June 28, 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

June 28, 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aamı” “Son Posta,, nın Hikâyesi YALANCI — Elinde bütün varını yoğunu teşkil | | “eden valizile istasyondan çıkan Meli - /— zet yavaş adımlarla caddeyi takib e - — derek parmaklıklı büyük bir kapının önünde durdu; ve zili çaldı. Kapıya gelen bir uşağa sordu: — Müösyö Berbe evde mi? Amcazade- — ginin geldiğini söyleyin! Mösyö Berbe rahat — ve mükemmel İdöşenmiş iş odasındaydı. Yeğen oda - daki şişman ve dazlak kafalı adamı zor tanıdı. Bu eski günlerin cılız ve çelim- — giz Berbe'sine benzemiyordu hiç.. — O bonjur Melizet! Hoş geldin! San — dıkların geldi mi? Yeğen bir parça kızardı: — Bir tek valizim var; sofaya bırak- tim. — — Demek bana yazdıkların — doğru — muydu? Topu attın ha! Bunu kim tah- amin edebilirdi? Senden daha — zengin kimse yoktu! Fakat kadınlar.. — oyun.. bütün bunlar seni sarstı yıktı. Ne muh leşem bir hayat sürüyordun — dostum.. — E onun sonu böyle. Berbe abdal abdal güldü. — Eskimiş ve yıpranmış elbiseler içinde olan za- /— yif ve kavruk amcazadesine baktı. Vak — tile bu şık, zarif, cazib ve zengin yeğe- “nini ne kadar kıskanırdı Şimdi — onun şu pejmürde ve perişan hali şîşmı'ın Berbe'e sonsuz bir zevk ve memnuni - yet veriyordu. Melizet mütevazi bir tavırla: — — Tamamile mahvoldum, diye iza - hala girişti. Peyderpey koleksiyonla - — gırm, mobilyelerimi, kıymetli eşyaları- , antikalarımı sattım. Altı aydanbe- FTi artık satacak bir şeyim — kalmamış — bulunuyor. Çalışmayı denedim; - fakat hiç bir şey bilmiyorum; sonra sıhhatim “de çok bozük.. — — Hayret.. İşte senin geçirdiğin ha- /— yatla insan değneğe dönüyor. Beni gö- ' Yüyor musun? Nasıl gürbüzüm; din - cim.. Halbuki senden iki yaş büyü - Büm. Fakat sıhhat.. para.. ve iyi bir yu- vıL Otuz beş yaşında evlendim. Taş - raya çekildim. Çalışıyorum. Dostları - omi davet ediyorum; toplantılar yapıyo- — rüz, Vaziyetim çok mükemmel.. Ben - den yardım isteyen mektubuna yazmış olduğum cevab mucibince sana masam — Ga bir yer ve evimde bir köşe takdim ediyorum. Sıkılmamalısın! Ulfak tefek işler de yaparsın. Birkaç —gün evvel ovduğum sersem ve bunak kâlibimin he geçersin. Bu ehemmiyetsiz - bir “İş, Bunu bırakalım da şimdi seni oda - na götüreyim. Şişman amcazadesinin bu sözlerin - — den nüteessir olan Melizet sesini çı - karmadı. Ve ikinci katta kendisine ay- Trılan odaya Berbe'le beraber çıktı. Yemekte yengesine takdim — edildi. — Bu uzun boylu, sarışın kaba saba bir kadındı. Daima budalaca bir dalgınlı - — ğin içinde sessiz sessiz duruyordu. Ara v BABA Biz vermesini bilen, coşmasını bi- den, fedakârlığını ve kahramanlığını Bilân bir nesildik. Bizim heslimiz çok asil bir nesildi, Kendini düşünmiyen, bir topluluğa, biş şeyler gördük yarabbil, K İdam cezasını göze alarak çalışıyor- / duk, Vefiğin bir gece kör bir kurşunla iş yaptığından emin olan bir insanın 1& takip edilişi, katillere, hırsızlara, aydudlara edilen muamelenin kat t fovkinde fena muameleye Mmaruz sı onda kendi inandığı şeye karşı nn S Çc viren | tun Tehlikeyi sezdim ve yumruğumu kaldırmamla ikisini yere devirmem bir oldu.» sıra kocasının sözleri onu bu yarı uy- kudan uyandırıyor - ve kocasını yal - nız: «Evet dostum!» cevabile tasdik et- moekten başka bir şey yapmıyardu. Melizet yengesile konuşmağa mu - vaffak olamadı. Öyle ki mevcudiyeti - nin farkına varmadığı — zehabına bile düşeceği geliyordu. Yemekten sonra bir saat — Berbe'le bilârdo oynadı. Akşam yemeğinden ev- vel de bir saat tavla oynamak mecbu - riyetinde kaldı. Berbe fena oynuyor ve bu kötü oyununa rağmen kazanmak is- tiyordu. Oyun sırasında, Berbe'in yap- tığı kabalıklar Melizet'in canını sık - maktan geri durmuyordu. t . Berbe «Taşrada yetişen büyük a - damlar» hakkında bir eser hazırlıyor- du. Bu işin bütün angaryesini Meli - zet'in üstüne yükledi. Burada geçirdiği ilk pazardı, Berbe'in o gün akşam yemeğine bir çok misafirleri geldi. Yemekte Melizet misafirlerin: «İflâs etmiş.. yıkılmış.. üç milyonu ezmiş.. Prensler gibi yaşamış» gibi sözler fısıldaştıklarını duymamaz- lktan geldi. Yemek imtidadınca Berbe hep ken- dinden bahsediyordu. Bir defa anlatı - yor ve sonra karısına doğru dönerek; «İ4ontine de orada idi. O size anlat - sın, söylesin; değil mi Leontine?» di - yordu. OĞUL YAZAN: SUAD DERVİŞ kendisine bu kadar eziyete mal olduğu için sevmez mi? İnananı, doğru yaptığından emin olanı, yolundan kim döndürebilir, hangi kor- ku, hangi tehdid, bangi kuvvet?,.. Han- gi tedhiş hareketi?... Bodrumlarımn, iş- kence odalarının, kırbaçların, eziyet - lerin iman edene nasıl bir tesiri olabi- Br?. Bunun için bana bir gece silâh ye- rine İstanbula gelmiş bir Anadolu mü- messilini getirdikleri ve: — Abla! Bu arkadaşı bir kaç gün saklıyacaksın! dedikleri zaman itiraz etmedim. Ürkmedim «peki» dedim, Kayıkhane karanlıktı. Arada bir e- lektrik feneri yanıyor. İçimizden biri- nin ya yüzünün bir kısmını veya bir elini, ya duvarın kapkara örümcek ağ- ları sarkan köşelerini gösteriyordu. Bunun için, saklamağa mecbur oldu- ğum arkadaşın yüzünü bile görmemiş- tim Mürvet! O yüzü ben.. ancak beraberce bodru- CA A e AA AHİD Faik Bercmen Madam Berbe uykusundan sıçraya- rak: — #«Evet dostum, evet, doğru» diye cevab veriyordu. Bir aralık Berbe yoğenine doğru dö- nerek anlatmağa başladı: — Gençlik zamanlarımızı - hatirla « rım; hani talebeydik; ben — ne müdhiş yumruk sallar, kılıç kullanırdım. Ha - tırlıyorsun değil mi? İlk yaptığım dü- elloyu — unutmamışsındır. Ne müdhiş şeydi bu efendiler.. Bir küçük aşk yü- zünden. Şahidim de yeğenimdi.. hatır- lzyorsun değil mi aziz kuzenim? Melizet bunü — hatirliyordu. Evet, Berbe bir salaxklık yapmış ve belâlı bi- risine çatarak düelloya — çağırılmıştı. Herifi dücllodan vazgeçirebilmek için ©o zaman akla karayı seçmişti. Melizet, hâmisinin sualine kızararak cevab verdi: — Evet ğayet iyi hatırlıyorum, Artık bundan böyle, Berbe yeğeni- nin ve karısının yalancı şahidliğinden istifade ederek gelen misafirlere olma- dıik palavralar anlatıyordu. Bazan ye- ğenini bir Hergül yapıyor, bazan Don Juan yerine koyuyordu. Ve her defa « sında karısına: «Hatırlıyorsun değil mi L&ontine? Marsilyada bir gün kalmış- tık da bir tayfayı tepelemiştim hani... Veyahud: «Unutmadın değil mi aziz yeğenim? Serginin olduğu seneydi..» diyerek Melizet'i şahadete çağırıyordu. Bütün bu haller Melizet'e içden içe ıztırab veriyordu. Bu yalancı şahidlik, bu tasdikcilik ruhunu hırpalıyor ve iz- zeti nefsini parçalıyordu Beri taraftan ise Berbe gittikçe işi azıtmaktaydı. . Bir akşam gene davetlilerle bera - ber yemekteydiler. Berbe şöyle - bir davranarak göbeğini şişirdi — ve söze başladı: — Bir gün müdhiş bir tehlike geçir- dikti. Yirmi beş yaşındaydım. Saba - hın saat üçünde bir bardan çıkmıştık. Sen de yanımdaydın değil mi sevgili kuüzenim? Yollar tenhaydı; ve karan « hktı. Bir köşeyi dönerken birden kar- şımiza dört kişi çıktı. İri yarı hayı dud kılıklı şeylerdi. Tehlikeyi sezdim; luka edilmeden evvel yumruğumu kal- dırmamla ikisinj yere devirmem bir ol- du. Geri kalan ikisi de benim müdhiş yumruklarımı yememek — için tabanı kaldırdılardı değil mi aziz yeğenim? Melizet sapsarı olmuştu. Canına tak demişti. Artık tahammülü yoktu; bu rada kalmak onun için bir cehennem imiz zaman mumu yakınca. görebildim. Otuz beş yaşlarında görünen esmer bir gençti. Güzel miydi? Bilmiyorum. Traşı uzamıştı. Burnu hafifce kusurlu idi. Gözleri pek iri değildi. Ağzı büyü- cekti. Fakat yüzünde, yüzünün bütün çizgilerinde bir kere göl se bir da- ha unutulmaz yüzlerin hususiyeti ve sarı gözlerinde müdhiş enerjik ve zeki bakışlar vardı. Mum yanınca birbirimize bakmışt:k. Ben onu süzerken o da beni süzmüştü. Beni pek genç, pek çelimsiz, pek nazlı mı görmüştü?. Kim hbi- lir... Hocaların ummadıkları — bir muvaffakiyeti — gösteren — talebele - rine ve babaların herhangi bir şey hakkında büyük ve olgun bir insan gibi fikrini ilk boyan eden çocuğuna biraz müsamaha ile fakat şöyle biraz da yüksekten bir gülümsemesi verdir. Öyle bir gülümseme dudaklarını a- raladı, bembeyaz dişlerini göstere gös- tere güldü ve sonra öleki arkadaşlar gibi 1âübali bir sesle onlar gibi bana: — Ablal, diye hilap ederek söze baş- ladı. Benim burada oluşum sana epey zahmet verecek... Hem de senin için pek tehlikeli olacak. Korkmuyor mu- sun? Dudaklarımı silktim: büzdüm, — Omuzumu İDevlet Demiryolları ve limanları işletmesi Umum idaresi ârları| Devlet Demiryolları İşletme Umüm Müdürlüğünden: 1 — Devlet Demiryolları istasyon sınıfında istindam edilmek üzere müsabak ile hareket memur namzedi alınacaktır. A) Müsabakaya iştirak edebilmek için orta tahsili bitirmiş olmak; B) Türk olmak; C) Yaşı 18 den aşağı ve 30 dan (dahil) yukarı olmamak; D) Asgari bir sene için askerlikten muaf olmak; E) İdaremiz hekimleri tarafından yapılacak sıhhi muayenelerinde faal servis te çalışmağa müâni bir arıza ve hastalığı olmamak; 2 — Müsabakada kazananlar 61 lira ile tayin edileceklerdir. Ecnebi lisanlar dan birine vâkıf olanlar 67 lira ücretle alınacaklardır. 3 — Müsabaka imtihanı 9 Temmuz 938 Cumartesi günü saat 14 de Haydarpaşa Sirkeci, Ankara, Bahkesir, Kayseri, Malatya, Adana, Afyon, İzmir ve Erzurun işletme merkezlerinde yapılacaktır. 4 — En son müracaat 8 Temmuz 938 Cuma gününe kadardır. $ — Talibler işletmelere ve istasyonlara istida ile müracaat edeceklerdir. 6 — Kabul şerait ve evzafı hakkında daha fazla malümat almak istiyenler işle me merkezlerine ve istasyonlara müracaat edebilirler. — (3588) Muhammen bedeli 1003 lira 28 kurüş olan 18 aded 6 x 2000 x 1000 m/m eb'a. dında demir levha, 2000 kilo 10 m/m yuvarlak demir ile 5000 kilo 5 x50 m/m ve ya 6>ç50 lâma demiri 7.7.1928 Perşembe günü saat 10,30 da Haydarpaşada ga: binası içindeki satınalma komisyonu tarafından açık eksiltme ile satın alınacaktı Bu işe girmek istiyenlerin kanunun Layin ettiği vesaik ve 75 lira 25 kuruşluk | müvakkat teminatlarile birlikte eksiltme günü saatine kadar komisyona müra- caatları lâzımdır. Bu işe &id şartnameler Haydarpaşada gar binasındaki komisyon tarafından pa: rasız olarak dağıtılmaktadır. — (3738) Baş, diş, nezle, grip romatizma, nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. İcabında günde 3 kaşe alımabilir. T. C. Ziraat Bankası İstanbul Şubesinden: istanbul semtindeki müşterilerimize kolaylık İş yerleri İstanbul cihetinde olan sayın müşterilerimizin Galataya kadar yo- rulmamaları için tahsile vetrecekleri senedlerden başka bütün şube ve ajansları- muz üzerine verecekleri havaleleri de 20 Haziran 938 tarihinden itibaren Mısır Çarşısı civarında Tahmis sokağındaki emtea depomuz bürosunda âdi günlerde saat dokuz buçuktan on beş buçuğa, cumartesi günleri dokuz buçuktan on bir buçuğa kadar kabul ederek emirlerini sür'atle yapacağımızı arzederiz. — <3498> azabından başka bir şey değildi. Bir karar vermiş gibi birden ayağa kalktı ve sert bir sesle: — Hayır muhterem yeğenim, o, ta- banları yağlayıp kaçanlar bizdik! diye- rek acele adımlarla — salondan - çıktı, gitti. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Duvardaki tablo Yazan: Peride Celâl — Yok.., dedim, Mücadelenin ilk aylarında değildik... Epey korkulu günler geçirmiştik. baş- langıçtanberi.. çok tehlikelere alışmış- tık... Hele Vefiğin ölümü, içimdeki e- nerjiyi artlırmışlı. Haklı bir dava için ayni safda çalışan insanlardan birinin felâketi ötekinin hızını arttırıyor. Bir mücadelede davanın hakikatine yüz- de yüz iman etmiyen unsurlar sapan, kaçan, kaybolan unsurlardır. Bizim içi- mizde cayan, başka yola dönen yoktu. Cepheler zaten tam bir netlikle ayrıl- . Bir halk vardı. Namusunu, şere- insanlık —hakkını, — çalışmak inkişaf etmek imkânlarını hür - riyet ve istiklâini müdafaa eden Türk halkı, bir de emperyalist düşma- nın mümessili şeklinde saray ve onun aylıklı uşakları, Benim «yok» deyişim ve bunu der- ken omuzumu fütuürsuzca - kaldırışım onün tuhafına gitmişti. Yerde bir şişe- nin Üstünde. yanan mumu eline aldı. Yerden kaluırdı yüzüme yaklaştırdı. ve uzun baktı. Sonra: — Bu kadar genç, bu kadar cesur ha!.. dedi. İnci gibi, dal gibi, porselen bebek gibi çocuk, en fütursuz bir mü- eadeleci gibi soğukkanlı. — Çocuk değilim dedim... Davamı- . İstanbul Asliye İkinci Ticaret Mah Menzik Çubukçıyan tarafından Kara bet İbranosyan gleyhine açılan — (10000| liralık alacak davasından dolayı müddei ye gönderilen davetiye üzerine kendisi| nin ikametgâhını terkettiği ve hali ha zırdaki ikametgüâhının meçhul bulunduğı davetiyedeki mübaşir meşruhatından an- Taşılmakla ilânen tebliğat icrasına karat verilmiştir. Muhakeme 26/9/938 saat 15 şe talik edilmiş olup keyfiyet tebliğ maka « mına kalm olmak üzere ilânen tebliğ olu. nur. — (8614) zın mahiyetini anlıyacak kadar büyü- ğüm, — Biliyor musun yavrum! dedi. İstanbul hükümeti tarafından mahküm edilmiş bir insanım.. ve beni sakladığın. için... Mumu hep elinde tuluyordu. Hep karşı karşıya duruyorduk... Esmet yü- zü yorgundu. Çok yorgundu. Belli kü İstanbulla çok zahmetle gelmiş.. göz- lerinin altı çürüktü.. Boynundaki damarlar hızlı, hızl: atı: yordu. Sözünü kestim: — Arkadaş! dedim. Sizi şimdi bura- ya nasıl yerleştireceğiz? Ondan bahse- delim. Burası rütubetli, pis bir yer. Böcekler de var... Yere bir şey sersek.. hem belki de açsınız?. — Hayır, aç değilim! dedi. Yalnız is- tirahate muhtacım, fakat bir şey getir- meğe bacet yok, üstümdeki paltoyu yere sererim, O kadar, Yanımda kâli derecede siğaram da var, — Yere yatmak olmaz, dedim, Has- talanırsınız, Sanki: «Bize ne olur?» demek ister gibi güldü. — Bir dakika bekleyiniz... Diyerek ve onun cevabını işitmeden bodrumdan çıktım... Bir anda karar vermiştim. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: