13 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

13 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Hataydan gelen Şikâyet sesleri Yazan: Muhittin Birgen atayda intihabat başladı; arkasından da şikâyet sesleri yükseldi. Halbuki, Hatayda — ser- best ve müdahalesiz bir intihab müc: Jesi yapılabilmek için lâzum gelen bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Cenevre ile anlaşmış, Fransa ile anlaşmış, Suriye ile anlaşmış ve nihayet Bay Garo ile de an- laşmıştık. Hatayda Türkler, serbesloc ha- teket edebileceklerdi. Bu suretle de Ha- tay meselesi tahil yoluna girmiş olacak ve ne Suriyenin, ne Türkiyenin, ne de Fransanın olmıyan bu memleket, bu üç memleketin arasında bir huzur ve sü- kün, bir medeniyet ve saadet yuvası ha- line gelecekti. Okuyucularımız hatırlarlar ki bütün bu anlaşmalara rağmen . intihabat başlar- ken, biz Hataydan şikâyetlerin gelmek- te, hiç olmazsa daha bir müddet için, de- vam edeceğini tahmin ettik ve bunu ya- zarken de, hüdiselerin bizi tekzib etme- Si temennisinde bulunmayı unutmadık. Maalesef, hâdiseler bizi tekzib etmedi. İntihab mücadelesinin ilk günleri henüz geçip giderken Hataydan feryadlar yük- seldi; Hatayda Türklere karşı tazyik de- vam etti. Acaba bunun sebebi nedir? Neden do- layı Türkler şikâyet ediyorlar? Neden dolayı Türkler tazyik altında bulunduk- larını söyliyerek sağa, sola baş vuruyor- lar? Bu, alelâde bir manevra, intihab mücadeleleri içinde yapılması mutad 0- lan bir yaygara, hakkından emin olm- yanların ekseriya müracaat ettikleri bir aşirretlik, midir? mücadelesi * Hayır, ortada ne bir manevra, ne de bir yaygara, ne de bir şirretlik vardır. İş, kolay anlaşılabilecek kadar sadedir: Ha- tayda idare teşkilâtının başında bulunan memurlar, ekseriyetle muhtelif sebebler- den dolayı Türkleri sevmiyenler ve bun- lara aleyhdar olanlardan — mürekkebdir. Evvelce de üzerinde birkaç defa durdu- ğumuz bu vaziyet ıslah edilmedikçe, Ha- tay idare teşkilâtı, Türk taraftarı, T dostu değil, Hatayın Iİstiklâli ve Hatayın kendi kendisini idare eder bir memleket olması fikrinin samim! taraftarları eline geçmedikçe o memleketteki gürültü de- vam edecektir. Bay Garonun Hatayda bir Türk gaze- tecisinin suallerine verdiği cevablardan, bir dereceye kadar anladığımıza göre An- kara ziyareti esnasında Manda idaresi- nin Hatay mümessili ile Türkiye arasıri- da konuşulmuş olan meselelerin bir ta- nesi de bu imiş. Bay Garo bu ciheti sarih olarak söylemiyorsa da sözlerinden çıkan mmumi mana budur. O sözlerden çıkar- dığımız ikinci mana da kendisinin bu va- ziyeti düzeltmeğe söz vermiş olduğu key- fiyetidir. Eğer bu manaları doğru çıkar- dıksa, eğer Bay Garo da verdiği sözü sa- mimi surette vermiş ise şu halde Hatay- daki şikâyetlerin bugünlerde alınacak tedbirlerle bertaraf edilmiş olduğunu gö- yeceğiz demektir. Ankaradan dönüp bir iki gün Hatayda kaldıktan sonra Beru- ta kadar gidip gelmesi de belki bu me- sele ile, yani sür'atle alınması elzem ©- Jan tedbirlerle alâkadardır. Eğer bu ted- birler şu dakikada alınmış bulunuyorsa Hatayda intihab işleri sükünet içinde ce- Yeyan edebilir; aksi takdirde kardeşleri- mizin feryadı devam edip gidecek ve bu da Türkiyede sinirleri yeniden — gere- cektir. * Temenni edelim ki işler bu mecraya girmiş bulunsun. Aksini farzetmek - için meydanda makul sebeb görmüyoruz. Ha- tay işi hakiki ve tam manasile bir Hatay vücude gelinciye kadar Türkiyenin bü- tün ehemmiyeti ve bütün kudreti ile ta- | kib ve intaca karar vermiş bulunduğu bir davadır. Türkiye, Fransa ve Suriye devletleri bu davanın bu tarzda halli üs- tünde nihayet bir anlaşmaya varmış ol- dukları için üç taraftan tasvib edilen bir neticenin ara yerde tatbikata memur kü- çük unsurlar tarafından bozulması se- bebsiz olduğu kadar da manasızdır. Böy- Je bir vaziyetin devamına Türkiye hükü- metinin razı olmuyacağı aşikâr bulundu- ğu gibi Hatay işini makul ve tabil neti- ©cesine götürmek için iyi niyetlerle hare- ket etmek üzere söz vermiş olan Fransa- nın da işleri küçük memurların diledik- | sanı İnsan yapanın tesâmüh (tolerans) mektir. Sovyet Rusyanın E'n yaşlı şairi Jambul, Rusyanız en meşhur şairlerin- den biridir. 20 mr asta, şairliğe başlayı- şının 75 inci senet. kutlulanacaktır. Jam- bul şimdi 92 yaşında bulunmaktadır. Kocasını kaybetmemek, istiyen genç gelinin başvurduğu çare kocasının arkadaşları tarafından kaçırı - üzerine hemen bir kelepçe tedarik ede- İzek, kendi bileği ile kocasının - bileğini kelepçelemiş. Fakat düğün bitince de, muş. ——— leri gibi idare etmelerine müsaade ede- ceğini farzeylemek müşküldür. Şu halde; ümid edebiliriz ki Hatayda müstemleke bürokrasisi, yaşamak ve hâ- kim olmak için son gayretlerini sarfedi- yor ve şikâyetler de bunun neticesi ölu- yor. Türkiyenin bütün kuvvetile tuttuğu bu davanın halledilmesi için lâzım gelen tedbirler bu defa da alınacaktır. Fakat, bununla iş bitecek mi? Hayır, onu da *çık söyliyelim: Dava devam — edecektir; eğer bugünkü safhasında bugünkü adı- mını da atarsa memnun olmalıyız. Fa- |aşılacak hayli berzah var! Muhittin Birgen şehrinden şöyle bir telgraf aldık: İSTER Resimli Makale : Amerikada her yıl bir defa tes'id edilen bir kardeşlik haf- tası vardır. O hafta içinde herkes bilhassa iki vazife ile kelleftir. Bu vazifelerden birincisi dargın ).ığml günız ne ka dar adam varsa onları bularak barışmaktır, Kolorada bir genç gelin, düğün günü, | lacağını her nasılsa haber almış. Bunun | kelepçenin anahtarını bulamamış ve bir | çilingir çağırmak mecburiyeti hâsıl ol - kat, alt tarafta atılacak daha çok adım w. | İSTER İNAN, Dün hemen bütün gazetelerde olduğu gibi Son Postada da: «Trakya mıntakasında eşek noeslinin islahı için Kıbrıstan || satın alınmış olan 11 eşeğin İstanbula geldiği» haberi vardı, San Postaya fazla olarak bu eşeklerden iki tanesinin resim- leri de konulmuştu. Bu sabah İstanbula yakın bir Anadolu İNAN, SON POSTA reket Öö; vururlar sanlıktır. Bunu oldu; süzlük, şidde:, İnsanlığı tehdid eden tehlikeler... — Tesâmühsüzlük, şiddet, haksızlık, riya, kanuna aykırı ha- e birer hançerdir ki ilk hedef olarak demokrasiyi are müteessir olacak olan bütün İn- içindir ki her millet gençlerini tesâmüh- haksızlık, gurur, riya gibi zehirler ile mücade- leye alıştırır, ve bunu mukaddes bir vazife bi Hergun hır fıkra i Hanginiz akrabası iseniz!i İ İstanbul sokaklarında kopekknn bol olduğu bir zamanda, bunlardan ? biri bir adama hücum elmi(, oda e-i lindeki bastonla köpeğin başına vur- müş, öldürmüş. Köpeğin öldüğünü görenler toplan- nıı' köpeği öldürenin etrafını almış- - Neyı' öldürdün? « Günah değil mi? « O sopayla senin de kajana vur- malı, seni de öldürmeli ki cezanı çe- kesin. Tarzında sözler söylüyorlarmış. : | ' j dar : e ! İ | o yı..nn benden intikam alsın! $ ; Mi aat Si c Heykelle evlenen Bir İngiliz lordu İngilterede lordun biri, 17 senedenberi bir heykel ile evlidir. Ve hâdise şöyle ol- muştur: Bu İngilizin bahçıvanı, bahçeyi kazar - ken bir nişan halkası bulmuş, efendis'ne vermiş. İngiliz yüzüğü ne yapayım, di - ye düşünüp dururken, bahçenin ortasın- da şenelerdenberi duran bir heykele gö« zü ilişmiş. Bu heykel, genç ve güzel bir kadını tasvir etmektedir. İngiliz hemen kararını vermiş bahçıvanı da şahid diye kullanarak, nişan halkasını, heykelin par- mağına geçirmiş ve: — Seni karılığa kabul ettim, demiştir. Adam hazırladığı vasiyetnamesinde de bütün servetini bu heykel kadına bırak- tığını ve bu para ile heykele iyi bakılma- sını kaydetmiştir. Sokak ortasında doğuran kadın Çeltenhamda, kocasile birlikte bir do- ğum evine gitmek üzere sokağa çıkmış bulunan bir gebe kadının yolda sancısı Huunuı. ve kadıncağız imdadı sıhhi oto- Ü mobili gelinciye kadar ahalinin arı gibi kaynaştığı caddede bir oğlan çocuk do - Burmuştur. | Üç metre yükseklikte Lâhana getiştirildi Londra köylülerinden biri bahçesinde 3 metre yüksekliğinde bir lâhana cinsi yetiştirmektedir. — Yapraklarını, türlü türlü yemeklerde kullanan köylü, lâha- nanın sakından da dolma yapmaktadır. Yukarıdaki resimde adam bir merdi- venin de üstüne çıkmış olduğu halde ge- ne lâhananın boyuna yetişememektedir. İngilterenin bir çok sırlarını bilen kadın öldü Bir zamanlar İngiliz başvekili olan Gindstone'un aşçısı 94 yaşında olarak, ve içinde bir çok devlet sırları saklı bulun- | duğu halde ölmüştür. Kadın, ecnebi casusların korkusundan 80 sene münzevt bir hayat geçirmiştir. Söylenenlere bakılacak olursa Gladsto - ne'un mahremi esrarı olan ve yemek pi- şirmede cidden mahir bulunan kadın, va- tanına hainlik ederek, bildiklerini başka bir devlete satmış olsaydı İngiltereyi fe- lâkete sürüklemesi işten bile değildi. Kızıl denizin altının haritası çıkarıldı Reading üniversitesi profesörlerinden biri. Kımldenizin altını haritaya almak için 15 gün mütemadiyen denize dalmış, hususi surette yaptırdığı kâğıdlara bir çok şeyler kaydetmeğe muvaffak olmuş- tur. Profesör her seferinde denizin al - tında 20 dakika kadar durabilmiştir. İSTER İNANMA! «— Eşek fotograflarımın asıllarından birer kopyanın bana gönderilmesini rica ederim, masrafını bildiriniz, yollıyaca- Telgraf gözümüzün önünde durduğu için sinema yıldızla- Tının fotografları gibi eşeklerin fotograflarına da merak edi- lebileceğine biz inanıyoruz, fakat ey okuyucu sen: " İSTER İNANMA! Mayıs Yayıs l Sözün Kısası 200 sene evvel yapılan Tecrübeleri Tekrarlamıyalım! * * Y eni yapılmış bir müesseseyl! geziyoruz: Ripolen, parke, kesme cam ve siyahli beyazlı mermer, Yol gösterenler izahat veriyorlar: — Plânı genç bir mimarımız yaptı, elek- trik tesisatını Kuran Almanyadan henüz gelmiş bir mühendisimizdir. İnşaata g- den para ise yarım milyondur. * dan bakıyoruz: ik içinde kübik bir bina, yukarı- er karşısındasınız, Aydin- eş, Tahatlık gizi karşılıya- Loş bir dehliz, ince üzün salon, dar oda, müşteri veya hasla ile müstahdemin için tek merdiven. Dışarıda duyduğunuz bü- yüklük, güzellik, haşmet hissi sıkıntıya, kasvete yer vermiştir. Ve kulağınıza bir sır tevdi ediliyor: — Şimdi yemek kokusu ile asansör gü« rültüsünü kesmeye çalışıyoruz. * Yeni çağın taklid usulünü evvelâ Rus- yanın büyük Petrosu keşfetti. Yirminci asrın Japonyasını İsveç tezgâhlarında a- mele olarak çalıştıktan sonra gördüğü- 2ü aynen kopye etmekte Moskof impara- torunun izi üzerinde gördük. Tezgâhla- rından çıkan ilk zarhlı Vickersin bir kop- yesi idi. Ve küçük İtalyan şehirlerinin İtiyatroları meşhur Skalanı — küçültü- (müş birer nümunesi sayılırlar. Uzakşark: — Şimdi gördüğümün aynini yapaca- ğim, modele kendi dehamdan bir eser ilâ- vesi istikbalin işidir, dedi. Biz en kıt zamana geldiği için en kıy- metli paramızı 200 sene evvel yapılmış tecrübeleri tekrar etmek uğurunda hars cıyoruz, * Avrupanın İsviçresinde bir otel, Ab manyasında bir hastane, Parisinde bif apartıman, Nis sahilinde bir villa mima- risi vardır ki, asırların ve nesillerin bi- riktirdiği tecrübe süzgeçlerinden geçtik” ten sonra kemal derecesini bulmuşlardır. © dereceye o tecrübe devrelerini geçire- rek erişmeye ne sabrımız yetişir, ne dâ paramız, Tiyatro mu yaptırtacağız Almanyad& en beğendiğimizin eşini kurdurtmalıyızı hastane, otel, apartıman, köşk mü lâzıti, dünyada en muvaffak eser sayılanlarıl bizim yerimize göre adapte edilmiş olan- larını almalıyız. Tevazu kıymetten hiçbir gey kaybet” mez, gürürün mucib olacağı zararı ödee möye kesemiz kâfi değildir, Akademiden yeni çıkmış mimar, Ak man Tekni Kumunu henüz ikmsl etmif ndis ilk adımda mesleğin şâ“* erse uçuruma YÜ" varlanır. Onun vazifesi Üstad tanılanı t60* rübe görmüşlerin eserleri üzerinde yuf“' mektir ve ilkmektebde yazı ekzersizi büf yere icad edilmiş değildir. Evvelâ klâsik yazıyı öğrenelim, çiçeklisini yarat! zamanı olgunlaştığımız zaman gelir. * Sözün kısası: Memleketi tmar edti” ken yeni istidadlara yol açmak vazifemif” dir. Fakat o istidadların omuzlarına k€f” dilerini birden çökertmiyecek ağır yül” leti yüklemekten çekinmek, ayni 74 manda da kesemizi korumak daha bü bir vazifemizdir. g

Bu sayıdan diğer sayfalar: