7 Temmuz 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

7 Temmuz 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hind ;dğbiyatının bir şaheseri: Yazan: Halid Fahri Ozansoy yahud daha doğrusu Vişnu Hindin bugünkü zihni- 1 verilmiş akıl a ihtiyar yetle kavranabilir bi | 've fetaneti, ülkü ile zerafetin imtizaç et- i: işte büyük Hind şairi R: un baştan baş: Buda aynasına eğilmeli ve bütü: emreder: «İnsan ora- halde Hindin bu ilâh emrine Şatr Çiçek bahçı gitme oraya! tüveyçli lotüsün üstünde kal ve orada e- bedi güzelliği temaşa et. Neredesin nereden geliyorsun? Ulvi fikir bulunur ve yaradılışın bütün oyunları- na nasıl karışabilir?» gene he -der-, dos bahçesi sendedir. Bin ve| nercdi Bahçıvan SON POSTA 1 — Veznedar Stimson Rusel işmindeki 2 — Bir kaç dakika gonra Stim- 3 — Stimson para meselelerinde, XV inci asrın ortasında, Hindli şaır Ke- bir, ormanların derinliğinde sonsuz bir bakışla kullarına bakan Buda'nın sesini içinde duyduğu zaman nasıl haykırmıştı? Niyaz ettiği Buda ona sesleniy «Ben sende mevcudum. Ben senim ve babasına bile emniyet etmezdi. O- nun için müdürünün getirdiği pa- raları saydı. Hesab tamamdı. Bu arada amelebaşı, müdürle konu « guyordu.. san bankadan yeni dönmüş olan fabrika müdürile karşılaştı ve mü- dür onat — Ben hesabları iyice tedkik et. tim her şeyi muntazam bulacaksı- suz, dadi., amelenin eşiğine oturduğu kulübeye geldi ve: «— Bana bak, diye seslendi. Neye iş zama- nında başka şeylerle meşgül olüyorsun. Bu iki oldu. Yarım yevmiyeni kesiyorum!>» Rabintranath Tagore «Bahçıvan» 1 seçmiş. İlk tercümesi di - yorum, çünkü bu hayırlı teşebbüsü ta « mamlaması ve Tagore'un diğer eserlerini de sırasile lisanımıza çevirmesi temenni lunur, buj * bir noktada temerküz e-| nü Yaradılışı bile, onun Ya- fedakârlıktır.» Nâh, kâinatı ündan ayırmış- ile insan kalbi çar ün, madde ile rı nın, geçen saatler v lecekteki meçhul, f şiirini hiç bir dretle bağı arayda bir : .m den ı"—lhn(lhl rafından bir nevi bu fel. hze kendi sefeye g sonsuz kadar derin msuzluğ Ü eser bi b r nda t ancak gene tiyen o yaradılışı var- disi- 4 — Ustabaşı: — Stimsonun yanında bu kadar kulübede hiç de Bir köl a kalan kraliçeye Kraliçe sorar: — Niçin bu kadar Evet, kraliçe herkes yapa - bildirmiş, n vazifeleri niştir. Bu geç gelen ne İş göre- ndakinin sükütu karşısında mışlardı harekete vardır para olduğu halde, o bütün bulunması at ayni za- eç geldin? geç geldi t tehlikelidir, sede, bir iki kişi vâr ki.., doğru bir şey değil. Müces: sine çeker İç Bizim bugün şuur ve gây kalar. Fakat hindu müşahhas ismine ra: de eri ası Vardır: — Boş lâf!.. zünü kesti, tam bir senedir, para- ları dağıtan hep o... Bu sırada da Dayka gözü ilişince sesini yayaş- lattı. diye k 6 — Zavallı Stimson, olduğu gibi, kaskatı kesilerek ölmüştü. Başı ve vücudü masaya düşmüştü. Önündeki bütün paralar çalınmıştı. Müdür odadan fırladı doğru polise koştu. $ — Bir müddet son- ra, müdür, bir iş için kasadarın odasına gir - di ve olduğu yerde kor- kuyla durdu. çin geç geldin? Ve ne istiyorsun? Bahçıvan, kraliçeden, çiçek bahçesinin bahçıvanı tayin edilmesini rica eder, ona k için, savaşta kullanacağı mızraklarını ve kılıcını elinden atacaktır. Kraliçe: — Peki, ne iş göreceksin? Der, Köle n bunlardan bazan birinin, bazan öte- kinin esiridir. Birisi neş'e, ölğeri ızlırab kudretlerini hâmildir. Asıl iş, neş'e ka - biliyetini çoğaltmaktır. Çünkü o, en bü- yük güzelliktir. Sonra şu düstur: Bazan benliğimiz bizden uzaklara dağılmıştır. Bu ene rastgele birçök mevcudlara karış- mak için bizi torketmiştir. Bunca sırların e cevab verir: saklı olduğu bizim dar benliğimiz içinde| —— Vazifem, boş günlerinize hizmet et- bulunacak yerde gidip başka yerlerde| mek olacaktır. yerleşmi: Biz onu tekrar eldi ek| Bundan sonra, oıyöruz? Hissediyoruz. —£ çünkü, fatkına varmadan bir baş ka mevecud onu bizden çalmıştır. O halde mücadele ile onu tekrar yakalamalı, tek- rar malımıza kavuşmalıyız. Aşkımız bi bunu emretmektedir. 4E'ı<l:nl_wç“5r sBonuna kadar, aşk se - aramdadır. Böyle bir aşk na-| Yeni doğan ay yapraklar arasından e- !ıl uSm—bıl r?> “ı'g nizi öpmeğe çalıştığı sırada Saptapar- İşte Tagore, bu ilâht aşkın şairidir, E-|na ağaçlarının ortasında kurulmuş salın- bediyeti kendisinde bulur, çünkü ebedi-| cakta sall ğim sizi. yete doğru hız almıştır. Biliyoruz ki bu| — Yatağınızm yanında yanan lâmbanızı | gekiller geçicidir, asıl büyük aşk, göz yaş- | ttırlı yağla dolduracağım. Ayak İskem - larının bile keşfedemediği taş kesilmiş | lenizi sandal ve safran patıyla ve hayrete hizmet e! yani daha ilk terennü - "un İirizmi t tir mün orta: Bu 'pa: den na , ve ölüme su- da ayakları - )ııw medih ile karşılıyacağı çimenli yolu ter ve taze tutacafım. 9 — Müfettiş dışarı çıktı. Yazıhaneden beş altı metre ötede bir elektrikçi çalışıyordu. Müfettiş onu aşağıya çağırarak sorguya çekti: — Saat üçte işe başladım. Müdürden maa- 8 — Müfettiş, odayı inceden inceye araş- tırdı. Sonra cesedi muayene etti. Cinayetin icra şeklinde hiç te şüphe yoktu. Stimson ar- 7 — Yarım Gsaat sonra da, müfettiş ile fabrikada buluştu ve onu diğer binalardan bir hilkat sırrının mayerasındadır. Onu elde etmek için her fedakârlığa hazırdır. Bunun içindir ki bütün şürleri, Hind se- masının esatir ufuklarına kahkahası hıç- kırık ve her nağmesi bir rüzgâr ve bazan bir fırtma uğultusu aksettiren gönül ilâ- hileridir. Bu ses, eski Hindin uykularını sarstı, ilâhlarını yeniden diriltti ve yal- nız Şark değil, garb bile bu şiirin ve bu şürdeki ahengin sonsuzluğu karşısında ürpermelerle eğildi. İşte Tağore'un büyüklüğü! Şarkın ebe- | di esrarını, unutulmuş rüya ve hülyala- rını garba hissettirişi ve eskiliği içinde | yepyeni bir ritm ile titriyen bu sesi gar- bin kulağında şahane akislerle çınlatışı! Tağore'un şilr, temaşa ve hikâye olarak birçok eserleri var, Bunların hepsi ayrı birer güzellik ve derinlik! Fakat bu fi - kir ve şilr ummanı içinde hangisi meli? «Meyva sepeti> ni mi? <Amal ve Kralın mektubu> nu mu? «Rübabi ne zir» 1 mi? ve daha bunlar gibi h Artık haber vereyim: Aziz dostum İb- rahim Hoyi, haklı olarak Tagore'an bü -| tün eserlerine hayran kalmış ve bize Hindli şairden İlk tercümesi olarak angisini? değer resimlerle beziyeceğim.> Kölenin bu izahatı «mükâfat olarak ne İstiy sorar ve şu cevabı glır. «Küçücük ayaklarmımızı Lotüs koncaları gibi tutmaya ve bileklerinize çiçeklerden | yapılma zincirler geçirmeğe Izin verme- | nizi, ayaklarınızın altını aşoka yaprak- larının kırmızı üsaresile boyamaya, ve orada tesadüfen takılı kalmış olan *az l öperek üflemeğe müsaade et- üne, kraliçe ceksin?» diye İşte köle bu suretle kraliçenin bahçı - vanı olur ve eserin diğer bütün şarkıla aki sevgiliye, biten ve belki de ö- lümü yaklaştıran günlerin hüznüne, coş- kun nehirlerin ve meçhul diyarların ca - zibesine ve hepsinin üstünde, bütün | relerin sonunda kaybolup gideceği ebe diyetin sırrına karşı gökler kadar geniş bir şair kalbinin feryadlarını haykırır, * Yüze yakın şiirdi Bahçıvan, bilhassa tabiati ince bir hassa- siyetle ve en tabif, en doğru, en kalbe ya- kın hayallerle gösteriyor. Meselâ bakın, ne içli bir sonbahar intibaı: mürekkeb olan epeyeo uzakta — ve tenhada bulunan ya- kadan başına yediği bir darbe ile ölmüştü. Yarıhanede, katilin hüviyetini gösterecek, bir da kimsenin yazıhaneye girdiğini görmi Hem, her kim girse muhakkak görebi luzi zihaneye götürdü. M seden şüpheleniyor musunuz? Müdür cevab verdi: 'Tagore'un bu kitabında insana en çok hüzün veren ve en çok hoşa giden şiir - lerin unsurlarını sayayım mı? İşte ba'- zıları: Beklenen yolcular; Yağmurlu akşam - lar; Sessiz odalarda birdenbire sönen lüm- balar; Kararan bahçelerde boynu bükü- len, solup 'dökülen çiçekler ve telleri ko- pan harp! Bir gül bile koparmadan, bahçeden u- ortasında güvercinlerin ötüşü; nehrin uğultusu; Bulutlar, bulu! Daima sevgiliden ayrılık terennüm «Çiçekler, yumuşak bir ölümle bahçen- Kalb unutkan mıdır? Kim bilir. Şair, iz, bir tek emare yoktu. Ütalea: Müfettiş, müdüre sordu. O halde saat üçten evvel işlenmiş diyeceğiz. Fakat bir kim- cinayet vaziyette olduğum halde!, dedi. — Evet, bazı ameleler var, onlara doğrusu, pek öyle itie madım yok. Zira bizde daha yeni çalışmıya başladılar. Bun” lardan biri Dayk, diğeri de Ruseldir. Müfettiş bir an düşündü ve katili buldu. Sizce katil kim* dir?.. aşk, belki Eflâtun'un tasavvur ettiği bu hayattan evvelki bir hayatta kaybolmuş- tur. Maamafih şair onu buldum sanır, Bu, güzel bir kadındır. Şairin yüzüne büyük gözlerini dikerek bakar ve böyle konuş- rmadan gözlerile sorar: — İyi misin, dostum? Cevab yok. İkisi de konuşmağı unut - muşlardır. Şair düşünür: — İsimlerimiz aklıma gelmedi, der. Şalrin beyninde düğümlenen ve çözü- lemiyen isimler, bir sembolle gizlenen hilkatin ezeli sırrı mıdir acaba? Zaten her şiirde, hayattan evvelini, o ruüh âlemini, o kaos'u arayan bir gizli işa- Bularnazsanız Idüncü sayfaya bakınız. —0 * deki tozlara asla düşmezler mi?> | daima eski bir hayattaki aşkını arıyor. Buret var. Fakat bu şimdiki hayatın ;ağ nedir? Yokluk mu? Ah, ne acı öyle İ Demek saadet te rüyadır, çünkü dünyanın kalbini koparmıştır. Ona duu; yaya hitab eder: «Korku ve gururlarile sana birçok G’ çekler gelecek. Fakat benim çiçek mpı, lama zamanım sona ermi ve k .xanîı bir gecede gülüm yok; yalnız acısı kal mış.> Bu duygular nedir? İhtiyarlıktan h" meklen mi? Yoksa, yaklaşan her an yi laşan ölümün korkusu mu? Kim bi belki ikisi de... 'Tagore için kadını tamamlıyan ı-ı-;.er (Devamı 13 üncü sayfada) |

Bu sayıdan diğer sayfalar: