13 Mayıs 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

13 Mayıs 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çanal ür. Çanakkale boğazını Tarihtmizi yaldızlı yazılarla süsliyen | mel taarruzlar kkale müdafaasının gururla yâde -| dü 'Cek, iftiharla yazılacak vak'aları pek|di. V: geçen her| mutanı yapıyorlardı. buradan sürmeğe azmetmişler- in elddfliğini gören cenah ko- ginesinde memleket duygusu, da- » Muhayyelesinde bu vak'aları he -| marlarında asil Türk kanı olan Mehmed- :'m bu şerefli tarihi bize bah €N canlandırır ve pek yakın bir geç -| ci en | ceğini ümld haki edciği anar ve onun ruhuna mu -| laştırıp Türk kuvv kak bir fatiha okur. İşte bize şeref| tır ancak bir tek vasıta ile durdurabile- etti. Zırhlıları bu sahile yak- Tİ üzerine ateş aç- . Bu maksadla, Golyat ve Kor - en vıı'.ıum bir tanesinin yıldönü -| nolis zırhlıları Morto limanına gelip de- € de tam bugüne tesadüf etmektedir. | mirlemişlerdi. Bir Üleri, kkale müdafaasında bugün bahriyoe-| düşman ateşi, h.'"nız. Ufacık bir tekne ile Çanakka Tüzüunda mühim bir vazife almış olan | m Golyat zırhlısını batırmışlardı. | görer kaç gün devam eden #skerimize büyük zarar- har v iyordu. Kardeşlerinin yok yere kıtıldıklarını bahriyelilerimiz için bundan daha Wibinkkale taarruvunda İngilirler pek | büyük bir kahramanlık fırmate plamazdı. A ilk tok Böremiyeceklerini zannettikleri için hı. ’eq buk hqıı.mıda Türk vücudünden bir » Türk cesaretinden bir sed gördük- | 1"9"1 Fransız müşterek filoları ku- h"l'lind. Dörübek, attığı adımı bilir, çok değerli bir amiral idi, O Bilan ' kadar denizden ve karadan ya- Aebej hBücumların akamete uğramasının Tini araştırarak Çanakkaleye kat'i tbe vurmağı tasarlıyordu. Harekâ- Bünlerinde amirale, Akdenizde denizaltılarının görüldüğü bildi - © Çanakkale işlerini pek — vahim Her halde bu denizaltılar Çanak- beyhude yere gelmiyorlardı. Üç leri (. Ctret olan bu hile ve pusu ge - ıııı:ılizım pek fazla zayiat verdi- —n Bu maksadla amiral bir taraf- Üder :“nluım karşı tertibat alırken, anı çarlan da müttefik orduları ko - SÜretle Şhnenı Hamiltondan vaziyetin Taesini a Kişaf etmesine dair karar ver- ıvyı:k. ediyordu. tağ wm“ıkııı bir zamanda, cephe ""ld n işgal eden Fransızlar, Ke - İeri b Tede işgal etmiş oldukları mevzi - ı.,k WI: bir gayretle tutmağa çalışır - dek kahraman Mehmedeikler de, kalb- 1 Vatan duygusu ile, çok :hn 'ehu,, Tilolar kullanmışlardır. Bilhas-| Zamanlarda, karşılarında bir mü -| | | Bir lâhze bile benliklerini düşünmiyerek vatan için ölmeği tercih ettiler vo selâ - meti günlerdenberi cephemizi iz'aç eden Serbest hareket etmek istediler. Fa-| bu kurdları ortadan kıldırı.—akla bul - en İstan- Muaveneti Yüzbaşı Ahmod Bey bul saylam) - Komutazındaki Zaman meselenin elddiyetini pek ça-| Milliye torpidosu gidip Golyalı torpilli- —..M'nhmııhr ve esaslı tedbirlerin mu-| yecekti. İşte Muaveneti Milliyenin şe - lâzım olduğu kanaatine varmış -| refli komutanı ve şanlı askerleri ü düy- gu ile hareket ettiler: Muhakkak ölecek- lerdi. Fakat bu ölüm, tarihe canlı bir mu- zafferiyet kaydettikten sönra vukua ge- lecekti. İngilizlerin hazırlığı O gece her zamankinden daha fazla karanlık ve sisli idi. Bu vaziyet İngiliz - leri ikaz edebili: rali gemilere müteyak! emretmiş ve mutad hilâfına ohı.ık üzere zırhlıların etrafında karakol hizmetleri tesis etmişti; dört tane torpido, zırhlhıların etrafında dajmi surette dolaşacak ve Türklerin ani bir hücumuna meydan vers miyecekti. İşin fenalığı her zaman yanan Boğaz mıştı. İşte bu hal, İngilizler tarafından kedilmiş ve bir hücum yapılacağı an- Lı—lnu tı. Demek oluyor ki |Muaveneti M ürettebatının fedakârlık ve cesaretine kal L İngilizlerin tasavvurları gibi Bey Rumelinin karanlıklarından istifa - Turklerı' | ve mürettebata pek kısa ve | giliz zırlılıs SON POSTA —— Çanakkale tarihinden altın bir yaprak ——— Muaveneti Milliye), (Golyat)ı bug batırmıştı ©o derece canlı bir tarzda vazifenin bü - yüklüğünü anlattıktan sonra bu yolu ta- kiben Boğazdan geçti. Saat üç... Artık insanlar otomatikleş - mişti. Eller ağzın, dimağlar makinelerin vazifesini görüyordu. Gemiden çıt çıkmı-_ yor, bütün emirler, anlaşmalar el işa - retlerile yapılıyordu. İşte buna rağmen düşman Muaveneti Milliyeyi Birdenbire Golyatın işaret yandığı görüldü. O, Muaveneti Milliye- nin dost veya düşman olduğunu farke - dememiş, ismini soruyordu. Bu ufak tek- nenin ismi ne idi? Sadece kahraman Türk denizcisi, ebedi bir memleket aşkile ça - hşan Türk bahriyesinin bir uzvu. Beklemeğe lüzum yoktu. Bu anda asıl wazife saatinin geldiğin, anlıyan Ahmed Bey: iki makine tam yol ileri! Tor » | Emlıluım bt Bür torpil Golyatı ba- tırmağa kâfiydi. Lâkin gemide üç torpil kovanı var. İşte bu anda mürettebat, her hangi bir tehlikenin vukuunu değil, bu ejderi batırmak için yarışmayı düşünü - yordu. Herkes kendi torpilinin atılmasını istiyordu. Muavenetten cevab alamıyan Golyatın projektörleri ile Muaveneti aydınlatması, onu mermiden bir yağmur seli altına al- ması bir oldu. Türk bir defa karar ver » mişti. Hiç geri döner mi Idi? Muavenet gene yoluna devam etli ve bu güzel yağmur altında her üç torpili- ni birden Golyata attı. Baş cephaneliğe, baş baca altına ve geminin arkasına isa- bet eden bu torpiller gen hemen bit tarafa yatırdı. » Vazife gö di Türk denizcisi ölmeği de gene bunun gibi bir muzafferiyet kazan- dırmak için yaşamağı düşün! burada Ahmed Bey mahirane bir ma - nevra ile hem zırhlıların atışından ve İnem de İngiliz torpidolarımn takibinden tün İş, | liyenin kıymetli süvari ve | sıyrıldı. Gemi askeri, memlekete yaptıkları hiz- metin sevincile bayram yaparken Mua - veneti Milliyenin”telsizi şu işareti veri - Ahmed | yordu: «Üç torpil isabeti! Gark! Gark! Bir İn- atta'a A. Tuğrul 75 dakika süren bir izdivaç Sof, "ln fya (Mayıs) — Mesleki lokantacılık ir Bulgar Eldoucha isminde — bir heı.d,y“ aîî,“’“"*“ Nihayet evlerdiler. dostlar, Teinden çıkar çıkmaz da ya- m Arı İle birlikte bir ziyafet masa- w.d' toplandılar. Genç kız © eyyicti ki daha ilk dakika- *lrddha' l'““'l olduğu kadehi devirerek n larda bu, şeamet işaretidir. tol *ce kızmışti ki yeni karısına Sşketti, genç kız erkekten kuv- p .',"'"“b* . Adam *t salonunun arka k.ıpıımdın 'k mecburiyetinde kaldı. İlk işi der la çıkmaktı. Hemen henüz mü- Tekkebi bile kurümamış rolün İzdivağ 7 kavelesini alarak hâkime koştu, v lattı. Hâkim de talâk hükm Jİzdivaç tamam 75 dakika sürmüştü. * Seyyahları seyahatin eğlenceli geçmemesi ihtimaline karşı sigorta! Londra, (L'intran) — Eğer bütün dün- verdi. tına almaktadır. Kumpanyaya verilecek prim sigorta edilen meblâğın yüzde 12 sidir ve sigorta | müddeti de bir aydır. » Umumi kanaate göre bu yeni sigorta usulü evvelce önüne geçilmez sanılan ri- zikoları karşılamak suretile turizm tica- |retinin inkişafına yardım edecektir, fa- ya turizmin mühim bir ticaret şubesi nlw)m bu bir şey değil, şimdi temin edildi- duğunu mnutacak olsa hatayı tamir ede- | ğine göre sigorta kumpanyaları elde et- cek olan İngilizlerdir. Bu sahada son i- gadları da turizm rizikosuna karşı sigor- tikleri ilk muvaffakiyetten sonra yolcu- yu da- seyahatten beklediğini göreme- | şerarelerden korktun - ve kaçtın. yerinde bir Türk kadını olsaydı, bana ce-|, görmüştü. | Gururdu. Sen ise şimdi ancak bir düşman fenerlerinin | D Jei Türk hakanına esir düşen Çinli prens Yazan: H. 'Taşlı dağlarda, ât nallarının çıkardık- ları şimşekler çakıyordu. Çe-O Türkleri- nin dehşetli taarruzları karşısında kör - karak kaçan düşman, yeşil sahranın ot- larını kanlarile kırmızıya boyuyordu. Düşman prensinin idare ettiği ordu, mağ- lüb ve perişan çil yavrusu gibi da- ğilm: rensin muhteşem süslü karar - gâhı, en güzide, en dilber gözdelerile, ca- riyelerile Çe-O Türkleri hakanının eline düşmüştü. Prens de esirdi. Hakanın karşısında, ağlıyan gözlerini bir türlü ona çeviremiyor, bakamıyor, mahçup ve utangaç başını önüne eğmiş düşünüyordu. Cesur hakan yanına yanaş- mış, harbin bu mağlüb ve hilekâr insa - |Jrana merhametle bakarak; — Korkma, demişti. Türklere yaptığın zulümlerin hesabını soracak değilim. Bu- nu seninle harb meydanında karşı kar - şıya bulunduğum zaman, ancak kılıçla s0- rar, ve cevabını da gene kılıçla verirdim. | Ne yapayım ki sen bu kadar merd ve ce- sur çıkmadın. Parlıyan kılıcımın saçtığı Senin vab verir, benimle dövüşür, belki yara - landıktan sonra bir aslan gibi karşımda kadımı gibi ağlamayı tercih ediyorsun. Prens hâlâ ağlamasında devam edi « yordu. O bu sözlerden kat'iyyen mütees- sir değildi. Teslim olduktan sonra merd insanların elinde başının bir bıçak dar- besile uçurulmıyacağına emindi. Hattâ harbden sağ olarak kurtulduğuna da memnundu. Nitekim bu memnuniyetini | fu sözlerle isbat etti: — BSemaya şükrolsun ki beni sizin eli- nize sağ olarak esir düşürdü! dedi. Demek, o esaretinden mahçup değildi. Hakan bu söz karşısında şaşırmış bir da- ha hayretle prensin yüzüne bakmıştı: — Nasıl, dedi. Sağ kurtulduğuna mem- nun musun? O bilâfütur cevab verdi: — Esir de olsam, sağ değil miyim? Bun- dan daha büyük bir bahtiyarlık olabilir mi? — © halde neye ağlıyorsun? — Hakan, harbde mağlüb — olduğuma kat'iyyen mütcessir değilim. Fakat... Burada susmuş, tekrar ağlamağa baş - lamıştı. Bir kadın gibi, bir çocuk gibi ağ- lıyordu. Hakan bu mühim sırrın sebebini öğrenebilmek için biraz sükünet bulma - sını bekledi. «Sonra sordu: — Söyle! Devam et! — Fakat, aşkımdan, kadınımdan ayrı- lacağım için müteessirim. Hakan kendisini tutamamış, kahkaha- larla gülmeğe başlamıştı. O, hiç sıkılmak- sızın ayaklarına kapanıyor, hakanın çek- mesine rTağmen onları sımsıkı tutmuş Ö- püyor, mütemadiyen yalvarıyordu: — Sema hakkı için onu benden alma- yınız. Esiriniz de olsam beni de onun yâ- nına koyunuz. Bu kadar yalvarmıya, merd ve cesur hakan nasıl tahammül edebilirdi: — Peki, dedi. Fakat eğer o kadın razı olursa.. Hemen esir edilen kadın kafilesinin ge- tirilmesini emretti. Hakanın huzuruna yüzlerce kadın getiriliverdi. Birer birer öne sürülen esir kadınları hem prense gösteriyor, hem de kahkahalarla gülerek: — Bu mu? diye soruyordu. Sevinçle gülümsiyen prens: — Hayır, daha gelmedi? cevabını ve - tiyordu. Bütün kadımlar, hakanın huzuruna ge- tirilerek prense gösterilmişti. — Fakat prens, iztırab içinde kıvranıyordu. Ka - file iş, kadın görülmemişti. Boynunu büktü. Yalvaran sesile: — Hakan! dedi, kaçırmışlar. Hakan da hayret içinde kalmıştı: — Korkma, dedi, buldururum. Hiddetle maiyetine bağırdı. — Burada eksik bir kadın var, nerede- dir? Yanındaki zabit bilâtereddüd — cevab tadır. Bu sigorta bilhassa yağmurun açık | mekten mütevellid hayal sukutuna karşı | verdi: hava lokanlalarma, şenliklerine, su hirlerine verebileceği zararı teminat ob ge- | sigorta etmenin yollırmıımnıuı meş guldürler, 4 NESİES Breheai Vön zau:ı.ılam_ Mi Ari : Üa razaele salieleide İ Te var ) İ smarsiren Üresatlanren —ı—ı—:_ıâ — Biraderiniz aldı. »— Çabuk kardeşimi çağırınız! Hancıoğlu Ve sonra prense dönmüş ve sormuştu: — Kadın seni seviyor mu? — Elbette! Bu sırada kardeşi içeriye girmişti: — Esir prensi seven bir Çin kadınını benden izinsiz ne diye aldın? Biraderi, bu muharib, cesur aslan çekinmeksizin cevab verdi: — Ben bir Çin kadınmı değil, fakat ha- yatında esir olmıyacak bir Türk kadınmı aldım. Hakan şaşırdı, prense döndü: — Sevdiğin kadın Türk mü idi? dedi. Prens korku içinde, gözünü yere eğ - mişti. Titrek sesile: — Evet! diyebildi. Hakan bunda da bir beis görmemişti — Olabilir 2. Belki de prensi sevmiştir. — Hayır sevmemiş! Onun derdlerini kendisinden dinleyiniz! Hemen kapıdan dışarıya çıkmış ve ©. rada beklemekte olan Türk kızını alarak içeriye girmişti.. Bu altın sarısı dilber, hiddetli adımlarla prense doğru ilerledi ve: — Zorla kendine itaat ettiremediğin bir Türk kadınını, bir Türk hakanının emrile mi kendine esir ettirmek istiyor- sun? diye sordu. Hakan hayretler içinde idi. Türk dil. beri daha sonra onun yanma kadar gel- di: — Hakan, dedi. Bu adam, Türkistana geldiği zaman beni orada gördü. Ve gü- zel nişanlımdan ayırtarak kaçırttı. Ha - yat ve saadetimi yıktı. Şimdi de sizin merhametinizi celbederek bumu idame ettirmek istiyor. Fakat ben esir olmıyan Bir Türk kızıyım. Gönlüm kime isterse ona gideceğim, Hakan prensin yüzüne baktı: — Buna, dedi. Bir hakanın karışabil- mesine imkân yoktur. Kiza döndü: — Kimi istiyorsun? dedi. ©O hemen cevab verdi: — Hiç birinizi! Vatanımda bıraktı nişanlıma gideceğim! Hakanın emrile biraz sonra; kızın yol hazırlığı yapılmıştı. Kız hareket etmek üzere iken, hakan hâlâ onun aşkile ağlı « yan esir prense yanaştı. Omuzuna do « kundu. Ve gülerek: — BSevdiğin kızın ülkesinde onun bir esiri, bir hizmetkârı olarak yaşamak is- tersen beraberce gidebilirsin! dedi. Prens mütereddiddi. Fakat gitülği ye de hile ve zulümlerinin hesabını vermek, bu suretle sevgili hayatını yok etmek korkusu, onu aşkından da vazgeçirtmiş, ne de olsa sağ olarak hakanın yanında kalmağa karar verdirtmişti. Tekrar ayak- larına kapandı ve anu öperek: — Burada, sizin yanımızda kalmak is- tiyorum! dedi. da m Ev kadınları! Türkiye, şekeri en ucuz yiyen memleket- lerden biri oldu. Türkiye, ayni zamanda çeşçidli yemiş memleketidir. uııvıyıııı—ummııumdw hıı_—n_hw—ı'ııı

Bu sayıdan diğer sayfalar: