7 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

7 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fransa ile imzaladığımız Dosiluk paktı Yazan: Muhittin Birgen ürkiye Hariciye Vekili Arasla Fransa Cumhuriyeti- nin Ankara sefiri evvelki gün mutena merasimle bir dostluk paktı imzaladılar. Eğer bu gibi ahvalde mutad olan beylik tekerlemeyi tekrar etmek lâzım gelirse diyebiliriz ki Fransa ile Türkiye arasın- da an'anevi surette devam edegelen çok eski bir dostluğun bu vesile ile bir kere daha teyid edilmiş olması bundan böyle bu iki memleket arasında inkişaf edecek münasebetlerin bir kat daha samimileş- mesini temin edecektir. Fakat, bu, daha ziyade diplomatların ağızlarına yakışan ve şimdiye kadar kim bilir kaç yüz bin defa tekrar edilmiş ol- duğu için eskimiş ve manası kalmamış bir formül - sözdür. Biz diplomat olma- dığımız ve üstümüzde hiçbir resmi sıfat taşımadığımız için, bir Türk gazetecisi | ve münevver bir Türk sıfatile, bu hâdise Dr. Resimli Makale: Fransaya umumt harbi kazandıranların başında bulunan hakkında bir kitab — neşredilmişti. Puvankare Fransanın bu en büyük devlet adamı bahsedilirken: — Güç karar verir, fakat verdiği ka BN SON POSTAa Bam-— —— — Kararınızı gizli tutunuz.. Sözün Kısası Eşraf ve profesörler *i k E skiden kayıdsiz, şartsız ve si- cilsiz rütbelere sahibdik. Ara« mızda ağalık rütbesinde olanlar vardı. Efencilik rütbesine çıkmışlar vardı. Beyler, beyefendiler, hanımefendiler şimdi haslanın hastalığını teşhis edip ilâcını ona göre veren bir doktor katile ağayı, efendiyi, beyi ayırdetmek ve ona göre hitab tarzı bulmak zahme- töinden kurtulduk. Beylik, beyefendilik kalktı ama iki rütbe kaldı: raflık, 2 — Profesörlük. Eşraflık rütbesi Dünya hareket halindedir, hâdise durmaz, mütemadiyen yenileşerek değişir. Eski bir kararın yeni bir hâdiseye tat- biki mümkün değildir, fena bir netice verir, ve her yeni vak'anımn yeni bir kararı olmak zarureti vardır. Bu yeni kararın da vak'aların inkişafını takiben istihaleler geçir- Kitabda ının meziyetlerinden rarı hiç değiştirmez, deniliyordu. Puvankare bu fıkrayı okuduğu zaman güldü: — Güç karar verdiğim doğrudur, dedi, fakat verdiğim kararı hiç değiştirmediğim yanlıştır, bunun böyle bilinişi, mesi icab eder. Bunun içindir ki verilen kararın, zarüret Si için gizli tutulması lâzımdır, aksi takdirde insan küçük düşmek endişesi ile vaziyele uy- gun olmıyan bir karar üzerinde ısrar etmek mecburiyetine karşısında daha serbest ve daha sam i| kanr.mı tatbik edileceği dakikaya kadar gizli tutuşumdan lânca yer eşrafından falancanın bir vaziyet alabiliriz. En sağlam dostlük- lar ancak geniş bir hürriyet ve hakiki bir samimiyet içinde izhar edilen fikirlerle duygular sayesinde teessüs eder. Bunun için, bu pakt münasebetile, fikrimizi, bir diplomat değil, serbest ve samimi bir 'Türk vatandaşı olarak söylemeği tercih | ederiz. * Dünyada an'anevi dostluk diye, sırf an'ane uğurunda ve an'ane kuvvetile de- vam eden hiçbir dostluk yoktur. Değil devlet ve millet dostlukları, değil olmuş insan dostlukları, hattâ çocuk dostlukları bile yalnız iki unsur üzerine istinad e- der: Sempati ve menfaat. İnsan hayatta ne kadar ilerler ve çocukluktan uzakla- şırsa bu sempati unsuru © kadar azalır ve kuvvetini kaybeder. İş milletler ara- sındaki dostluklara gelinee, © zaman sempatinin, dostluk unsuru olarak icra edeceği tesir, sıfıra inmiş denecek de- recede azalır. Şu halde <an'anevi dosiluk» boş bir süz demektir. Milletler arasında ancak men- faat dostlukları vardır. Fransa Türkiye- nin menfaatlerine muhalif bir - siyaset tutmadığı müddetce bizim dostumuzdur; nitekim biz de Fransanın menfaatlerine tecavüz etmemek şartile Fransanın dos- tu oluruz. İşin bütün kuvveti ve bütün ehemmiyeti buradadır. Bu defa imzalanan pakt, bir taraftan Şarki Akdenizde sulhün, bugünkü mü- wazenenin ve bugünkü menfaatlerin ol- duğu gibi muhafazası esasına istinad edi- yor. Bu noktada Fransa ile mutabıkız ve binaenaleyh dostuz. Fransayı Türk mil- leti namına temin edebiliriz ki Paristeki Cumhuriyet hükümeti, yakım şarkta, Tür- kiyenin mukaddes tamıdığı menfaatleri- ne uzaktan veya yakından muhalif olan bir siyaset takib etmediği müddetçe biz kendisine ancak dost oluruz. Paktın, ehemmiyetle teyid ettiği bir e- sas ta şudur: Her iki memleket, birbirle- rine karşı vaki olacak herhangi bir ter- tibe, bir kambinezona iştirak etmemeğe söz veriyorlar, Her iki tarafın yüksek ve müukaddes menfaatlerini ihlâl eden her- hangi bir bhareket ve teşebbüs vaki olma- dığı müddetçe Türkiyenin de Fransanm da bu sözü tutacakları aşikârdır. Fransa ile Türkiyeyi komşu yapan manda vaziyeti dolayısile şu noktanın ü- zerine şimdiden ehemmiyetle parmak ba- salım: Cenub hududlarımızın öte tarafın- da cereyan eden herhangi bir hâdise, 'Türkiyenin hayati menfaatlerini alâka- dar etmek bakımından derece derece mü- him vakıâlardır; halbuki Süriye ve Lüb- nandaki vaziyetin, Fransanın bhayati menfsatleri bakımından hiçbir alâkası olmadığı muhakkaktır. Şu halde Şarki Akdenizde Fransanın bizden sadık bir dostluk istemesi için her şeyden — evvel bizzat Fransanın bizce çok yüksek ve mukaddes olan Türk menfaatlerine hür- met ve riayet göstermesi lâzımdır. İşin Öötesi kolaydır: Bu menfaaltlere muhalif hareketler vaki olmadıkça Türkiyenin Fransaya karşı göstereceği hiçbir husu- met sebebi bulunamaz. * Fransa siyasetinin an'anelerini ve he- deflerini bilenler, paktın en esaslı bir noktasını çok iyi anlarlar: Fransa, Tür- kiyeden kendisine karşı yapılabilecek bir tertibe ne iştirak, ne de yardım etmeme- (Devamı 13 üncü sayfada) gelir, SÖOÖZ ARASINDA Dünyanın En kısa Boylu adamı Dünyanın en kısa boylu adamı şimdi düşor, bile bile hata etmiş olur. Kazadan evvel, Kaza neticesinde Ve kazadan sonra ÇZ z Ürmn Hergün bir fıkra Biz hafif değiliz Bir Fransızla bir İngiliz konuşuyor- larmış, Fransız İngilize: — Buharlı gemiyi siz icad ettiniz.. fakat biz de tayyareyi ica detti., işte siz onu yapamadınız. Demiş, İngiliz cevab vermiş: — Olabilir, biz, sizin kadar hafif değiliz! Beyni parçalanan Adam eskisinden Daha akıllı oldu Londra hastanelerinden birinde şimdi- ye kadar görülmemiş ameliyatların er Mmühimlerinden biri yapılmıştır. Orta yaşlı bir adamın beyninin bir kıs- mı çıkarılmış, aradan birkaç gün geçtik- ten ve herhangi bir ihtilât tehlikesi atla- tıldıktan sonra, hasta en sıkı bir zihni imtihanı hayrete değer bir muvaffakiyet- le başarmıştır. Halbuki, ameliyat yapıldıktan sonra mütehassısların birçoğu, hastanın abdal- laşacağını iddia etmişlerdi. Ameliyat bir saat sürmüş, ve beynin sol kışmının ön parçası tamamile çıkarılmıştır. Bu par- Ça düşünceyi tevlid eden parçadır. Hitlerin sözü ve Şuşnig'in hayatı D H i | İ İ İ Resmini gördüğünüz genç kadın, bir tomobil kazasında yüzünün sekiz yerin- cvîenmişlerdir » Diyorum. — Mütegallihe! Diyorum. Ve nihayet eşraf olanlar hesabına, eşraf olduklarını ilân etmeyi bir nevi « |patavatsızlık addediyorum. Profesörlük de daha başka tarzda ga- | İzete sütunlarına geçiyor. Eskiden hokkabaz, dediklerine bu- gün profesör diyorlar: «Profesör filânca, bu akşam şurada, şu bahçede numaralar yapacaktır.» Dans salonları hakkında çıkan bir ta« Timatnamede dans öğretene danscı de“ nileceği sarih olarak yazılmış olmasına rağmen gazetelerde dans profesörleri- bin ilânları çıkıyor. Biraz lisan bilenler köşe başlarında Jisan dershaneleri açıyorlar. Bu ders- hanelerin üzerlerine astıkları tabelâla- ra isimlerini, isimlerinin başma profe- sör kelime! ekleyip yazıyorlar. Sözün kısası bu eşraflık rütbesile, profesörlük rütbesi de bir zabtı rabt al- tına alınsa hiç de fena olmiyacak. *4k* Mardin nahiye ve köylerinde çekirge sürüleri Mardin ( Hususf ) — Vilâyetimiz!: Cizre, Midyat ve Gercüş kazaları irdin Hadah nahi e doğrü ki yetli mikdarda Fas çekirgeleri geçmiş- tir. Kızıltepe kazamızın Melho, Sali, Haz- nedear ve Pirmir köylerine cenuptan gelen Suna çekirgeleri de bir çok ekin tarlalarına girmiş, fakat bir zarar vere memiştir. Ziraat mücadele — teşkilâtı azaları derhal faaliyete geçerek bu işi önle « o« Atlantic Citty'de bulunan 68 yaşlarındaki Hitlerin mümessili, Buckler Viyanada | gen yaralanmış, mahkemeye müracaat e- Paul de Riodur, Boyu, metre ile de gös- terildiği gibi tam 19 pustur. (53 santim). Amerikada garib bir mesele Pansilvanyada epeyce dedikodu uyan- dıran bir hâdise oldu: Cinayet mahke - mesinde mühim bir davaya bakılacaktı. Salon hıncahinçti. Reis salonun serinle- mesi için pencerelerin açılmasını emret- ti. Fakat bu tedbire rağmen boğucu bir sıcak vardı. Bizzat reis bile kıpkırınızı kesilmişti. Ter içindeydi. Avukatlara, jü- ri âzalarına ve dinleyicilere ceketlerini çıkarabileceklerini söyledi. Fakat gene sıcağa dayanmak mümkün değildi. Tam bu sırada jüri üyelerinden birinin bo - ğuk bir feryadı idi. Adam bir taraf - tan da elini sallayıp duruyordu. Meğer ceketini kalorifer radyotörünün üzerine koymak istemiş, bu sırada cli demire değ- İSTER kan nüshalarında: na kadar bitirilecektir, demişlerdi. İSTER İstanbul gazeteleri geçen nisan ayının ilk haftasında çı- — Adliye sarayının yapılmasına hemen başlanacaktır. Eminönü meydanının genişletilmesi ameliyesi ise eylül ayı- mek ve lâzım gelen tedbirleri almak için Midyata gitmiştir. Samsunun bir köyünde şarbon hastalığı Samsun (Hususi) — Samsuna bağlı Çivril köyünde bazı koyunlarda şarbon hastalığına rastlanılması üzerine hemes şiddetli tedbirler alınmış ve veteriner L > —Ş0 , . İmüdürü bizzat köye giderek tedbirlere bette bir gün verecektir! Birbirlerinin resimlerini |nezaret etmiştir. Telef olan koyunların —— ——— - a e. &d sayısı 15 tir. 300 kı a da hemen aşı miş, kalerifer yandığı için ateş gibi imiş | görerek âşık olan bir Çift | Gisük olmmuş, hartalik tamamile ön- Bilâhare yapılan tahkikat şu neticeyi| Birbirlerinin resimlerini görerek âşık ( Yenmiştir. meydana çıkardı: olan ve tayyare postasile mektublaşan, | »essessessacecenccssunı aLccaLcccENE Cinayet mahkemesinin kalorifer san -| karşı karşıya gelmeden dâha birbirleri- TAKVİiM trah adliye sarayına bitişik olan hapis -| nin yüzünü görmeden nişanlanan bir çift | hanededir ve kalorifer yazın bu sıcak gü- | geçenlerde evlenmişlerdir. nünde mahkümlar tarafımdan alay etmek | Delikanlı 28, genç kız 26 yaşındadır. | için yakılmıştır. Şimdi bu hareketin ce-|İkisi de Hindistanda bulunmakta, ve zayi müstelzim olup olmadığı araştırıl -| balaylarını tayyare ile yaptıkları seya- maktadır. hatte geçirmektedirler, NAN, ecnebi gazete muhabirlerine verdiği be-| derek 1878 İngiliz lirası tazminat almış- yanatta Şuşnigden bahsederek şöyle de-|tır. Tiyatroda oynamakla geçinen kadın, miştir: bir güzellik enstitüsüne giderek tedavi ğ olmuş ve resimde gördüğünüz gibi, yü- Suşnig yaşıyor ve b yaşamasını l L DD L K Hitlerin mecliste veri «hâyatını mu - Tadl a Yukarıdaki resim, genç kadını otomo- za edeceğiz> sözüne borçludur. Şim-| bil kazasından evvel, aşağıda soldaki ka- di üç odalı bir evde oturmakta, bolca ye-|zadan sonra, sağdaki resim de, tedavi ve mek yemekte ve içmektedir. ameliyatı müteakip göstermektedir. Şuşnig 13 Nazi şehidinin hesabını el- İSTER İNANMA! Bugün temmuzun ilk haftasındayız. Adliye sarayının yapılmasına değil, saraya tahsis edilen eski hapishanenin yıkılmasına bile başlanmamıştır. Eminönünde yapılan iş ise tek bir binanın yıkılmasından ibarettir. İSTER İNANMA! İNAN,

Bu sayıdan diğer sayfalar: