [ mecbur kalınca ne yaparlar? 1 Bazı insanlar, mektup yazmaktan çekinirler. | Sebebi şudur: Yazdıkları mektubun günün birin- de kendilerini itham — ettireceğinden korkarlar. Fakat mecbur kaldıkları za- man da müphem bir iki kelime yazıp işi anlatırlar. Böyle bir kimse kocasının öldüğünü haber aklığı bir kadına şöyle bir taziye mektubu göndermiştir «Bayan vah vah» Kocası ölen kadın üç ay sonra ev- lendi. Bu sefer de tebrik mektubu yol- lamıştır: «Bayan bravo» *.. Konsolos olunca boksör de olmak lâzımdır Lil'de Fransız ameleleri grev - ilân etmişlerdi. O gün de Lil'e bir ecnebi konsolosu geliyordu. Adamiın boynun- da Fransız renklerini andıran - bir bo- yunbağı vardı. Trenden iner inmez, on tane kadar amele: — Vay alçak Faşist diye adamın ü- zerine çullandılar. Konsolos evvelâ şaşkınlık alâmet- leri gösterdi, sonra eski boksör - oldu- ğunu hatırlıyarak kızgin amelelere bir kaç yumruk gösterince dayak yemek- ten kurtuldu. Meoşhur Nahlin yatı İspanya faşistlerinin hastane gemisi olacakmış Kral Sekizinci Edvard'ın Akdeniz seyahatine tahsis edilen Nahlin yatı İspanyadaki Faşist liderlerinden Cucipo Sevil radyosunda söylediği bir nutukta bu yatını sahibesi olan Lady Jule'nin yatı hastane gemisi yapmak üzere kendilerine hediye ettiğini söy- lemiştir. Geminin kaptanı böyle bir şeyden haberi olmadığını ilade etmektedir. . *..* Gözlükteki fotoğraf Şu resim at canbazhanelerindeki köpeklerin insanlar kadar marifet sa- Amerikalılar bir casus yakaladılar. |hibi olduklarını göstermektedir. Kö- Bunun gözlüğünü muayene ettikleri|pek, Londra sirklerinden birine aittir. zaman, çerçevenin bir kenarında ufak bir objektif gördüler. Adamcağız, göz- lüğü düzeltir gibi yapıyor, ve derhal Telefonun aitmışıncı yılı fotoğrafı alıyormuş. Bir milimetre mu-| — Telefon icat edileli geçen hafta tam rabbaı genişliğinde olan resim, sonra |altmış yıl olmuştur. Bu şeytani maki- bütülüyor ve vaziyeti mükemmel gös-|ne vücuda getirildikten sonra Avru, teriyormuş. da da uzun zaman mahzurlu görülmi Şimdi huduttan girenlerin gözlük-| ve bir türlü işlemesine müsaade edil leri muayene ediliyormuş . memişti. ... ee - İSTER İNAN İSTER İNANMA! ran şiddetli bir rekabetine maruzdur. Ve eski zaman - larda transit merkezi olmanın verdiği refaha tekrar ka- wuşmaktan henüz pek uzaktır. Bunun içindir ki biz ec- nebi misafirimizin hakikati ifadeden ziyade, nezaket gös- termiş olmak istediğine inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen' Halbuki bizim bildiğimize göre İstanbul limanı sene- | bunu başka türlü yazan arkadaşın böyle düşünüp düşün- lerdenberi Selâniğin, Pirenin günden güne tesirini arttı- | mediğine İSTER İNAN İSTER İNANMA! Komşu memleketlerin birinden İstanbula gelen bir misafir, meslekdaşlarımızdan biriyle konuşurken, İslan- bul limanında büyük bir faaliyet gördüğünü, bunu da İstanbul limanının günden güne artan iş kabiliyetine atfettiğini söylemiş, bu cümleler de meslekdaşımızın hoşuna gitmiş, memnuniyetle sütunlarına geçiriyor. — zz nn E. Talu S inema yıldızlarının -Amerika ğ da yazlığa çıktıkları Miami plâ- jında bu sene yapılan muhtelif müsa- bakalar arasında bir de terleme müsa- bakası yapılmış. Otuz kişinin iştirâk eylediği bu mü- sabakada en fazla ter döküp de birinci gelen Amerikalı bir avukatmış, Gazetelerde gözüme ilişen bu Labe- rin üzerinde biraz durdum ve düşün « düm . Acaba bu müsabaka ne gibi şerâit altında tertib edildi? Ve buna i: edenlerin vaziyetleri müvasi mi idi)' 'Bu cihetler hakkında gazetelerde i« zahat bulsa idim memnun olacaktım. Zira bence az veya çok ter dökmek hâ- disata ve muhtelif vaziyetlere bağlı » dır. İnsan mutlaka güneşin altında ters lemez. Sun'i yollardan kat'ı nazar, buram buram ter döktüren nice ahval vardır. Sıkı bir imtihan, uzun bir istintak, bazan bir kadın karşısında mahcubi « yet, parasızlık, bir alacaklı ile karşi karşıya gelmek, yalan söylemeğe mec- bur olmak, her hangi bir sıkıntı ile krv« rTanıp da onu def ' edememek, bazan bi- risine fena bir haber vermek vazifesini üzerine almış bulunmak, durup durur- ken çam devirip akabinde farkına var- mak, bütün bunlar yerine ve adamına göre bol bol terletici şeylerdir. Ve eğer Miami'deki müsabakaya hir le katmak isteyen olmuş ise, kazanmâ- sını mürad ettiği adamın kulağına kâğe dar sokulup da: — Yahu! Haberin var mı?. Karın yükte hafif, bahada ğır ne varsa to « parlayıp filânca ile kaçmış!, Veyahut ki: — Nişanlınız sizi aldatıyor, Matma- zell Gözlerimle gördüm. Demiş olrzası, her halde ona iki misli ter döktürmeğe kâfi gelmiştir. Ama, diyeceksiniz ki, bu kabil fena haberler bazan da soğuk duş tesirini ya pıp büsbütün teri kesmek ihtimali var- dir. Bu da yaradılış, istidad meselesidir ki buna ruhiyatcılar karışır. W ilâcı kendi kullar Yaptığı a'::h' ullanmıyan Başa saç ıeüi'zıck için kat'i bir ilâç arayan bir Amerikalı doktor, senelerce çalıştıktan sonra ilâcı keşfetmiş. Bu ilâ- cı saçsızlar kapışa kapışa almışlar, saç» ları çıkmış fakat kendisi hiç bir kere bi- le tecrübe etmemiş; bunun - sebebini soranlara demiştir ki: — İlâcımı kullanaların hepsinin saç- ları çıkıyor.. ve eski hallerini unutup kendilerine ettiğim iyiliği takdir ede- miyorlar. Eski hallerini hatırlayabilme- leri için bari benim başımı görsünler diye kendim ilâcımdan kullanmıyo- yum. Biligor Musunuz? | — Anne de Bretagne kimdir? 2 — İspanyadaki Elhamra sarayının kaçıncı asırda inşasına başlanmıştır? Nesi ile meşhurdur, kimler tarafından yapılmıştır? 3 — Madam Bovary kimin romanı « dir? (Cevapları Yarın) x Dünkü Suallerin Cevapları: 1 — Meşhur hikâyeci ve şair Ander- son Danimarkalıdır. Danimarkanın O- dens şehrinde 1805 de doğmuş, 70 yıl sonra ölmüştür. 2 — Almanların en meşhur şarkılı masalı Nibelungendir. Alman epope - sinin en kuvvetli eseridir. 1200 sene - sinde şimali Almanyada yazılmıştır. Masalın kahramanı olaâ - Siegfriedin zaferlerinden bahseder. 3 — Fransız ihtilâlinde en büyük ro- lü oynuyan Jakobenler klübüdür. 1794 senesinin 27 temmuzunda açılmıştır. HLALA Doralı z e Nn a ü g

Bu sayıdan diğer sayfalar: