28 Nisan 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bi ea S ll Talât, İltihat ve Terakkide on sene İ4 üncü kısım iTTİHAT VE TERAKKİNİN SUNU Enver ve Cemal nasıl kaçtılar, nasıl Üldüler ? Yazan: Eski Tanin Başmuhamrı Muhittin Bırgen Saıt Molla İtilâfçıların akıl hocası lmuş, Önce havadan, sudan bahsettikten son Ta sözü politikaya nakletmek için: — Hani, dedim, burada ittihatcı bir ele memuru vardı? Gene burada mı) O, evvelâ, bunun kim olduğunu an- Madı, — Hangi iskele memuru? Burada ittihatcı çok... edi. O zaman kendisine anlattım; doktor Reşid kaçacak diye iskelenin fiyelerle dolduğu günü, memurlar- Münakaşalarını hatırlattım. O za -| Man hatırladı: — Ha... İyi, dedi; ne yapsın, ça - hşıyor.. ü — Hâlâ ittihatcı mı? Li — Elbet... Bu gidişle bir ittihat n lübü bulsam, ben de gidip yazılaca - ERİR * Ze Üzrar ım imdadınıza ntlıehmr Fdi Sonra, bu kadar açık söz söylemek- ten korkarak - — Hani, şey... diye ric'ate çalış - tı; insan bazı haksızlıkları görünce ca- Di sıkıliyor. Neme lâzım, ben berbe - Tim, ne ittihatcıyım, ne de itilâfcı.. ingi taraf devlete millete iyiyse Al- ona yardım etsin... — Öyle... Şu ittihatcılar da fena a- İ değillerdi ama, canım bize de sü- " Bürge tohumu yedirdiler... Bunu yap- Masalardı iyi olurdu! - —A beyim, öyle ama, onların zama- nında hiç olmazsa düşmanın yüzünü görmemiş, Ermeniye, Ruma kepaze olmamıştık. Ben şimdi süpürge tohu- Mu yemeğe gene razıyım; yalnız, düş- Mani çıkarmanın bir yolunu bulan ol - Sa,.. Herifler de gün geçtikce daha yerleşiyorlar; hiç gidecek gibi Börünmüyorlar... Ama, doğrusunu İsterseniz, yerli düşmanlar, onlardan ha fena... — Doğru... zelir, — İnşallah... Ama ben bunun dü - zeleceğini görmüyorum. Bu civarda ne tadar ekmek, şeker dalaverecisi varsa epsi de şimdi itilâfcı oldu. Geçende Pehlivan Kadri geldi, burda klüp aç - tı; hepsi de bu klübe girdiler, Şimdi, hepsi de kahve kahve gezerek caka e- dip duruyorlar. Böyle şeyler insanın &ücüne gidiyor! n de onun önüne dökülmekte de- Vam ettim, o da bana mütemadiyen derdini döktü. İki ay evvel bana küf- Tetmiş olan berber, tamamen değiş - Mişti. Şimdi, eğer kendisine açılıp &- E_t_ıtı içinde bulunduğumu söylesem, İnşallah yavaş yavaş dü Bir Doktorun Günlük Çarşamba Notlarından — () Güneş hayattır Hıfzıssıhha kaidesi mucibince bir mes- tene, bir eve, bir apartımana yirmi dört 'nat zarfında kışın en kısa gününde lâa- tal dört saat güneş vurmalhdir. Tasarruf Tayeleri takip edilerek ve hıfzıssıhha ka- ideleri asla düşünülmiyerek birtakım ev- ler, apartımanlar yapılmaktadır. Bunlar sihhat için asla muvafık değlidir. Apar- tımanların veyahut evlerin iztikameti şi- mal ve cenup değil, fakat şark ve garp istikametinde olmalarına dikkat etmelidir Şimal istikametinde yapılan evler kışın Çok soğuk olur ve güneş tertibatı itibarile noksandır, Bütün gün evlerde oturacak olan kadınlar ve çocukları güneşsizlikten, Tütubetten muhafaza etmek vaziflemizdir. Meskenlerinizi intihap ederken dikkat e- diniz, (*) Bu mtiari kesip saklayınız, yahut bir albüme yapıstırın kolleksiyon yapınız. Sıkıntı zamanınızda bu notlar bir doktor İtilâfçı klünler e | vanıharbi ve bir taraftan da 1 Damatl Feridin kabineye gelmesi Zaten Tevfik paşa da bunun için ileri gidememiş, Damat Ferit te bunun için gelmişti. Demirin tavı geçmek üze- re olduğunu bilen itilâfçılar ve padi - şah, mutlaka şu İttihat ve Terakki me- selesini halletmek istiyorlardı. Bu me- seleyi halletmek demek, İttihatçılığı bir cürüm haline getirmek ve ittihat- çının yaşıyamıyacağını herkese anlat- mak demekti. Tevfik Paşayı bu bakım- itilâfçılarla padişah ve bilhassa İngi- lizler, Damat Ferit Paşanın bu işi da- ha iyi başarabileceğini anlamışlar ve Tevfik Paşayı düşürüp yerine Damat Feridi onun için getirmişlerdi. Hür - riyet ve İtilâf namı altında toplanmış ahlâk düşkünü, mürteci, çapaçul, yağ- macı unsur İttihat ve Terakkiyi iste - miyordu; çünkü o, millet içinde bütün bunların aksine olan bir cereyanı tem- sil ediyordu; padişah onu istemiyor - du; çünkü, o, padişahın hakkını tah - dit edip hakkı millete vermeğe çalışı- yordu; İngiltere, onuü istemiyordu; çünkü o, İngiltereye tâbi bir memleket değil, müstakil bir devlet yapmak isti- yordu ve ondaki bu fikir, şarkta ya - yılmaması için mutlaka boğulması lâzım gelen bir fikirdi. Bütün bunlar birleşmişler, doğrudan doğruya itti - hatçılara ve onlarla birlikte memleketin bütün milli kuvvetlerine karşı, henüz demir tavında iken, kat'1 hücumlarını yapıyorlardı. Sait Molla faaliyette Damat Ferit hükümeti, aradı taradı, ittihatçılığı bir cürüm haline getirmek için bir çare buldu. Bu çareyi bulan, yaset ve hukuk hocası bu adamdı. O, şöyle bir nazariye kurdu: İttihatçılar, padişah, meclisi meb'usan ve hükü - mel haricinde, bunların hepsine bir- den tahakküm eden dördüncü bir kuv- vet vücuda getirmişlerdi. Üç kuvvet arasında muvazene nazariyesi esası üzerine olan meşrutiyete ve onun te- meli olan kanunu esasiye muhalif olan bu dördüncü mütehakkim kuvvet, bir nevi siyasi çete ve gizli bir kuvvet de- zalandırıp - teşkilâtlarını dağıtmak - ve İperisan etmek kabildi. İttihat ve Terakkiye karşı kat'i hü- cumu yapmak istiyenler, düşünüp ta- şınıp bundan başka bir esas bulama - dıkları için, nihayet bu istikamette ha- rekete karar verdiler. O zaman, bir ta- raftan meşhur Kürt Mustafa Paşa di- tetkiki *ı W İ| seyyiat heyetlen lmruldu. Bunlardan Va l 'ı._.._x h .'ı * dan kâfi derecede enerjik bulmıyan | Sait Molla idi. Hürriyet ve İtilâfın si-. mekti. Binaenaleyh, bunları bu cü - rüm ile mes'ul tutmak ve ona göre ce-| ortaya çıkmıştı , CCCEEİ. Normal bir hükümet kafası, aklı başında bir devlet makinesi, elbet bu yoldan gidecek değildi. İttihat ve Te - rakki, bu bakımdan tamamen kanu - nun çerçevesi içinde idi. Buna muka- bil, eğer harbin ilân ve idare mes'uli - yetlerini tetkik için bir divanı âli ku- rulmuş ve her şey, kanun dahilirde ve meşrutiyet usulleri içinde mes'uliyet- lerin tesbiti tarafına sevkedilmiş bu - lunsaydı, bir hayli mes'uliyetier mey - dana çıkarmak ve bunları cezalandır- mak hem kabil, hem de gayet faydalı olurdu. Fakat, o esnada ne sarayda, ne sarayın istinat ettiği dahili ve ha - rici kuvvetlerde bu temayül yoktu. Maksat, doğru dürüst bir devlet ve hü- kümet yapmak değil, ittihatçılığı, halk hareketini ve milli duyguyu öldürmek idi. Bunun için, hükümet, kanun da - hilinde içinden çıkılmaz bir yola gidi - yor, asıl yapılacak işi ihmal ediyordu. (Arkası var) “ Son Posta,, nın Müsabakası : SŞimdi müsabakanın esasını unlata - d lim, 40 tane tanınmış simanın fotoğ- | rafını aldık. Her fotoğrafı üçer parça- ya böldük. Bunları birbirlerile karış- tırdık. Bu parçalardan her gün lâalet- tayin üç tanesini neşredeceğiz, 40 gün bitince elimizdeki resim parçaları da bitmiş olacaktır. Sizlerden bu resim parçalarının her üç tanesini bir araya yapıştırarak bir fotloğraf vücude getir- menizi istiyoruz. Bu-iş sizin için hiç te zor olmıyacaktır. Çünkü gördüğünüz gibi bu üç resim parçası ile beraber ayrıca parçaladığımız resimlerin asılla- rını da neşrediyoruz. Parçaların yanında hergün tanınmış bir simanın fotoğrafını bulacaksınız. Parçalardan biri bu res'm, diğerleri daha evvel çıkmış veya daha-sonöa çı- kacak resimlere ait olabilir. Yapılacak iş şu: Bu resim parçalarını kesip saklamak, yanlarındaki modelle- ri de kesip ayrıca hifzelmek, resim neş- ri bittikten sonra modellere bakarak her üç res'm parçasından bir fotoğraf Bu suretle elinizde 80 resim olacak, bunları sarih isim ve adresinizle bize yollıy racaksınız. sası bundan ibarettir, Resimlerin gönderme müddeti gaze- tede resim neşri müddeti bittikten son- ra üç haftadır. Bunu müteakıp netice ilân edilecektir. Birinciye bir beşibiryerde altın, ikin- ciye 2,5 liralık bir altın, 3 kişiye birer altın, 10 kişiye yarımşar altın, 20 ki- şiye çeyrek altın ve diğer 165 okuyu- cuya hoşlanna gidecek hediyeler vere- A K ;u;şıî'_ Üü r'in H aB İşte müsabakamızın e-| halkı, onu, merasimle karşılardı. Çün- kü ihtiyar hâlâ zengindi; ve öldüğü va- kit altım dolu küpleri bu mutavassıt aileye kalacaktı.. AHahtan hala sağırdı.. Onun ziyaretleri başbelâsıydı amma katlanıyorlardı işte.. Daha kapıdan gi- Oi ıı ı-ıoma.tız_mglarınd.an, mıde - ğucu fbır ruzgâr gı'bi dolardı Anayla baba, küçükleri, Max ile Marieyi, bir kusur işlemesinler diye konuşturtmazlardı bile.. Halanın ölüvermesi bu dört kişilik aile için ne mutlu ve uğurlu olacaktı.. Fakat cadalozun ölmeğe hiç te niyeti yoktu... Kazık gibi dik ve sağlamdı.. * Evlerine geldiği zamanlar, ocağın karşısındaki koltuğa kurulur. Evvelâ hizmetçiyi ve sonra da evdekilerini haşlamağa başlardı.. Gerek ana, baba, gerek çocuklar ve gerekse hizmetçi ha- lanın bu hırçınlıklarına boyun eğmek- ten başka bir şey yapmazlardı.. İşin kötüsü küplü hala akşama ka - dar oturur ve bir dakika dinlenmeden dır diır ederdi, Bu baş belâsı ziyaretler haftada üç defaydı.. Pazar günleri de dört kişilik aile ihtiyar halayı Zziyaret etmek mecburiyetindeyidi. Her defasında karı koca birbirlerinin yüzüne bakarlar, erkek: bunu çekeceğiz! der. Karısıda yavaş sesle: — Evet! Altın küplerinin hatırı için diye cevap verirdi... * Kocakarı, bu pazar ziyaretlerinde yiyenlerine şunu tekrar ladı: — Öldüğüm vakit biliyorsunuz ki bütün servetim mahzendeki küplerde.. Bu paranın ne kadar olduğunu bilmi - yorum., Fakat, herkesin hakkı ayrıl - mıştır.. Bu sözler karı kocanın gözlerini par- latır ve”e gece altın rüyalar görmele - rine vesile olurdu.. - Günler, aylar, yıllar geçti.. Büyükten küçüğe kadar bütün ev| — Ne yapalhm? Parasının hatırı için. CA[_)_I dünyadan göçüp gittler. * Max ve Marie büyüdüler.. Kız kardeşi bir bankada daktilo.. Her iki genç ayrı ayrı hayatlarını tanzim.-eimeği-ve güzel bir.yuya lll 1 . nına merdiven dayamıştı. Marie güzel bir gençle sevişti ve onunla evlenmeğe karar verdi.. Fakat cadaloz hala bu işt burnunu soktü ve iki genci birbirin « den ayırdı.. Max ta bir kız sevmişti ve onunla ni şanlanmak istemişti. Zengin hala ona da yetişti ve işi bozdu.. Fakat hayat ayni şekilde devam et « miyor.. Nihayet 'bir gün ihtiyar hala yatağa düştü. Ve bir hafta sonra öldü.. Halalarının cenazesi evden çıkar çıkmaz iki genç heyecanla gizli mah « ler hafifti. Boş gibi duruyorlardı. Bu hal karşısında Max kardeşine: ma aldırma dedi.. Hepsi bir.. Salona çıkınca, delikanlı ilk küpü yüreği heyecandan boğulacak bir halk Torbanın üstünde, halanın el yazısile 10 frank yazılmıştı.. Hakikaten tor » İbada on frank vardı., : İkinci küpte 100 frank, üçüncüsünde — 1000, dördüncüsünde de elli frank bu- — lundu.. Beşinci küpten de şöyle bir kâ- —— ğit çıktı: #«Bütün servetim noterdedir. Ondan size hiç bir şey ayırmadım. Çünkü lâ » vık değilsiniz!» şin dudağı hiddetle titredi «Cadı!» Yarınki nushamızda : ŞEREFİNİZE ! Çeviren: F. Varal “ © Knoll A-G,, şl!_k—ı—-—_ı_» ıxi_ı ıiiıı' a e l ğmyevi mâddeler iabnkal&r_kıl.udwıgshaien SRhin sahip oömak talihe komanda etmek ve insanın kendi gemisini istediği hedefe yürütebt- mektir. Sağlam sinirler müthiş hayat mücadelesinde muvalffakiyetin en iyi leminatıdır. Binaenaleyh sinirlerinizi Bromural -knoll- ile kuvvetlendiriniz. bunun müsekkin ve mukavvi tesiri her işte görülün Hiç bir zararı yoktur ve alışıkliık vermez. 10 ve 20 komprimeyi havı tüp- lerde eczanelerde reçete ile satılır. Zengin halalarının ölümünü beklete ken baba ve ana sıra ile birbiri arkası Delikanlı bir şirkete muhasip olduk ..' Wı eee TT Hâlâ, hala hayatt#ydı.. Şimdi doksar ;î' zene indiler ve küpleri sırtladılar, küpe — — — Galiba içleri kâğıt para dolu am« — Kâğıdı okudukları zaman iki karde — " ve ağız e — larından yalnız şu kelime döküldü. — T . - n KK, bi ha ü ı' de açtı. Küpte küçük bir torba vardı. —— '-ı,.__L'- "

Bu sayıdan diğer sayfalar: