3 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14

3 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 14
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Niğde tahrirat kaleminde başlayıp İstanbulda i darağacı altında biten memuriyet hayatı: 84 g Devlet kapısında elli y ii Yazan: Eski Dahiliye Nazırı ve eski meb'us a pi “ Konsolos beye aid meyvadır ,, diyerek vapurdan çıkarılan sepetlerde 25 rovelver ve yüzlerce fişek bulunduğu Eg ze Vali Abdurrahman paşa, bu takriri wilâyet naibine (kadısına) havale ede- rek şer'i mahkeme dairesine gönderdi. Kadı da: «Mezburenin, zevcine o tes - Mimi lâzım gelir!» diye kısa bir der - kenarla iade etti. Vali paşa harem dairesine gitmiş ol- duğundan komiser bu takriri bana ge- tirdi. Okudum ve pek ziyade müteessir ol- dum. Serkomisere: — Zavallı kadına çay içtrin, beledi- ye hekimini çağırtıp muayene ve teda- vi ettirin, rapor alın. Paşa haremden çıkınca arzederek verecekleri emir üze- rine takriri size derhal gönderirim, de- dim. Vali haremden çıktı, Kadının derke- narını gösterdim: — Ferihanın, Edirnede kimsesi bulunmı- yan bir biçare olduğu anlaşılıyor. Ev- den, vâkıâ kocasından izin almıyarak çıkmış ama, gezmek için değil, Tunca- nın kalın buzları arasında ölüm ara- mak için... Ferihayı, gene o eve, o zalim herifle kaynanasının yanları ha göndermekti, şerrinizden kaçan bu zavallıyı döve, döve öldürünüz, Gemek olur. Takriri müddeitumumiye göndermek, kanuna, vicdana ve zâti devletlerinin merhametlerine daha uy- gun düşer kanaatindeyim. Bu sözlerim, galiba paşanın hiç de hoşuna gitmemiş olmalı ki siması bir- denbire değişti: «— Bugün sen gene sinirlisin, dedi. Şeriatin kestiği parmak, acımaz. Hem de sulh seyyidülahkâmdır. Polis komi- Şeri kadını kocasile barıştırır, teslim e- der, Böylece bir aile yuvası bozulma- Miş olur ki bu her halde müreccahtır.» Paşa, kadı'nın derkenarının altına «Mucibinces yi yazdı, vilâyet yaverini çağırdı: — Al bunu, dedi. Kadını, kocası hay- van ve kaynanası olacak cadı karı ile barıştır. Maamafih, bu kabil hareketle- rı tekerrür ederse adliye mahkemesine verilerek her ikisinin de ağir cezalara uğratılacaklarını iyice tefhim et. (Eski Şeyler) adıle otuz yıl evvel neşrettiğim &kitabdaki (hikâyelerden (Feride) adlısı, bu gerçek vak'anm ro- manlaştırılmasından başka bir şey de- ğildir. TEKİRDAĞINDA SİLÂH VESAİRE KAÇAKCILIĞI - VAPURLARA 1896 senesinde, Edirne vilâyetinin bazı mahallerinde, alelhusus Dedeağaç ve Tekirdağında silâh, cebhane, eczai memnua (dinamit) kaçakcılığı pek ziyade artmıştı. Bu hal, Yıldız sarayı- na ihbar edilmiş olduğundan mülki ve askeri - sarayın tâbirile - gözü açık me- murlardan mürekkeb bir heyet gön- derilerek, bu maddelerin oralara nasıl idhal edildiklerinin ve ahaliye nasıl sa- tılmakta bulunduklarınm tahkiki, bu esefi mucib hal vâki ise men'i ve büde- ma da devam edememesi için tedbir a” Imması hakkında iradel seniye sâdır olduğu şifre telgrafla bildirildi. Edirne Edime Tunca nehrinin o zamanki hali - iki devletin konsolos memurluğunu haiz olmasından iktifade ederek - kolay- ca sahile çıkarıldığını kuvvetle zannet- tik. Güneş battıktan sonra gelen vapur- lara, gemilere pratika verilmemesi ya- ni akşamdan sonra sahildeki kasaba ve şehirlerle münakalede bulunulmama- sı, ötedenberi mer'i bir usul ve nizam iktızasından idi, Fakat 'Tekirdağında buna riayet edilmiyor, gecenin her (hangi bir saatinde gelen vapurlara pratika veriliyordu. Birkaç kişiden iba- ret olan polis memurları da lüzumlu derecede teftiş ve tarassuda kifayet e- demiyorlardı. Bu haller, kaçakcılığın çoğalmasına bittabi âmil oluyordu. Kaçakcılık meselesi hakkında görüş- tüğüm gümrük müdürü Loyd vapurla- Yı geldikce, ajanın kendi sandalı ile bizzat vapura giderek güya içlerinde meyva varmış gibi bir iki sepeti sa dalına alıp gümrüğe uğramadan, doğ- rTuca evine götürdüğünü söyledi. Bu halin kendisi için bir cürüm teş- kil ettiğini takdir etmiyen gümrük mü- dürüne hayret ettim. Bu şübheli sepet- leri muayene ettirmeğe karar verdim. Fakat maksadın akim kalmaması için kimseye bir şey söylemedim. Tekirdağındaki konsolos ve konsolos vekillerinden hepsi - başta Loyd ajanı olmak üzere - beni ziyaret ettikleri için, ilk önce Loyd ajanmın ziyaretini iade ettim. ş 'Mumaileyhin, gelecek ilk Loyd va- puruna bizzat gidememesini temin €- decek bir sebeb bulmayı düşünüyor- dum. Ajanla öteden beriden konuşur- 'ken böyle küçük bir şehirde sıkılmadan nasıl vakit geçirdiğini sordum. Maksa- dım, avcılığa merakı varsa kendisini bir köye götürmek idil Fakat, ajan, bu suslime, o sıralaria memleketimizde henüz yayılmağa başlıyan bezik oyuni- le eğlenmekte olduğu cevabını verdi. Beziği ben de öğrenmiştim. Bu fırsa- tı, ava gitmekten daha zahmetsiz bul duğum için: — O halde burada kaldikca bezik oynıyalım, dedim, Konsolos ajan: — Büyük bir memnuniyetle, muka- belesinde bulundu. Loyd vapurunun, yarın akşam gele- ceğini öğrenmiştim. Hemen; — O halde, yarın akşam bize teşrif ediniz, oyuna başlıyalım. Ertesi gece de burada oynarız, dedim. Bu ajanın kaçıracağı silâhları cürmü vali vekili Arif paşa, beni, erkânıharb İmeşhud halinde ve gürültüsüzce yaka- miralaylarından bir zat ve polis serkö-İlamak için kendisini kuşkulandırma- miseri ile Dedeağaç, Gelibolu, Müref- te, Şarköy ve Tekirdağında tahkikata memur etti, Diğer mahallerde kaçakevliğa delâlet eden bir emare bulamadı isek de Tekir. dağına hakikaten her çapta rövolver ve fişeklerin getirildiğini, bilhassa Erme- ni ve Kürdlerin, bunları, hakiki değer- lerinden çok fazla bedellerle ve dikka- ti çeken bir inhimâk ile gizlice satın al- dıklarını öğrendim. Tekirdağında birkaç gün kaldık. mak lâzımdı. Bundan dolayı, nizama muhalif olan pratika muamelesine bir- kaç gün göz yummayı muvafık gördüm, Konsolosların zati istimallerine mah- #us ve gümrük resimlerinden müstesna | olan eşyanın beyanname ile rüsumat! dairesine ihbarı mer'i usul icabından idi. Ayni zamanda içinde ne bulundu- ğu dışmdan anlaşılmıyan sepetlerle ge- tirilen şeylerin lüzum görüldüğü tak- dirde açılması dahi mümkün idi. Ne Ertesi gece konsolos ajan geldi. Biz bezik oynarken Loyd vapurunun düdüğü işitildi. Daha evvel bizim polis komiseri gümrük dairesine gitmişti. İ- k saat kadar sonra, mumaileyh, misa- firin arka tarafına tesadüf eden oda ka- pısından, bana iki büyük sepet ii konsoloshane kavasının hususi kayık la (Konsolos beye aid meyvadır) diye-| rek vapurdan çıkarıp gümrüğe uğrat- |? madan doğruca götürmek istediği se-| petlerde 25 rövolver ve yüzlerce fişek bulunduğunu, bunların zaptedildiğini| işaret ile anlattı. İ Kaçakcı konsolos ile bezik oyununa | devam ettim, Ertesi günü, ilk iş olmak üzere gu- rubdan sonra, istisnasız, hiçbir vapura pratika verilmemesi hakkında livanın| ihtiyar mutasarrıfına tahriren emir k ) Günün Bulmacası 1234 56 678 910 a İ | — Kaf dağının arkasından dönüp gör-| düklerini Son Postaya yazan. 3 — Aşiretler - Bir çiçek, 3 — Daireler - Söz. 4 — Eirad - Bir kadın ismi, 5 — Gönderme. 8 — İşaret sıfatı - Tannüd - Bir nota, 7 — Çin » Elekten geçirmek, 8 — Dem - Fal bakarken attıkları, 9 — Keder - Bol olmiyan. 10 — Sükünetii - Söyleme, YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Mlad - Kimsesiz. 2 — Öşürler - Akıl geçinen. — Başından atan - SÜt veren hayvan- lardan biri. 4 — Bedel - Bir nota, 5 — Büyük cüsseli - İnmek masdarından muzari müfrd Üçüncü şahıs 4 — Rezil insanların çıkardıkları 7 — Viâyet - Ölüye kederlenme. 8 — Zulüm yapan - Yemekleri hazmeden bulmacanın halledilmiş gekli #ESPORSE Güreş dedikoduları İstanbulda hastayım diye ( Tekirdağlı ) ile güreşmiyen Cek Şeri, Yugoslavyada hakem Cemal ile karşılaşacak, Cemal ( Türkiye şampiyonu) diye takdim edilecekmiş Profesyonel dünya güreş şampiyonu| — Cek Şeri bundan iki ay evvel İstanbula! geldi. Bu geliş, güreş meraklıları arasın-| da bir bâdise oldu. Birçok kimseler, Amerikalı pehlivanın, | pehlivanlarımızla yapacağı güreşi sabır- sızlıkla beklemeğe başladılar, Her kafa- dan bir ses çıkıyordu. Bazıları bizimki- lerin bu adam karşısında duramıyacak- larını söylüyorlardı. Bu fikrin, bir arabk bizim pehlivanlara bile sirayet ettiğini, onların dahi Amerikadan oçekindikle-| rini gördük. Nihayet Cek Şerinin karşısına ilk defa olarak Kara Alinin çıkarılması karar- laştırıldı. Bundan bir ay kadar evvel de sabırsızlıkla beklenen bu güreş yapıldı. Seyircinin ve bizim zevkle seyrettiğimiz bu karşılaşmada her iki pehlivan bera- bere kaldılar. Bunu takib eden hafta Cek Şeri ile Te- kirdağlı Hüseyinin karşılacağı halka ilân edildi. Meraklılar pazar gününü iple çekmeğe başlamışlardı. Fakat, güreşin yapılacağı tarihten bir gün evvel, gazetelerde, fcs- tival komitesi tarafından verilmiş bir ilân gördük, Bu flânda Amerikalı şampi-| yonun hasta olduğunu, bu yüzden de pa- İzer günü yapılacak güreşten vazgeçildi- ği bildiriliyordu. — E ne yapalım, gelecek haftayı bek- Ieriz. Hastalık bu, başka şeye benzemez dedik. | Ama nafile yere beklemişiz. O pazar da boş geçti, Bu ne biçim hastalıktı böy- le! Merak ettik, organizatörleri bulduk. İ Onlarm anlattıklarına göre Cek Şeri Ka- İra Ali ile yaptığı güreşten evvel de Tra- hatsızmış. Bu rahatsızlığın sebebi de varmış, Pehlivanlarımızdan biri koltuğunun altında bir karpuz, bergün Londra oteli- ne geliyor, Amerikalı pehlivanı ziynret ediyor ve koltuğunun altındaki hamule- yi hediye olarak bırakıyormuş. Cek Şeri karpuzu yemiş, üzerine buzlu suları içmiş ve bu, böylece günlerle de- vam etmiş. Bu yüzden barsakları bozu- lan Amerikalı Kara Ali ile güreşe hasta olarak çıkmış. Akıllanmıyan pehlivan güreşten sonra okkalarla buzlu suyu mi- desine boşaltmakta gene tereddüd ötme- miş. Derken hastalanmış. İki hafta zarfında kendisine biraz ge- lebilmiş ama doktorlar güreşmesine ge- ne müsaade ctmiyorlarmış. Hastalığın tamamile geçmesi için daha on beş gün lâzımmış. İyi olduktan sonra on gün ka- dir da !dman yapacak ve ondan sonra Tekirdağlı ile güreş yapabilecekmiş. Böylece organizatörleri dinledikten son- Ta: — Adamın hakkı var. Hasta hasta gü- reş yapacak değil ya! diye düşündük. Aradan bir müddet daha geçti, Herkes gibi biz de güreş gününü beklemeğe haş- Tadık, Bundan bir hafta evvelki cuma günü- nün gecesi, stadyomda Macarlarla bizim amatör güreşsilerin müsabakalarını sey- rediyorduk. Bir aralık bir arkadaş orta- ya yeni bir haber attı: — Bizim organizatörler Cek Şeriyi be- raberlerine alarak bugün Yugoslavyaya gitmişler. Orada güreş yapacaklarmış. Arkadaş bu garib haberi Mülâyim peh- livandan duymuştu. Stadyomdan çıktıktan sonra otele koş- tuk. Bize verilen cevab şu oldu: — Cek Şeri hesabını kapattı ve gitti! Bu nasıl işdi böyle? Bizim organiza- törler acaba Yugoslavyaya niçin gitmiş- Terdi? Haydi kendileri bir iş için gittiler diyelim «ma Cek Şeriyi niçin götürmüş- lerdi? Bundan çıkan mana, Amerikalının oraya güreş yapmak için gitmiş olduğu idi. Bu garib meseleyi iyice öğrenebilmek için ertesi gün Mülâyimi bulmaya karar verdik, Fakat bu hiç te kolay olmadı. Tam bir hafta peşinden kovaladık. Nihayet dün Sirkecideki otellerin birisinde kendisini i yakaladık. Anlatmıya başladı. — Cemal, Asım ve Cek Şeri Yugoslav- yaya gittiler. Güle güle gitsinler ama, bu gidiş, biraz manalı gibi geliyor. — Ben bu gidişin manalı olup olmadı- Bını bilmiyorum. Benim bildiğim onla- rın Yugoslavyaya güreş yapmaya gittik- — Kim güreşecek? — Cek Şeri ve Cemal! — Cek Şeri için bir şey denemez ama Cemal nasıl güreşecek? — Onu bilmem, geldiği zaman kendi- sine sorarsınız. — Peki bunlar orada kimlerle güreşe- cekler? — Birbirlerile. süresi — Böyle şey olur mu? Cemal güreşi bırakalı seneler var, Mülâyim güldü: — Kuvveti ve tekniği yok demek isti- yorsunuz ama bir şeyi unutuyorsunuz. — Ne gibi? — Kalıbın! — Yani? — Boy bos yerinde. Biraz kuvvet, biraz da teknik var. — Kâfi mi? — Yarım saatlik danışıklı bir güreş için yeter de artar bile. — Tanınmamış bir pehlivanla Cek Şe- rinin müsabakası ne derece alâka uyan- dırır? Cemali hiç kimse tanımaz. — Evet orası öyle, fakat isminin baş tarafına bir kelime ilâve edilince, Ce- malin en tanınmış bir güreşciden daha ziyade tutulacağına hiç şübhe etmel — Ne gibi bir isim olacak bu? — Türk güreşcisi Cemal! — Ya... Mülâyimin söyledikleri doğru ise Cek Şerinin K: ına Türkiye başpehlivanı ünvanile Cemal çıkacak, Belgrad ve Zağ- gepte şike güreş yapacaklar ve böylece bir hayli para kazanmış olacaklar. Fa- kat bu arada Türk güreşcisinin ismi kir. lenecekmiş, ne zararı var! Buna inanmak kabil mi? Haydi inan- mıyalım. Bu takdirde ortada bir başka mesele kalıyor! Çek Şeri Belgrada güreş yapmak için gitmiştir. Peki ama bu adam hasta değil mi idi? Hasta olan bir peblivanın güreş yapması kabil midir? Yoksa Amerikalı şampiyonun hastalığı bizim bildiğimiz gibi barsak hastalığı değil de (Tekir dağlı) hastalığımı? Hayreddin Başkut İkinci Avrupa atletizm şampiyonası bugün Pariste başlıyacak Bugün dünya ailetizminde büyük bir ha- reketin başlangıç günüdür. İkinci (o Avrupa atletizm şampiyonası, bugün Pariste 20 den farla milletin iştirakile yapılacaktır. Galatasaray mürakabe heye'tinin toplantısı Galatasaray Spor kiibü Genel Sekreter - iliğinden: Yüksek mürakabe hey'eti Eyidi i9- timaı 17-9-938 Cumartesi günü saat 15 te klüp merkezinde aktedicceğinden, süyın &- zanın mezkür gün ve saaite klüp lokalinde bulunmaları Tica olunur. Istanbul - Ankara muhtelit maçları Geçen sene Ankarada karşılaşan İstan » bul Ankara muhtelit takımları maçı 18 ve 19 Eylülde Taksim stadında yapılacaktır, Atletlerimiz Belgrada gidiyor Bolgradda yapilacak dokuzuncu Balkan oyunlarına iştirak edecek olan milli atletizm takımımız beş Eylülde Belgrada hareket e « Gecektir. On bir Eylülde başlıyacak olan (OBalkan oyunlarından evvel orada antrenman ya « pilması için takımın bu tarihte Belgradda bulunmasına karar verilmiştir. Dışardan gelen etletler Manopalas oteli- ne yerleştirilmişlerdir. Atlelizm (takımımız da 22 atlet bulunacak, kafileyi Federasyon Reisi Vildan Âşir götürecektir. Istanbul lig maçları tehir edildi İstanbul liz maşlarımın 11 Eylülde baş - laması için verilen karar yeni vaziyetler do- layaslle değiştirikai;ştir. İstanbul lig maçları 25 Eylülde bağlıya -

Bu sayıdan diğer sayfalar: