29 Eylül 1937 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

29 Eylül 1937 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Genç adam o ka- dar müteheyyiçti ki omiser Osmın isticvaba nih vermek mecbu tinde kaldı. Esasen Rıdvan Sadullah bu mükâlemeye hiç karışmamışt girerken ge İçeri ç mü « ı aşa » mra ba hanım kapıda ründü. ı:;— bakış Büzelliğ nenlere hak ver dim, U_un Lo_h.x ı_h. Mütenasip bir vü- cudu, duru beyaz bir teni, tatlı sarı renkte saçları vardı. Yeşil gözleri na- zarı dikkati celbedecek kadar iri idi, duğu tarafa oluyordu Serkomiser O — Hanımefendi « nüzde rahatsız et rim, dedi man l izi bu elem ğim için e Ne yaparsınız ki odalet kanun bunu icap ettiriyor. Lütfen otu-| runuz. İfadenize tini mümkün o! manda ifa etmeğe çal beyle ne kadar zam niz? — On senedenberi — Kendisin hakkında b acağım. nberi evlisi - raz malümat | insanın bütün meziyetlerini Düşmanları yok müu idi? — Kat'iyen! Hâdise günü veya ona tekaddüm eden günlerde halinde hiç bir gayri ta- billik sezdiniz mi? — Hayır.! Âlâ. Şimdi nek yediniz? hâdise gecesine gele lim. Kaçta — Sekizde, İ berdi değil mi? uali hu atarak Serkomiser bir eh muştu. hıu__ı t sor- n hanım eda ile ce Teddü:ş vap verdi; üz ve gayet tabil bir Thsan u. Şu- unuz mevzu yok rTadan hırmlan kıınuşııl du, " —Neş'e - Her kadar, ..:" —Yemekten son: mi id zamank: H ne oldu? — Yemekten sonra sofra başındı raz daha oturduk, mükâlememize d vam ettik. Kahveler i orada içi yle sofra ba b şında bir m.ı'ir'e! oturmayı pek sever- |£ di. — Sonra? — Sonra saat dokuz buçuğa doğru «çöcuklar ben biraz kütüphanede oku- dada yoktu, e |'dada y ya bi | Hüsnü eT | Miyor. rİyor? Şu halde katledilâ "Jetmek «Son Pösta> nin zabıta romanı : & _VALIDE SULTANIN 2DANLIĞIE CEVAD FEHMİ nu fazla yormuştu. Başmı oturduğu kanapenin arkasına da yamıştı. yacağım, « rahatınıza bakın!» dedi. |tine çıkmak istiyor, dedi, — Siz kaça kadar oturdunuz? Şişlide oturacak. | — On bire kadar. — Evli midir? | — Yatarken kütüphaneye uğramadı- Duldur. Kocası bir sene evvel ö (nız mı? dönüşte de — Şişlide oturmak istemek Boğazi- ettirir mi? — Kim bilir, belki de iyi fiat teklif- leri karşısında kalmıştır. — Mademki eşyaları almıya Hüsnü Bey talibmiş, müzayedeye lüzum var mıydı? — Bunu ben istedim. — Hüsnü Beyi bu eşyaları almıya da sizin teşvik ettiğiniz doğru mudur? — Evet efendim. — îelw b? biat mesel Ondan sonra kalkar, ya- rak yatardı. Bu müddet tarafından Tahatsız| yattı, zannet- d üaü CC Ben şahsan faz- ağı da bozu Şt zaman endişe ile aşağı koştum. — Şimdi meseleyi hülâsa edelim mefendi, sizce ze z intihar mı ehemmiyet veririm. — Pederinizin malik olâuğu tarihi bir gerdanlıktan bahsedildiğini hiç duydunuz mu? “— Herkes gibi ben de duydum efen- dim. — Vallahi ne söyliyeceğimi bilmiyo- rum, Vaziyeti siz de benim gibi görü- yorsunuz. Öyle olacak. (A Letafet ka z KANZUK MEYVA TUZU SIKMHATINIZI KORUYUNUZ a ihtimal ver- Ne dediniz? Letafet böyle mi sö; di? Nasıl olur? Bu hükmü nas Tİ- lemek, Fakat |kim öldürdü? Bunun için delil lâzım. — Tabanca kendisinin değil, Kadın endişe ile atıldı: — Kim demiş? Zevcimin dır. — Fakat hizmetçiler — görmedikle- rini söylüyorlar, Hüsnü Beyin taban- cası nikel kaph, daha büyücek bir si- lâhmış. — O da, bu da zev teilerin bunu — tanı Tı var. Zevcim bu taba nda saklardı. tabancası- ne alddir, hiz- amakta hakla- icayı daima ka- Serkomiser bu mevzu üzerinde ısrar edi. Fakat Nazan Hanım | |bir şey söylemedi. İsticvab onu f yormuşlu. Başını otunrduğu kanapen arkasına dayamıştı. Belki de bir buh- ran geçiriyor, fakat kendini zorlıyarak | İ$ etmiyorcu, n sesini duyduk: müşaa eder . e birkaç sua! sor- b sual, Ken- çalışa- Osman Bi de harımefend de KANZUK MEYVA TUZU EN HOŞ VE TAZE MEYVALA. RIN USARELERİNDEN İSTİH- SAL EDİLMİŞ TABİİ BİR MEYVA TUZUDUR. Emssaisiz bir fen ha- rikası olduğundan tamamen lak - lid edilebilmesi mümkün değildir. Hazımsızlığı, mide — yanmalarını, ekşiliklerini ve muannid inkıhaz - ları giderir. Ağız kokusul eder. Umumi? hayatın inlizamsız- hklarını en emin surette na hayat ve canlılık bahseder. GİLİZ KANZUK ECZANESİ BEYOĞLU — İSTANBUL , Sadul- 1 serkomiserden cevah beklemeden şiniz Kevser Hanım Boğazi- linın eşyalarını niçin satmak hanımefendi? Ridvan Sadullah alay mi ed di böyle bir su: ne Ti vardı? Hepimiz suali garib bulm uş, fa- kat ses çıkarmamış an Hanım: İ — Kevser uzun bir Avrupa seyaha- çindeki yalının eşyalarım satmayı icab| la muhafazakârım. Baba yadigârlarına | i l Dördüncü katın kiracısı Süleyman Bey dördüncü katın kiracı- sından ikide bir çikâyet ederdi. — Beş çocuğu bir karısı var. Çecuklar, yaramaz mı yaram Karısı şirret mi şirret.. Adamsa ayyaşın biri. Haydi İbunlar ne girdiklerindenbe- vermediler. şikâyette haklıydı. Va- atlı bir apartımanı vardı. uruyor. Kalan üç ka- tını ki veriyordu. İkinci ve üçüncü katın kirâcıları iyi insanlargı. Aylıkla - rımı ay başlarında verirlerdi. Fakat dör- 'XI[ katında kenı g-| düncü katın kiracısı mütekait bir me - murdu, Mütekaitti amma ayda gene alt- maş lira bir geliri vardı. Apartımanın on sekiz lira aylığını veremez değildi. Fa - kat vermiye niyeti yoktu. Her akşam Ta- ordu. Rakı bu, para dayanır mı hiç. Aybaşı oklu mu; rakı borcunu, âömürcü, kasap borcunu şöyle üstün kö- ödeyince cebinde metelik kalmıyordu. Süleyi t Hüsameddin Beyin kapısını çal - mış; — Affedersiniz, gerçi söylemesi ayıp amma hani bir aylık olsun bir kira ver- seniz. Demişti. Hi Süleyman Be: — Gelecek ay bütün borcumu ödiye - ceğime söz veririm! Diyerek atlatıyordu. Gelecek aylar da Bgeçen aylar gibi geçiyor, borç ödenmek şöyle dursun; borç üzerine borç biniyor- du. Süleyman Bey nihayet —mahkemeye müracaat etti. Ve keme apartımanın tahliyesi kararını verdi. Bir akşamüstü polisler, £ r lar. Bu hali gören konu komşu da pen - cerelere toplanmakta gecikmediler, — Süleyman Bey dördüncü katın kira- gaısını Ççıkarıyor. — Yazık zavallı'ara. Şimdi beş ço - cuklarile ortada mı kalsınlar?.. — Amma onlar da kira vermiyorlarmış, — Ne vakit olsa verirler efendim, Se- nelerce memurlük etmiş bir adama bu yapılır mı? — Bilhassa beş çocuk babası.. Hükü - met bile onlara karşı çok merhametli davranır.. Yol parası bile almaz. Hüsameddin Beyin karısı yaygarayı basıyordu: — İll sokak sürünesin e mi. hi evsiz barksız kalasın da sokak Yarabbim, bize leyman kuluna dünyada rahat yüzü gösterme! Apartımanının bir Kgün içinde yerle yeksân olduğunu gör - ct 4,.m on iki yaşındaki en büyü- ü kiılnd' yor, Üç yaşındakl en küçüğü a ağlıyordu. Hüsameddin 8 çıkmış iki yanma yalpa vu- rarak dolaşıyor - Eğer ben de seni burada rahat bi - rakırsata bana'da Hüsamoddin demesin- ler. Acısını çıkarmazsam yuh olsun er - vahım, Diyardu yoncu Necati zarayı gördü: — Ne var, ne oluyor? — Hiç sorma Necati Bey, Süleyman Bey kiracılarını kapı dışarı ediyor. Karı, koca, beş çocuk bu gece açıkta kalacaklar; bu revayi hak mı? — Günah;, Süleyman Bey de bunu yap- mamalıydı Yakın komşulardan koa Bey evine gelirken bu man- m Bey çok defa kiracısı mü- |* reddin Bey her seferde kapıönünde toplandı - | Yazan: İsmet Hulüsi — Evet! Acaba kendisi nerede? — Bilmem; ne kendisi, ne de karısı meydanda değiller — Ben gördüm. Kendi katlarında otue ruyorlar. Öyle ya, görünmek işlerine gele -cati Bey bari siz mâni olsanız. Necati ledi, kapıda durar po « se Bey iler ne gelir ki beyefendi, biz de emir kuluyuz. — Beş çocuk babasını akşa mak bu olacak şey mi? z, haklısınız amma ne ya « meddin Bey dili dolaşa dolaşa an- Gördün mü başımıza geleni komşu, kak ortasında kaldık, bu gece yatacak iz yok. Necati Bey bir an düşündü: Bize buyurun canım ne çıkar. Başi- mızm üzerinde yeriniz var, Necati Beye.. mahallelinin takdir söz « lerini duydu. Koltukları kabardı. Hü « fecati Beyin karısı bu vakitsiz misa - firlerden pek hazzetmemişti amma ne yapabilirdi ki.. Onlara elinden gelen ik- ramı esirgemedi. Güzel bir sofra kurdu. Hüsameddin Bey sofraya oturur oturmaz, p olacak amma, dedi, ben içmeden duramam. Bakkaldan bir kiloluk bir şişe geldi. Çocukların karımları doyuruldu. Karnı doyan çocuklar evin içinde aşağı yukarı koşmuya başladılar. Bir vazo kırıldı. Rade yonun hoparlörü patladı. Necati Beyin masasındaki hokka halıya devrildi. Ne « cati Beyin karısının tuvalet takımı alt- Üst oldu. Necati Bey, Hüsameddin Beye: >cuklar biraz fazla yaramaz! di « yecek oldu. Hüsamettin Bey yüzünü buruşturdu rakı Yok ecanım, ne yaramazlı Çocuk bunlar oynuyorlar. Hüsameddin Beyin karısı: — Bir gecelik misi ki. irin de çocukların « dan şikâyet'edilir mi? Di lâfı kesti. Bu sırada koltuklardan birini araba yapıp sürükliyen çocuk kol- tuğu devirdi. Koltuğun altında kaldı. Vı- yaklamıya başladı. Hüsameddin Beyin kavısı kızdı: ndi, sen de rahatından başka bir inmezsin, biraz da çocuğuna bak! —A ha ço: rahat mi bo şey düşi 2A, luyorsun.. Rahatın Key Bana! Ben senin keyfini bozmasını bilirim Haltedersin sen! Karı koca dılar, Necati Bey daya çekildi. bir kıyamet kopar « le birlikte bir © « ç Karı kocanın kavgası, ço- cukların bağrışmaları, kırılıp dökülen eş yanın şangırtısı kulaklarına — geliyordu. Necati Bey karısına baktı: — Bu gece nerede yatacağız? — Bilmem misafir, küçük çocuğunu bi- z zim karyolada — E şim Bilmem. Bir şangırtı daha koptu. Bir tokat ses (Lütfen sayfayı çeviriniz) üyütmüş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: