26 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

26 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CA Nimet Teyze Plâjda Tövbeler | tövbesi bir daha mı. Allah yazdıysa bozsun te- yekkeli: —Kişi refikinden azar. , Dememişler. oOAz kalsın ben de azıve- recektim amma. Ken- Bi kendime: — Ayol teyze, de- Bim, gün görmüş bir din ehli kadınsın. Ele uyma, Çok şükür hamdol- Sun kendimi toparla- yabildim. Ah başıma gelenle- ri, başımın kara yas gılarını bir bilseniz. İlâhi şeytan mı dürt- tü, nedir?.. Geçen pa- zar konu komşu er- kenden kapıma geldiler: — Hu Nimet teyze,dediler, kalk kalk. Sordum: — Sabah sabah ne var? Komşulardan birine selâmün kavi mi geldi?. Yoksa sucunun hâşâ huzurunuzdan omerkebi mi doğurdu?... — Yok yok teyze biz bugün plâja gez- miye gideceğiz seni de beraber götüre- Um. Plâjın ne demek olduğunu bilmiyor- dum amma.. Kendi kendime herhalde bu da Kâğthanenin, suların, Çırpıcı çayırı- Dın filân yeni adı olacak, dedim. Öyle| ya her yerin şimdi âdımı İrenkçe söyle- mek âdet oldu. « Pencereden bağırdım: — Çöcuklar, giderim amma, keşki bir gün evvel haber verseydiniz. Hiç olmazsa dolmayı yahut ta helvayı ben yapardım. — Yok yok teyze helva, dolma lâzım değil, sen hemen gel! Hemen hazırlandım. Aşağı indim. Hep- sinin ellerinde çantaları vardı. Bana me- fak olmuştu. Çantilara ne yiyecekler koyduklarını merak etmiştim; sordum: — Çocukiar bu çantalarda ne yiyecek- ler var. — Mayo? Bu söze doğrusu kızdım. Benim bildi- Bim böyle gezmelere helva ile dolmayla gidilir. Öyle mayo dedikleri alafranga yemeklere ne lüzum var. Ne ise uzatmı- Yayım. Vapura bindik. Trene bindik. Trenden indik bir yere girdik. Aa ayol nerelere gidiyorduk! Benim bildiğim tenha bir ağaç altı bulunur. Orada otu- rülurdu. Halbuki bunlar güneşte cayır cayır yanan kumluğun yolunu tutmuş- Jardı. Ufaccik bir kulübenin önünde durdular. Ben de durdum. Kulübedeki adam: — Bayan, dedi, yirmi beş kuruş vere- ceksin! — Neye vereyim. Boynumun borcu mu? — Vermezsen plâja giremezsin! Tuhaf şey plâj denilen yerde toprak bastı parası da verilirmiş, — Haydi vereyim amma bak bize te- miz bir hasır bulun, bir şişe su getirin... Birkaç ta temiz bardak, Kulübedeki adam güldü; — Burada hasır yoktur. — Aa hem plâj diyor para alıyorsu- yuz, hem de hasır vermiyorsunuz. Ben Haç defa büyük Çamlıcaya gitmiştim. O- pg“ hasır da verirler, su da getirirler. alırlar. “Belediye sizi görmüyor mu? Mi : Nakleden: İsmet Hulüsi Arkamda irili ufakh, kadınlı erkekli bir kalabalık toplanmıştı, Kulübedeki adama da lâf anlatamıyacağıma aklım kesti: — Beni dolandırdınız, ben de sizden bunun acısını çıkarırım, Gene güldü: — Mayo lâzım mı bayan! Ben de güldüm: — Neye lâzım olsun bizim komşular evden yapmışlar. Hem ağzına lâyık öyle de iyi olmuş ki. — Ya demek sen tadına baktın ha! Henüz tadına bakmamıştım, nasıl bir yemek olduğunu da daha bilmiyordum #mma © ne bilecekti: — Tadına baktım ya, ağızda dağılıve- ziyor. Öyle de güzel pişirilmiş ki sorma. Bu sefer arkamdakiler de güldüler. Ben de kızdım. Yürüdüm. Bir ufacık ka- pıdan plâj denilen yere girdim. Girmemle iki elimi birden yüzüme ka- pamam bir oldu: — Aman yarabbim, dedim, sen beni muhafaza ct Konışular iki koluma yapıştılar. — Ne yapıyorsun teyze? — Utanmuyorsunuz ha, tüh size, Şıl. lıklar ayol beni nereye getirdiniz? — İşte teyze burası plâj! — Ne plâj: burası tuhaf bir yer! — Tuhaflık nerede teyze gözünü aç ta bir etrafı seyret, bak ne eğlenceli yer! — Böyle eğlence yerin dibine batsın. Ayol ben bu yaştan sonra namahremle- ni rin arasında nasıl dolaşırım. Çıplak çıp- lak herifleri görürsem sbdestim bozu- lacak! — Bozulmaz teyze. Aç gözünü, Nihayet zorla gözümü açtırdılar, Şöyle eirafa bir bakındım. Aman Allahım a- man 0 ne hal kadın erkek hepsi bir ara- da, hepsi hemen hemen yarı çıplak, ki- mi kumda sırtüstü yatmış, kimi denizde yüzüyor. — Ayol plâj burası mı? — Burası ya! — Şimdi ben ne yapayım? — Soyunacaksın! — Ben mi soyunacağım.. Allah yaz. dıysa bozsun.. Ayol ben rahmetli #le otuz sene beraber yaşadım. Bir kerecik bile yanında soyunmadım. Bu elâlemin tam ortasına geçip nasıl soyunayım? Soyun- mam soyunmam! — Burada soyunmâdan durulmaz ki. — Neye durulmayacakmış, kendimi de yirmi beş kuruş değil, beş kuruş elâleme rüsva edeceğime olduğum gibi kalırım. Bacahksızın maskaralıkları: E , Beni zorla ufacıcık Z bir kulübeye soktu- Baktım. Etraftan beni kimse görmü - yordu. — Eh soyunurum burada otururum, Dı şarı çıkamam. Olmadı, nihayet beni de ken- Arkama 0 tulumlar - dan bir tanede ben giydim. Zorla da sürükle - yip herkesin içine bu kılıkta çıkardılar, — Şimdi ne yapa- cağız? — Hiç güneş banyosu yapacağız. Bizim komşular kuş tüyü yatağa seri- lir gibi kumlara serildiler. Ben de yanla- rına çömeldim. — Öyle oturulmaz teyze. — Ya ne yapılır? — Yatılır. İş çığrından çıkmıştı. Ben de yanları- na yattım. Ne kadar geçti bilmiyorum. Yanımızda bir alay delikanlı türedi: — Ayol bu çıplak herifler de ne isti- yorlar, Dememe vakit kalmadan bir tanesi ya- nı başımda yere üzanıp yatmasın su? — Hişt hişt, dedim, biraz öteye yat, koynuma ımı gireceksin? — Ne yapayım bayan sizi burada gö- rür görmez kendimi kaybettim. — Rahmetli annene mi benzettin oğ- lum. — Çok şakacısınız bayan. Size nasıl söyliyeyim. Mayonuzun örtemedeği vü- cudunuz © kadar muntazam, o kadar lâ- ©f ki bir anda insan, cazibesine tutu- tuyor. — Muyn mu?.. O yiyecek değil mi? — Şakacısınız bayan, mayoyu da bil. mez değilsiriz ya? — Ha bilirim, bizim komşular çanta- larında getirdiler, Karnımız acıkınca yi- yeceğiz. — Gene şaka. — Neye sska edeyim.. Hem sen benim nemsin ki şakalaşayım. — Ben mi nenizim. Ben sizin hayra- İZ. — Ha ha anlamadım. — Sizi sevdim bayan, bügünü bu plâj- da sizinle geçirmek, benim için ne tatlı bir hatıra olacak. Vücudunuzu kollarım- da tütup sizi denizde yüzdürmek ne zevk. İpek saçlarınız yüzümün üzerine sürün- dükçe kendimden geçeceğim., Sizi sevi- yorum bayan! Eh artık cım tükenmişti. Elimin tersile bu yılışık herifin suratına bir to- kat âşkettim, — Ay! Diye bir yaygara kopardı, — Plâja vahşi bir kadın gelmiş. — Vahşi miyim değil miyim, ben sana gösteririm. Peşi sıra koştum. Kulağından yakala- dım, Ayağımın altına aldım. Bütün ora- dakiler toplandılar, Herifi güç hal ile e- limden kurtardılar, — Bir daha böyle yerlere gelirsem tövbeler tövbesi! İsmet Hulüsi ——— 25 kiloluk fark | amma soyunur genel, dilerine benzettiler. i Normal (yani ta « bii şekilde büyüyen çocuk) ilk aylardan itibaren muayyen za- manlarda muayyen şeyler öğrenir ve yâ- par. Bunları öğrene- miyen çocuğun geri- liğne hükmetmek 1â- zım gelir. Meselâ: Bir yaşın,- daki çocuk muhak - ak surette şunları li ve yapabil - melidir, Basit şeyleri hatırlamak. Çocu - yene edebilirsiniz. Bir kutunun içine renkli ufak bir top koyup kutuyu çöcü - ğa veriniz. Çocuk o « nunla bir, iki dakika oynasın, kutunun ka pağını açıp kapasın. İki dakika sonra ku- tuyu elinden alınız. O görmeden içindeki topu çıkarınız. Boş kutuyu çocuğa veriniz. Kutuyu eliniz - den alır almaz derhal kapağını açıp topu araştıracaklır. Göremeyince kutunun © - rasına burasına ve yüzünüze şaşkın Şaş- kın bakacaktır. Bundan şu anlaşılır. Bir yaşındaki çocuk, gözünü alan, dikkatini çeken basi! şeyleri bir iki dakikada bel- ler ve hemen unutmaz. Eğer çocuk top geri alınır alınmaz unutur, bir daha ara - mazsa hafızası kuvvetsiz demektir. Çocuğun dikkatini muayene için şu tec rübe pek iyidir: Ufacık bir oyuncak zili, onun gözü ö- nünde hafif hafif çalınız. Sonra ona uza- tmuz. Dikkatli çocuk zili hemen elinizden kapıp ortasında sallanan tokmağı kavrar ve sesin nereden geldiğini anlamak için zilin içini araştırır. Bu yaştaki çocuk yakınlarındaki ile basit oyunlar da oynıyabilir. Meselâ: Bir 451 Bir yaşındaki çocuk neler bil melidir? topu ona doğru uzatınız. Hemen oda si- ze atacaktır. Tekrar veriniz, tekrar atar ve mülemad:yen ayni şeyi tekrarlamayı “ster. Çünkü bunun bir eğlence olduğunu derhal farketmiştir. Bir yaşındaki çocuk en aşağı on $öz bellemiş olmalıdır. Tabif bu sözleri bizim gibi telâffuz etmesi beklenemez. Fakat en mübrem ihtiyaçlarını anlatabilmek için çocuk etrafından işittiği şeylerin a» nesile kendine mahsus on - on beş söz uydurmalıdır. Vücudunun kuvvetin! ölçmek için de 0- pun kendi kendine ayakta durup dura - madığına bakınız. Tabil ve iyi bir şekilde büyüyen kız ve erkek çocuk bir yaşında kendi kendine ayağa kalkabilir, ve ayak- ta durabilir. Duramıyorsa çocuğun bün - yesinin zâfına hükmetmek lâzım gelir, Şık giyinmek için beş sual ve cevap Yaz başlarken en ziyade şu sualler ak- la gelebilir: — Öyle bir tayyör yaptırmak istiyo - rum ki hem şehir içinde, bem de sayfiye yerlerinde giyinebileyim. Ne biçim ve hangi renkte yaptırayım? — En sade ve pratik bir biçimde yap - tırınız. Rengi yaza uymak için çok açık, şehirde g ilmek için göze batmıya - cak gibi olmalıdır. .— Liciveri, sade bir tayyörüm var. den nasti bluzlar giyinirsem şık gö - rüm. Şapkam, eldivenlerim, oyak - kabılarım ne şekilde olmalı?. - Bluz intihabı mühim bir meseledir. Çünkü tayyürü hem güzelleştirecek, hem de giyilecek zaman ve yere uyduracak 0- dur. Spor kiyafet için pike veya linondan düz, çok sade ve klâsik ya bir jile, ya- but şömizie biçiminde bir bulz giymeli- dir. Daha resmi (şehir kiyafeti) için organ- di veya muslinden yapılmış jur, dantel, pli ile süslü bluzlar giymek doğrudur. Emprime veya saten bluzlar daha zi - yade akşamları giyilir. Şapka, eldiven ve ayakkabıya gelince: Sabah ve Spor için lâcivert tayyörle kısa ökçeli kahve rengi, Jâcivert, yahut bej ayakkabılarla ayni renkte eldiven ve şap- ka iyi gider. Saten bluz giyindiğiniz zaman şapka » nız, eldivenleriniz, ayakkabılarınız daha fantezi, daha süslü ve gözalıcı bir renkte (meselâ kırmızı) olmalıdır. Yazlık öyle bir takım yaplırmak isti - yorum ki sonbaharda da kullanabileyim? Mümkün müdür? —Evst, mümkündür, Ayni kumaştan hem bir tayyör, hem de manto yaptırı - nız. Hem yazın pazar günleri uzak yerle- re gezmiye gittiğiniz zaman kullanabilir. siniz, bem de sonbaharda. (Değişiklik yapmak için içinden giyeceğiniz bluz ve- ya ya suveirleri değiştirirsiniz. — Geçen seneden kalma güzel bir ro- bum var. Kolları pek kabarık. Bu sene de kullanabilir miyim? — Bu sene de kollar kabarık amma ge- çen seneki kadar değil, Daha çok az. Bu- nun için elbisenizin kollarını biraz darah- madıkça sakın giyinmeyiniz. — Bu yaz ancak bir manto yapabilece- Zim. Sonbahara da yeni bir şey yapmiya niyetim yok. Yazlık manftomu ne biçim ve hangi kumaşlan yaptırayım ki son - baharda da işime yarasın. İçine astar koydurayım mı? — Madem ki ayni mantoyu hem ya “ zın, hem de sonbaharda giymek istiyor- İ sanuz. Şu halde her iki mevsimde de şık Öğleden sonra için eyakkabılarınız lâ-| görünmek için roplarınıza göre ya'lâ - civert veya siyah renkte yüksek ökçeli civert, yahnt ta koyu gri ve tercihan düz ve daha ince yapılı olmalıdır. Eidivenle-| kumaştan redingot biçiminde bir manto rini; Eri, şapkanız lâcivert olmalı.) yaptırınız. Astar koydurursanız daha ra- beyaz, yahut tatlı bir kırmızı) hat giyersiniz. Hem de mantonuz daha renkte “arnitür bulunmalıdır. — “ pk görünür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: