29 Haziran 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11

29 Haziran 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 11
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Haziran KY Seyit Rıza yaralandı Başvekil Dersim harekâtında pek büyü tayyarecilerimizden (Baştarafı 1 inci sayfada) Dersim dağlarında mutlak bir hüküm- dar azamet ve istibdadı ile zaman zaman devlet otoritesine kafa tutan bu şaki ar- fık son günlerini yaşamaktadır. Hem kendisi, herm de erkânıharbiye relsi va- bumnnan şekavet ortağı Şahin yaralanmışlardır. Kıtaatımız ileri hareketlerine devam etmektedirler. Belki yarın, belki de daha evvel bu son döküntüler de yakalanacak, kudret ve kudsiyetine (!) inanarak mu- kadderatlarını mukadderatına bağladık- ları Seyit Rıza ile birlikte müstahak ol- dükları akıbete çarptırılacaklardır. Artık Detsim dağlarında kendi iş ve güçlerile meşgul olan, köylülerle kıtaatıs Mmuzdan başka kimse kalmamış olacaktır. k muvaffakiyetleri görülen kahraman tzahat alırken Türklerin idaresi altında kalmışlardır. 'akat daha ziyade sun'i olan Türkiye, Irak ve İran hududları Kürtlerin tavat- tun ettikleri havaliyi muhtelif parçalara taksim etmiş olduğundan her üç memle- kette de hudud boylarında Kürt kabile- lerin yerleşmiş bulundukları — görülür. Kürtler ırk olarak bütün sevimsizlikleri- ne ve bütün mazilerine rağmen hiç şüp- hesiz bu üç modernleşen devletin orta- sında eziyet çekmişlerdir. Çünkü bunlar, üzun zaman sarp dağlarda yaşamış olan kabilelere has an'anevi vasıflara malik insanlardır. Bu gibi insanlar haricin kon- trolundan hoşlanmazlar, birbirleri ile harbettikleri gibi hariçten onlara hük- |& münü geçirmek istiyen birisine karşı da | daha büyük bir şiddetle harbederler. | i mahsusada gön- :Ha:pben evvel Osmanlı — imparatorluğu | izden) — Kıtaa- tımızın ileri harekâtı mukavemete uğ - rammadan inkişaf ediyor. Fakirdağı ya- nında yaralanan Seyid Rıza Munzurun şimaline kaçırılmıştır. Seyit Rıza Şirpot tayyare bombardı- manında omuzundan yaralanmıştır. Şa- hin de ayni bombardımanda yaralan - mıştır. Şakiler kaçıp saklanıyorlar. İşsizlere iş veriliyor. Yürüyen kıta- #at değil, bütün milli medeniyettir. Va - ziyet son safhaya gelmiştir. ngiliz gazeteleri ne diyorlar? Manchester Guardlan gazetesi yazıyor: Son zamanlarda sızan haberlere naza- ran Türkiyede budut civarında yaşayan Kürt kabileleri ile Kemal Atatürkün as- keri kıt'aları arasında yeniden ciddi bir çatışma olmuştur. Osmanlı imparatorlu- u idaresi sitinda yaşayan metbu ırklar umum! harbin sonunda bu idareden ay- Tildıktan sorra Kürtler, ırk bakımından yegâne mütecanis grup olarak ismen Vekâlet Bir hey'et Gönderiyor Ankara 28 (ALA.) — Sıhhat ve İç- timaf Muavenet Vekili Doklor. Refik Saydam İstanbuldaki tifo hastalığı kında bir muharririmize aşağıdaği be- yanatta bulunmuştur: — «İstanbulda son zamanlarda tifo vak'alarının aritığımı biliyorsunuz. Ti- fo bastalığı her sene yazın başlamak ü- zere sonbahara doğru artar ve kışın a- zalır, Bu sene âdetten erken başlamış ve vak'aları geçen senelerde görülmi - yen miktara çıkmı: tanbul tifosu ile senelerdenberi meş - gul olmaktadır. Fakat maatteessüf şeh- rin su ve lâğım tesisatı fenni bir şekle girmedikçe bu hastalığa karşı halkı a- şılamaktan başka yapacak — bir tedbir yoktur. ve bu tesisat bu halde kaldık- ça İstanbulda her sene az ve bazar çok tifo vak'alarının çıkmasını da bekle - mek İâzımdır. Yalnız şurasını da 'lâve etmek lâziım gelir ki, bir memlekette tifo hastalığının zühuru hiç bir zaman © memleket için ayıp bir şey sayılmaz. Şimdi isimlerini söylemeğe lüzum gör- mediğim ve şehirleri her türlü fennf vasıtalarla mücehhez bir çok memle - ketlerde her sene binlerce tifo vak'a - ları görülür, Bununla beraber s:ıhhat vekâleti gene mümkün olan her türlü tedbirleri aldıktan başka İstanbul vali- liği ve belediyesini de her zaman oldu- ğu gibi bu vesile ile de şehir su ve lâ- ğim tesisatını ikmal için teşviklen geri Doktorların müjdesi: Tifo salgı;ı— nihayet tevakkuf devresine girdi reket ederek onları ken- 1r, Yalnız arasıra biça- re talihsiz Ermenilerin Üzerine kışkırtır- dı. Fakat Kemal Atatürk Türkiyesi böy- le inatçı bir istiklâl hareketinin devamı- na müsaade edemezdi. Atatürkün bu ka- bileler arasında tatbik etmek teşebbü- sünde pulunduğu her reform hareketi mukavemet'e karşılanmıştır. Her ne ka- dar bu son isyan hareketinin mecburi tahsil kayıtlarının konulmuş olmasından neş'et ettiğ! büldiriliyorsa da kabile reiğ- leri tarafından vaki olan talepler, hükü-| gayet akilâne | 1 hallerine b | met programının yalnız bir maddesine | z değil, umumiyet itibarile kontrol siste- mine itiraz edildiğini gösteriyor. Asi ka- bileler bugün hükümet bombaları altın- ! da itaate mecbur edilmişlerdir. Maama- fih Türkiyedeki kanaat şudur ki eğer Kürtlere daha iyi toprak verilecek olursa bu İsyancı zümre sükün içinde yıışı_va-1 caktır. Her halde eski şekilde yaşamala- rına imkân verilemiyeceği kendilerine gösterilmiştir. Doktorların tavsiyeleri (Baştarafı 1inci sayfada) — #Maneviyatın sari hastalıklar üze- rinde büyük bir tesiri olduğundan halkın fazla mütcheyyiç olmaması lâzımdır. El- de olanm hastalar tedavi edilmektedir. Halk bir taraftan aşı yaptırırken diğer taraf- tan da doktorların tav yerine getirmelidir. Mide ve barsakların temiz ve muntazam olmasına çok dikkat etme- lidir. Bügünlerde kat'iyyen kimsenin elini sıkmamalı ve kadınlat birbirlerini — öp- memelidir. İshal olmamağa da gayret et- melidir. Bu sıralarda hıyar, dondurma Bıbi şeyler yemek, vakitli vakilsiz şerbet, soğuk sular içmek doğru değildir. Elleri günde dört beş dela yıkamalıdır. Elleri ağza götürmemek ve öteye beriyi tutma- | mak lâzımdır. Çok meyva yemek te za-| rarlıdır. Yenilen imeyvaların kabuğunu | da mutlaka soymak lâzımdır. Bugünler- | da içilecek en temiz ve emin su terkos su- yudur. Lok&ntalarda çatal ve kaşıkların da temiz olması şarttır. Çocuklara da bil- hassa çok dikkat etmek ve sokakta oyna- malarına asla müsaade etmmek lâzımdır. Hastalığın taarruz ve hücum safhası geç- miştir. Şimdi” tevakkuf — devresindedir. | Bundan sonra inhitat devresi — başlıya- | jeaktır. emee ee saneneLevEnENnEnEArARaseNsanenenneSüResenaaeeEaSENE kalmamaktadır. Matbuatımızın da bu| vadide neşriyat ile halkı — aşılanmaya | sevketmek suretile tenvir etmeleri her suretle temenniye şayandır, Bu son sal elerini SON POSTA Bu çocuğu 114 .. babası mı öldürdü? Unkapanında Süpürgeci hanında Makbule adında küçük bir kız çocuğu- nun, babası Muharrem tarafından dö- vülerek ve sokağa atılmak suretile, ö - lümüne sebebiyet verdiği, iddia olun - müştur. Ölen çocuk dün adliye tababetine getirilmiş, muayene edilmiş, bundan sonra ceset otopsi yapılması için, Mor- ga naklolunmuştur. Şeker hastalığının Kat'i ilâcı bulundu (Baştarafı 1 inci sayjada) de, bazan ameliyatlar geçirerek, parça parça, söner giderdi. Daha dün, cihan harbi esnasında Tevfik Fikret böyle öldü ve doktorlar, onun karşısında kol- larını kavuşturup büyük şalirin sönü- şünü seyretmekten başka bir şey ya - pamadılar! Sonradan tıp ve kimya, elele vorerak İnsulini keşfettiler. Bu keşif şeker has- talığının büyük nisbette bir mağlübi - i demek oldu. Bugün, hekimliğin bir çok sahada müsbet neticeler veren mü- tadele aletlerinden biri de İnsulindir. ' Memleket röportajları I Zonguldak köylerinde bu yıl umulmadık bereket var Köylü mahsul için bol bir yağmur bekliyor ve her köykünün kafasında bir beklenilen yağmur yağmazsa ?... Bilhassa, vücuttaki şekeri yakmak ve|. kanı şurup haline geçmekten kurtar - mak bakımından büyük bir kuvveti olan İnsulin sayesinde şeker hastalığı, kökten tedavi edilemiyorsa da insana za rar vermiyecek bir hale getirilmiş bu- Tunuyor. Fakat, şeker hastalığı nevi nevidir. Bazan bünyenin yaptığı bir şeker haz- ığı var ki İnsulin buna karşı ge - lemiyor. Esasen bugünkü hekimliğin ası) şeker hastalığı di de bu nevidir. İşte, bir Macar âlimi bu gibi ahvale karşı da bir mücadele vasıtası keşfetmiştir. Bahsettigğimiz Macar âlimi, dünyaca, G ve P vitaminlerinin kâşifi olmakla maruf doktor Albert Szent Giorgyi'dir, Kendisi Szeget - Seget - üniversitesi profesörlerindendir. Keş - fedilen ilâca gelince bu da hekimliğin şimdiye kadar hiç tanımamış - olduğu bi ide, kehribar taşının hamızı Be- teinsaure) dir. Bu madde, şeker hastalığında en teh- unsur olan Acetona karşı mües- r. Szeget hastanelerinde yapılan bir çok teerübeler kehribar taşı hamı- zının, İnsulin ile mağlüp edilemiyen a- cetonu pek kolaylıkla vücuttan attığını ğöstermiştir. Yapılan tecrübeler, bil - hassa İnsulin tatbik edilmemiş olan ağır hastalar üzerinde bu yeni ilâem çok büyük bir kuvvet ve muvaffakiyet- l& tatbik edilebileceğini de göstermiş- 'dir. İlâç, alelâde suda halledilip yemek es- nasında içiliyor. Doz'lar » hastanın muh telif ahvaline ve hast: n şekline göre tayin olunuyor. Doz meselesi üzerinde henüz tecrübeler yapılmaktadır. Bir gramla on gram arasında tehalüf edi- yor. Bu keşiften sonra artık şeker hasta- İğ sanı öldürebilmesi değil, hat- tâ muztarip yaşatması bile fevkalâde bir hâdise olacaktır . Paluda demir Ve kömür Madenleri bulundu (Baştorafı 1 inci sayfada) servet kaynağı olduğunu tahakkuk ettir- miştir. Şimdilik yalnız Habab ve mıntakası - nin araştırmasına devam edilmiştir. Bu - lunan bu maden kaynağı yakınındaki Ha- kab ve Kürüm köyleri arasında dır. Gele- cek haftadan itibaren burada amele tu- tularak hafriyata başlanacak ve alınacak neticeye göre işe temelli olarak girişile- cektir. Ayni zamanda cenubi köylerden Boban köyünde Ergani madeninin halen işleti- len kömür madeninden daha zengin de- mir ve krom madeni ve gene cenup köy- lerinden Vişin köyünde de demir maden- leri bulunduğu bildirilmiştir. gin hakkında gene icap eden tetkikatla bulunmak üzere Sıhhat Vekâleti Hıf - zıssıhha dairesi reisi ile merkoz hifms- sıhha müessesesi müdürü de İstanbula gitmek üzeredirler. Bu defa yapılacak tetkikatın da gene eskiden elde edil - miş olan neliceleri teyit edeceğine şüp- he yoktur. ea istifham kıvrılıyor : Ya Muayeneye gi den köylüler Zonguldak (Hususi) — «Muratlır kö- yünü artık gerilerde bıraklık, Muratlı köyünün zeki çocuğu İsmail Güntürk bi- ze hâlâ mendil sallıyor. Tozlü köy yolu- nun kıvrımını döndük, sağımızda, zaman zaman bir deniz gibi dalgalanan ekin tar- Jaları boyunca yol alıyoruz. Zonguldak valilsi Halid Aksoy Beycu- ma - Çaycuma arasında bir nümune şo - sesi yaptırıyor. Şosenin köprü, geçit ve ve menfez gibi sınaf kısmı bitmiş. —Yol tamam olduktan sonrg köylü arabasının tekerleğini, öküzün boyunduruğunu kır- madan, hayvanmı sakatlamadan bu yol- dan gelip geçtikçe «vali Halide adını gö- bekten göbeğe yadigâr bırakacaktır. Alabildiğine şahlanmış ekin tarlaları arasından gideceğimiz köyü görüyoruz. Köy evleri, ormanı bol olan bütün Ana- dolu köylerinde olduğu gibi, üstüste &- ralanmış kalın kütük yığınlarından iba- ret. Fakat buraya mahsus bir hususiyet olarak evlerin damları toprak yerine ki- remit kaplı ve tek tük evlerin de pen - cereleri camlı, «Kalecioğlu» köyündeyiz. Biraz evvel de söylediğim gibi bu köyün etrafını saraı ekin tarlaları alabildiğine serpilmiş. Bus nun içindir ki köylünün yüzü şimdili güölüyor. Ve fakat.. Ya beklenilen yağmuz yağmazsa?.. İşte bu nokta her köylünün kafasında kıvrılan keskin bir istifham Konuştuğumuz her köylünün yüzünde öy tek ve fakat bep olan endişenin çizgileri ni okumak kabil. Ziraat ve baytar müdürleri faaliyette, — Ziraatçi, köylüye ucuz ve yaz sarfiyatı az motörlü tulumbalardan bahsediyot Raylar, vilâyetteki damızlıklardan ne vakit döl alınacağını tarif ediyor. Doktar hastalarile, köycülük başkanı da çocuk « larile meşgul. Heyetimize dahil kadıne ları köylü kadınlar ortalarına almışlar, birbirlerine karşılıklı sualler soruyorlar. Kalecioğlu köyünde yapılacık iş, ba « şarılacak mesele hayli.. Ve fakat bir ço- ğu paraya, maddi imkânlara bağlı şeyler, Gönül, bu maddi imkânları da yenebil « meği ne kadar arzu ediyor, Buradan öte otomobil yolu yok. Hepla miz katır sırtında dağın öte başındaki «Şeyhoğlu» köyüne yollanacakız. A. N. Avrupâda görülm_emiş;bir rezalet (Baştarafı 7 inci sayfada) İlâna kapılanlar müracaat ettikleri şu- benin adamları vasıtasile kampa getirili- yor, lâkin seyahatin son merhalesinde, gördüklerinden ürkerek yol bulup kaç-| « masınlar diye gözleri bağlanarak sevke- diliyorlarmış. Bu tedbire ayni zamanda polisin amarısız takibine de ket vurmak Taüracaat ediliyormuş. Polisin eline geçen ilânlardaki adres- ler birbirin! tutmadığı için cemiyeti ku- ran ve idare edenleri yakalamak kolay olmamıştır. Polisin takibinden kurtulmak için var kuvvetile çalışan bu yeni mezhep müri Jeri, sık sık evlerini değiştirerek, palisi şaşırtmaya çalışmışlardır. Bundan başka ilânlar hiçbir zaman tevzi edildiği yerin dilile yazılmamıştır. Bu meyanda İngil- terede gayet müphem ibare ve ifadelerle fransızca olarak basılmıştır, * Bunları yazan Avrupa gazeteleri yazı- larını şu şekilde nihayetlendirmektedir- ler: «Çıplaklar cemiyetinin kampı fdela bir Babil kulesini andırıyordu. Burada her dilden konuşan insan vardı. Öyle ki piyango ile birbirine düşen bir çift ekse- riya birbirinin Bsanını anlamıyordu. Bu- nunla beraher, tabiatin yardımile, ezoli ve behimi zevklerini dindirmek için, ko- hiasetmiyor- Jardı. kızların da bulunuşu etr. yayılınca, polis işe daha ciddiyetle sarılmış ve hü- tayyareler kullanarak — kampların bileceği yerleri araştırmış, resime lerini almış, her mıntakanın haritalarını çıkarmış ve sonunda bütün - çıplakları âyin esnasında kıskıvrak yakalamıştır.a Yeni evkaf ve nafia tayinleri Ankara 265 (Hususi) — Finans Bakan- ği Milli Fmlâk direktörü muavini Abe durrahman, divanı muhasebat murakıp« Jarından Rahmi vakıflar müfettişliğine, Kütahya nafıa direktörü Behçet Elâziz nafıa direktörlüğüne, Elâziz nafıa direke törü Necemeddin Amasya nafıa direktörm lüğüne, mühendis Necmeddin Kütahya nafıa direktörlüğüne, mühendisş Aziz ve Atıf ta nafa müfettişliğine tayin edil- mişlerdir. Paris sergisinde grev Paris 28 (A.A.) — Beynelmilel Pa- sin sergini rini istemişler ve bu talep! lununcaya kadar da eğlence kapamaya karar vermişlerdir. Sergi « nin eğlence yerleri bugün kapatılmış «

Bu sayıdan diğer sayfalar: