5 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 24

5 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 24
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Anlatmışlardı: #Amerikada Bitmiş. Bir masaya çağıracakmış. — Garson! Diye bağırsa; garson ya duyacak, ya hud da duy: ve kararını vermiş: Elini cebine sokmuş, tabancasını çı karmış, ve patlatmış. Garsonlar koşuşmuşlar: — Ne var? Gangster, soğukkanlılıkla cevab ver- miş: — Sizi çağırdım, bana bir çorba “eti- tiniz.. * Havadisi gazetede okudum: «Adamın biri, bir otobüs şoförüne: — Otobüsü durdur! Demiş, şoför otobü dam tabancasını çekmiş: — Durduracaksın! * Şoför frenleri sıkmış, otobüs durmuş. Amerikadaki gangsterin zile basar gibi tabanca patlatıp garson çağırması doğru eli >Mu, yanlış mı bilmem ama, bizdeki tabancalmın: < — Lütfen durur musunuz? Edasile tabancasını gangster bir lokantaya oturmuş. Garsonu yacak.. bir an düşünmüş, ü durdurmamış, g- Bösterip otobüsü durdurması mahkemeye Intiksl etmiş bir vak'a, Doğrusunu söylemek icab ederse, ben İbu eli tabancalılardan korkmuya başla - dım. Kim bilir yarın biri karşıma çıka - cak, tabancasını gösterecek: — Bigarandan, sigaramı yakmak İsti- yorum! Diyecek, bir başka gün gene eli taban- calı tabancasınım soğuk namlusunu al- |nıma dayıyacal — Affedersiniz, Cihangire nereden gi- dilir? Sualini soracak. Daha bir başka gün gene bir eli tabancalı; başımdaki şap - kayı beğenecek, tabancayla göğsüme ni- şan alacak: — Başındaki şapkayı aldığın mağazayı Diyecek, ben gafil bulunacağım, bir - ğazanın adını toparlayıp söy- y . O zaman np tabancanın te- tiğini çekmekten de çekinmiyecek!.. Ve zavallı ben, en kısa yoldan öbür dünyayı boylıyacağım. — Bu kadarı da olur mu? Diyeceksiniz.. bence olur.. tabanca ile otobüs durdurmakla, bunların arasında ne fark var ki?.. İsmet Hulüsi L Bunları biliyor mu idiniz? | Dünyayı devredebilecek filmler * Bon seneler zar- fında Amerikada yapılan — filmlerin uzunluğu 100 ilâ 200 milyon metre- yi geçmiştir. Yani bir buçuk ve üç defa dünyanın devri uzunluğun- da film yapılmış demektir. Diğer ment- leketlerin imalâtı bundan hariçtir. * Mikel Anjın kartviziti Meşhur ressam Rafacl, La galata fresklerini yapar- ken, Mikel Anj | ziyaretine gider. Piraz evvel dışa- Tıya çıkmış - olan san'atkârı bula - Maz. Bunun üze - rine merdivene tırmanarak, Rafael'in işlediği duvara kömürle bir baş resmi Çizer, Uşağın ısrarlarına rağmen de is- mini söylemiyerek: — Sen bunu efendine göster! der ve İşi başına dönen Rafaele uşağı hi - kâyeyi anlatır ve resmi gösterir, Ra - fael bunu görür görmez: . — Tanıdım. Mikel der. O zamandanberi de kömürle yapıl- mış resimlere «Mikel Anj kartviziti» Okuyucularıma Cevablarım Çankırıdan İ. B. imzasile mektub yazan okuyucuma: — Sevdiğin kızın yaşını söylemiyor- mun, ama senin on yedi yaşında ol « mandan, onunla da beraber büyümüş olmanı söylemenden kızın da seninle akran olduğunu tahmin ediyorum. Küçükken birbirinizle iyi arkadaş olmanız, ölünciye kadar ayni muhitte yaşamak mecburiyetini doğurmaz; bi- Jâkis biraz büyüyünce kızın senden u- zaklaşması tabil bir hâdisedir. Çocuk- luk hisleri onu oyun arkadaşı olacak bir erkek çocuğa nasıl yaklaştırmışsa, genç kızlık hisleri de kendi akranı bir genç erkekten de onu uzaklaştırmış- tır. Ne öteki bir sevgi eseridir. Ne de bu bir nefret eseri. Hor ikisi de şuür- suz bir insiyakın tezahürlerinden baş- ka bir şey değildir. Oğlum, eğer sen o kızla evlenmek is. tiyorsan.. bu cihetlerle alâkadar olma, Anj gelmiş!..» Merih yıldızının iki ay'ı vardır 19 uncu asrın sonlarına — kadar (Merih) in ây ol - madığı sanılmak - ta idi. —Halbuki (1877) de bu yıl- dıza iki ayın re « fakat ettiği keş - Yedildi. Bu aylar çök küçüktürler. Deimos adile anılan bir tanesi yirmi kilometre, Fobos da (40) — kilometre kutrundadırlar. Deimos Merihten (8000) kilometre mesafede, Fobos da (24) kilometre me- sâfede devrederler. * Zehir püsküren yılan Cenubi Afrika- da bir mevi kobra yılanı vardır. Bu- nun boynu siyah helezonludur. Bu yılan, ' zehirini 1- sırmıkla — verdiği gibi püskürmekle de atar. Püskürü- den zehir pek bir şey yapmaz, Şa- yed göze ve bir ya- raya isabel etmez- se, eğer yarah bir vücude veya göze isabet ederse, yılan ısirmış gibi tesir ya- par ve İnsanı çok det lürür. D ailen vasıtasile kızı istet ve evlen, fa- kat yaşın henüz müsald değildir, bu - nu da unutma, * Beyoğlundan M. Z. B, rümuzile mektub yazan okuyucuma cevabım. Oğlum, Mektubundan vaziyetin anlaşılı - yor, sen biraz da yaşının tesirile bir- denbire yanıp tutuşmuşsun. Bu — hal çok devam etmez, geçer.. Ya sevgi nor- mal bir şekle girer, yahud da her şey unutulur. Sevdiğin kızın seninle konuşmala - rından da şu anlaşılıyor. O sana karşı bigâne değildir. İhtimal seni çok da seviyor. Fakat onun sevgisi normal bir sevgi olduğu için senin yaptığın taş - kınlıkları göstermiyor, Gelelim asıl meseleye! Baban bunu haber alırsa niçin fena olsun o sizi birbirinize münasib görür ve bugün sizi bir nişanla, az zaman sonra da bir izdivaçla birbirinize ebediyen bağlar. TEYZE | — Başınızı yaz boyunca her gün sulu briyantinle tarayınız. Yoksa açık hava saçlarınızı kurutur ve rengini bo- zar, Haftada bir kere de yumurta sarısı ile çalkalamayı ihmal etmeyiniz, 2 — Bacaklarınızı sünger taşile o - vunuz. Bu suretle — tüylerin çıkmasını geciktirmiş olursunuz. 3 — Güneş banyosunda gözlük tak- mayınız. Gözlerinizi kapayarak duru - nuz ki göz kapaklarınız da yüzünüzün rengini alabilsin. 4 — Ayak bileklerinizin incelmesini | istiyorsanız her denize girdikçe dizle « rinizi aşmıyan sığ bir yerde bir kilo - metre kadar yürüyünüz. $- n yaz erken yatıp erken kalkmayı âdet ediniz. Balıkla salatayı ete tercih ediniz. Birincisi sinirlerinizi düzeltir, ikincisi fazla yağlardan kur - tulmanızı temin eder. Örgü çocukelbisesi ÇUY eç MAĞA İ Ş" i 'i SÜ gşişle elde örü- Tebilir. Uzunluğuna örülmüş bir (ters « yüz örgü) nün roba hizasına her hangi bir fantezi örgü (modeldeki şekilde) ge- gçirilir. Ayni örgü kollarda da devam e - der, Sentür de bu örgüden, tulumla bir- likte örülür. Bir Pazar Florya! Denizle kumun üzerinde en az 10,000 kişi var, bu rakama plâj dışında giren bedavacılar dahil değil... — Yazan: Nusret Safa Coşkun Dün pazardı. Sıcakla, pazarım bir ara- ya gelmesi, bir gezme seferberliği ilânı demektir,. Bir gün evvelki şiddetli zel- zelenin de tesiri var mı? Bilmiyorum. Bil- diğim bir şey varsa, o da dün bütün İs- tanbulun sokaklara dökülmüş olmasıdır. Edirnekapı - Yedikule surlarının üzer- leri Fatih ordularile Kostantin lejiyan- larının kapıştığı günlerde bile böyle ka- labalık görmemiştir. Eğer dini bütünlerimizin âhır zaman- da çıkacağını söyledikleri Teccal dün çı- kıverseydi her halde Sirkeci garındaki halktan pek ziyadesini peşine takamazdı. İsrafil Peygamber artık matlüb günü bek- lemekten usanarak mezarından (Ruzu mahşeri) meydana getirmek için fırlayıp surunu üflemiş olsaydı, sınırım, Boğaz iskelesindeki memurun düdüğünün öttü- ğü vakit tevlid ettiği hareketi meydana getiremezdi. Dün aşağı yukarı bütün İstanbul kese- sine, zevkine göre mesirelere taşındı, eğ- lendi. Evlerde ihtiyar ninelerden başka kalan olmamıştir, diyeceğim ama dilim warmıyor, çünkü üzerine bir yatak çar- Şafı atılmış eşya arabalarından, engizis- yon mezaliminin yirminci yüzyıl nümu- nesi haline gelen, tramvay, tren ve va- purlarda onlara dahi bir haylice rasila- nıyordu. Şayed, bir gayrimübadil sabrı, Habeş imparatorunun tevekkülü ve Üüç aylık maaş sahiblerinin ekzersizli mukaveme'- lerile gişenin önünde beklemeğe yanaş- mazsanız beher bilet başına kırkar para fazla vermek şartile, kalabalığı yararak Bişeye sokulmak suretile sermayesiz ye- ni bir ticaret ihdas eden göğüsleri, surat- ları kadar sağlam bilet simsarlarına bu i- şinizi havale edebilirsiniz. Bizim, bazılarının iddialarına göre, mesleğe hâs bir alışkanlıkla pireyi deve yaptığıma zahib olmayınız. Dün yalnız trenlerle Floryaya gidenlerin Mmikdarı 20.000 kişidir. Ve ben size hiçbir taraftan tekzib tehlikesi olmaden söyliyebilirim ki, dün Bakırköy kazası, Yeşilköy nahi- yesi, Florya idare memurluğu mintaka- sının nüfusu 40.000 den aşağı değildi. Pazar kayıkları, eşya arabaları, hususi tutulmuş otobüsler, otomobiller, motosik- letler, bisikletler mütemadiyen buraya İyere bırakilir M? Dolmaların altı Bir parça daha flerle bir Kâğıidhane çiftetellisi.. Ve kttra kıvıra oynuyan bir delikanlı ile çifte kav rulmuş bir Çingene kını nerken, İstanbuldan gelen trenler hâlâ kalabalıktı. Şimdi, Florya gezisini size iyice anla- tabilmem için tekrardan Sirkeci garına — dönmemiz lâzım! Buraya bir plebisit atmosferi içinde | her çeşid halkı bir arada görmek müm- kün.. mayoları sırtlarına atılmış çorab- sız, siyah gözlüklü genç kız ve genç er- keklerden tüutun da ellerinde sepetleri, zenbilleri, su destisi ve.. çocuğun lâzımı lığı, peron direklerinin altına çömeli çös melivermiş kenar mahalle sakinlerini kadar bir insan dalgası bekleme mahal4 Jerile hareket hattı üzerinde gidip geli- yor. Trene hücum görülecek bir şey. her halde Frankistler Madride bu kadar şid- detli Çullarımamışlardır. Oturacak değil de, sadece trene binebilmiş olabilmek için halkın birbirini €Zercesine atılışının yü- zümüze haykırdığı bir de hakikat vari İstanbulun vessiti Nakliye kıtlığı.. O koca Egıpı:ül'neı zenbillerle binmeli de mesele hani- )F'!'bolmımnk için bire birlerinin etekleTini tutarak zincirleme bir insan katâri haline gelmiş grupların birbirlerine SeSİENETek tren içindeki to. lâşları insant YET aramak sevdasından © vazgeçirip seyTe*tirecek deçerede entere- | san. — Kız Ay$€ Netdeşin?.. N — Ulan MehMed, babanın eteğini bis, rakma.. !' — Baba 2NN€ bu taraftan.. koş babsf anne.. : — (Ayşe Bânim) kızım hu., ayol bans, yardım edin, Mrdiyen yukarda kaldı, a4 yağımı koyaMiYorum. — Ah bif $*YCikler demem, elin ayağırl kurusun e Mi-. 2Y0) 6 sepet öyle hıngadali stük ne geldi., kim bilir yumurtalar ne halde dir? Â Sanki çoOk UZUn bir seyahate çıkılıyor! muş gibi bAŞİST açılıyar, baş örtüler oyas h yemeni İle Yer değişiyor. İki portbağaj arasında çocuğa salıncali kuruluyor. İşle bir ninnİ gesi; Hu hu dervişler, Hak yoluna ermişler.. insan yığmakla meşguldüler. Size bir fi- kir vermek için ilâve edeyim: Yazımı ye- tiştirmek için saat 17 de matbaaya dö- iki ahbab çavuşlar: Yedi koyun kesmişler, Daha da var mı demişler. (Devamı 9 uncu sayfada) Nanik

Bu sayıdan diğer sayfalar: