12 Ağustos 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

12 Ağustos 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— tetkikler: > Sultanahmet meydanının tarihi » * » Hıristiyanlık çıkmadan evvel Hipodromda, Roma sirklerinde oldu- ğu gibi fil, aslan, kaplan, yılan gibi en müthiş vahşi hayvanların bir çoğunu çarpıştırırlar, yahut bunlara attıkları esirleri nasıl parça- Yazan: ladıklarını seyrederlerdi. Turan Can Eski Hipodrom, şimdiki Sultanahmet meydanı Hipodromun yalnız Katismasında de- ğü, revakların altında, yüksekteki ka- palı yolun üzerinde, basamaklarda, her yerde heykeller vardı. Bunların arasın-| sahib bulunuyorlardı. da (Fidyas) gibi eski Yunanistanın en büyük san'atkârlarının eserleri bulunu- yordu. Mora, Tsalya, Atina, Sicilya, Ro- ma, İskenderiye, Sakız ve diğer meşhur şehirlerden getirilmişlerdi. Şurada beş altı Roma imparatorunu; ötede Romayı kuran 'ki kardeşin dişi kürd tarafından emzirümesini; beride yalnız baş parmağı bir insanın beli ka: dar kalın olan Herkül mabudunu, Helena yı, Âdemle Havvayı, koşu arabacılarını, binicileri, üç kafalı bir adamı, aslanla güreşen pehlivanı, can çekişen boğayı, azgın bir atı; yılanı kaldıran kartalı, im- paratoriçe Eriniyi gösteren çok güzel beykeller bulunuyordu. Bunların başlıcaları meydanın orta- sında olup etrafında yarış arabalarının döndüğü uzun ve genişçe mermer düva- rın üstüne sıralanmışlardı. Bu duvara Bizansılılar (Spina) diyorlardı. Roma imparatorluğu genişleyip te pek zengin olduğu sırada hükümdarlar hal- kın hoşuna gitmek için (Sirk-Aren) de- nilen oyun meydanlarında vahşi hayvan- lara esirleri parçalattırır, hususi suret « te bu iş için yetiştirilmiş olan askerleri dövüştürür; oralarini tam Mitasile” bir bârb meydanına çeviririerdi. O kadar ki kim daha sık ve büyük oyunlar verirse hâlk onu sever ve alkışlardı. İmparator- Yuğun tahtı ile birlikte Romanın ruhu da Bizansa geçmişti. O Kadar ki halk hic- viyeci (Juvenal) in dediği gibi yalnız: — Panem et Circensensi... Diyor, yani (buğday ve sirk oyunları) istiyordu. Hıristiyanlık çıkmadan evvel burada, Roma sirklerinde olduğu gibi fil, aslan, kaplan, yılan, kurt gibi ön müthiş vahşi hayvanların bir çoğunu çarpıştırırlar; yahut burlara attıkları esirleri nasıl par- çaladıklarını seyrederlerdi. o Hıristiyan- lıktan sonra bu vahşi oyunlar bırakıldı. Hipodromun en büyük eğlencesi (şar) denilen iki tekerlekli, üç veya dört at koşulu arabların yarışıydı. Halk imparator locasının üstüne işle- meli ipek tentenin çekildiğini - görünce ertesi gün yarışların yapılacağını anlar- dı. Sabah erkenden çoluk, çocuk, genç, ihtiyar; yüz bin Bizanslı OHipodromun kapılarına saldırır; #nerdivenlerden o yu- karı çıkar; basamakları . doldururlardı. Halk yerleşinceye kadar ortalığı büyük bir uğultu kaplardı, herkesin elinde ves ya koltuğunun altında yiyeceklerile içe- çekleri ve âkşama kadar oturduğu sıra- da işine yarayacak eşya bulunurdu. İmparatorun altın yaldızlı tolga giyen zırhlı ve mızraklı askerleri basamakla- rın altında boydan boya dolaşır; karga- şalık olmamasına dikkat ederdi. Yarış arabacıları alelide bir klüp şek- linde değil, siyasi birer fırka halindey- diler. Önce bunlar dört tane idi: Yeşiller toprağı, maviler denizi, kırmızılar ateşi, beyazlar da havayı temsil ederlerdi. Bun- lar ayni zamanda putverestlik zamanın- dâki en büyük dört mabuda nisbet olu- nurdu. Fakat hakikatte yalnız iki fırka vardı. Çünkü beyazlar (Mavi-Venet) le-İt sy E 4 re; kırmızılar da (Yeşil-Prasın) lere bağ- lanmışlardı. Bunlar çok zengin ve büyük teşkilâta Büyük ahırları, hayvan yetiştirmeye mahsus çiftlikleri, büyük binaları vardı. Arabacılardan ve aidat veren azadan başka halk ta bu fır. kalardan birine intisap ederdi. O kadar kuvvet kazandılar ki yarışı kazanan fır- kanın Bizanstaki rolü imparatorun rolü- ne yakındı. Hattâ Imparator şehrin inzi- bat işlerini onlara vermiye, maiyyet as- kerini onlardan seçmeye mecbur oluyor- du. İmparatorluktaki bütün oyunlar, ya- rışlar ve eğlenceler onların inhisarı al- tında idi. İki fırkanın imparatorluğun © mukad- deratı için çarpışmalarından çok vakit müthiş ihtilâller çıkardı. İmparatorlar tahta çıkar çıkmaz bu fırkalardan biri- sine girerdi. Hattâ üçüncü Mihail gibi arabacı kaputunu sırtına geçirerek yarış ârabasına binen ve onu meydanda diğer arabaları geçmek üzere dörtnal sürenler olmuştu. Hipodromun sağı mavilere, solu yeşil lere mahsustu, Halk ta ikiye ayrılmıştı ve iki fırkaya mahsus ârabalar koca meydanı birer kâ- sırgâ gibi dönerken halk ta kendi taraf- 'larihii tesaretlendirmek için avaz avaz haykırır, kafşılıklı birbirlerine küfürler eder; taş yağdırırlar; hatti yerlerinden fırlıyarak boğaz boğaza gelirlerdi. Bazan halkın birbirine girmesine as- ker engel olamaz; yahut onlar da fırka. lardan birine geçerek diğer taraftaki halkın üstüne, bir düşmana saldırır gibi hücum ederdi. Böylelik'e bazan oyunlar yarıda kalır; (Spina) bın iki ucunu bü- tün hızlarile dönerken devrilen araba- ların etrafında bıçaklar ve kılıçlar $iy- rılır; korkunç bir harp olutdu. 592 senesinde araba yarışları yüzün- der çikan (Nika) ihtilâh bunların en meşhurudur. (Jüstinyen) az daha tah tını kaybediyordu. Bereket versin Roma imparatorluğuna gerek Romadı ve ge- rek Mısırdan Golvaya kadar uzayan bü- tün memleketlerde büyük hizmetler e- den General (Belizar) imdada yetişti. Hipodromu kuşattı. İçerideki asilerden (40 000) tanesini, zerre kadar merhamet göstermeden ve sorguya çekmeden bo- gâzladı. Koca meydan ve muhteşem sa- nat eserlerinin dipleri baştanbaşa kanla bulandı. Ölüler büyük bir yığın teşkil etti. Hattâ onları kaldırıp götürmek zah- metine katlanılmadığı veya bunu mah- zurlü gördükleri için kapılardan birinin yanına gömüldüler. Bu kapıya ondan sonra «Ölülerin kapısı manasına olarak (Nekra) denildi. Hipodromdaki oyunlarda ayı bekçili- ği eden bir adamın kızı olan (Teodora) ayni yerde aktrislik etti. Mavilerin yar- dımını gördü. Sahnelerde çırıl çıplak dansederek güzelliğini ve vücudunu $at- tı. Zeki ve çok güzeldi Namuslu insan- lar sokakta görünce yollarını değiştirir, uzaktan geçerlerdi. Bir aralık ortadan kaybolmuş; Suriyede birisine metreslik etmiş, bir köylünün evinde imparatora rastlıyatak imparatoriçe olmuştu. | İşte bu kadin Nika ihtilâli sırasında impara- SON POSTA Fransada Patates şenliği #ransa 1637 yılına kadar «patates in ne olduğunu bilmezdi. O tarihten bir kaç sene evvel uzun bir şark seyahatine çıkmış olan Parmentlier isminde bir Fransız bu sebzeyi Fransa haricinde gördü. Bir Kaç tanesini alıp getirdi: — Parça parça edilerek toprağa gö - mülür, gömülen parçalardan bir çok ben- zeri türer, çok faydalı've lezzetlidir, de- di, Fransayı hayrete düşürdü. Bugün hiç bir milletin sofrasından ek- sik olmıyan patatesi Fransızlar da çok beğendiler, sevdiler ve ölümünden son- ra bu sebzeyi kendilerine tanıtmış olan zatın namına bir heykel diktiler, Dört beş gün evvel Parmonetier'nin pa. tatesi Fransaya getirişinin 300 üncü yıl- dönümü idi. Bu münasebetle Newiliy'de bir şenlik yapıldı. Ve resmini gördüğünüz şekilde bir çok genç kızlar tarafından heykelin önünde patates yenmek ve dağıtılmak suretile bu mühim gün tes'it edildi, eseasssemarasmanee. landığı sırada: — Siz gidiniz; fakat ben şairin şu söz- lerine inanıyorum: «Bir hükümdar içi tahttan güzel mezar olamaz.» © Demişti. Bunun üzerine imparator sebat etmiş ve isyan bastırılarak, tahtını kaybetmek; | ses sen kurtulmuştu. Ne putperestliğin yıkılması, ne de sık sik çikan ihtilâller; Bizans Hipodromunu bozdu. İlk defa olarak, (551) senesinde olan büyük bir zelzelede birçok yerleri yıkıldı. O sırada Ayssolyanın kubbesi de çökmüştü. Fakat gerek Ayasofya ve gerek Hi. podrom gayet sağlam olarak tamir edil- di. Dokuzuncu asra kadar ihtişamını muhafaza etti, ondan sonra oyunlar pek seyrekleşti. Hattâ hiç yapılmamaya baş- ladı, Çünkü devletin hazinesi bomboştu. Oyunlar ise çok para istiyordu. Hipodro- mun. basamakları ancak büyük yoörtu günlerinde halkla doluyordu. Lâtinler Bizansı zaptettikleri zaman oyunlar unutuldu, günden güne yıkıl mağa yüz tuttu. Şehir 1453 de Türklerin eline geçtiği zaman harab ve çıplak bir haldeydi. Oradâ kıymetli sanat eserle.i yağmaya uğramış, eritilmiş, çalınmış ve- ya götürülmüştü, Türklerin eline hir mermer ocağı ha- linde geçti. Mermerler, camilerle sarayların yapıl. malarında kullanıldı. Bütün meydan git- gide toprakla doldu. Eski eserlerden ve manzaradan yalnız iki diküi taşla bir burmalı sütun Kaldı. Türkler zamanında burası (Atmeyda- ni) diye şöhret kazandı. Padişahların ve vezirlerin önünde büyük ciriâ oyunları burada yapılırdı. Osmanlı tarihinin en büyük düğünleri de bu meydanda oldu. 1826 da yani ikinci Mahmud zamanın- da Yeniçerilerin - ortadan kaldırılması işinde de Atmeydanı en mühim vak'ala- ra sahne teşkil etti. Buraya toplanan © tuz bin Yeniçeri devlete sadık ve yeni şekilde tanzim edilmiş kuvvetlerle de- nizci askerlerimiz . tarafından kılıçtan geçirildi. Nika ihtilâlinden 1204 sene son- Ta otuz bin ölü yeniden meydanı doldur- muştu ve bunların böyle yığın halinde, kan içinde meydana serilişi yalnız bir günlük işdi. Şimdi ne o ihtiraslar, ne o vahşi ve manasız heyecanlar; ne o kanlı ihtilâl lerle entrikalar var. Ağaçların gölgele- rindeki kanapelerde yorgun halk dinle- niyor ve minarelerin zarif gölgeleri arâ- sında da çevik güvercin kümeleri konup konup kalkıyor. Muhakkak ki Sultakahmed meydanı yaratıldığı gündenberi en sakin ve rahat günlerini geçirmektedir. : ikin ia mana Ağınte gm, — N Pp A ve “A 5 e A A hazırlık resi. kampına dün girdiler Macar ve Finlândiya göreşçileri on gün sonra geliyo Balkan müsabakaları da İzmirde 3 evlülde başlıyac Geçen seneki kampta güreşçilerimiz Eylül ayı içinde yapılacak Balkan gü-jmet, Yaşar, Basri ve Rızkdan mö' rTeş müsabakalarına iştirak edecek pehli- İrekkeptir. vanlarımız dünden itibaren Amerikan mektebinde açılan kampa girmişlerdir. İstanbul festivali münasebetile yakın- da Macar güreşçilerile müsabakalar ya - pacak olan pehlivanlarımız kampta bu karşılaşmıya o hazırlantacaklardır. Diğer güreşçiler de seçmelerden sonra kampa alınacaklardır. Güreş federasyonu namına kampta es- ki güreşçilerimizden Kemal, idareci ve muallim olarak ta İlhami ile antrenör Pellinen bulunacaklardır. Kampa giren pehlivanlarımız, Samsun- Ju Ahmet, Mustafa, Adnan Mersinli Ah- Çoban Mehmet bazı işleri dola hazırlık kampına bir kaç gün sonra recektir. Festival müsabakaları 21, 22, 24 ag tos geceleri Taksim stadında yapılacak tır. d Müsabakalara Finlândiyadan ağır #7 let için Niyuströn, 79 kilo için üç deği Avrupa şampiyonluğunu kazanan Nor ling, 61 kiloya da Kerkenen ile İsveç! ağır siklet için Nujuman, yarım ağır vi de olimpiyat birincisi Kdiye gelecekti! Diğer taraftan İzmirde yapılacak beşinci Balkan güreş müsabakaları içli 3, 4, 5 eylül günleri tesbit edilmiştir. Evden kaçan 12 yaşında afacan 3 günde ne yaptı? (Baş tarafı 1 inci sayfada) kânı da, evinin altındadır. Halilin, en büyüğü on yedi yaşlarında, en küçüğü dört beş yaşında olmak üzere, ikisi kız, üçü erkek, böş çocuğu vardır. Bunlardan on iki yaşındaki Hamdi. gayet zeki, şey- tan ve afacandır, Fatihte 18 inci ilk mek- tebe gitmektedir. Bu sene dördüncü &i- nıfa geçmiştir. > Hamdinin babası Halil; küçük afaca- nın tatilde biraz meşyui olması ve başa” rılığa vakit bulamaması için ona bir ku: tu bisküvi almakta, sattırmakta, onu bi- tirince bir yenisini daha almaktadır. Cumartesi sabahı, Hamdi, 3 kilo 900 gram ve 160 kuruş kıymetinde bir kutu bisküviyi kolunun altına almış, evden çıkmıştır. Akşama eve dönmeyince, ev - den meraka başlamışlar, vermişler, bir taraftan da, babası ve kar- deşleri seferber olarak her tarafta kü » çük afacanı aramağa başlamışlardır. Ni- hayet, salı günü, ağabeysi Muharrem, Hamdiye Kadıköyünde vapur iskelesi ci- varında rastlamış, kolundan tutunca eve getirmiştir. Bu üç gün içerisindeki ma - cerasını, Hamdinin ağzından dinliyelim: — Cumartesi sabahı, bisküvi kutu - sile evden çıktım. Dolaşa dolaşa, Yeni - kapıya gittim. Orada dalga kıranın için- , deniz kenarında, çocuklar oyun oy- nuyorlardı. Yanlarına doğru yürüdüm. Orada epey durdum. Kutuyu da yere bı- raktım. Biraz sonra bir de baktım bis - küvi kutusu yok. Oraya baktım. bura - ya baktım. bulamadım. Evde dayak yi- yeceğim diye korktum. Ağlamağa baş » ladım. Benim yaşımda bir çocuk yanıma geldi. «— Niye ağlıyorsun?» diye sordu. «— Bisküvileri çaldırdım.. Evde da - yak yiyeceğim! dedim. — “Öyleyse haydi kalk. beraber Ka - dıköyüne, bizim eve gidelim.. bizde kal! dedi. Beraber kalktık.. vapura atladık. ver elini Kadıköy... Arkadaşım yolda doğrusunu söyledi. Meğer ne evi, ne barlı, ne de kimsesi varmış... Beraberce, sokaklarda dolaş - mağa, rastgelen yerde yatmağa, para ka- bimde de 60 kuruş para vardı. O geceyi, Kadıköyünde, kumluktâ, kaklarda gezmekle geçirdik. Ertesi para kazanmak için, iskeleye gittik. va) purdan çıkanların paketlerini, gk rım, beşer kuruşa, onar kuruşa taşım? ğa başladık. Üç be kuruş'ta para çıka dık, İkinci gece, pazar akşamı, sokaklarö” dolaşırken, Modaya doğru bir yerde; * kakta, bir fırının önünde bir araba # dük. Ekmek arabası... Kutu gibi, âd*“/ ev gibi bir şey. Orada bir adam vardı. Ondan izin v3 tedik, © — Yatın oğlum.. yatın! dedi. Biz ars” banın içine girip yattık. Artık kolay bulmuştuk. Gündüzleri. para kazanı geceleri arabada yatıyorduk; anma, i devam etmedi. Salı sabahı, arkadaşım » ismini Hyordum amma unuttum « bir olta İ nesi aldı. Deniz kenarına gittik. tutacaktı. Ben de şöyle bir kaç adım “ği zaklaştım. Bir de baktım, ir ğabeyim orada... Beni gördü. kolu! tutunca, arkadaşıma haber bile vere den, vapura attı.. eve geldik. ye” Eve gelince, hüngür hüngür ağlı annem boynuma sarıldı. beni ku” Ö. Jadı.. r Meğer, pazar günü denizde üç boğulmuş. Annemde düymüş. O” sonraki iki gün, iki gözü iki çeşme" o — Bizim çocuk ta boğulmuştur. “© ağlamış. d Artık, bunun üzerine bana kis ği süremedi, Ben de bu sayede dayi” kurtuldum. Bir kamyon Kazasında iki Kardeş öldü Sivas 11 (Hususi) — Deliktaş Cİ da bugün feci bir kaza olmuş, içinde cular bulunan bir kamyon devrildi Yolcular arasında bulunün iki * müş, şoför ağır surette yaralanmığ” e) ii zanıp geçinmeğe kazar verdik. Benim ce-İrıca iki yaralı daha vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: