31 Mart 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

31 Mart 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

381 Mart Askerlik Bahisleri : Çek - Alman harbi nasıl başlayabilir ve ne netice verir? Fransız askeri erkânı, harb patlarsa Çekoslovakyanın imdadına hangi yoldan koşacaklarını düşünüyorlar Fransız miralayı Baron Fransız gaze - inde yazıyor: Avusturyanın Almanyaya iltihakından #& sonra Avrupa için silâhlı bir ihtilâfa mev- T AA Zu olabilecek memleketin Çekoslovakya plduğunu iddia edenler çoktur. Filvaki — Çekoslovakyada mevcud üç buçuk mil - yon Almanla bir milyona yakın Lehlı ve Macarım mukadderatı meselesi mevzuu bahsolurken bu nevi ihtimalât ve tah « minlerin ortaya çıkması tabildir. Şayed, bu dört buçuk milyonluk ökalliyet küt - lesinin istikbali matlüb veçhlie bir hale yola konamaz da, bu yüzden bir orta Av- rupa harbi Zuhur edecek olursa, askor! vaziyet ne şekil alabilir? Bir çok müto - hassısların tedkik etmekle meşgul ol - dukları bugünün bir mevzuu da budur. Fransız erkâmıharbiyesine göre böyle bir vaziyette Çekoslovakyaya karşı ya - pılacak Alman hareketi askeriyesinin ida- resini, evvelce merkezi Dresden'de bulu- nan ve şimdi Avusturya kıtaatı başku - mandanlığına tayin edilen General Fon Bock deruhde edecektir. Bu zatın emir ve kumandası altında olarak harekete ge- çecek kıt'alar şunlardır: 1 — Merkezi Münihte bulunan ve pi - yâade General Fon Şobert'in kumandası altındaki bizinci motörlü fırka ile tak - viye deilmiş yedinci Alman kolordusu. 2 — Merkezi Nüremberg'de olan ve ikinci motörlü fırka ile takviye edilecek süvari generali Fon Wayhs'ın kuman - dası altındaki sekizinci Alman kolardusu. 3 — Münih beşinci hava mıntakasına mensub tayyare kuyvetleri. 4 — Bizzat General Fon Bock'un ku - mandası altında bulunan Avusturyadaki kıtaattan mürekkeb üçüncü ordular gru- Askeri harekât başlar başlamaz, akla gelen ilk ihtimal, General Bock kuvvet. lerinin cenubdan şimale doğru Bohemya- ya, yedinci Alman kolordusunun Viya - nada Brün üzerine, sekizinci kolordunun. da Linz istikametinden Budvays ve Prag istikametinde taarruza geçmeleridir. Bu sırada topuçu generali Fon Rayhe- nav'ın kumandasındaki dördüncü Alman ordusunun da şimalden cenuba doğru ha- reket etmesi muhtemeldir. Alman kuvvetlerinin bu harekât esna- sında istifade edecekleri hava kuvvetleri ikinci*Berlin, üçüneü Dresden ve beşinci Münih hava mımntakalarına mensub tay- yare kuvvetleridir. Böyle bir vaziyette Çekoslovak ordu- sunun nazari olarak yapacağı iş, kendi arazisinde kalmak ve dahili hatlarından istifade ederek altı koldan taarruza ge- gen Alman kuvvotlerine karşı kısmı kül- Higile mukabele etmek ve tâli bazı kuv- vetlerle de serbest kalabilecek - Alman taarruz kuvvetlerini karşılayıp bunlara mukavemet göstermektir. Dahili hatlardan Çek kuvvetlerinin mu- yaffakiyetle istifade edebilmeleri için, a- Mmeli olarak kâfi sahaya malik bulunma- ları lâzumdır. Çek ordusu ise, böyle ser- best bir sahaya malik değildir. Pragla Brün ve Budvays ile Olmutz arasındaki saha (200) kilemetreden iazla değildir. Bir an için Pransız ordusunun vaziye . tini de gözden geçirelim: Meselâ, bu ordu Paris civarında top « lanmış ve Ruan, Artas, Rems, Troy, Or- lean ve Şartr hattına kadar ilerliyen Al- Mman ordusuna karşı iç hatlarından isti - fadeye çalışır farzedelim. Büyle bir va« ziyette Çekoslovakya kendi kendisine kalmış demektir. Ona, sür'utle yardım et- mek lâzımdır. Bu yardımı yapacak olan Fransız ordusudur. Hangi yollardan? Ma yans, Men vadisi ve Bamberg üzerinden. Fakat nazarı dikkate alınmak İâzımdır ki bu yol, Fransanın Majino hattının bir. Mmukabelesi olan Ren nehrinin sol sahi - linde kâln ve daimi olarak on ikinci Al « man kolordusunun iki, Koblenç kolar - dusunun 34 üncü ve Kayzerslavtern kol. | ordusunun 36 ncı fırkâları tarafından mü- dafaa edilen Hitler müdafaa hattile ke -| silmiş bulunmakladır. - Şayed Fransiz Okuvvetleri Mayans üzerine yürüyecek ö« e S aa a ğ Mi &4 g u e Ş a Çek ordusuna aid bir görünüş lurlarsa, karşılarında yalnız on ikinci Al-| man kolordusunumn iki fırkasını değil, ale taneı, dokuzuncu ve on dördüncü Alman koelordularile dördüncü Alman zırhlı fır- kaşını ve Münster ile Kil hava mıntaka- larının tayyare kuvvetlerini bulacaklar- dır. Bunun haricinde Almanların elinde on iki kadar ihtiyat fırka mevcud ola - Şu halde, muharebenin Hitler müda- faa hattı üzerinde vukua gelmesi muhtemeldir. Bu takdirde ise Alman büyük bir tefevvukları — bulunacak Farzedelim ki Fransız kuvvetleri bu 7 harebeden muzafler çıkmışlardır. Bu timal tahakkuk etse dahi arada büyük bir zaman kaybolacıktır. Nitekim Ren nehrini geçerken dahi bir hayli zaman kaybedilecektir. Çekoslovakyanın yardımına giden bu kuvvetler Bohemya dağlarına vardıkları zaman ise Çeklerin Akibeti ta miş olacaktır. Şu halde: Prag istikametindeki en mü- essir ve en sür'atli yardım mihveri May- nasdan geçmiyor. İtalyanın elinde bulu- nan verondan geçiyor. Çekoslovakyanın bir Alman - Fransız ihtilâfı karşısında boğulup gitmemesi için Fransanın İtalya ile olan ihtilâflarını bir an evvel halledip anlaşması Lâzımdır. Framsız Miralayı Baron —Doğançaydalî hâdisenin aslı İzmit (Hususi) — Doğançay istasyon memurunun orman muhafaza memuru tarafımdan tabanca ile öldürüldüğü hak- kında Geyveden bir haber verildiğini bildirmiştim. Verilen haberin yanlış olduğu, — İstas- yon memurunun ölmediği, tabancayı a- tanın da erman muhafaza memurü olma- dığı anlaşılmıştır. Hâdisede ağır yaralanan Doğançay is- tasyon hareket memuru Fahridir. Taban. cayı atan da orman mesaha memuru ÂA- lâeddindir. Hâdise hareket memuru is- tasyonda Rızanın kahvesinde otururken vukua gelmiştir. Yarası ağır olan istas- yon hareket memuru Adapazarı hasta- nesine kaldırılmış, orman mesaha memi- ru da tevkif edilmiştir. Nazillide bir köyün telefonu çalındı ç Nazilli (Hususi) — 50 haneli Durasıl köyünde bir hırsızlık vak'ası olmuştur: Köy odasında bulunan kırk lira değerin- deki köy telefonu, köy odasına bitişik konuk odasının duvarı delinerek — içeri Birilmek suretile çalınmıştır. Köy telefo- nu başka bir yerde kullanılamıyacağı için hâdisenin muhtara düşmanlık — için yapıldığı tahmin edilmektedir. Zabılaca tahkikata devam edilmektedir. çanmn ae eee erm KieesA Müsire aai Vatam çocukların, çocak valanındır. Va- tan çocuklarını kucağında yaşıtan Çe- cuk Esirgeme Kurumuna #diniz, edemediği Türk güzelinin macerası -2- Bir Çam bayramı idi. Güzel gözlerin. den yaşlar, birer pırlanta gibi parlryarak düşüyordu. Mabedin sessizliği içinde hıç- kırarak ağlıyan sesi hazin akisler husu- le getiriyor; duvarlara, bu felâketin ebe- di kalacak hatırasını nakşediyordu. Nu-la, Türk mabel a bu dilber rak- kasesi ve muganniyesi; beâbaht Türkeli- nin, Çin ihtirası altında perişan olması yüzünden vatana giren galib Çin asket- lerinin kumandanına verilecekti. Bu ye- Şil, mes'ud topraklardan alınarak, Çinin fareler, kediler, yılanlar, kurdlarla süs- lenmiş sofraları arasına birakılacak, on ları, onlarla birlikte yemek — felâketini tadacaktı Genç ve güzel Türk kızı bunun — için ağlıyor, bunun için hıçkırıyordu. Merd ve güzel sevgilisini bırakarak, bir may- muna benziyen düşük bıyıklı bir Çinliye gitmek elemile sızlanıyordu. Meyus ve mükedder olan yalnız o de- :ğııdi. Onunla beraber bütün Kâşgâr da ayni kederle derdliydi. Hemen herkesin |dudaklarında Nusla'nın vatanın selâme- Pti için,bir sadaka gibi Çin generaline ve- İrileceği havadisi dolaşıyor; onun bir da- ha mabedde kıvrak rakıslarını göreme- Tmek; tatlı sesini işitememek felâketi du- lar husule getiriyordu. Sade o ağlamıyor. du; bütün Kâşgar onunla beraber gör. gı döküyordu. Bu sgebebden Nu-la yalnı kendi derdi İle değil, halkın derdile de müteellim ve müteessirdi. Başrahib yavaşca kapıyı açtı. Yaşlı gözlerini, Türk dilberine dikmiş olduğu [!-,ılde yanma yanaştı. Sarı altın saçları- ni İ okşadı: Nu-la, dedi. Son defa «Çam» âyinine işlirak etmek için hazırlanmak İstemiyor musun?. Güzel kız ayağa kalktı: — Evet, dedi, Son defa' Bunu da yap- mak lâzım' Hazırlanmak üzere çıkacaktı ki şehir- de tuhaflığile, muzibliğile şöhret bulmuş olan Aseke yıldırım gibi içeriye girdi. Başrâhibe: — Nu-la'yı kayıp mı ediyoruz? sordu. Başrahib, yeve bakan yaşlı cevab verdi — Evet! Aseke deli gibi idi: — Oh, buma tahammül edilemez. Dil- ber kızımızı bu felükete sürüklememek için her şeyi yapmak lâzım! Nuü-la gidemiyor, bulımduğu muhlanmış gibi duruyordu. Aseke ilâve etti: — Zaten ben de bımtin yolünü hazır- Tadım. Ve kahkahalarla güldü. Şimdi her iki- si onun etrafını sarmışlar, merak ve ho- yecan içinde ne yaplığını anlamak iste yorlardı. O yavaş, yayaş anlatmağa baş- diye gözlerile yerde İdakları titretiyor, gözyaşlarından tufan- |. . |sonra ladı: — Çin generali, bu işde en ziyade beri sıkışlırıyor. Bu hepinizin bildiği bir iş. dün gece sabaha kadar Nusla'yı kurtar- mak yollarını düşündüm. Nihayet mu- xatfakiyetli bir plân hazırladım: Sabah- leyin erkenden generalin yanına gittim. O, beni görür görmez sabırsızlıkla sordu: — Nusla'ya bugün kavuşuyorum değil mi? — Evet general, âyinden sonra' dedim. Herif rahatça içini çekti. Sevineinden #llerini uğuşturdu, ve gülümsiyerek ilâ. ve etti: «— Onu, âyindeki kıvrak raksından sonra kollarımın arasına alıp götürmek ne saadet'. Ben hemen ilâve ettim: * «— Evet general, herkese nasib olmı- yan bir talih! Yalnız dilber kazı kızdır. masanız'i Telâşla ayağa kalktı: «— Ben mi? dedi, hâşâ, hâşâ!» Soğukkanlılıkla hemen plânı koyuldum. «— O halde beni dinleyiniz!, dedim. Karşıma oturdu. Anlatmağa başladım. «— Çam bayramı, bizim en büyük dinf bayramımızdır. Nu-la orada her söne ol- tatbike Yazan: H. Hancıoğlu duğu gibi beyaz melek rolünü yapacak ve mukaddes dans oynıyacaktır. Yalnız bu âyinden sonra, itikadımıza göre yir- mi dört saat ona kimse dokunmamalıdır. ©O maskelerile ve beyaz melek elbisesi ile kımıldamadan, ağzını açmadan oturma- ğa mecburdur. Bunu böyle yapmazsa fe- lar kendisini tazib ederler. Bu n hattâ deli bile olur. Siz rakstan “İsonra kendisini kucaklayıp götürebilir- iniz. Fakat ebedi saadetinizi düşünürse- niz, onun bir kılına dokunmaz, yirmi dört saat onu maskeleri, elbiseleri içinde bırakırsınız! Zaten Nu-la sizin olduktan ;Sonra neye yirmi dört saat gabredemiye. siniz? Bu kadar zaman bekliyebildikten sonra, «<ÖO yemin ile bu itikada hürmet ve riayet edeceğini temin etti.. Onlar, bu sözlerden bir şey anlama- mışlardı. Başrahib dudaklarını bükerek: — Budala, dedi. Eğlenecek zaman mı? Aseke gayet ciddi idi ve ayni ciddiyet- le cevab verdi: — Hiç te alay etmiyorum. Nusla bu plân sayesinde kurtulacak. Onu da an- latayım, Âyinde Nu-la'nın oynuyacağı mukaddes beyaz melek rolünü ben yapa- cağım. Beyaz meleğin maskesini ve el- biselerin! ben giyeceğim. General de Nu-la diye beni kucaklayıp götürecek, böylece mabedin etrafındaki nâöbetçiler kalkacak, Nu-la da sevgilisi ile beraber kaçmak fırsatını bulabilecek. Nu-la sevinç içinde idi. Asekenin elle. rinden yakalamış, minnetle öpüyordu, irdenbire durdu: eki yizmi dört saat sonra sen na yapacaksın? Eski kanunla Tekatd Olanların vaziyetleri Kayserl okuyucula rımmadan — Fnaik Seler yazıyor: »— Geçen senme meclts eskt tekaüldlerin maaşları üzerinde yeni bir şekil tesbit et- mek üzere encümenlerin çalışmalarını ka- Farlaştırmış, fakat aradan uzun müddet geçliği halde bu hususta müsbet menft hiçbir netice çıkmamıştı. Sayın saylavlarımızın be mesele üzerin- de yeniden nazarı dikkatlerin! celbetmek isterim: Yıllarca dövlele ve vatana ha- yatlarını vakfeden, istiklâl mücadelesin- de büyük yararlıklar gösteren bu tekaüd- ler bugün ancak geçtnebiliyorlar, ellerine 33 Hira geçiyor. Bununla ailelerini mi, ço- cuklarını, kendilerini mi beslesinler? Hal. buk! yeni kanunla tekaüd olan birçok em- sallerimiz 120 liraya yakın lekaüd maaşı almaktadırlar. Bu. bizim için bir W#ühar teşkil eder. Ancaz aradaki müsavatsızlı. gn izalesini İstemek, çocuklarımızı yok- sul ve aflelerimizi şundan bundan mah- rum etmemek de bakkımızdır. Zaten bu gibi tekaüdlerin hayalla mücadeleleri, 'ni- hayet beş sene daha devam edecektir, on- dan sonra ebedi Hslirahatgühlarına çekil- — Orasını bana bırakın! Herif maske. mi çıkarıp ta suratımı görür görmez; yaptım. Siz de beni alıp kaçırdınız. Çar- pılmaktan korktuğum için söz söyliye- medim> diyeceğim. Oyun çok mükemmeldi. Her şey iyi hazırlanmıştı. Bir saat sonra başlamak üzere bulunan âyine iştirak etmek için Aseke Nu-lanın beyaz melek elbiseleri- ni giyinmiş, Nu-la da ona ald siyah kar- ga kıyafetine girmişti. Nihayet âyin başladı. Haris Çin gen- rali mabedin en ön safında yer almıştı. Beyaz meleğin kıvrak rakıslarına iştiha ile bakıyor, onun en zarif inhinalarını pözlerile yiyecekmiş gibi seyrediyordu. Ne halk gözüne görünüyor, ne de tatlı musikiyi kulakları işitiyordu. Hattâ si- yah karganın uzunca süren tek başına dansı canımı sıkmış, tekrar beyaz meleğin sahnede görünmesini sevinçle ve alkış. lar içinde kı_rn?ııın.ıı. Beyaz meleğin siyah kargayı kovarken halkın bağırması bir âdetti. General bu âdetin haddini de aşıryor. Elindeki iri, ya- TL sopasını siyah kargaya göstererek: — Çik, yıkıl! diyardu. Bu sırada başrahib yanına gelmiş, oe turmuştu. General telâşla: — Âyin biter bitmez, Nu-la'yı hemen buradan alıp götüreceğim değil mi? Dernişti. Başrahib: — Evet hakkınızdır. Artık o size aid- dir, diye cevab vermişti. Biraz sonra da başrahibin, çınlıyarak çalınan defi, âyinin bittiğini ilân etmiş; sabırsız Çinli deli gibi ortaya atılarak, beyaz meleği kolları arasına alınca, di- şarıda bekliyen arabasına koymuş ve u- zaklaşmuştı. Mabedin etrafından çekilen nöbetçiler, Nu-la'ya sevgilisi ile beraber firar ede. bilmek fırsatını vermişler, onlar da çok. tan kaçmışlardı. İki gün sonra, aabaha karşı, Küşgarın kapısından yırtık elbise- Terile, çürükler içinde birisi içeriye gir- mişti. Deli gibi koşuyor, etrafından soru- lan suallere cevab vermiyor, sade koşu. yordu. Barmmacak, saklanacak bir yer a. rıyordu. Aradan bir saat geçmemişti ki, sarkık bıyıklarile, ateşler püsküren Çin generalj de şehre girmişti, bütün halkı etrafına toplıyarak bağırdı: — İki saate kadar Nu-la ile Azeke bir na teslim edilmiyecek olurlarsa, bütün şehir halkını katledeceğim. Halk bu dehşet karşısında ne yapaca- Bini şaşırmıştı. Nu-la yoktu. O çoktan Sayın Başbakantaenız Celâl Bavarın ma- zarı dikkalini celbederiz . A Mudurnuda bir türlü târmir görmiyen iki kıymetli eser Mudurnudan Sabri Karaçayır yazıyor: «— Burada evkafın Yuıldarıra isimli bi camil vardır. Çok kıymetli bir eser olan ve bin kişiyi içine alacak büyüklükte bu- hunan bu cami som günlerde harabiye yüz tutmuştar, İç kısmı yağna — yağmarların sırmastle bozulmağa başlamıştır. Günden güne duvarlar çatlamakta, sağlamlığını kaybetmektedir. Diğer taraftan evkafa n- Yd bir hamam da mevcuddur ki, ayni de- recede tarihi bir kıyıneti halzdir. Bu iki — eserin tâmalri için şimdiye kadar biçbir teşebbüs yapılmadı. Devlet eski esşerler ü- zerinde büyük bir titizlik gösterirken, bu- Tada alâkadarların tamir işinde hâlâ blr teşebbüse girişmemiş bulunması — halkı cidden müterssir etmekledir . e Okuyucularımızın sargularına cevablarımız Karamürselde N. Ö, ye —Şikâyetinizi bir mektutla — İstanbul Lıman hanında 3 üncü bölge iş bürosuna bildtriniz. d SÜDi DEĞkü GAĞ v 4f

Bu sayıdan diğer sayfalar: