5 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 20

5 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 20
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

değildir. Hergün İzmirde modern Belediyecilik Yazan: Muhittin Birgen iç şüphe yok ki İzmir belediye reisi, İzmirde bir belediye inkı- lâbı yapmıştır. Derin değil, belediyecili- ğin bütün şubelerine hükim ve nafiz bir inkılâb değil, bilâkis sgthi ve harici bir Inkılâb, fakat, doktor reisin acını İzmir şehrinin şeref levhasına kavdettir- meğe kifayet edecek bir inkılâb; bir gö- Tüş, anlayış, yapış inkılâbı, zihniyet in » kilâbı! Belediye reistnin yaptıklarını beğen -« miyenler yok değildir; bunlara göre, be- lediye reisi, şehrin yalnız göze görünen tataflarını ıslah ve imar Ve bu uğurda da bir hâyli para israf ediyor. Şehrin es- ki kısımları, kenarları gene eskisi gibi « dir; o taraflar gene ümransız, gene pis, gene berbaddır. Bu görüş yanlış olmıya- bilir; fakat, eski harabenin ve köy - şeh- rih çöplüğü içinden yeni bir şehrin ilk gizgileri belirmekte olduğunda şüphe yoklur. Bu da İzmir belediye reisinin cesaretle atıldığı işlerden muvaffakiy le çıkmıya başladığını göstermeğe küfi - dir. İzmir belediyesinin, şehrin umumi hizmetlerine karşı gösterdiği alâka, bu bususta yaptığı fiili teşebbüsler her hal- de Türkiyede ilk defa görülmüş hare - ketlerdir. Türkiye belediyeciliğinin — ilk merkezi olan İstanbulun bu sahadaki ge- Kendisini dünyanın en çok setvilen bir sinema yıldızımna benzeten yüzlerce kız çıktı Gal prensinin giyinme tarzını taklid edenlerin sayısı binleri buluyordu. Ve Herio'nun pi- posunün benzerleri milyonlarca satıldı. bir şöhrete benzetenlerin hayatlarını çevrelerinde uyandırdıkları alâkânın tek güne inhisar etli- ğini görürsünüz. . Fakat kendilerini tedkik ederseniz e Kalp akçe'.. z Bir başkasını taklid etmek bir Insanın kendi kendisine yapabileceği en büyük fenalıkların lik sırasında gelir: Hü- viyetimizi söndürür, benliğimizi öldütür, bizi bir san'atkâ- rin elinde istediği şekli alan cansız bir maddeye döndürür, bir balmumu kıymetite indirir. Bizim mevcud olmadığımız zamanda yapılmış bir eserden ilham almak, muvaffak ol- muş bir teşebbüsü ıslah ederek yenilemek hakkımızdır, fa- kat taklide saptığımız takdirde intihar etmiş oluruz. SÖZ ARASINDA Bacaklarını bir riliğine bakılırsa, İzmirin attığı ileri a -| Milgyon dolara dımları memnüniyetle görmemek - kabil sir Bilmiyorum, İzmir belediyesinin kafa- sında yaşıyan projeler içinde İzmiri bir| L .' turizm şehri yapmak fikrinin mevkii ne kadar kuvyetlidir? Söylenildiğine ve ga- zetelerin yazdığına bakılırsa İzmir be - lediyesi bu şehri Türkiyenin turizm Mmerkezlerinden biri yapmak arzusunda- dır. Halbuki ben bu fikirde değilim. İz - mir turist şehri olmaz. Etrafı tabiatin yüksek duvarlarile çevrilmiş ve bir kör- fezin tam dibine kurulmuş olan İzmir, tablat bakımından, mevsim ve iklim şart- ları bakımından hiç te cazib değildir. O- mnun en büyük kıymeti farih bakımın - dandır; fakat, dünyanım bugünkü turis - ti de artık tarih ve eski eserleri tedkik merakile seyahat eden insan değildir. Acı ve bulanık suyile körfez, çıplak ve kavruk çehresile etraftaki dağlar, şehri Ö hibi olmaktan ibaret kalmalıdır. Bunun için de çok büyük projelere ihtiyaç yok- tur. Biraz daha imar ve islah, biraz da - ha tanzim, İzmiri, Hinterland halkı için bir şehir haline getirebilir. Bunun İzmir şehrinin henüz halledememiş ol- — duğu ve kolayca halledemiyeceği bir me- sele var ki öylece duruyor; İstasyonlar ve mağazalarla liman arasındaki nakliyatı yapan arabalar. İstanbulda başlı büşina - bir derd olan bu vaziyet, İzmirde daha bü i : İ yük bir galledir. Bir dingil ve Iki tekerlek üzerine bazan bir ton yük yükliyen bu arabalara ne yol, ne de bu yolları iyi hal- de tutmak için belediye kasasının ta - kati yetişmez. İzmir belediye reisinin İz- mire yapacağı en büyük iyilik izmir şeh- rinin yollarını bu arabaların şerlerinden kurtarmaktır. Yeni açıilan yolların bu - günden göze çarpmıya başlıyan bozük - lukları da gösterir ki İzmir belediyesi en evvel bu meseleyi halletmeğe mecbur - ğ İstanbul bu meseleyi halletmiş değildir; davayı eline kuvvetli bir enerji almış ol- için şimdiye kadar halletmemiş - Bidişle halledeceği de yoktur. Eğer İzmir belediye reisi, işi daha kuvvetli tu- —x zaaaamammaammı —e Z AAA K Sigorta ettiren kadın iyz ğ F Resmini gördüğünüz kadının yogâ- ne serveti bacaklarıdır. Bir milyön do? lara sigortalıdır. Kendisi Holivudda ba le hocalığı yapmaktadır. Şimdi Buda - peştede dans dersleri vermekte ve bil- fiil oynamaktadır. Almanyada seyrüsefer haftası Geçeni Cumartesi günü Almanyada «seyrüsefer» haftası — başlamıştır. İlk gün otomobilcilere tahsis — edilmiştir. bunu «yayaların günü», ebisikletcile - rin günü» ve «arabacıların günü» ta - kib etmiştir. Ayrıca Almanyanın bü - tün büyük şehirlerinde kazaları eksilt- mek için büyük propagandalar yapıl - maktadır. «Seyrüsefer haftası» denilen bu haftanın gayesi istisnasız herkese yürümek kanunlarını öğretmektir. «Yayaların günü» pek hoş geçmiş - tir. Çünkü Berlinin bilhassa en kala - balik sokaklarında başlarına sepet ge - Çirilmiş insanların dolaştıkları görül - müştür, buraya kaydederken şunu tekrar edeyim, İzmirde şehrin manzarasını değiştiren ve ona modern bir büyük şehrin ilk çizgile- rini ve moödern belediyeciliğin Türkiye için çok yeni olan ilk teşebbüs hareket- lerini veren bir inkılâb var. Bu inkı)âb, Biz, Meşhur Fransız komedi muharriri Öğen Labiş'i bir ziyafete çağırmışlar- dı. Ziyafetten sonra davetlilerden bi- ni keman çalmıştı. Keman bittikten sonra, Öjen Labiş'e sordu: — Keman çalmamı nasıl buldunuz? — Bana Şekspiri hatırlattınız. — Şekspir keman çalmasını bilir miydi? — Hayır, — Peki, onu hatırlamanıza sebeb nedir? — Keman çülmasını bilmemiş ol- | : ; İ İ i masıl İ Irak Kralımın tayyare Elbisesi İyi bir tayya « reci olan Irak kra h Gaziyülevvelin kendi siparişi ü - zerine şu gördü - |ğünüz uçuş elbi - |sesi yapılmış va |tayyare postasile Bağdada gönde - rilmiştir. Kral bu yeni — elbisesi ile İrak toprakları ü- zerinde — uçuşlar yapacak, tayya - reciliğe uygun gör düğü takdirde bü- tün İrak tayyare- cilerine bu çeşid elbiseler giydiri « lecektir. Gemi güvertesinde patates yetiştirilir mi? İngilterede Mançester limanında bağlı olan İspanyol Bartolo gemisinin mülki- yetini tayin hususunda, İngiliz mahke- belediye reisinin eseridir. Kendisi ten -|melerinin kararımnı bekliyen gemi tayfa- kidden ziyade teşvike lâyıktır. Ayni ha -|sı, güvertede bir yer hazırlıyarak pata- reketleri İstanbulda da görmek müyes -|tes ekmişlerdir. Bir senedenberi karar ser olursa Türkiyede bir belediyecilik in- | çıkmadığı için, kılâbınım doğmakta olduğuma Manabili-|Tayfalar şimdi, sahilde bulunan dostla- rına, bir patates ziyafeti çekmeğe hazır- patatesler — yetişmiştir. LAT N| Bir buçuk milyon Hergün bir fıkra —| Ziraya tercih Hatırlamasının sebebi || Zdilen erkek Resmini gördüğünüz neş'eli çiftten erkek bir kitabcıdır. Haftada — 25 lira kazanır, Genç kız da son zamanlara — kadar zengin bir babanın kızı, ve bir buçuk milyon Türk lirasının varisi — bulun - makta idi. Kitablarını aldığı kitabeıya gönül verince, dünya gözüne görünme- di. Mirası da teperek, babasının kendi- sini evlâdlıktan reddetmesini umur - samıyarak anunla evlendi, Kız şimdi: «Saadet para ile elde e - dilmez. Bunun için sevdiğim adamla evlendim,» demektedir. Almanlar yeni bir stratosfer balonu yaptılar Alman âlimleri stratosferi keşf; için n iki bin kadem mik'abında muazzam bir balon hazırlamışlardır. Plânlarmı Bizli tuttukları bu balonun bu hafta i- çinde Biterfeld'den yükselmeğe başlı - yacağı haber veriliyor, Bu yeni balora, bir balondan ziyade uçan bir labora - tuyar demek daha doğru olur. Çünkü içi bir çok âletlerle doludur. Alman âlimleri atmosferin en yük - sek tabakalarından aldıkları — havayı tahlil ederek terkibatının neden ibaret olduğunu tesbit edeceklerdir. Bundan başka dünya şuaı denilen şuaın güneş ile münasebetinin derecesini de bulma- Muhittin Birgen |lanmaktadırlar. ğa zhşıaklıxdn' İSTER Beş arkadaş baş başa vermişler, kolları sıvayıp işe girişmişler, fakat karanlıkta kalmaktan bir türlü kurtulamamışlar.. Gazeteci şimdi düşünüyor: İSTER İNAN, Beş altı arkadaş toplanmışlar, içlerinde bir doktor, bir avukat, bir coğrâfyacı, bir öğretmen, bir de gazeteci var. 'Tatlı tatlı konuşuyorlarmış. Derken elektrik cereyanın - da bir bozukluk olmuş. Bir tahta sökmek, bozukluğu düzelt- mek, sonra sökülen tahtayı yerine mıhlamak lâzım gelmiş.. düşünüp — taşınmışlar, İSTER basit bir şeyi bile İNANMA! — Hepimiz mekteb, medrese gördük, tahsilin hem de âli- sini yaptık, elimizde yaldızlı diplomalar var, fakat işte en beceremiyoruz. Arkadaşımızın son mülâhazası ıulur — Galiba şimdiki maarif, bu noksanlarımızı düşünerek çocuklara bir takım pratik bilgiler öğretiyor. Bunlar ara- sında erkek çocuklara emzirme usulleri öğretmek bahsi de var, İNAN, İSTER İNANMA! Sözün Kısası Dinleyici ne bekliyor, Radyo ne söylüyor *ti ün saat iki buçuktu. Matbaada çalışıyordum. Çalıştığım odanın kâpısı vuruldu: . ğ —— Buüyurun! Dedim. İyi giyinmiş, tanımadığım biri içeri girdi: — Ben gazetenizin karilerinden...... - Yer gösterdim: T — Buyurunuz; oturunuz! Ot€urdu... — Sizi rahatsız ediyorum. — Estağfurullah! — Bir tek suâl soracağım. — Buyurun, sorun! — Siz ğazetecisiniz, değil mi? — Evet! — Karilerinizin hangi havadisleri beke 4 lediğini bilir misiniz? Güldüm: — Bilmesem, size gazeteciyim, diye kendimi tanıtamazdım. — Bilmem, fazla ileri gitmiyorsam, da« ha açık söyliyeyim: Size, sizi imtihan et. tiğim zehabını vermezsem bir sual daha., — Sorunuz, ben böyle zehablara ka« pilmam. — Sizin için karilerinizi bugün en faz. la alâkadar eden haber hangi haberdir? — Tabil Hatay meselesi, — Bugünkü gazeteleri okudum, Hatay hakkındaki yazıların en göz alıcı tarafı ordunun bugün Hataya gireceğiydi. — Evet öyledir. — Şimdi ben niçin buraya kadar gel- diğimi anlatayım: Öğle vakti idi. Radyo« da İstanbulu buldum. Evvelâ, o hergün sakız gibi çiğnenen mahud plâkları din ledim. Sıra havadise geldi. Radyoyu bir kere daha âyar ettim. Ve can kulağile dinledim. — Neyi dinlediniz? — Ben de onu söylüyordum. Japon- yada ne olduğunu, Rusyada neler bittiğie ni, Almanyada sıcaktan bir kişi öldüğünü, Admı şimdiye kadar duymadığım birçok yerlerde de, komşumda olsa bile ehem« miyet vermiyeceğim kadar başit hüdisee ler ge  HS gn ağalediler. we ben.da gipler — Halbuki siz ne bekliyordunuz? — Ne mi bekliyordum? Hatay mese« lesine aid havadisleri bekliyordum. Bu« nunla yalnız ben alâkadar değilim. Hem yalnız Türkiyede yaşıyanlar da alâkadar değiller. Bütün dünyadaki Türkler, bü« tün dünya alâkadar. — Evet! — Fakat alâkadar olmiyan bir tek müessese var. — Hangi müessese? — Bütün Türklerin alâkadar olduğu Hatay işile alâkadar olmıyan mücssese İstanbul radyosudur.. — Zannetmem.. — Zannetmem mü, dediniz, mal mey. danda.. Türk askerinin Hataya Bireceği bir gün, Hataya aid bir tek havadis ver. miyen İstanbul radyosu için Hatay me- selelerile alâkadar diyebilir miyim ki!.. ** Yeni bir çeşid sigara kâğıdı Josef Knorki isminde bir mâcâr kim yageri tütünden sigara kâğıdı yapma « ğa muvaffak olmuştur. Bu suretle kâ « ğld yerine sigaralar bu şeffaf, çok in- ce kuşakla sarılmaktadır. Kimyagerin bu keşfini bir Amerikan tütün fabri « kası bir milyon dolara satın almıştır. İşin asıl tuhafı Macar kimyagerin'n şimdiye kadar bir tek sigara İçinemiş bir adam olmasıdır. Yeveareneese ee recenar AA BeLALALA BAA AAA erroeseceeLeeceAE TAKViM

Bu sayıdan diğer sayfalar: